
"Bazen insan amacına ulaşmak için bir şeylerden fedakarlık etmesi gerekir. Ben tüm dünyamın yıkılacağı bile bile dönüşü olmayan bir yola girmiştim..."
Uyandığımda bir yataktaydım başım hafif dönüyor etrafa baktım burası benim odama benzemiyordu başımı yana çevirdiğimde Prens Andrea koltukta oturuyordu ben uyanınca doğruldu. "Bende uyanmayacaksınız sandım" sinirle ayağa kalktım üzerine yürüdüm. "Sen ne yaptığını zannediyorsun beni nasıl buraya getirirsin" dediklerimi umursamazca konuştu "Senin gibi ani kararlar vermiyorum Prenses ayrıca merak etme seni zorla tutacak değilim sadece senin işine yarayacak bir şey için buraya getirdim seni benimle gel" ardından elini bana uzattı. Yüzüne baktım ardından elini tutmadan kapıya yöneldim,oda peşimden yanıma geldi kapıdaki muhafızlar kapıyı açtı Andrea bana geçmem için eliyle işaret verdi. Odadan çıkarım bizim saray gibi süslü ve büyük bir koridordu Andrea önüme geldi ve bana "Beni takip et" dedi.
Beni nereye götürüyordu ne yapmaya çalışıyordu. Merdivenlerden aşağı inip, sağa yöneldik biraz daha düz gittikten sonra aşağı inen bir merdivenlerden indik. Aşağısı karanlıktı meşaleler aydınlatıyordu şaşkınlıkla baktım "Yoksa beni zindana mi atacaksınız neden getirdiniz beni buraya." Sessiz kalıp bana döndü elimi nazikçe tuttu ve kapıda ki muhafızlara başıyla kapıyı açın diye işaret verdi. Kaplı açılınca demir kapıdan içeri geçtik elleri bağlı gözleri kapalı birisi ve yanında adamlar vardı. Ciddi bir ses tonuyla "Açın" dedi emriyle adamın gözlerini açtılar gördüm kişi karısında şok oldum.
"Nicolas" zindanda sesim yankılandı bu oydu ama nasıl onun burada ne işi vardı hemen Andrea'ya döndüm. "Bunun burada ne işi var" yanıma yaklaşıp karşımda durdu. "Saraya gitmeden aldırdım onu anlattıklarına göre bir yol izleyeceğini bildim için en iyisi gerçekleri ve bilmediklerini ondan öğrenmen diye düşündüm ona sor ve öğrenmek istediğini öğren.
Hiçbir şey demeyip Nicolas'a döndüm "Söyle nasıl bir plan kurdun bilmiyorum ama bana gerçekleri söyleyeceksin. Bir oyun kurup suçu abimin üzerine atamazsın Nicolas söyle." Öfkenin tüm vücüduma hakim oldunu hissedebiliyordum o ise hiçbir şey demiyordu.
Öfkeyle Nicolas'a baktım, gözleri donuk ve ifadesizdi. "Neden?" diye sordum, sesim titriyordu. "Neden bunu yaptın? Neden abime zarar verdin?"
Nicolas dudaklarını araladı, ama tek kelime etmedi. Belli ki susması için sebepleri vardı.
Nicolas'ın suskunluğu beni öfkelendiriyordu. Ve ben hala kafamda ki sorulara cevap bulamıyordum. O an Andrea yaklaştı ve Nicolas'ın tam karşısında durdu "Eğer bize gizlediklerini anlatırsan canını bağışlarız ve ayrıca senin gibileri tanırım kimin piyonu isen söyle sana zarar gelmesini engelleriz." Nicolas baştan inanmasa da sonunda başka çaresi olmadığını anlamıştı ve konuşmaya başladı "Prens Adrian, Prenses Luisa'nın amaçlarının farkına varmıştı ve onu buralardan uzaklaştırmanın doğru olacağını düşündü. Ve onu zindana gönderdi ama kardeşini iyi tanıyordu, o yüzden kapıda bir tane okçu tutmuştu ama Prenses Luisa ondanda kurtuldu. Bende saraya haber vermeye gidiyordum ki Maude Krallığı'nın askerleri tarafından önüm kesildi ve gerisi burada."
