
3.3
Bu aralar ne yaptığımın farkında değildim. Bunu Aras’la ayrıldığımda daha iyi anlamıştım. Ben ne yaptığımı bilmeyen, salak bir insandım. Karşımda ki insanın ve en önemlisi kendi duygularımı hiçe saymıştım.
Ayrılığımızın üstünden birkaç gün geçmişti. Yani geçmiş olmalıydı. Bu süre boyunca odamdan dışarı çıkmamış, ne zaman uyuduğumu bile hatırlamadığım anlar yaşamıştım.
Ayrılık zordu bunu anlamıştım.
İnsanların gitmesinin bu kadar zor olduğunu arkadan acı çekmenin ne kadar zor olduğunu yine anlamıştı.
Pişmandım. Hayatta ki her şeye geç kalmıştım.
“Kızım Gökçe’m hadi aç kapıyı yavrum.” Dedi annem. İnsanın annesi olması o sıcaklığı hissetmesi… Tarif edilemez bir duyguydu.
“Anne daha sonra lütfen.” Dedim kısık sesimle. Kapımı kimseye açmıyor sadece yemek bırakıldığında aralıyordum. Annem kapıdan gittiğinde yataktan çıkıp kendime baktım.
Morluklar geçmişti, kilo almıştım, güzel bir aileye ve arkadaşlara sahiptim. Hala alıp veremediğim neydi bu hayatta bilmiyordum.
Gerçekten bizim hayatla alıp veremediğimiz neydi?
Sakince giyinme dolabımdan birkaç güzel parça kıyafet aldım. Onları giydikten sonra elimden geldiğince makyaj yapmıştım. Güzelde olmuştu. Telefonu elime aldıktan sonra kapıyı açıp çıktım.
Aşağıdan babamın sesi geliyordu.
“Paraya ihtiyacımız var Selda.” Diyordu anneme. “Şirketi kurtaramayacağız bu gidişle.”
Aklıma o an bir fikir geldi. Önce Aras’a mesaj attım.
GÖKÇE: Her zaman buluştuğumuz yerde buluşalım mı?
O mesajı görüp gelene kadar orada olucaktım. Tekrar odama girip yatağımın altına sakladığım zarfları çıkardım.
Annemi bana bıraktığı miraslardan biride buydu. Bana hayatımın sonuna kadar harcayabileceğim kadar para bırakmıştı. Bu paralar nereden geliyordu bilmiyordum ama polisten öğrendiğime göre anne tarafım aşırı zengindi.
Zarflara koymuştum paranın bir kısmını diğer kısmı çantada bir diğer kısmı ise bankadaydı.
Elimde tuttuğum zarflarla birlikte aşağı indim. Abimler benden önce aşağıya inmiş televizyondan oyun oynuyorlardı.
Babam ise yemek masasında sandalyelerin birinde oturuyordu.
“Baba ben sana bir şey vereceğim.” Dedim yanına giderek. Babamın beni görünce gözleri parlamıştı.
“Şükür geldin kızım yanımıza. Otur bakalım.” Dedi. Yanındaki sandalyelerin birine oturdum.
Elimdeki zarfların hepsini masaya bıraktım. “Bunlar ne kızım?” deyince babama döndüm.
Annem yanımıza gelmiş abimler ise oyunu bırakıp yanımıza geliyorlardı.
“Bu bana kalan mirasın bir kısmı. Geriye kalan para bankada. Bunlar ailemizin baba. Şirketi bu parayla kurtarabilirsin.” Dedim.
Şirket gerçekten kurtulur muydu? Bilmiyordum. Ama desteğimi esirgemekte istemiyordum. Abimlerin hepsi şaşırmıştı.
“Ben bunu kabul edemem kızım.” Dedi babam.
“Bunlar zaten bize harcanacaktı baba. Şirket bizim geleceğimiz bu para eğer şirketi kurtaracaksa kurtaralım.” Dedim.
“Gökçe… Çok teşekkür ederim kızım.” Dedi babam dolu gözleri ile. “O parayı sana geri vereceğim.”
“Saçmalama baba. Zaten bana burada çok iyi bakıyorsunuz. Hiçbir eksiğim yok. Teşekkür ederim her şey için.” Dedim.
Hayatım boyunca elimde olmayan şeyleri burada sahip olmuştum. Benim bu ailede her ne kadar kötü yaşanmışlıklarım olsa da onlara büyük bir borcum vardı.
Annem ve babam sırasıyla bana sarıldıklarından sonra gitmek için ayaklandım.
“Evet o zaman ben gidiyorum biriyle buluşcam.” Dedim ve minik minik adımlarla kapıya doğru ilerledim.
“Dikkat et kızım.” Dedi arkamdan annem ve babam.
“Bir saniye nereye gidiyorsun kız sen?” dedi Arda abim arkamdan.
“Dışarıya biriyle buluşcam işte.” Dedim umursamazca. Büyük ihtimalle Aras olduğunu anlamışlardı.
“O kim işte.” Dedi Ege abim.
“Arkadaş işte.” Dedim bu sefer.
“O zaman biz bırakalım seni.” Dedi Sinan.
“Yok yürürüm ben.” Deyip koşarak evden çıktım.
Bir süre yürüdükten sonra yanıma yaklaşan araba ile duraksadım. Telefonu çıkarıp tekrardan Aras’a mesaj attım.
GÖKÇE: BULUŞACAĞIMIZ YERE YAKLAŞTIM UMARIM GELİYORSUNDUR.
ARAS: GELİYORUM.
Aras’ın geleceğini öğrendiğimde içime her ne kadar su serpilmiş olsa da şuan tam yanımda duran siyah arabanın içinde ki heriflerle göz göze gelince duraksadım.
İçlerinden birinin aşağıya inmesiyle koşmaya başladım ama çok geç kalmıştım. Çoktan birileri tarafından tutulmuştum.
“Ya noluyor bıraksanıza.” Diye bağırmam işe yaramamıştı. Oğuz abimin öğrettiği gibi dövüşmeye çalışsam da adamlar çoktan ellerimi tutmuştu.
Ayağımla adama vurduğum sırada bir başkası geliyordu. En son hatırladığım burnuma tutulan o eter kokusuydu. Evet, o beni bayıltmaya yetmişti.
Resmen kaçırılıyordum. Ve kaçıran kişinin kim olduğunu biliyordum.
Celal Demirel. Annem gibi beni de öldürecekti.
.
.
Helüüü dostlar. umarım iyisinizdirr!! Gökçe ve belaları beni bitiriyor her seferinde sdlşşkgvjdkgjgs (bilgisayardan güzel random atılmıyor onu fark ettim) siz neler yapıyorsunuz nasıl gidiyor??? yorumlarda buluşalımmm
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 78.42k Okunma |
5.93k Oy |
0 Takip |
36 Bölümlü Kitap |