
Koş. Koş. Koş.
Kaç. Kaç. Kaç.
Şuan tam olarak bu ikisini yapıyorduk. O ortamdan kaçmayı başarmıştık. Celal Demirel’in ölüp ölmediği hakkında şuanlık bir fikrim yoktu.
Katil olmuştum. Buna nasıl cesaret ettiğimi bile bilmiyordum. Başıma gelen onca şeyden sonra bu yaptığım beni bile korkutuyordu. Eve gidebilir miyiz? Hayır. Artık evde bile kalamayacaktım.
“Araba şurada hadi hızlı.” Deyip Ege elimi tutup koşuşturmaya başladı.
“Nereye gidiyoruz?” dedim o koşuşturma içerisinde. Kimse yanıt vermeyince kolumdan tutan Ege’yi durdurmaya çalıştım.
“Ya siz delirdiniz mi bırakın beni.” Dedim. hepsi durup bana döndü. “Sizin bir suçunuz yok. Siz benimle nereye geliyorsunuz?” dedim.
“Gökçe sen mal mısın kardeşim?” dedi Ural.
“Kızım sen delirdin asıl. Az önce birini öldürdün ve daha on sekiz yaşındasın. Ya yakalanırsan ne olacak?” dedi Gökmen.
“Hiçbir şey yapamaz Celal.” Dedim buna inanarak.
“Sen öyle san. O adam hepimizi kafese koyar görürsünüz.” Dedi Ilgaz.
“Tek seçeneğimiz şuan Aras’ın evine gitmek.” Dedi Sinan.
“Katılıyorum. Orada oturup ne yapacağımızı konuşuruz. Celal bunun intikamını çok pis alır. Ölmemiştir o it.” Dedi Arda.
“O zaman bizim eve geçelim.” Dedi Aras ve en önden yürüyerek arabaların olduğu yere gitti.
Ege bana dönüp dikkatlice yüzüme baktı. “Sen iyi misin Gökçe? Çok yara almışsın her yerin kanıyor.” Dedi.
Tek kanayan dışım değil aynı zamanda içimde kan ağlıyordu. “İyi değilim.” Dedim. “Her yerim acıyor.”
“Eve gidene kadar dayan evde sana pansuman yapacağım sadece azıcık dayan lütfen.” Dedi.
Kafamı sallayıp arkalarından ilerledim. Az önce neler yaşandığını daha yeni yeni kavrayabiliyordum sanki. Midem git gide bulanıyor, canım acıyordu.
Arda her ne kadar ölmediğini söylese bile ben ölmüş olabileceğine inanıyordum. Bu beni katil yapar mıydı?
Seri katil bile olmuş olabilirsin kızım…
Tamam abartmayalım. Kabul ediyorum artık sağlıklı bir psikolojide değildim. En kısa zamanda bir psikolog randevusu almam lazımdı.
Herkes iki arabaya gelişi güzel yerleştiğinde Aras’la ayrı kalmıştık. En son onunla buluşmak için evden çıkmıştım ama yaşanılanlar o kadar korkunçtu ki buradan nasıl toplayacağımı bilmiyordum.
Bundan dolayı en kısa zamanda Aras’la baş başa kalmalı ve ondan özür dilemeliydim. Bunların hiç birini hak etmemişti.
Sinan “Gökçe belli ki bu Celal iti Aras’la seni baya bir hırpalamış. Ne olduğunu anlatmak ister misin?” diye sordu.
Her ne kadar şuan konuşmak istemesem de onlara bir şeyler anlatmak isteyen tarafımı susturamıyordum. O yüzden lafa pat diye daldım.
“Biz Aras ile çıkıyorduk.” Dedim. Bunu pat diye söylemenin etkisi olucak ki hepsi çok şaşırmasa bile verdikleri tepkiler yüzlerinden okunuyordu.
“Belliydi zaten ama ben o Aras’ı öyle bir dövücem ki görücek benim kardeşime bakmak neymiş!” dedi Arda.
“Ya dalga geçmeyin. Benim salaklığım yüzünden ben Aras’tan ayrıldım.” Dedim.
“Kesin o bir şey yapmıştır üzülme sen.” Dedi Ilgaz.
“Neyse işte… Ben evden çıkarken Aras’la buluşacaktım ona mesaj attım. Ama o sırada işte beni alıp buraya getirdiler. Başta yine her zamanki gibi Celal’in işleri dayak falan sonra sizle konuşurken Aras geldi. Sonra onu da dövdüler galiba.” Dedim.
“Çok acıdı mı?” diye sordu Sinan.
Acıdı mı? Sence acımaz mıydı?