Dünyam başıma yıkılmıştı öz abim bana bunu mu yapmıştı? Daha fazla onu dinleyecek durumum yoktu hemen zindandan çıkıp saray koridorlarına çıkan merdivenlere oturdum ellerimi sıktım. Hayır hayır ağlamayacaktım ben Luisa'ydım ,Luisa Kendrick, Kendrick? Zora krallığının öz abisi tarafından ihanete uğramış prensesi tüm ismimi yitirmiştim insanın dünyası nasıl bu kadar kolay yıkılabilirdi. Ben prensestim geleceğin kraliçesi olacak insandım bir kraliçe bu kadar kolay kırılır mıydı? Hayır ağlamayacaktım güçlü durmalıydım ağlamamak için kendimi zor tutuyordum tırnaklarımla sıktım ellerim tırnaklarım elimi delmişti acısını hissedebiliyordum. O sırada birisi elini bana uzattı, kafamı kaldırdım Prens Andrea,ona bakarken o önce davranmış ellerimi tutup beni kaldırmıştı. Elimi nazikçe tutup yukarı merdivenlerden çıkardı uzun bir koridordan geçtikten sonra siyah altın işlemeli bir kapıya geldik kapıdaki muhafızlara işaret verdi. Kapıyı açtıklarında beni önden içeri soktu burası onun odası olmalıydı odası tam bir prens odasıydı. Büyükçe renkli ve altın işlemeli bir yatak. Deri bir koltuk ,özel bir çalışma masası. İçeri geçtiğimizde Andrea siyah deri koltuklardan birine oturmam için eli ile işaret etti oturdum. O yanıma oturmak yerine yatağının baş ucundaki çekmeceden bir kutu çıkardı ve yanıma gelip oturdu ellerimi açıp kutunun kapağını açtı. Yeşil renkli bir kremdi bu ellerimde yara olan yerlere sürdü kremin kokusu kısa sürede odaya yayıldı çok güzel bir kokuydu huzur verici. Elime sürdükten sonra kapağı kapatıp kremi sehpanın üzerine koydu. Ve konuşmaya başladı "Bu çuha çiçeği ve sarmaşık özünden yapılmış bir merhem yaralara iyi gelir sarayın şifacısı kendisi hazırlıyor ve güvenilir merak etme" ona olan güven problemimi doğal karşılıyordu. Başımı sallayarak onayladım.
Oturdu koltuktan ayağa kalkıp çalışma masasının üzerindeki birkaç parşömen kağıdını alıp kenara çekti üzerinde çeşitli krallıkların armasının olduğu mektuplardı bunlar. Sessizliği o bozmuştu "Ne yapmayı düşünüyorsun prenses?" onun bu sorusu daldığım düşünce boşluğundan çıkıp ona odaklanmama sebep olmuştu. Gözlerinin içine bakıp "Bilmiyorum son birkaç gündür öyle bir boşluğa daldım ki düşündükçe daha çok boşluğa çekiliyorum. Ne yapmak istiyorum, ne istemiyorum bilmiyorum. Başını onaylarcasına salladı sanki benimle aynı durumdaymış gibi. Oturduğum koltuktan ayağa kalkıp "Nicolas'in anlattıkları ne kadar doğru bilmiyorum belki de bir amacı olduğu için abimle benim aramı bozmak istiyor. Başımızda zaten 3 krallık ile beraber olduğumuz bir savaş var."
