10. Bölüm

10. Bölüm: Mağlubiyet ve Strateji

Stella
stellaa_00__

"Yeryüzündeki en büyük mağlubiyet ihanettir..."

Saraya girdiğimde taht odasına yöneldim, acaba annem babam neredeydi bu saatte genelde taht odasında olurlardı taht odasına yaklaştığımda taht odasının o ihtişamlı altın süslerle dolu olan kapısını görebiliyordum kapı açıktı ama kapıdaki muhafızlar beni daha görmeden kendimi hazırladım üzerimdeki çiziklerle bir prensesten çok bir haydutta benziyordum bu zamana kadar beni kimse kolay kolay ağlarken görmemişti. Ufak şeylere ağlayacak bir kız değildim ağladığım zaman sayısı çok azdı beni gerçekten üzmeyen bir şeye ağlamıyordum o yüzden ağlamama gerek yoktu sadece yüzümde hafif gergin ve korkmuş bir ifade olsa yeterdi.

Salona yaklaştığım an kapıda ki muhafızlar şaşkınca bana baktı büyük ihtimal beni ya tanımamışlardı ya da bu halime şaşırıyorlardı. Saraydaki hemen hemen her muhafızı tanıyordum. Muhafızlar her hafta yer değiştiriyordu sarayda sağda ki muhafız olan Rex,Nicolas ile aynı zamanda saraya muhafız olmuştu Nicolas abimin sağ kolu iken o normal saray muhafızıydı. Bazen bir yere giderken Ellie ile bana eşlik ederdi. Rex,Ellie ile aynı yaştaydı.

Bana baktığında yüzünde şaşkın bir ifade vardı "Prenses Luisa?" başımda gergin bir ifade ile başımı sallayarak "B-babamlar nerede Rex?" önümden çekilip geçmem için bana yer verdi. Hızlı adımlarla içeri girdim babam ve annem masada oturuyorlardı. Öğle saati olduğu için genelde bu saatler bizim sarayda yemek yenirdi ama ağabeyim yoktu o genelde hep geç gelirdi yemeklere bazen. Beni gördüklerinde endişe ile babam oturduğu yerden ayağa kalktı "Luisa!?" babamın endişeli sesi istemsiz gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Gözümden bir damla yaş aktığını yanaklarıma düşünce hissetmiştim. "B-baba"

Annem endişe ile bana sarılıp üzerimi süzdü "Bu halin ne senin?" anneme sarılıp çekildiğimde babam bir sandalye çekip beni oturttu, o sırada içeri Ellie girdi geldiğimi duymuş olmalıydı. "Luisa" koşarak bana sıkıca sarıldı Ellie'nin bana sarılmasına izin verip sıkıca bende ona sarıldım birimizin canı yandığı zaman yada üzecek bir şey olduğunda bazen sözler yeterli olmazdı bir sarılmak bile insanı teselli edebilirdi Ellie benden sadece 1 yaş büyüktü ama o 1 yaş aramızda ki engel değildi çünkü sanki abla olan o değil de ben gibiydim Ellie hep daha masum ve iyimserdi. Bana endişe ile bakarak "Bu halin ne senin?!" diyecek bir şey bulamıyordum o yüzden sandalyeye tekrar oturup derin bir nefes aldım. Beni teyzemde biliyorlarken ve orda olduğuma dair mektup onlara yazmışken bu halde onlara gelmem onları şaşırtmıştı.

Babam yanıma oturup "Luisa sakin ol kızım ve anlat bana ne oldu bu halin ne senin?" Kendimi toplayıp "O gün yolda giderken önümüzü araba ile kestiler ve beni kaçırdılar yazımı taklit edip sana iyi olduğuma dair mektup yazdılar sonra ellerinden kurtuldum." Babam sinirli bir şekilde ayağa kalkıp "Kim böyle bir şeye cürret ederler benim kızıma bunu yapmayı tanıyor musun onları söyle bana onlar kim?"

Olanları babama biraz yanlış anlatmıştım ama bu planımızın bir parçasıydı her şeyi anlatıp ağabeyim böyle yok edecektim Andrea bunu yapmamın bir şey etki etmeyeceğini ağabeyimin bir şekilde kendini kurtaracağını söylemişti ,ama babam bana hep inanırdı bu zaman boyunca. Derin bir nefes alıp söylemeye hazırlandım. O sırada salona abimin girmesi ile gözlerim ona kaydı babamlara kısa bir bakış attıktan sonra bana yönelip, bana sımsıkı sarıldı "Burada olmana çok sevindim Luisa'm" şaşkınlık içinde ağabeyime bakıyordum. Bu kadar iki yüzlü bir insan olduğunu bilmiyordum. Onca senelik ağabeyimi gerçekten hiç tanımadığımı fark etmiştim.

