Bilgisayara bakmaktan boynum ağrımıştı, boynumu rahatlatmak için esnettim saate baktığımda 5'e geliyordu. Kapı birden açılınca Savaş bey'in gelmiş olduğunu gördüm . Gözlerini üzerimden çekmeden bana doğru yürüdü. Elini masaya yerleştirip gözlerini , gözlerime sabitledi ve yüzüme eğildi.
Ona söylediğim yalandan sonra artık kurcalamaz sanmıştım. Yalanıma inandığını düşünmüştüm ama öyle olmamış ki gözlerime bakışı o gece benimle yattın diyecek gibiydi ve gözleri bana gerçeği söyleyeceğini gösteriyordu.
Duymak istemediğim şeyden korktuğum için kalbim resmen ağzımda atıyordu.
Ofisin kapısı sertçe duvara çarptığında şükür edercesine gözlerimi kapattım. İçeriye her kim girecekse beni bu konuşmadan kurtaracaktı ve ben o kişi sayesinde bu odadan çıkacaktım.
"Hayatım ben geldim. " diyen kadın sesini duyduğumda gözlerimi açıp kapıya çevirdim.
İçeriye giren daha önce hiç görmediğim bir kadındı. Hemen hemen benim boylarda Uzun dalgalı sarı saçlı, beyaz tenli, çok güzel bir kadındı.
Savaş bey sesi duyduğunda doğrulup kadına döndü. Gergin ses tonuyla " Gülin senin burada ne işin var ? " diye sordu.
Kadın hızlı adımlarla bize doğru gelip Savaş bey'e sarıldı. Bir kaç saniye sonra ellerini adamın göğsünde gezdirmeye başladı. Elleri rahat durmayıp yavaş yavaş aşağılara doğru iniyordu.1
Şaşkınlıkla onlara bakakalmıştım. Kadının odaya dalması beni korktuğum konuşmadan kurtarsada, gördüğüm manzaradan huzursuz olmuştum.
Kadın, Savaş bey’i öpmek için dudağına yöneldiğinde bunu görmeye tahammül edemeyeceğim için hızla yerimden kalktım, çantamı kapıp odadan çıktım.
Asansöre yaklaşıp düğmesine bastım gelmesini beklerken biraz önce olanları sindirmek için kafamı duvara yasladım.
O geceyi söyleyememiş olması beni ferahlatırken, kadının ona yakın olması beni huzursuz etmişti.
Savaş bey’in Sevgilisi olduğunu bilmiyordum ve hiç sevgilisi varmış gibi de davranmıyordu.
Telefonuma gelen çağrı sesini duyunca çantadan çıkartıp elime aldım.
"Efendim Rüya " diye cevap verdim.
" Bebeğim Buse'nin yanındayım hemen buraya gelir misin? "
Sesini fısıltı gibi çıkararak,
" Nişanlısı aldatmış hali çok perişan ne yaptıysam olmadı sende gel. " dedi
"Tamam bebeğim adresi mesaj at" diyerek kapattım.
İçimde bir burukluk oluşmuştu. Kim bilir ne kadar kötü bir durumdaydı. Evlilik hayali kurduğu adamın onu aldatması Buse için çok yıkıcı olmalıydı.
Bazı erkekler asla tek bir kadınla yetinmeyi bilmiyordu hep daha fazlasını istiyordu. Ve bu durum biz kadınları derinden yaralıyordu.
Bir saatlik yoğun bir trafikte sonunda gelmeyi başarmıştım önümde duran binalardan lamia apartmana girdim asansöre binerek 4. Kata çıktım.
Zile basıp bekledim kapıyı Rüya açmıştı.
"İyi ki geldin Buse çok perişan. Yarım saattir ne konuşuyor ne ağlıyor. Ne yapacağımı bilmiyorum Aysa. "
Buse'nin yanına gittim dizlerini karnına çekmiş, öylece boş duvara bakıyordu ağlamaktan gözleri şişmiş burnu kızarmıştı. Yanına oturdum.
" Buse, canım " diye söze girdim, bana dönmesini bekliyordum ama dönmemişti.
"Buse kendini toparlaman lazım. " Hâlâ bir tepki vermiyordu.
Yere diz çöküp görüş alanına girmeye çalıştım, ellerini tuttum.
" Bana bak ! Ne kadar üzgün olduğunu biliyorum canım hatta bunu hissediyorum. Yıllarca emek verdiğin bir ilişkinin bir günde çöp gibi kaldırıp atılmasına üzülmen ,ağlaman normal ama ağlayacaksan seni aldatan o şerefsize değil verdiğin emeklere ağla."
Sonunda yüzüme bakmasını sağlamıştım.
" Bende aldatılmanın ne kadar kötü bir duygu olduğunu biliyorum. Bunu kabullenmenin ne kadar zor olduğu da ... Bırak o seni kaybettiğine üzülsün bir daha hiç kimsenin onu bu kadar sevemeyeceğine üzülsün. Sen elinden,kalbinden gelen her şeyi yaptın. Ama bu ihanetle büyüdün toparlan ve hayatın kaldığın yerden o olmadan devam et hayatın tadını çıkar. Bir erkek için üzüldüğüne değmez güçlü olacaksın güçlü ve hayatın değerini bilen bir kadın olacaksın."