“Pek sayılmaz alıştım o adama diyorum size. Sizin geleceğinizi anlamış olmalı ki beni oradan çıkartmaya çalıştı. Bende silahı görünce elime aldım ve sıktım.” Dedim.
“Oyuncak sanki eline alıp niye sıkıyorsun hemen bekleyip adamı korkutsana.” Dedi Arda.
“Bir akıllı sensin çünkü. Bunca zaman yaptıkları yetti bundan sonra o çeksin birazda. Hem beni şikayet edemez çünkü bildiğim şeyleri ve o size izletilen videodan falan dolayı şikayet etmemizden korkar.” Dedim.
“E gidelim o videoda gördüklerimizi anlatalım içeri girsin o zaman.” Diye bir fikir attı Ilgaz.
“olmaz. Siz benim yakınlarım olduğunuz için size inanmaları zorlaşır. Aynı zamanda o da benim onu vurduğumu söyler bu sefer başımız derde girer.” Dedim.
“Öyle bir çıkmazın içine girdik ki. Etrafımızda dönüyoruz resmen.” Dedi Arda.
Öyle bir çıkmazdı ki gerçekten neler yapabileceğimizi bilmiyordum. Şuan tek hedefimiz Aras’ın evine gidip biraz dinlenip konuşmak ve şu yaralarımın kapanmasıydı.
***
Aradan çok zaman geçmeden Aras’ın evine girmiştik. Evde ailesi olmadığı için kimseye bir şeyler demeden oturabilmenin rahatlığını yaşıyordum. Hepimiz koltuklara oturmuş kafamıza göre sohbetler ediyorduk. Üstlerimizi bile değiştirmiştik. Hepimiz Aras’ın kıyafetleri içindeydik. Ben bu kıyafetlerin içinde kaybolmuştum bile.
Ege elinde pansuman eşyalarını getirince koltukta dikleştim. Yanıma oturup çıkardığı pamuk ve tentürdiyot ile önce yüzüme pansuman yaptı. Neyse ki yüzüm çok acımıyordu. Ama sırtım için aynı şeyi söyleyemeyecektim.
“Sırtın nasıl?” diye sormasıyla ona doğru dönüp sırtımın birazını açabildim.
“Kızım sen bu sırtla nasıl hayatta kalabiliyorsun görmüyor musun? Her yer morarmış bissürü iz var.” dedi
“Sırtımı nasıl görebilirim?” diye sordum.
“Gökçe dalga geçme. Sırtın çok kötü olmuş.” Dedi Gökmen.
Ben farkında değilim falan mı sanıyorlardı?
“Of tamam krem sürsün ben sonra gideceğim hastaneye.” Dedim.
Gidecek miydim? Kesinlikle hayır.
“Aras kremler nerede?” diye sordu Ege.
Aras… Aras bir süredir dalıp gitmiş bana bakıyordu. İyice kafayı yemişti. Hem benim yüzümden dayak yedi diye de kendimi kötü hissediyordum. Aslında orada kendini çok iyi korurdu ama maalesef ellerinden tutulduğu için hareketi sınırlanmıştı.
Özellikle benim. Eğer o ipler olmasaydı kendimde dövüşecek cesareti bulmuştum. En azından dayak yemezdim. Ellerim ve ayaklarım gerçekten en önemli şey olabilirdi.
“Ben göstereyim size.” Deyip ayaklandı bizde onun arkasından doğru ilerledik.
Bize eczane dolabı gibi bir şey gösterdiğinde Ege öne geçip içindeki ilaçlara göz gezdirmeye başladık. Daha fazla ayakta durmak istemediğim için etrafımda içeri girip oturabileceğim bir yer var mı? diye göz gezdirmeye başlamıştım fakat istediğim konfora ulaşamayınca surat asmıştım. Burası Aras’ın eviydi ve ondan izinsiz herhangi bir şey yapmam çok ayıp olurdu. Gerçi bunu umursayan bir tek bendim çünkü abimler ve Aras o kadar yakındı ki abimler evi istediği gibi kullanabiliyordu. Bundan dolayı onları kıskanmıyor değildim.
Aras suratımın asıldığını fark etmiş olacak ki bana baktı ve gülümsedi. Yavaşça bana doğru yaklaştı ve eğildi. “İstediğin odaya gidebilirsin. Kendi evinmiş gibi takıl.” Dedi.
İster istemez Aras’a “Emin misin?” diye sormuştum.
Kafasını sallayıp beni onayladı. O onay verdiği için kapısı açık odalardan birine girdim ve Aras’ta peşimden beni takip etti. İçerisi sade dekore edilmiş bir salon gibiydi. İçerideki salonun küçücük hali diyebilirdik.