"Nicolas, abinin senin amaçlarını anladığını ve seni kendi amaçlarının önünde bir tehdit olarak gördüğü için bunu yaptığını söyledi. Bu amaçları bilmediğim için sana bir yorum yapamam." Derin bir iç çektim o sırada Andrea, oturduğu masadan kalktı "Uyandığın oda senin odan giyinme odasında bir prensesin ihtiyacı olacağı kıyafetler de var gidip biraz dinlen sana yardımcı olması için saraydaki yardımcılardan birini göndereceğim akşam yemeğinden sonra konuşuruz. Biraz kafanı toparlamaya ihtiyacın var prenses." Haklıydı biraz dinlenmek en iyisiydi. Tam kalkıp gidecekken Andrea arkamdan seslendi "Tabi önce yapman gereken bir şey var." arkamı dönüp sorgulayan ifadelerle ona baktım. Masadaki çekmecelerden bir mektup kağıdı ve bir kalem çıkardı. "
Babana teyzenin evine ulaştığını söyleyen bir yazı yazmalısın." başımı sallayıp, masaya oturdum. Kalemi mürekkebe daldırıp yazmaya başladım abim ne yapmaya çalışıyordu bilmiyordum ama babamın tek amacının beni korumak için beni gönderdiğini biliyordum abimi küçüklükten beri tanıyorum babamı ikna ve manipüle etmekte benden daha ustaydı babam benim yalanlarımı daha kolay yakalardı.
Babama iyi olduğumu teyzemin evine ulaştığımı ve çok yorgun olduğumu bildiren kısa bir mektup yazmıştım ardından mektubu Andrea'ya verdim o benim yerime gönderecekti. Andrea mektubu alıp benimle dışarı çıktı kapıda ki bir muhafız onu selamlamıştı bu onun özel muhafızlarından biri olmalıydı. "Jackhon, Prenses Luisa'ya odasına kadar eşlik edin." başını sallayıp önden geçmem için önümden çekildi.
♛
Odama geldiğimizde Andrea'nın muhafızlarından Jackhon benim için kapıyı açmıştı. İçeri girdiğimde direkt yatağın üzerine oturdum odaya kısa bir göz attım. Oda kırmızı siyah tonlarında dekore edilmişti. Ayağa kalkıp büyük balkona yöneldim odam sarayın bahçe kısmına bakıyordu. Sarayın bahçesi kocaman duruyordu kendi sarayımda bahçe gibiydi ama büyük beyaz mermerden oluşmuş bir süs havuzu vardı Maude Krallığı'nın süse düşkün olduğunu hep duymuştum. İçeri tam girdiğimde kapı çalmıştı hafif yüksek bir tonda "Girin" dedim. İçeri hafif sarıya çalan kumral saçlı bir kız girdi saçı hafif beline kadar geliyordu üzerinde ki kıyafete baktığımda bir saray çalışanına göre süslüydü eğilip bana hafif bir selam verdi. "Merhaba majesteleri ben Veranda, Prens Andrea beni size yardımcı olmak için yolladı." Kıza baktığımda nazik ve zarif bir kıza benziyordu başımla onaylayıp "Memnun oldum Veranda bende Luisa." Veranda başını sallayarak "Biliyorum efendim Zora Krallığının prensesi Luisa Kendrick. Prens Andrea sizin biraz dinlenmek istediğinizi söyledi eğer isterseniz banyonuzu hazırlayabilirim." Başımı sallayıp "Çok iyi olur biraz dinlenmeye ihtiyacım var teşekkür ederim Veranda." Veranda banyoya gittiğinde bende giyinme odasına gidip kendim için giyebileceğim güzel bir elbise baktım. Elimi elbiselerin içinde biraz gezdirdikten sonra zümrüt yeşili tonlarında bir elbise alıp, ona uygun bir ayakkabı ve mücevherler seçtim elbiseyi askıya asıp, ayakkabıyı da kenara koyup elimde ki kolye ile giyinme odasından çıktım Veranda beni bekliyordu. "Banyonuz hazır majesteleri" başımı sallayıp elimdeki mücevher kutusunu makyaj masasının üzerine koydum ve banyoya girdim.