Kafasını sağa sola sallayıp ağlamaya başlamıştı.
" Hemen atlatacaksın demiyorum ama atlatacaksın ve boşuna gözyaşlarımı akıtmışım diyeceksin. Hepsi geçecek ve bunlar geçtiğinde sen daha mutlu bir kadın olacaksın. "
" Gerçekten geçiyor mu ? " diye sordu gözyaşlarını silerek.
Ayağa kalkıp ona sıkıca sarıldım.
" Geçiyor hayatım emin ol ki geçiyor ve sen kendi değerini daha iyi anlıyorsun."
Rüya'nın kadehlerde içeri girmesiyle kafamızı ona döndük.
" Bir şerefsiz için akıttığın o yaşlar değmez senin gözyaşlarında boğulsun. Bundan sonra yenilmez bir kadın olarak tüm erkeklere diz çöktüreceğiz. Hadi alın bakalım. " diyerek içki kadehlerini uzattı.
Şaraplarımızı içip Buse'ye destek vermeye devam etmiştik. Biraz daha toparlanmış gibiydi.
" Geç olmuş." diyen Rüya'ya döndüm.
Koltuk minderini düzeltip uzandım.
"Bu saatte ben eve gidemem burada yatarım." dedim
Rüyada yerden kalkıp diğer kanepeye uzandı.
Buse ayağa kalktı. "Kızlar öyle olmaz hadi siz yatağa geçin " dedi.
"Hiç gerek yok canım ben buradan bir saniye bile hareket edemem."
"Zaten şurada sabaha ne kaldı. İyi geceler " diyerek gözlerimi kapattım ve kendimi uykuya teslim ettim.
Birden dudaklarına yapıştım karşılık vermiyordu,beni istemediği için kızıp geri çekildim. Gitmek için ona arkamı döndüğümde kolumdan tutup kendine çekti dudaklarıma yapışıp öpmeye başladı. Saniyeler sonra geri çekilip ,
" Seni çok aradım." dedi ve tekrar dudaklarıma yapışmıştı. Ne söylediğine anlam veremesemde ona karşılık verdim.
Tutkuyla öpüşüyorduk. Üzerime sinen bu kokuyu tanımıyordum. Aradaki boy farkı da bu adamın hesap sorduğum şerefsiz sevgilim olmadığını gösteriyordu.
Geri çekildim yüzüne baktım. Gözleri okyanus gibi parlıyordu. Evet bu nefessiz öpüştüğüm adam Selim değildi.
Üzerimdeki elbiseyi kollarımdan düşürdü.
" Ben sana sahip olacak tek adamım." dedi ve arzudan koyulaşan irislerinin esiri oldum beni kucağına aldı sırtüstü yatağın üzerine bırakmıştı elleri vücudumda gezinirken kendini bana bastırıp tekrar dudağıma yöneldi öpüşmeye devam ediyorduk.
Dudaklarında arzu vardı sanki yıllardır özlemini çektiğim bir arzuydu. Dudağını boynuma gömdüğünde iç çamaşırlarımı da elleriyle çekip çıkarmıştı. Tamamen karşısında çıplak kaldığımda " Benim olmak istiyor musun ? " diye sordu. " Evet " anlamında kafamı salladım.1
Onu hiç tanımıyordum hatta ilk kez görmüştüm ama onu istiyordum. İlk kez biriyle birlikte olacaktım ve o kişi bu adam olacaktı.
“Kendini bana bırak. “ dediğinde ona tamamen teslim olmuştum. Kendi kıyafetlerini çıkarırken çalan alarmla yerimden sıçradım.
Ter içinde kalmıştım. Sanki o anı yeniden yaşıyormuş gibi nefes nefese kalmıştım. Sıçramamla düşen telefon sesi Rüya'yı da uyandırmıştı.
Yerimden doğrulup oturur pozisyona geçtim. Aramızdaki şeyin nasıl başladığını nasıl geliştiğini ve nasıl bittiğini, En başından beri onun Selim olmadığını ona bir yabancı gibi değilde hep benimle olan birisi gibi olduğunu hissettiğimi şimdi hatırlıyordum.
Üstelik "Benim olmak istiyor musun? " diye sormuştu ve ben bu soruya "Evet " demiştim, ona izin vermiştim. Bu durumu ben başlatmıştım.
Onu öptüğümde hissettiğim duygu çok farklıydı bugüne kadar böyle bir duygu hiç yaşamamıştım ve onunla sevişmeyi çok istemiştim.2
Buse'nin "Günaydın" diye seslenmesiyle gözlerimi ona çevirdim.
" Günaydın canım daha iyi misin?"
" İyiyim Aysa daha da iyi olacağım. "
Elini tutup gülümseyerek yüzüne baktım. " Evet canım hatta çok daha iyi olacaksın. İstersen bugün işe gelme ben idare ederim."
" Hayır evde kalırsam daha kötü olurum işimle ilgilenirsem kafam meşgul olur "
Rüya , " Bir uyutmadınız ya " diye sitem etti.
Arkamdan yastığı alarak Rüya'ya fırlattım.
"Uyanın prenses Diana işe gitmemiz gerekiyor."
Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım kafamı kaldırıp aynayla karşı karşıya geldiğimde o gecenin arzusu aynada yansıyordu. Parmağımı istemsizce dudağıma dokundurdum. Onu öpmek kendimi iyi hissettirmişti.
Gözlerimi kapatıp detayları hatırlamak istedim. Elleri tüm bedenimde geziniyordu ve ben bundan rahatsızlık duymayıp haz alıyordum hoşuma gidiyordu ,daha fazlasını istiyordum. Ve o daha fazlasıda yaşanmıştı. İçim kıpır kıpır olurken dün ofise giren kadını hatırladım.
Gözlerimi açıp ayna ile karşılaşınca karşımda gördüğüm Aysa ;
"Kendine gel bir hataydı geçti gitti adamın hayatında bir kadın var zaten " dedi.1
Avucuma aldığım suyu defalarca yüzüme çarptım. Evet iyice ayılıp kendime gelmeliydim. O anın aklımı karıştırmasına izin vermemeliydim.
Bizim yaşadığımız gece sadece bir anlık arzuydu. Ama yine kafamda aynı soru vardı. Neden sürekli bana o geceyi hatırlatmaya çalışıyordu ?
Belkide onu görmemiş gibi davranmam Savaş bey'in baskın kişiliğine aykırıydı. Bu yüzden kendini hatırlatmaya çalışıyordu.
Ne olursa olsun yaptığım hataydı, ve ona karşı koyabilirdim.
Mesai başlamadan önce şirketin yakınlarında bir avm'ye geldim. Bugün Çağatay’ın doğum günüydü ona hediye almak için gelmiştim.
Avm'ye girip arabamı otoparkta bıraktım. Üst kata çıkmak için merdivenlere yöneldiğimde arkamdan " Aysa " diye biri seslendi.
Bu ses hiç yabancı gelmemişti.
Arkamı döndüğümde geçen gün sahilde karşılaştığım adamın olduğunu farkettim.
"Merhaba... " ismini söylemek istesemde hatırlamıyordum. Aanlamış olacak ki " Tarık " dedi.
" Kusura bakmayın hafızam kötüdür " dedim.
"Önemli değil Aysa aslında benim hafızamda kötüdür ama senin ismini hiç unutamadım. "
Yalancı bir gülümseme takınarak, " pek duyulmuş bir isim olmadığından ilginç gelmiştir, genelde böyle şeyler insanın kafasında kalıyor. "
"Yani benim ismimi basit olduğu için mi hatırlamadın ? "
"Hayır Tarık bey asla öyle demek istemedim."
"Şaka yaptım önemli değil müsaitsen bir kahve içelim mi ? "
"Aslında benim pek vaktim yok. "
"Sadece bir kahve " diye ısrar etti.
Israrına omuz silkerek, "Peki " dedim.
Beraber Mado'ya girmiştik, terasta bir masaya oturduk.
Gelen garson, " Hoşgeldiniz Tarık bey " demişti.
İçeriye girene kadar en az 20 kişi selam vermişti. Herhalde çok tanınan bir adamdı.
Bana döndü. "Ne içersin Aysa ? " diye sordu.
"Bende acı bir Türk kahvesi alayım. Buranın browniesi çok güzeldir Aysa mutlaka denemelisin. "
"Ben yemesem daha iyi tatlı yemeye başlayınca doyamıyorum."
"Mutlaka tatman gerekiyor bayılacaksın. Şefin özel tarifi böyle bir lezzetten mahrum kalmamalısın. "
Yinede istememe rağmen çok fazla ısrarcı olmuştu. Siparişlerimizi beklerken konuşmaya başladı.
"Aysa, aslında ben hâlâ aynı yerdeyim. Sana sunduğum teklifi reddetmene üzüldüm. "1
"Tarık bey daha öncede söyledim benim yapabileceğim bir iş değil."
"Öncelikle şu beyi bir ortadan kaldıralım ben senin patronun değilim arkadaşca konuşuyoruz. Sadece Tarık dersen sevinirim. "
Kafamı " Tamam " anlamında salladım.
"Neden böyle düşünüyorsun? " diye sordu.
"Ben tercümanım mesleğimi seviyorum. Küçük sade bir hayatım var ben böyle mutluyum."
Araya garson girdi siparişleri bıraktıktan sonra kahvemden bir yudum aldım.
"Mankenlik yaparkende mesleğine devam edebilirsin ve bunu tüm dünyada yapabilirsin. Bütün firmaların peşinde koşacağına eminim. Milyonlar, ün,şöhret hatta oyunculuk teklifi bile alabilirsin dünyada tanınan biri olmak istemez misin ? "
"Öyle milyonlar çok tanınmak falan aklımın ucundan geçmiyor aksine rahatsız olurum. "
"Seni ilk gördüğümde özel olduğunu hissetmiştim. Şimdi daha iyi anlıyorum senin ne kadar özel biri olduğunu, bu teklifi başkasına yapsaydım çoktan üstüne atlamıştı. "
Telefonuma gelen bildirimle gözüm saate takıldı. Artık işe gitmem gerekiyordu. Savaş bey çoktan gelmiş olmalıydı.
"Browni ve kahve için teşekkür ederim. Gerçekten browninin tadı muhteşemdi, artık kalkmam gerekiyor. " diyerek ayağa kalktım Tarık da benimle birlikte ayağa kalktı ve elini uzattı.