O kadar sinirliydim ki ona nefretim daha da artmıştı o an tüm hıncım ile ağabeyimi gittim. "Bana sakın yaklaşma!!!" bu zamana kadar ikinci defa ağabeyime sesimi yükseltmiştim. Birincisi; beni gönderme konusunda babamı ikna ettiğinde, ikincisi ise şuan. Ağabeyim fazla şaşırmışa benzemiyordu böyle bir tepki vereceğimi ön görmüş olmalıydı. Ama annem ve babamızın yanında bilerek böyle yapıyordu. İyi rol yapıyordu bir zamanlar beni bile kandırmıştı ama artık uyanmıştım rüyadan uyanmış bir insanı kandırmak o kadar kolay değildir. "Biliyorum güzelim senin sinirlerin bozulmuş Rex ile odana gidip dinlen-" daha fazla saçmaladığı yetmişti bu oyuna daha fazla devam etmesine izin vermeyecektim daha fazla konuşmayacaktı.

"Rol yapmayı bırak artık yeteri kadar kandırdın bizi ağabey" dediklerime karşılık tam bir şey diyecekken babam araya girdi "Luisa kızım ne oluyor sana neden böyle davranıyorsun?" Babama dönerek "Bu adam baba bu hale gelmeme sebep olan kişi o Nicolas ile ikisinin çevirdiği oyunları bir bilsen beni buradan göndermesinin amacı beni korumak değil aksine beni ortadan kaldırmak..." yaptıklarını tek tek babama anlatıyordum. Ağabeyim ellerimi tutarak "Nicolas'ın yaptıkları ile bir alakam yok hepsini bu oyunların hepsini kendisi çevirmiş zaten seni buradan gönderme fikrini de bana o vermişti." konuştukça daha çok sinirlenmeme sebep oluyordu.

Söylediği yalanların ardı arkası yoktu "Beni gönderme fikri verdi ve sende bunu hemen mı kabul ettin ağabey ne zamandan beri emrinde çalışan insanlar sana ne yapman gerektiğini söylüyor? Bu güne kadar sana kimse ne yapacağını söylemez söylese bile sen kendi bildiğini okurdun hem madem Nicolas'ın gerçek yüzünü öğrendin (!) o zaman ona ne yaptın ihanetini öğrenmene rağmen o hala bu sarayda mı?" onu iyice köşeye sıkıştırıyordum bu soruma nasıl cevap verecekti acaba.

"Onun bu yaptığını sence cezasız mı bırakacağımı sanıyordun tabii ki de gerekeni yaptım ve kendisini idam ettirdim" eğer ağabeyim olmasa şuan yanımda ki hançeri saplamıştım ona babamı da yalanları ile kandırmış belli ki babama olanları anlatıp sanki kendisi Nicolas'ı infaz etmiş gibi anlatmıştı. Oysa ki bana yapılanın cezasını ben kesmiştim ve aynısını ağabeyime de yapmayacağım için bana minnettar olmalıydı. Baktığımda babamda aynen ağabeyimi onaylıyordu.

Ağabeyim gülümseyerek "Beni suçlamakta haklısın bu zamana kadar bunu fark etmedim ve sana bunu yapan o adamı keşke öldürtmek yerine en ağır işkencelere maruz bıraksaydım." gözlerimde ki bütün kinim ile ona baktım demek oyun oynamak istiyordu madam kazanmak için onun oyununa dahil olmalıydım o zaman tamam oynayalım Adrian Kendrick.

Gözlerimde ki kini saklayıp ağabeyime sarıldım ve sadece bir saniye sürmüştü bu daha fazla bu adamı görmek istemiyordum. Babama bakıp "Odama gidip dinlenmek istiyorum." Başımı sallayıp, Ellie'ye döndü "Onunla git" Ellie başımı sallayıp benim yanıma geldi. Onu geride bırakıp tüm sinirim ile yürüyerek salondan çıktım. Odama girdiğimde aynada kendime baktım. Yatağımın baş ucunda ki çekmeceyi açıp, orada ki merhemi elime aldım. Koltuğa oturup, merhemi sürecekken Ellie içeri girdi.