Suyun sıcaklığı bütün odaya yayılmıştı etrafta çok huzurlu bir koku vardı. Etrafa baktığımda buhardan pek bir şey göremesem de beyaz ve altın tonlarında banyo çok rahatlatıcı bir görüntü veriyordu. Tam arkamda ki elbiseyi çıkaracakken elbisemin fermuarlı olduğunu unutmuştum sarayda ki yardımcım Sienna elbisemi çıkarırdı yada Ellie yardım ederdi sürekli onunla beraber olduğum için . O sırada Veranda gelmişti elinde temiz havlular vardı havluları benim uzanabileceğim bir yere koyup bana yaklaştı "Yardıma ihtiyacınız var sanırım majesteleri." Başımı salladım "Elbisemi çıkarmama yardım edersen memnun olurum" Veranda hemen nazikçe elbisemin fermuarını çekti kollarımla elbise bacaklarımın arasından kayarak yere düştü boynumdaki ve kulağımdaki mücevherleri çıkarıp Verandaya verdim "Bunları benim için masaya koyar mısın?" başını sallayıp aldı sonunda kendimi küvetin içine soktum sıcaklık tüm vücuduma yayılmıştı Veranda'ya bakarak "Sen çıkabilirsin" Veranda şaşırarak "Yıkanmanıza yardımcı olmamı istemiyor musunuz?" genelde hizmetliler prenseslerin her şeyiyle ilgilenirdi ama ben pek bundan hoşlanmıyordum sadece çok ihtiyaç duyarsam sırtımı köpüklemeleri için izin veriyordum. "Teşekkür ederim bunu kendim yapacağım sen çıkabilirsin." başını sallayıp kapıya yöneldi "Akşam yemeği tam saat 7 de efendim Prens Andrea yemeği sizin sarayda yemek odasında ailesi ile beraber yiyeceğinizi söyledi o saate kadar dinlenebilirsiniz." Şaşırmıştım Ferguson ailesi ile beraber yemek yiyecektim düşünsem aklıma gelmezdi yemeği kendim odamda tek başıma yiyebilirdim ama beni ailesi ile yemeğe çağırmıştı. Başımı sallayarak onayladım. Veranda çıktıktan sonra rahatlıkla kendimi suyun sıcaklığına bıraktım.
Sudan çıktığımda kendimi beyaz havluya sardım banyo yapmak bana iyi gelmişti. Giyinme odasına gidip hazırladığım elbisemi ve ayakkabımı giydim. Giyinme odasından çıkıp saçlarımı havlu ile kurutup, taradım. Hazırladığım mücevherlerimi de taktıktan sonra hazırdım saate baktığımda şok oldum. Saat 6 buçuktu duşa girdiğimde saat 4 falandı iki saattir duştaydım. Biraz uzanıp dinlenmek için çok geçti. Onun yerine yapacak bir şeyler bulmalıydım. Acaba bu sarayın kütüphanesi var mıdır? Sarayı gezdiğimde bakacağım ilk yerlerden biri olabilir. Odada yapabileceğim hiçbir şey yoktu kendi sarayımda daha hoş vakit geçiriyordum. Burada bir yabancı olduğum için özgürce istediğimi yapamazdım. Biraz odamdaki çekmecelere bakmaya karar verdim. Burası belki geçici bir süre olsa bana tahsis edilmiş bir odaydı.
Çekmecelere baktığımda aklıma bir fikir geldi Ellie. Buraya geldiğimden beri neler olduğunu bilmiyordum sarayda ve şuan bu yaşadıklarımı anlatıp dertleşebileceğim kişi Ellie'ydi. Ama oda yanımda yoktu. En iyisi ona mektup yazmaktı. Bir kalem ve kağıt çıkardım Masaya oturup yazmaya başladım.