“Evde tek mi yaşıyorsun?” diye sordum koltuklardan birine otururken.
“Hem evet hem hayır. Annemle babam sık sık bu evde kalır. Çoğu zaman ya şirkete yakın evde kalırlar ya da yurt dışında olurlar.” Dedi. Aras’ın aileden zengin olduğunu anlamıştım. Açıkçası hayatın ona böyle güzel bir hayat sunması beni mutlu ediyordu.
“Güzelmiş.” Dedim sadece. Onun ailesini gittiği gezdiği yerleri her şeyi öğrenmek istiyordum. Fakat aramızdaki bu soğuktan duvar her ne kadar ben kaçırıldığımda erimiş olsa da hala zamana ihtiyacımız var gibi hissediyordum. Daha fazla dayanamayacaktım.
“Aras-“
“Gökçe-“
İkimizde aynı anda söylediğimiz cümleler ile karşı kaşıyaydık. Gözlerimde bir umut parıltısı vardı sanki.
“Aras ben özür dilerim. Sadece sen benden hep daha iyilerine layıktın ve ben bu yüzden böyle saçma bir şey yaptım. Seni seviyorum.” Dedim.
Bir insanın duygularını dışa vurması bu dünyadaki en güzel şeydi. İster küçük olun ister büyük olun… Duygular dışa yansıtılacak sizi her zaman iyi hissettirecek sonucu ne olursa olsun içinizi rahatlatacak bir histi.
Aras bir süre bana baktı. Sanki sözlerimin ona hiç gitmemişte anlamaya çalışıyormuş gibiydi. Onun verdiği tepkiden korkmuştum. Ya hala bana karşı aynı hislerde değilse diye ödüm kopuyordu ama rahatlamıştım.
En sonunda onun güldüğünü gördüğümde karnımda kelebekler uçtuğuna yemin edebilirdim.
“Gökçe seni gördüğümden beri tek bildiğim şey seni sevdiğim.” Dedi. “Aynı zamanda abilerin burada olmasa yanağından bir tane öpmüştüm.” Dedi.
“Ya hemen boz şu romantik anı aynı zamanda ne öpmesi daha küçüğüm ben.” Dedim.
“Kızım ne küçüğü reşitsin sen.” Dedi Aras. Kendisi benden bir yaş büyük olduğu için kendini yaşlı görüyor olabilirdi.
“Olsun küçüğüm hala.” Dedim ve koltukta geriye yaslanmaya çalıştım. Sırtım hala yanıyordu.
“Çok acıdı mı canın? Ben nasıl seni kurtaramadım hala anlamış değilim.” Dedi.
“Acımadı. Hem sen olmasaydın abimler çok daha sonra gelebilirdi. Beni sen kurtardın Aras. Teşekkür ederim.” Dedim.
Sanki gözlerine bir kader oturmuş gibi dolu dolu baktı bana. Kafasını sallayıp önüne döndü.
İçeri Ege girdiğinde Aras diğer koltuğa geçti ve bizi bekledi.
“Yani bir krem buldum bu şuanlık işe yarar sabah ben eczaneden yenilerini alırım.” Dedi. onu çok bekletmeden arkamı dönüp sırtımı açtım ve sürmesini bekledim.
Krem yaralarıma değdikçe daha çok acıdığını hissediyordum. En sonunda bittiğinde sırtımı kapattım ve ayaklandım. Çok oda vardı ama ben hala nerede yatacağımı bilmiyordum.
“Ee biz nerede yatıcaz?” dedim Aras’a dönüp. Bir yandan aşağıya inmeye başlamıştık.
“Aslında abilerinin kendilerine özgü odaları var en üst katta dört oda var ve ikisi abilerinin biri benim biri boş. İstersen sen oraya geç.” Dedi.
“Abilerimin burada odası mı var?” dedim.
“Ev oda bakımından gayet zengin ve abilerinle sık görüşürdük o yüzden en üst katta onlarında odaları var.” dedi Aras.
“Keşke sizinle küçüklükte tanışsaydık.” Dedim.
Keşke…
“Hala bizimle zaman geçirmek için çok geç kalmış sayılmazsın.” Dedi Ural. Kafamı kaldırdığımda çoktan içeri girmiştim. Duymuş olmalılardı.
“Haklısın ben başlı başına hayata geç kalmışım resmen. Eğer o Celal herifi bulunursa geriye kalan hayatı hapislerde geçiririm artık.” Dedim.
Sinan “Gökçe böyle yapma merak etme bunu biz halledicez sana hiçbir şey olmayacak.” Dedi.
Arda “Kafamızda bir şeyler var ama hepsi Celal’in yaşayıp yaşamadığını öğrendikten sonra gerçekleşecek yani şuanlık canımızı sıkmamız gereken bir durum yok.” Dedi.
“Hala o silahı nasıl elime aldığımı bilmiyorum. Sadece bir anlık bir şeydi.” Dedim.
“Sen kendini korumaya çalıştın. Sadece bunu düşün şimdilik.” Dedi Gökmen.
“Aynen öyle. Artık bunlarla canımızı daha fazla sıkmayalım sende bir süre dışarıda yalnız olma zaten biz seninle her şeyi yaparız. Celal’den gelecek her hangi bir tuzağa hazır olmalıyız.” Dedi Ilgaz.
“Teşekkür ederim.” Dedim. “Sizi nasıl bir yere sürüklediğimi bilmiyorum fakat başınıza sürekli bela açtığımın farkındayım gerçekten özür dilerim.” Dedim. Adamlar benden önce piyasa, keyif peşindeydi adamların tüm düzenini bozmuştum resmen.
“İyice delirdin kızım ha. Hadi keyiflenin biraz. Yemek yiyelim hem ben acıktım.” Dedi Arda.
“Valla bende acıktım hamburger ve patates söylüyorum o zaman herkese.” Dedi Ege.
“Ben aç değilim ya uyuyacağım sanırım.” Dedim. Aslında açtım fakat midem bir şey almıyordu. Gerçek anlamda artık bedenim çok yorgundu ve öyle bir çıkmaza girmiştim ki bedenim için hiçbir şey yapamıyordum. Kendi kendinin iflasını veriyordu sanki bedenim.
“Gökçe hiçbir şey yemedin. O adam geldiğimizde sadece senin önüne bir bardak su koymuştu ve onu da içmemiştin.” Dedi Aras.
“Evet, Aras haklı. Hem çok aç hem de çok susuz kalmak vücuduna iyi gelmiyor. Azıcıkta olsa yemeye çalışırsın.” Dedi Ural.
“Peki, o zaman.” Diyerek koltuklardan birine oturdum.
Ege yemekleri söylemeye gitti biz ise oturduğumuz koltuklarda baş başa kaldık. 7 erkek 1 kız oturmak her ne kadar bana tuhaf gelse de artık erkeklerin arasında bulunmaya alışmıştım çünkü abimlerle sürekli aynı ortamlarda bulunmaktan onlarla arkadaş gibi olmuştum.
Kesinlikle bir gün ilk işim çok yakın bir kız arkadaş edinmekti.
Kendi aramızda biraz konuştuktan sonra yemeklerin gelmesiyle hepimiz masaya geçtik ve yemek yemeye başladık. Ben her ne kadar az yemiş olsam da onlarla konuşarak bir şeyler yemek bana bile iyi gelmişti.
Hamburgerden sadece birkaç ısırık aldığım ve kalanını yemediğim için Aras’ a vermiştim ve o yemişti. Bir insan iki tane hamburgeri nasıl yiyebilir? Gerçi bu erkekler sizden bir hayli büyük oluyorsa yerdi tabii.
“Ben uyumaya gidiyorum. İyi geceler.” Dedim herkese ve masadan kalktım.
“Bende sana odanı göstereyim.” diyerek Aras’ ta masadan kalktı.
İkimiz beraber üst kata çıkarken midem bulanmaya başlamıştı.
“Gökçe sen iyi misin?” diye sordu Aras.
“Midem bulanıyor. Bu aralar çok yoruldum artık bünyem kaldırmıyor sanırım.” Dedim.
Aras beni kucağına aldığında yerden yükseldiğim için biraz tuhaf olsam da onun kollarında olmayı sevmiştim.
“Biraz uyu dinlen. Ben sana yarın ilaçlarını getireceğim. Eminim daha iyi olacaksındır.” Dedi.
Beni odama kadar taşıdı ve yatağa bıraktı. Bana tekrardan kendi kıyafetlerinden getirdi. Yatağa girdiğimde artık kendimi daha iyi hissediyordum.
“İyi geceler Gökçe.” Dedi Aras odamdan çıkmadan önce.
“İyi geceler Aras.” Dedim. “Seninle her gece bir rüya gibi.”
.
.
Arkadaşlar selamlarr. Valla yazdıklarımı bir okudum da ne kadar şey yaşamışız biz ya... Sizler neler yaptınız tatiliniz nasıl gidiyor?? Kendinize iyi bakın!!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 78.42k Okunma |
5.93k Oy |
0 Takip |
36 Bölümlü Kitap |