"Hoşçakal Aysa umarım yeniden görüşürüz. "
"Hoşçakal " diyerek kafeden çıktım.
Ofise geldiğimde Savaş bey gelmemişti. E- mailler , oteli yapacak olan mütahit yatırımcılarla yaptığım görüşmelerle uğraştım. Her şey yolunda giderse iki gün içerisinde otel inşaatı başlayacaktı. Tüm gün boyunca Şavaş bey'i sadece 15 dakika falan görmüştüm. Dışarıda bir toplantısı vardı daha sonra şirkete geri dönmeyecekti. Bugün bir garip davranıyordu. Hiç laf sokmamış bana bir şeyler hatırlatmaya çalışmamıştı. Bugün rahat bir gün geçirmiştim. En azından kafam rahatlamıştı. Ama yine de onu görmek istiyordum.
İş çıkışında trafiğe denk gelmek kadar kötü bir durum olamazdı. 20 dakikalık yolu resmen 45 dakika da gelmiştik. Buse ve Rüya'yı da alıp benim eve gelmiştik. Onlar ne yiyeceklerini tartışırken ben duşa girmek için odama yöneldim.
Suyun altına girdim bedenim iyice gevşemiş resmen huzuru bulmuştum. Kısa bir duş alıp saçlarımı kuruttum.
Artık kulübe gitmek için hazırlanma zamanı gelmişti.
Mor saten mini ,yakası ve kolları zincir bir elbise giyinip aynanın karşısına geçtim saçımı hafif ısıyla düzleştirip salık bıraktım hafif bir makyaj yapıp ayarladığım çantayı koluma takarak aşağıya indim.
Tamamen hazır olduğumuzda evden çıkıp arabaya bindik. 1 saatte kulübe gelmiştik .
Etrafa bakıldığında hafta içi olmasına rağmen kalabalıktı. Atlas'ın bize yaklaştığını farkettim.
" Hoşgeldiniz güzellikler " diyerek önce bana daha sonra Rüya'ya sarıldı.
"Atlascığım iş arkadaşımız Buse, Buse bu benim ikizim Atlas. " diyerek ikisini tanıştırdım.
"Ee Çağatay nerede ? " diye sordum.
"Ofiste o biraz dertli , sen baksan iyi olur."
Kızları Atlas ile bırakıp kalabalığın içinde zorda olsa üst kata ofise çıktım.
Çağatay odada ayaklarını masaya uzatmış elinde içki şisesiyle boş gözlerle duvara bakıyordu.
"Ooo birileri bayağı dertli, oğlum bugün senin doğum günün bu halin ne ? “diye sordum
Şişeyi elinden alıp masaya bıraktım.
"En hayırlısı buydu Çağatay sürekli Ezgi'yi toparlamaya çalışamazsın , sana da yazıktı "
"Ne bileyim kızım ya ben onu gerçekten seviyordum. Onu ne kadar berbat bir hayatın içinden çıkardım ama yinede yaranamadım hep daha fazlasını istedi yıllarca emek verdiğim şu kulüpten bile uzaklaştım ama olmadı."
"Birtanem kendini üzme artık, sen elinden gelen herşeyi yaptın ama olmayınca olmuyor. O seni kaybetti. "
Çağatay ile bizim için ayrılan locaya geldik. Magno ile Lara'yı da çağırmıştım. Masadaki herkesi birbiriyle tanıştırdım.
"Herkeste buradaymış " diyen sesle yerimde çivilenmiş gibi kaldım.
"Hoşgeldin abi " diyen Çağatay'a sarıldı.
Magno ile aramızda boş kalan yere pat diye oturunca bacağının bacağıma çarpmasıyla yana savruldum.
"Burası benim yerimdi bir sürü boş yer var zaten. "
"Burası daha güzel tam sahneyi görüyor. "
"Sabır " diyerek ileri kaydım.
Savaş bey sol bacağını diğer bacağının üzerine atmış kollarını koltuğunun arkasına genişçe yaymıştı değişik bir ifadeyle yüzüme bakıyordu.
"Evet arkadaşlarımı çağırdım "
"Hayır ama aramızı iyi tutmak lazım sonuçta aynı ülkenin yolcusuyuz ? "
"Taktığım bir şey yok olması gereken bu bir kaç aylığına geldim düzenimi bozamam"
"Magno ile mi kuruluyor bu düzen? "
"Hayır ama sonuçta beraber başladık. Ayrıca Herkes istediği kişi davet özgür sizde sevgilinizi davet edebilirdiniz.”
“Dün ofise gelen kadından bahsediyorum“
Gülümsedi. “O benim sevgilim değil. “
“Nasıl değil sarılıp koklaşıyordunuz.”
“Sen yanlış anlamışsın, öyle bir şey olmadı.”
“Olmadı mı ? Kadının elleri göğsünüzde dolaşıyordu.”
Dudağına yerleştirdiği gülümsemeyle gözlerini kısıp yüz hizama gelene kadar yaklaştı.
“Rahatsız mı oldun ?” diye sordu.3
Gözleri, kalbimi delip geçiyordu. Biraz daha yaklaşıp gözlerini dudaklarıma indirdi. Yutkundum.
Çağatay'ın, " Hadi Aysa sahneye çık ve yılların geleneğini yerine getir. " demesiyle ona döndüm.