Sevgili Ellie
Nasılsın iyi misin?, Sarayda durumlar nasıl?, ben iyiyim yolda başıma neler geldi anlatsam inanmazsın şuan beni saraydakiler teyzemin evinde sanıyor ama aslında orada değilim. Biliyorum şuan bunu okuduğunda kafanda bir sürü sorular olacak şuan sana olanları anlatamam bir yolunu bulduğumda bunları yüz yüze konuşuruz senden tek ricam abime dikkat et onu izle. Sana güveniyorum Biricik arkadaşın Luisa
Mektubu rulo haline getirip kırmızı bir kurdeleyle bağladım. Tam o sırada kapı çaldı içeriye Veranda girdi. "Majesteleri sizi yemeğe bekliyor efendim." başımı sallayıp oturduğum yerden ayağa kalktım. Veranda ile dışarı çıktığımda yemek odasına inen merdivenlere yöneltti beni aşağı indiğimizde eliyle düz tarafı işaret etti o sırada zindana inen merdivenler gözüme takıldı. O an hiç düşünmeden Verandaya elimde ki mektubu verdim. "Bunu Prens Andrea'ya ver üzerinde ki not da kime gönderileceği yazıyor." Ardından onun cevap vermesini beklemeden onu arkamda bırakarak zindanın merdivenlerinden indim kapıdaki muhafızları umursamadan içeri girdim Nicolas'ın tutulduğu yere girdim arkamda bir muhafız "Majesteleri Prens Andrea'nın emri kesinlikle buraya girilmiyeceık." Sinirle ona baktım "O emir size verildi bana değil zira ben kimsenin emri ile hareket etmem madem emirlerle hareket ediyorsunuz o zaman ben size emir veriyorum şu adamı şu karanlık odaya getirin." Parmağımla gösterdiğim oda ya doğru yöneldim ellerimle kapıyı sertçe açmaya çalıştığımda kilitliydi. Arkada ki muhafızlara bakıp "Açın kapıyı" ikisi de tereddütteydi. Uzun boylu sarışın olan muhafız tam bana bir şey diyecekken arkada bir ses geldi "Kapıyı açın."
Andrea yanıma gelip muhafızdan aldı anahtarla kapıyı açtı ve bana geçmem için işaret verdi. İçeri geçtik burası çok karanlıktı. Muhafızlar hemen meşaleleri yaktılar. Andrea bana bakıp "Ne yapmaya çalışıyorsun prenses?" Odaya hafif bir göz attım burası sarayın suçluları sorgulamak için kullandığı bazen de cezasını verdiği odaydı masada duran kılıçlardan birini aldım kılıcın kabzasından tutarak Andrea'ya döndüm. "Önümde engel olan herkesi ezip geçeceğim bu öz abim bile olsa ne yapmaya çalıştığı şeyi öğreneceğim. İlk başta o zindanda benim boğazımı sıkıp bana o iğrenç elleri ile beni durdurabileceğini sanan Nicolas cezasını çekecek onu derhal buraya getirecekler. Andrea biraz bana baktıkdan sonra arkasını dönmeden "Jackhon onu getirin" dedi. Muhafızlar dediğini ikiletmeden hemen gittiler ve Nicolas'ı getirip diz çöktürdüler. Ona yaklaşmak için adım attığımda Andrea beni tutup kılıcımı aldı.
"Böyle birisi için senin elini kirletmene gerek yok ne yapılmasını istiyorsan söyle." Nicolas'ı şöyle bir baktım onun en ağır işkencelere uğramasını isterdim ama onun gibiler yaşadıkları sürece en ağır cezaları alsalar da asla ders almazlardı en iyisi onu tamamen ortadan kaldırmaktı. Andrea'ya bakıp "Tam boğazından kılıçla kellesi vurulsun." gözümü kırpmadan bunu söylemiştim ardından son kez Nicolas'a bakıp kapıya doğru yöneldim.
Bölüm sonu evet arkadaşlar 2000 kelimeye ulaştım bu benin için bi başarı küçükte olsa daha iyisini yapmak için elimden geleni yapıyorum desteğinizin için şimdiden çok minnettarım sizce yeni bölümde neler olacak tahminlerinizi bekliyorum
İnsta adresim stellaa_00__ ordanda videolarımı beğenip beni takip ederseniz mutlu olurum. Yorum yapıp oy vermeyi unutmayın.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |