
2.7
Odaya girdiğim gibi abimleri görmeyi beklemiyordum.
Hele hele günlüğümü ellerinde görmeyi hiç beklemiyordum.
O benim bir şeyleri unutmamam için, aklımı yitirmediğimi, bugün kendimde olduğumu, her şeyi hatırladığımı yazdığım bir günlüktü.
Eski babamın bana verdiği ilaçlardan sonra unuttuğum şey olursa veya kim olduğumu hatırlamakta zorlanırsam o günlüğe bakardım.
Birçok defa o günlüğü nereye sakladığımı bile unutmuştum. Fakat ilaçları almayı kestikten sonra hatırlıyordum.
Elimdeki poşetleri odanın girişine bırakıp bir hışımla odaya dalıp abimleri korkuttum.
“Siz benim odam da ne yapıyorsunuz?” diye sordum bağırarak.
“Ödüm patladı yemin ederim. Şuraya falan bırakmış olabilirim bir şeyler.” Dedi Gökmen.
“Bende diyorum ne kokuyor?” dedi Ilgaz.
“Sandığın gibi değil Gökçe.” Dedi Arda.
Ege günlüğün sayfalarına bakmayı devam ediyordu.
Tuttuğum gibi çekip aldım günlüğümü. “Nasıl benim eşyalarımı karıştırırsınız?” diye onlara bağırmaya devam ediyordum.
O an beklemediğim bir cevap geldi. “Gökçe sen deli misin?” diye sordu Ege.
Deli misin?
Sen deli misin?
Deli.
“Ne?” diye sordum.
“O yazdıklarının ne olduğunun farkındasın değil mi? Bazen olayları yazmışken bazen tarih atıp ‘Bugün ilaç almadım, aklımı kaybetmedim, kafam yerinde.’ Gibi şeyler yazmışsın.” Dedi.
Sessiz kaldım. Bende neler yazdığımın farkındaydım.
“Gökçe o evde neler oldu ve sen tartıştığımız gece nereye gittin, o gün noldu?” diye sordu Sinan.
“Sandığınız gibi bir şey olmadı. Şimdi çıkın odamdan.” Diyerek onlara kapıyı gösterdim.
“Bak Gökçe o videoyu izledik diye bizden utanmak zorunda değilsin. Bize duvar koymak zorunda değilsin.” Dedi Ural.
Utanmak mı??
“Pardon.” Dedim sesim yükselirken. “O adamın yaptığı şeyler yüzünden ben neden utanacakmışım? Utanması gereken ben değil bunları yapan o aşağılık herif.” Dedim.
“O zaman bize niye duvar örüyorsun? Her şeyi anlat bize, biz seni koruruz.” Dedi Arda.
Bilmedikleri bir şey vardı. Benim korunmaya ihtiyacım yoktu.
“Çünkü anlamıyorsunuz. Bana zaten en büyük acıyı yaşatan sizsiniz şimdi nasıl iyi abi ayakları çekersiniz?” dedim.
“Çünkü iyi abileriz Gökçe.” Dedi Sinan.
“Değilsiniz.” Dedim net bir sesle.
“Zamanında sana neler yaptığımızın farkındayız ve bundan özür dileriz Gökçe. Biz altı abi senin hayatında yer edinmek istiyoruz.” Dedi Ege.
İşte bunun için çok geç kalmışlardı. Ama zaman denilen bir kavram vardı.
“Zaman…” dedim kısık sesle. “Bunu zaman gösterir.” Dedim net bir sesle.
Zaman bizim ilacımız olacak mıydı?
Aşağıdan gelen “Çocuklar aşağıya yemek hazır.” Diyen Annemin sesi ile birlikte hepimiz bakıştıktan sonra yemek yemek için aşağıya indik.
Yine mükemmel bir yemek masası kurulmuştu. Buraya geldiğimden beri hatta bundan öncede yeme bozukluğumun olduğunu fark etmiştim.
Yeme bozukluğunun ne olduğu hakkında şahsen en ufak bir bilgim bile yoktu. kendi kendime teşhis koyuyordum sadece.
Bazı zamanlar hiç yemek yemiyordum bazı zamanlar ise sadece yemek yiyordum. Arabada yemek yemiştim ama benim yediğimle kimse doymazdı.
Aras haklıydı git gide kilo kaybediyordum. Bundan nefret ediyordum.
Yemek masasına herkes ile birlikte oturdum. Önce çorba servisi yapıldı ve kendi aramızda konuşmalarımız başladı.
Kendi kendime yine kabuğuma çekilmiştim sanki.
“Bugün baya şey yaptık. Test kitaplarını yerleştirdin mi kızım masana?” dedi bana bakarak babam.
Kafamı iki yana salladım “Daha yerleştiremedim baba. Odaya gittiğimde abimler eşyalarımı karıştırıyorlardı.” Dedim abimleri şikâyet ederek.
Bunu beklemiyorlardı onları bu zamana kadar hiç şikâyet etmemiştim.
Babam gözlerini kırpıştırarak bana baktı ve sert sesiyle sordu. “Anlayamadım kızım.” Dedi tane tane. Abimleri korkutmaya çalışıyordu.
“Baba bir çıktım merdivenden odama girdim ve abimler odamda eşyalarımı karıştırıyorlardı.” Dedim. Tekrardan.
“Öyle mi? bak sen şu sıpalara kalkın masadan yemek yok size.” Dedi abimlere bakarak. Hepsinin başı önüne düşmüştü.
“Yarında hepiniz işe gidiyorsunuz. Arda ve Sinan siz yarın şirkete gelip bilgisayar başına geçiyorsunuz. Ege ve Ural sizde bizim hastaneye gidip çalışmaya devam ediyorsunuz.” Dedi babam. Gökmen ve Ilgaz abilerine bakıp sırıtırken yakaladı babam. “Ve siz iki hergele madem sınava girip kazanmıyorsunuz o zaman yarın işe gelip sekreterliğe başlıyorsunuz.” Dedi babam. Ve noktayı koydu.
Ilgaz ve Gökmen birbirine bakıp “Ama baba..” diye bağırdılar. Baya eğleniyordum şuan.
Ilgaz “Sekreterliği biz nasıl yapacağız?” diye sordu ciddi ciddi.
Annem ise soruyu büyük bir üstünlük ile yanıtladı “Niye öyle diyorsun yavrum? Biz kadınlar yapıyoruz ama. Elinize yapışmaz ya.” Dedi.
Helal olsun annem.
Babam bu işten eğlendiğini belirten bir kahkaha attığında bende kendimi tutamayıp gülmüştüm.
“Eee baba biz çalışırken bu evin küçük kızı ne yapacak?” diye sordu Gökmen. “Bence o da bizimle gelip sekreterlik yapsın.” Diye ortaya bir fikir attı.
“Yok, o sizin işiniz benim kızım ders çalıp okuyacak.” Dedi. En çokta bu yüzden okuyacaktım işte. “O da değil siz okumayı düşünmüyorsunuz galiba?” dedi babam. “Bak o Aras’la birlikte okudunuz yurt dışında Aras şimdi tekrar sınava hazırlanıyor.” Dedi babam.
Aras’ın ismi geçince kalbim güm güm atmaya başladı.
“Nasıl yani Aras ders mi çalışacakmış? Ona bakılırsa Ali, Ömer, Baran’da okumuyor.” Dedi Ilgaz.
“Ali şirkette çalışıyor Ömer ve Baran’da konservatuara devam ediyor. Yani tek okumayan sizsiniz.” Dedi babam.
“Madem öyle.” Diyerek ayaklandı Gökmen. Hepimiz pür dikkat onu izliyorduk.
“Ben okuyacağam baba okuyup mühendis olucam.” Dedi.
Evet, masadaki herkes yıkıldı. Gülmekten çatlıcaktım.
Gökmen masanın kenarından sıyrılıp babamın yanına geldi ve ellerini tuttu. “Okuyacağım baba bana ders çalıştır.” Dedi.
Babam ondan kurtulmaya çalışsa da Gökmen bırakmıyordu üstelik Ilgaz’da gelmişti. Ardından hepsi tek tek babamın yanına geldi ve birbirlerine sarıldılar. Annem bile onlara katılmıştı.
Masada tek ben kalmıştım. Elimdeki kaşığı çorbama daldırıp bir kaşık içtim.
O an fark ettim ki herkes benim ne yapacağımı merakla izliyordu.
“İnanmıyorum size babama bensiz nasıl sarılırsınız!” diyerek masadan kalktım ve onlara katıldım.
“Ailemiz tamamlandı.” Dedi annem.
Evet, aile tamamlanmıştı.
Ayyıldız ailesi tamamlanmıştı.
İçimizde eksik parçalar vardı, kırılmış yerler vardı…
“Bir daha böyle sarıldığımızda bu sefer içimizde parçalanmış yerler olmasın…” dedim mırıldanarak.
“Bir daha böyle sarıldığımızda içimizdeki tek şey mutluluk olacak söz veriyorum.” Dedi babam.
“Bu sarılmayı sık sık yapalım.” Dedi Ege.
Diğer abimlerin hepsi onu onayladı.
Aile, bu dünyadaki en önemli şeydi.
.
.
Helüüü ben buraya ne zaman bu tarihte gelicek desem o tarihte atamıyorum!!!! o yüzden tarih söylemeden gitçem...
Yorumlarınızı okumaktan büyük keyif alıyorum ve yanıtlayabildiklerimi yanıtlıyorumm!!! teşşekkür ederim hepinizeee...
(geçmek istemediğim bir şey var... normalde 30. bölümde falan bitirecektim fakat olaylar uzadı... O yüzden bir süre daha ara vermeden devam edicez! biz karakterler olarak hep buradayız sizi de aramızda görmekten mutluluk duyarız efenim..)
insta: ssuperisii0
bookstagram: marselbookss
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 78.42k Okunma |
5.93k Oy |
0 Takip |
36 Bölümlü Kitap |