"Evet evet. Yııllardır süren bir geleneği bozamazsın " diyen Rüya'ydı.
"Neden" diye sorarcasına gözlerine baktım.
"Kulüp çok kalabalık " dedi. Anlamaz gözlerle yüzüne bakınca "Yani sesinden kaçışmasınlar diye söyledim. Atlasla Çağatay iflas etsin istemem. "
Ona göz devirdikten sonra bizimkilere döndüm.
"Tamam istek şarkı alayım. Neyse ben buldum. " diye devam ettim.
Omzumun üzerinden Savaş bey'e baktım." Bu şarkıyı sizin için söylüyorum." dedim ve ayağa kalkıp sahneye yürümeye başladım.
Yerimden kalkar kalkmaz tezahürata başlamışlardı. Müziği durdurup,
"Herkese iyi eğlenceler, bu şarkıyı sevginin değerini bilenlere hayatında ki insanla yetinmesini bilip başkasına ihtiyaç duymayanlara gelsin. "
1
(Buraya İrem derici / tek tabanca şarkısını koyuyoruz.)
Alkışlar eşliğinde sahneden inip kalktığım yere tekrar oturdum.
"Muhteşemsin Aysa her yönünle harika bir kadınsın..Sesin, güzelliğin, zekan. Özel yaratılmış bir kadınsın. "
Savaş bey dudağını ısırıp kafasını salladı ,sinsi bir gülüş ekledi.
"Maşallah ,maşallah. Bu sana nazar değdirecek bak demedi deme . "1
Söylediği söz beni gülümsetmişti. Gözlerimin içine baktığında öylece bakakalmıştı okyanus mavisi gözlerinde ki anlam çok farklıydı.
Ne olduğunu anlayamadığım kadar farklı.
Magno 'dan hoşlanmıyordu. Gece boyunca Magno ile konuşmamızı engellemişti sürekli araya başka laf atmıştı. Bir insan neden hoşlanmadığı biriyle iş yapmaya kalkardı.
Gözlerimizin birbirine kenetli kalmasını " Hadi pasta geldi. " diyen ses bozmuştu. Masaya dönüp içimde oluşan kıvılcımı söndürmek için önümdeki şampanya kadehini kafama dikledim. Savaş bey " Yavaş " diyerek elimden çekip aldı ve kendi kafasına diklemişti. Beni her saniye biraz daha şaşırtıyordu. Arkamı yaslanıp gözlerimi piste çevirdim.
Yeni bir iş gününe uyanmıştım. Kim bilir bugün beni ofiste ne bekliyordu. Savaş bey dün gece aniden ortadan kaybolmuştu. Yanımda olduğunda çok geriliyordum ama onu görmediğimde de nerede olduğunu merak ediyordum.
Tamam onu tam olarak hatırlamadığım zamanlar görmemek için kaçıyordum ama onu hatırladıktan sonra aklım karışmaya başlamıştı.
Bana ne olduğunu bilmiyordum. Aslında tam olarak ne hissettiğimi de bilmiyordum. Herşeyin nasıl başladığını hatırladığımda bedenim onun arzusuyla yanıyordu. Yüzüne bakmamaya yakın olmamaya özen gösteriyordum.
Madrid'e gidene kadar ondan uzak durup bu oyunu devam ettirecektim.
Bugün pek yapılacak bir şey yoktu , odada boşuna boşuna oturmuştum. Sahi ben ne yapıyordum burada ? Hiç işim yoktu. Gün boyu boş ekrana bakıyordum. Bazen o kadar sıkılıyordum ki resmen kızlardan iş dileniyordum.
Telefonuma gelen bildirimle ters çevirdiğim masadan elime aldım. Magno 'dan mesaj gelmişti.
" Aysa seninle konuşmam gerekiyor. Çok önemli bir konu , akşam otele gelirsen sevinirim. " yazmıştı.
Ne söyleceğini merak ediyordum ama onunla otelde buluşamazdım. Geçen gece odasında bana yaklaşmasından rahatsız olduğum için buluşma yerini bizim kulübün adresini yazarak gönderdim.
" Aysa bilgisayarını al gel " diyen Savaş bey'in sesiyle irkilsemde onunda bu oda da olduğunu hatırlamış oldum.
" Valeria'nın gönderdiği projeye tekrar bakalım." dedi
Bilgisayarı alıp yanına gittim yine dip dibe girmek zorunda kalmıştık. Projeyi açıp inmesini bekledim koltuğunu ileri çekince birbirimize yapışmış gibi olduk.
24 A' da ki çizginin biraz daha geniş olması gerekiyor,orayı işaretle " dedi.
Hayatımda hiç proje görmemiş biri olarak nereden bahsettiğini anlamakta zorlanıyordum.
"Savaş bey 24 A nerede ben göremiyorum."
" İşte burası " Elini elimin üzerine koyarak fareyi çizginin üzerine getirmişti. Elime yaydığı sıcaklık sanki elektrik çarpmışcasına vücuduma dağıldı. Elinde ki sıcaklık yine içimde kelebeklerin uçmasını sebep olmuştu.
Geri çekilme çabam saçımın bir yere takılmasıyla engellenmiş oldu. Acı içinde "ahhh saçım " diye bağırdım. Saçım savaş bey'in kol düğmesine takılmıştı.