Karşıma geçip ayakta beni izlemeye başladı "Luisa, o aşağıda olanlar neydi, ve bu halin ne?" Yüzüne bakıp bir yandan elimde ki çiziklere merhem sürüyordum. Ellie beni kısa bir süre izledikten sonra karşıma oturup, merhemi aldı elime sürerken bir yandan benimle konuşuyordu "Bu yaraları bu krem iyileştirmeyecek biliyorsun dimi şifacıya görünmelisin." Başımı sallayarak "Beni özledin mi?" diye sordum. Sorduğu sorudan alakasız bir cevap vermiştim.

Kaşlarını hafif çatarak "Luisa hiç değişmeyeceksin ne zaman sana bir şey sorsam işine gelmeyen bir soru olduğunda onun harici bir şey söylüyorsun." Kızdığında çok tatlı oluyordu yüzünde ki ifadeye kahkaha atmak dışında başka bir tepki vermemiştim. Kaşlarını çatmayı bırakıp normal ifadesine geri dönmüştü.

♛ ♛ ♛ ♛ ♛ ♛ ♛ ♛ ♛ ♛ ♛ ♛ ♛ ♛ ♛ ♛

2 saat geçmişti Ellie'ye olanları anlatmıştım şaşırmış ve neden daha önce ona anlatmadığım için kızmış olsa da sonra dan bana hak vermişti. Ağabeyim hakkında anlattıklarıma o da benim gibi şaşırmıştı Ve burada ben yokken herhangi bir garip davranışı oldu mu? diye sorduğumda olmadığını söylemişti her zaman olduğu gibi odasında krallık için mühim planlar yapıyormuş (!)

Yemeğe inmemiştim şifacı yaralarım için bir karışım sürmüştü ardından duşa girmiştim üzerimde ki hançeri de temizleyip dolabıma kaldırmıştım. Yemek yedikten sonra odamdaki saate baktığımda saat gece yarısına geliyordu, Odamdan çıkıp biraz dolaşmaya karar verdim. Odadan çıktığımda koridorlar çok sessizdi. Gecenin sessizliğini hep çok sevmiştim gece, bana bazen huzur bazen de tedirginlik verirdi.

Ağabeyimin odasından geçerken odasında ki ışıkların yandığını görüyordum. Hafif kapıdan baktığım odasında ki meşaleler çalışma masasına yansıyordu oturmuş bir şeyler inceliyordu. Çalışma masasının önünde de bir satranç tahtası vardı.

Ağabeyim ile küçüklüğümüzden beri satranç oynardık. Bazen ben onu yenerdim bazen de o beni yenildiğinde sanki bilerek yenilip bana tolerans tanımış gibi yapardı. Odasının önünden tam geçip gidecekken onun sesi ile irkildim "Neden içeri gelmiyorsun Luisa?" burada olduğumu anlamış mıydı? yavaşça hafif aralık olan kapıyı itip içeri geldim.

Kafasını kaldırıp bana bakıp gülümsedi eli ile karşısına oturmam için bana eli ile işaret verdi. Onun gösterdi yere oturmayıp diğer tarafa geçtim burada abim daha net karşımdaydı. Kapıyı göstererek "Orada olduğumu nereden anladın?" kapıya kısa bir bakıp tekrar bana döndü "Seni tanıyorum güzelim her yaptığın hareketi çoğu zaman kestirebiliyorum." Hafif gülümseyerek masada ki satranç tahtasında ki taşlardan birini alarak abime gösterdim. Hafif gülümseyerek başını sallayıp oturduğu yerden kalkıp benim tam karşıma oturdu. Ben genelde hep beyaz olurdum abim ise siyah ama bu sefer tahtayı çevirerek siyah tarafı kendime aldım.

Piyon ile oyuna başladım ilk hamlemi yaparak piyonu iki kare ileri sürdüm bir yandan da ağabeyim ile konuşuyordum "Beni alt etmek için bir sürü piyon kullanabilirsin abi ama unutma ki ben o piyonlardan daha güçlüyüm." Abim vezirini erken oyuna sürmeye çalıştı ama ben atımla hamlesini kestim. O ise filiyle çaprazdan ilerledi, ama bu sefer piyonumu düşürmeye değil, sadece pozisyon almaya çalıştı.

