
Aras buradaydı. Beni bulmuştu.
“Birde sen mi çıktın başımıza?” diyen Celal ile içeri giren adamlar bir olmuştu.
Aras’ı tutmaya çalışıyorlar ve bağlamaya çalışıyorlardı. Benim gibi yanımda olacaktı.
“Aras git buradan!” diye bağırdım ama geri durmadı. “Seni buradan almadan gitmem Gökçe.” Dedi.
Bensiz gitmezdi…
“Git! Öldürecek seni git buradan! Aras… Yalvarırım git!” dedim.
“Boşuna nefesini tüketme.” Demesiyle sert tekmeler karnına indi ve yere düştü. 4 adam zorla Arası bağlamaya çalışıyorlardı. Çok geçmeden kavgaları bitti. Aras adamların ikisini yere sermişti ama diğer iki adam onu bağlamayı ve bir duvara bağlamışlardı.
Gözümden düşen yaşlara engel olamıyor yenilgiyi kaldıramıyordum. Ayça içeri girip çıkıyor Celal ise tablosundan gurur duyuyormuş gibi bakıyordu.
Herkes dışarı çıkınca sadece ikimiz kalmıştık.
“Aras… Neden yaptın?” dedim kısık bir sesle. “Neden geldin ha? Neden? Sana git dedim neden gitmedin?” dedim.
“Sen orada öylece dururken ben nasıl giderim kızım sen söyle.” Dedi.
“Seni öldürecek.”
“Eğer sen yaşayacaksan ben ölmeye razıyım.”
İşte Aras buydu… Sonsuza dek yanımda olacak ve sırtımı yaslayabileceğim tek kişiydi.
“Aras.” Dedim.
“Efendim.” Dedi.
“Uykum geliyor.” Dedim uykulu bir sesle kafam yana doğru düşüyordu.
“Gökçe sakın uyuma şuan uyku vakti değil.” dedi ama sesi ninni gibiydi.
“Uykum geliyor.” Dedim.
“Gökçe…” adımı söyledikten sonrasını dinleyememiştim bile gözlerim çoktan kapanmıştı.
********
Uyandığımda yalnız başımaydım. Açıkçası bu duruma alışmıştım. Yalnızlık her insanın temelinde olan dibinde olan bir şeydi. Kimse ben yalnız değilim diyemezdi. Dememeliydi.
Burada yalnız kalmak beni her ne kadar korkutsa bile bunun için tepki vermiyordum. Korkumu belli etmeden ilerlemem lazımdı.
Hala sandalyenin üstünde olmak her yerimi ağrıtmıştı. Özelikle kalçamı.
“Beni duyuyor musun Celal Demirel? Çabuk gel ve çöz beni!” diyerek bağırdım ama tabi ki gelen giden olmamıştı.
Buradan çıkabilecek miydim? Emin değildim. Dışarıda çok fazla planlarım vardı… mesela Aras’la tekrardan eskisi gibi olmak, sınavı kazanmak, abimler ile bir şeyler yapmak, annem ve babamla daha çok vakit geçirmek gibi.
Bunları yapmadığım için pişman olmak istemiyordum. Zaten aileme geç kavuştum.
“Canım kızım daha iyimiymiş bakalım.” Diyerek içeri giren Celal’i görmezden gelmek istiyordum. Bir üvey babaya göre fazla salaktı.
“Hiç olmadığım kadar iyiyim. Aras nerede?” diye sordum.
“Olması gereken yerde.” Dedi. Ne demek istediğini anlamamıştım ama onu benden uzağa götürdüğünü biliyordum. Bir anda bana yaklaştı ve yüzüme doğru eğildi.
“Ne yapıyorsun? Yaklaşma bana.” Dedim tiksinti dolu bir sesle.
“Küçükken daha farklıydın ama böyle daha güzelsin canım kızım.” Dedi.
Bana bunu dedi. Bana.
“Eğer bana dokunmaya kalkarsan seni öldürürüm.” Dedim fısıltı gibi bir sesle. Onu gerçekten burada öldürürdüm.
“Sana bundan fazlasını yapacağım.” Dediğinde eli kemerine gitti.
“Annemle babama o videoyu izlettiğin o gece o eve geldiğim gibi öldürmeliydim seni.” Dedim bağırarak. “Allah’ta senin belanı versin.” Dedim ve yüzüne tükürdüm.
Tükürükten sonra yüzüme inen sert tokat ile sandalye ile yana düştüm. Ardından beni sandalyeden çözdü ama ellerim ve ayaklarım hala bağılıydı.
“Demek babanın yüzüne tükürmek ha? Ayyıldız ailesi sana pek bir şey öğretememiş gibi. Unutmuşsun sana öğrettiğim dersleri.” Deyip sırtıma indirdiği o kemer ile bağırdım.