" Aysa kıpırdama koluma takıldı çıkartacağım."
"Çıkartın lütfen canım açıyor "
Evet doğruyu söylüyordu her hareket ettiğimde saçımın dibi çekiliyor ve acıyordu.
"Lütfen saçımı kurtarır mısınız ? "
"Tamam hareket etmezsen çıkartacağım" dedi
Koltuğu biraz daha ileri getirdiğinde sol bacağım bacağının arasında kalmıştı. Hareket ettikçe dizi çıplak bacağıma temas ediyordu. Dokunduğu her yeri yakan bir sıcaklığı vardı.
Ayak parmaklarından saç uçlarıma kadar sıcaklık yayılıyordu. Bu durumdan bir an önce kurtulmalıydım.
"Acı içinde kıvranarak hâlâ çıkaramadınız mı ? " diye sitem ettim .
"Çıkarmaya çalışıyorum Aysa sabırlı ol."
Tabi ona söylemesi kolaydı. Burada ona yakın olan bendim.
Bir kaç dakikadır sessizliğe bürünmüş bir an önce saçımın kurtulması derdine düşmüştüm.
"Daha ne kadar sürer ? " diye sordum burnuma hücüm eden kokusundan bir an önce kurtulmak istiyordum.
"Hayır " diye bağırdım. "Saçımı asla kesemezsiniz. Düğmenizi kesin. "
"Düğmemi mi keseyim hayatta olmaz o benim en sevdiğim kol düğmem."
"Ne olacak böyle mi kalacağız ? "
Ne diyordu bu adam ? şaşkınlıkla kalakalmıştım.
"Saçımın dibi acıyor Savaş bey lütfen bir an önce çıkartın."
"Tamam, rahat dur çıkartacağım. Diz çök" dedi.
Odanın kapısı yerinden çıkacakmış gibi çarptığında korkuyla irkildim içeri kim girdiyse şuan içinde bulunduğum manzara yanlış anlamaya çok müsaitti. Bacaklarının önüne diz çökmüştüm.
"Dünden beri seni arıyorum neden açmıyorsun ? " diye sitem eden dün gelen kadındı sesinden tanımıştım.
"Gülin, daha dün ne dedim sana" diye bağırdı.
"Savaş bey lütfen artık şu işi bitirin. Canım yanıyor. " diye sitem ettim.
"Ne oluyor orada ? dedi. Topuk sesleri duyulmaya başlamıştı, sanırım bize doğru geliyordu.
"Ne yapıyorsunuz siz ? " diye bağırdı.
Savaş bey sert sesiyle , " Gülin dışarı çık beni bekle " dedi.
Ben burada acı içinde kıvranırken bu adam laf yetiştirmeye çalışıyordu.
"Savaş bey artık çıkarın şu düğmeyi. " diye bağırdım.
"Ben çıkartırım. " diyerek masadan bir şey aldı.
Saçımın artık dibi çekilmiyordu.
" Tamam işte bitti " dedi. Bir adım geri çekildiğinde elinde ki makası farkettim. Saçımı kesmişti.
Bir anlık şaşkınlığın yerini bıraktığı sinirle, "Sen ne yaptığını sanıyorsun benim saçımı nasıl kesersin." diye bağırdım.
Böyle bir tepki beklemediği yüzünde ki küçümser bakışın dağılmasından belli oluyordu.
"Evet kurtulmak istemiyor muydun ? "
Sinirle üzerine yürüdüm. " Sen ne hakla benim saçımı kesersin. "
Savaş bey araya girip kolumdan tuttu.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun Gülin."
"Hayatım sen rahatsız oldun diye yaptım. Neden bu kadar abartıyorsunuz ki sadece küçük bir parça kestim. "1
Hâlâ küçük bir parça diyordu. Saçlarım benim kırmızı çizgimdi. Kendimi bildim bileli hep uzun saç kullanıyordum.
Öfkeyle Şavaş bey'in kollarından kurtulup üzerine yürüdüm. " Senin ben varya saçında tek bir tek kalmayana kadar yolarım. "
Gözlerini büyüterek " aaa " diye bağırdı.
" Savaş bu asistanı hangi mahalleden getirdin."
"Ama hayatım " diye iğrenç ses tonuyla Savaş bey'e yaklaştı.
Daha fazla bu duruma katlananazdım. Bir an önce buradan çıkmak istiyordum. Gülin'in yanından geçerken bilerek omzuna çarptım.
Savaş bey arkamdan "Aysa bekle " diye seslenmişti. Onu umursamayıp masanın üzerinden aldığım çantamla hızla odadan çıktım. Sürtük sevgilisi saçlarımı kesmişti. Onu parçalamak istesemde Savaş bey onu korumak için araya girmişti. Bu durum canımı fazlasıyla sıkmıştı.
Yarım saatin sonucunda kulübe gelmiştim dışarıda Magno'yu beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra gelmişti. Bu kulübü seçmenin sebebi bizim olmasaydı o gece bana yaklaşmaya çalışmasından sonra Magno'yla otel odasında buluşmayı göze alamıyordum.
Atlas beni karşılamıştı bana sarıldıktan sonra Magno'ya elini uzattı.