Eline fili alıp çapraz giderek benim piyonumun oraya giderek "Seni alt etmek için illa bir piyon kullanmama gerek yok kardeşim sadece uygun zaman gelene kadar seni oyalıyorum." göz kırparak fili piyonumun olduğu tarafa iterek piyonumu düşürdü göz kırparak kendi tarafına koydu. "Doğru zaman gelene kadar oyunun bir parçası olmamın keyfini çıkar ağabeyciğim nasıl olsa bu oyunda senin gibi başrolüm." Atı kullanarak onun filini alıp kendi tarafıma koydum. O da kendi filini kullanıp piyonumun olduğu kareye yerleştirip beni sıkıştırdı.

Ardında hamlesi ile taşımı alıp kendi tarafına koydu "Başrol olabilirsin kardeşim ama unutma başrollerin bile kurucunun önünde hükmü yok." uzun süredir ikimizde oyunun başındaydık ikimizde sıkılmıştık artık bu oyun bitmeliydi. Yapacağım son hamleyi iyi seçmeliydim beni sıkıştırmıştı bir hamle bile yapsa diğer taşları ile vezirimi alıp oyunu bitirebilirdi. Onun üç benimde iki taşım kalmıştı onun atı, piyonu veziri, benim de filim ile vezirim kalmıştı.

Bir süre düşünüp filimi onun önüne hizasına çektim böylece hem benim vezirimin olduğu yere geçemeyecek hem de onun veziri savunmasız kalacaktı. Hali hazırda piyonu vardı ama o hizada bile piyonunu kullanamayacaktı.

Tek hamle yapma şansı şuanlık benim filim üzerindeydi. Hafif gülümseyerek ona baktım niyetimi anlamıştı atı kullanıp L şeklinde benim vezirimin olduğu tarafa sürdü filimi yemek yerine beni sıkıştırmaya devam ediyordu. Böylece fili istesem de kullanıp atını yiyemezdim ama o tek hamlesi ile Vezirimi yiyebilirdi. Aslında böyle yaparak benim önümü açmıştı. veziri geri çekip piyonu ile onun hamle yapmasını sağladım.

Boşta kalan filimi hareket ettirip onun vezirinin önünü kapattım böylece savunma için hiç bir stratejisi kalmamıştı. Tam hamlemi yapacakken sessizliği bozdu amacı dikkatimi dağıtmaktı "Biliyor musun kardeşim yeryüzünde ki en büyük mağlubiyet nedir?" başımı kaldırıp ona baktım gülümseyerek "İhanettir, ve sen zaten bu galibiyeti tattın bu yenilgi sana ne yaparsan yap seni zayıflatacak bu oyunu kazanabilirsin ama bu oyundan daha büyük bir oyunun içindesin hangi hamleyi yaparsan yap kazanamayacaksın." Dediklerine cevap vermeden önce son hamlemi yapıp gözlerinin içine bakıp elimde vezirini alıp tahtanın tam ortasına koydum.

"Şah ve Mat ağabeyciğim." ardından ayağa kalkıp kapıya doğru yöneldim tam çıkacakken ona baktım "Satranç bir strateji oyunudur ve beni ittiğin bu oyunda bir strateji oyunu ağabey. Ne yaparsan yap beni mağlup edemezsin benim attığım her hareketi biliyor olabilirsin ama sadece ben istediğim kadarı ile bu odada ki oyunumuz bitmiş olabilir ama asıl bu krallıkta ki oyunumuz ve savaşımız yeni başlıyor."

Yanan diğer meşaleler sönmüştü odada yanan tek meşaleye eğilip üfledim ve oda tamamen karanlığa bürünmüştü. Onun olduğu tarafa dönüp "İyi geceler ağabeyciğim." Oda karanlık olsa da onun yüzünü görebiliyordum dışarda ki ayın ışığı ile. Elbisemin eteklerini tutup, küçük bir reverans yapıp odadan çıktım.

 

Bölüm sonuuuu nasıl buldunuz?

Bu bölümü yazarken gerçekten çok keyif aldım.

Hele Luisa ve Adrian'ın son sahnesi umarım sizde çok beğenirsiniz 300 okunmayı geçtik gerçekten çok mutluyum sizlere destekleriniz için çok teşekkür ederim bir sonra ki bölümde görüşmek üzere hoş çakalın.✨💗

Hesaplarımı takip etmeyi unutmayın

Watpadd Stellaa_00

İnstagram Stellaa_00__


 

Bölüm : 23.08.2025 17:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...