En sonda sırtımda oluşan kemer izlerinin kanadığına emindim. İzleri geçmeyen yaralar üzerine yeni izler eklenmişti. Acıyordu. Kanıyordum.
******
Patlak bir dudak, yeni izler eklenmiş bir sırt, bileklerimde çözülmeyen ipin izleri ve daha fazlası…
Ne abimlerden, ne Aras’tan, ne anne babamdan ses vardı. Gerçi onlar beni ne kadar bulmak isterse istesin Celal Demirel buna izin vermezdi. Pislik herifin tekiydi.
Sırtımı kolona yaslamış saatlerce öyle duruyordum. Önüme atılan bir bardak su ile bakışıyordum. Aras’ın nerede olduğunu düşünmekten kafayı yemek üzereydim.
Bir anda içeri hızla Celal girdi. Kolumdan tutup beni kaldırmaya çalıştı ama kalkmadım.
“Kalk gidiyoruz.” Dedi tekrardan denedi kaldırmayı.
“Böyle hiçbir yere gidemem eğer beni taşımayacaksan şu ipleri çöz.” Dedim. İpleri çözse bile kaçamazdım belki ama… kurtuluş yolu bulabilirdim.
Çok düşünmeden ipleri çözdü. Farkındaydı ileri gidemeyeceğimin. Sırf kendine kolaylık olsun diye yapmıştı.
Ayaklandığım zaman yine kolumdan tuttu. “Acele etmemiz lazım yürü.” Diyerek bana emirler veriyordu.
O an gözüme belindeki silah ilişti. Kurtuluş için anahtarımdı. Hiç düşünmeden aldım o silahı elime.
Silahı aldığım gibi kolumu bırakıp bana dönmüş bir adım gerilemişti.
“Gökçe bırak o silahı.” Dediğinde silahı ona çoktan doğrultmuştum.
“Ölsem bırakmam.” Dedim. her yerim acıyordu ama birkaç dakika daha dayanabilirdim.
“Katil mi olmak istiyorsun? Hapislerde çürüyeceksin.” Dedi.
“Senin gibi bir pisliği dünyadan temizleyeceksem razıyım katil olmaya. Hem merak etme senin gibisini hapse atmamışlarsa beni hiç atmazlar.” Dedim. bence doğruydu.
“Gökçe beni yanına getirtme!” diye bağırdı. “Ben senelerce sana bakmışken bana bunu yapamazdın.” Dedi. Ne dediğinin farkında mıydı?
“Sen mi bana baktın? Birini aç susuz bırakarak, onu taciz ederek, onu intihar etmeye sürükleyerek, onu döverek birine bakmış olmuyorsun.” Dedim. elimde ki silah titriyordu.
“Gökçe-“
“Benim adımı o pis ağzına alma sen bunu bile hak etmiyorsun. Bana bunları niye yaptın ha? Derdin neydi senin? Ne istedin benden?” dedim.
“Benim kızım olmadığını öğrenince çıldırdım tamam mı? Annen seni getirdi eve bizim kızımız diye ama sen bizim hiçbir şeyimiz değildin. Sen Ayyıldız ailesinin kızıydın. Onların kapısına bile dayandım ama beni içeri sokmadılar. Hepsi aptal yıllar sonra o kapıdan sen içeri girdin. Sen bir piyondun. Bana para lazımdı ve sende o parayı bana getirecek piyondun.” Dedi.
Piyon. Sadece bu kadardan ibarettim işte. Onun gözünde.
“Demek piyondum ha? O yüzden hayatı mı mahvettin yani?” dedim. “Peki o zaman. Bu piyon seni öldürdüğünde ne düşüneceksin merak ediyorum?”
“Sen beni öldürmezsin Gökçe.” Dedi.
Dışarıdan bağırış sesleri gelince abimlerin beni bulduğunu anladım bu yüzden acele ediyordu.
“Şimdi ne yapacaksın Celal. Köşeye sıkıştın.” Dedim.
“Ölümün benim elimden olacak Gökçe. Anneni öldürdüğüm gibi öldüreceğim seni.” Dedi. annemin ölümü. Annem.
İçeriyi aydınlatan tek pencereden hepsini görebiliyordum. Abimlerin hepsi hatta Aras’ta onlarlaydı.
“Gökçe!” diye bir bağırış duyduğumda oraya dönemdim bile.
“Öbür dünyada sakın yanımıza yaklaşma.” Dedim.
Ve tetiğe bastım.
Silah patladı.
Celal Demirel yere yığıldı.
Artık elimde kanlar vardı.
“Gökçe ne yaptın?” diye pencereden gelen ses ile oraya döndüm. Gözümden yaşlar akıyordu.
“Olması gerekeni.”
.
.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 78.42k Okunma |
5.93k Oy |
0 Takip |
36 Bölümlü Kitap |