Atlas'ın elini samimiyetle sıkmıştı.
Onlar selamlaştıktan sonra bizim için ayrılan masaya ilerledik.
"Ne içelim sen seç " dedi.
Ben artık içki içmeyecektim kendime söz vermiştim ilk kez içtiğimde sonucunda son derece pişman olmuştum.
" Siz seçin bana uyar. " dedim
Atlas'ın bakışları hiç hayra alamet değildi. Magno'ya döndü. " Aysa'nın ananas, tarçın ve rezeneye alerjisi var. " dedi.
Şaşkınlıkla Atlas'a dönüp ağzım açık bakakaldım.
" Özür dilerim bilmiyordum o zaman başka birşey içelim "
"Bencede, Aysa'nın alerjisi olmadığı tek şey şarap " diyerek yanımızdan ayrıldı .
Magno garip bir ifadeyle yüzüme bakıyordu bir şey söylemek istiyor gibiydi ama söze girmiyordu. Bende merak etmeye başlamıştım.
Boğazını temizleyip konuşmak için hamle yaptığında Atlas'ın elinde şarap şisesiyle yanımıza gelmesiyle tekrar sessizliğe büründü.
10 dakikadır Atlas bizimle oturuyordu . Sanırım Magno, Atlas burada olduğu için konuşmaya başlamamıştı.
" Atlas sen gidebilirsin. " dedim
" Sadece bir kadeh içiyorsun ve yarım saat sonra seni eve bırakıyorum. Bu adamdan hiç hoşlanmadım. " dedi
" Atlas tamam hadi git. " diyerek göz devirdim.
Atlas da Savaş bey gibi herkese önyargılı yaklaşıyordu. Neden bu adamdan hoşlanmamışlardı ki ?
Magno' da gerildiğimi anlamıştı.
"Bir sorun mu var ? " diye sordu.
"Hayır " anlamında kafamı salladım.
Derin bir nefes alıp şarap kadehinden büyük bir yudum aldı. " Aysa seninle konuşmak istediğim özel bir mesele var, aslında daha önce konuşmak istedim ama bir türlü cesaret edemedim. "
İyice merak etmeye başlamıştım. Magno gibi adamların cesaret edemeyeceği bir konuşma olması mümkün değildi. Meraklı gözlerle
" Tabi ki dinliyorum. " dedim.
" Aysa senden hoşlanıyorum " dedi.
O geceden sonra beklemediğim bir şey değildi.
"Çok güzel ve çekici bir kadınsın sana karşı içimde daha önce hiç hissetmediğim bir duygu başladı, seninle olmak istiyorum lütfen benimle Madrid'e gel. Evet dersen hemen yarın buradan gideriz. "
Şok olmuş bir şekilde hâlâ gözlerine bakıyor, söylediklerini idrak etmeye çalışıyordum. Onunla ilgili hiç böyle bir şey düşünmemiştim.
"Bir şey söylemeyecek misin ?” dedi
Ben ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Onunla Madrid’e dönüp beraber çalışmak isterdim. Ama benden hoşlanıyordu ve karşılık bekliyordu.
"Ben... " dememe kalmadan yanıma biri pat diye oturunca irkilmiştim.
Kafamı çevirip baktığımda Şavaş bey'le göz göze geldim. Keşke gelmeseydim kaşlarını kaldırmış, gözlerini öfkeyle kısmış bir elime bir de bana bakıyordu.
Elimi geri çektim.
Gözlerini bir an olsun yüzümden çekmemişti.
Magno şaşkın ve gergin bir tes tonuyla ,
" Senin burada ne işin var Savaş " diye sordu.
"Atlas ile Çağatayı görmeye geldim. " dedi.
"Gelmişken yeni müşterim Magno'ya da selam vermek istedim." Daha fazla uzatmayarak arkama yaslandım.
O kadar gergindim ki ikisinin birbirini öldürücü bakışlarının arasında kalmıştım. Magnodan duyduğum sözlerin gerginliğini yaşarken birde Savaş bey'in tam dibimde aramızda hiç mesafe kalmayana kadar yanımda oturması beni daha fazla geriyordu. Kolunu oturduğum koltuğun arkasına atmış tırnaklarının ucunu koltuğa vuruyordu.
Kokusu üzerime siniyor içimde bir şeylerin uyanmasına sebep oluyordu. Sanırım ona bu yüzden karşı koyamamıştım. Ama bu adamın şuan burada ne işi vardı?
Resmen yapışmış bacaklarımız bu sıcak havada içime daha fazla sıcaklık akıtıyordu, kendimi bir kaç adım ileri aldım ama Savaş bey'de aynı anda benimle hareket edince yine uzaklaşamamıştım. Bu yakınlık çok fazlaydı. Gözlerime onunla birlikte olduğum gece iniyordu.
" Eee siz ne konuşuyordunuz ? " diye sordu Magno'ya ters bir bakış atarak.
Magno gergin bir gülümsemeyle elindeki şarap kadehini itip garsona el işareti yaptı. Viski istemişti.
Sonra Savaş bey'e döndü. "Gloria'dan benimle beraber Madrid'e gelmesi istedim. "
Savaş bey önümdeki şarap kadehini alıp kafasına dikledi, tek yudumla içip kadehi sert biçimde masaya vurdu.
Artık korkmaya başlamıştım, birazdan burada hiç iyi şeyler olmayacak gibiydi.
Sesinde ki sertliği hiç azalmamıştı.
" Birincisi onun adı Gloria değil Aysa , İkincisi Aysa benim asistanım seninle Madrid'e gelemez."
Magno'nun ses tonuda sertleşmişti.
"Buna sen değil Aysa karar verecek. "
"Veremez sözleşmemiz var. Sözleşmenin kuralları bilmiyor musun ? "
Magno,"Tazminatsa ben öderim. " dedi
Ağzımı açıp tek kelime edemiyordum.
Savaş bey'in duyduğu sözle aldığı nefes sesi ürkütücüydü, pimi çekilmiş her an patlama hazır bomba gibiydi.
"Sen neden ödeyeceksin ?” diye sordu.
Magno , Barmen'in açtığı şişeyi elinden bir hışımla alarak gelen bardağa koydu.
" Aysa'nın benimle gelmesini istiyorum çünkü ondan hoşlanıyorum."1
Karşıya boşluğa bakıyordum ama Savaş bey'in bana döndüğünden emindim ellerim terlemeye başlamıştı.
" Aysadan hoşlanamazsın." kenarda duran viski şişeyi kafasına dikledi.
Bı adamlar benim fikrimin olmadığını sanıyordu ? "Allahım yardım et ben nereye düştüm." diye sessizce mırıldandım. İkisinin arasında kurbanlık koyun gibi kalmıştım. Ardı ardına viskileri yarış yapar gibi içip gelen şişeleri deviriyorlardı önümde üç boş şişe duruyordu.
"Savaş , Aysa senin asistanın sevgilin değil onun hayatına müdahale edemezsin ama ben ondan hoşlanıyorum hatta onunda bana karşı boş olmadığını düşünüyorum. "
Evet Magno'yu beğeniyordum ama bu hoşlanma değildi. Ona yaptığı işlerden dolayı hayrandım onunla çalışmak istiyordum çünkü sosyal projelere çok fazla destek veren bir adamdı. Evet çok yakışıklıydı,herkes ona aşık olabilirdi ama ben ona karşı böyle bir duygu beslemiyordum.
Kafamı Şavaş bey'e çevirdiğimde mavi gözlerinin öfkeden griye dönüşmüş olduğunu gördüm. Elindeki viski şişesini sıkıca tutuyordu.
Tam ağzını açmış cevap verecekken elimi ,elinin üzerine koydum.
Bana öyle bir bakış attı ki korkmadım desem yalan olur gözleri beni burada yakıp kavuracak gibiydi.
" Seni burada bu adamla bırakamam."
Elini,elimin altından çekip diğer elindeki şişeyi masaya sertçe vurdu. Öyle bir hışımla kalktı ki, rüzgarı bedenimi deldi geçti.
Savaş bey masadan kalkınca, Fırsatını bulmuşken bende gitmeliydim. Ayağa kalktığımda Magno elimi tuttu.
"Sen biraz gerildin hadi dans edelim. "
Slow müziğin sesini duyunca kaç dakikadır burada sadece içimde ki korkunun sesini duyduğumu fark ettim. " Ben artık gideyim Magno. Yarın toplantı var biraz çalışmam lazım.”
Bunu uydurmuştum. Başka söyleyecek bir şey bulamamıştım, adeta gerginlikten beynim yanmıştı.
Yaptığım itirazı hiçe sayarak elimden tutup piste sürükledi.
Elini birden belime attı. " Hadi ama Aysa sadece bir dans. " Ona ayak uydurmaya karar vermiştim. Danstan sonra hemen buradan kaçacaktım.
İçtiği alkolün etkisinden midir nedir gözleri kararmaya başlamıştı diğer eliylede elimi tuttu.
"Ne olacaksa olsun. " artık diyerek boşta kalan elimi omzuna koydum.
Gözüm Çağatay'ı ,Atlas'ı arıyordu ama lanet olsun kimse ortada yoktu. Zaten en ihtiyaç duyduğum anda herkes kayboluyordu.
" Her erkeğin yanında isteyeceği kadar güzelsin Gloria." biraz daha yaklaştı burnu kulağıma değmişti kokun baştan çıkarıcı beni çok etkiliyorsun seni ilk gördüğümde yanımda olmanı istedim "
Bu durumdan fazlasıyla rahatsız olmuştum kendimi geri çektim elini sırtıma çıkardığında kararmış gözlerinin esiri oldum. Dudakları, dudağımın hizasına geldi. " Seni öpmek istiyorum. " Nefesini dudağıma üflediğinde onu itmek için hamle yapmak istediğimde elimi sıkıca tutup engelledi.
Beni öpmesini istemiyordum. Hemen ondan kurtulmam gerekiyordu.
Sıkıca tuttuğu ellerimi arkama kalçamın üzerine sabitledi bakışları hiç iç açıcı değildi. Dudağı tam dudağıma değiyordu ki , birden yumrukla savrulup yere düştü biraz önce kollarının arasında olduğum adam şimdi burnunu tutup yerde yatıyordu...4
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum ❤️
Yazım yanlışı gördüğünüz yerlerde uyarırsanız sevinirim❤️
Okur Yorumları | Yorum Ekle |