3. Bölüm

2.Bölüm

Storia🥥🫧🤍
storia_rgn

24 Eylül 1998 / Adana

Sonbaharın ilk günleri olmasına rağmen dışarıda soğuk ve rüzgarlı bir hava hakimdi. Askeri lojmanın bahçesinden işe mangal dumanları yükseliyordu. Mangalın başında Umut ve en yakın arkadaşı, sırdaşı, devresi Altan vardı. Feride ve Altan'ın eşi Leyal bahçedeki bankta kucaklarına henüz bir yaşına girmiş bebekleriyle oturuyorlardı. Feride'nin kucağında kızı Asel, Leyal'in kucağında ise oğlu Eray vardı. Altan mangalda közlemek için biber ve domates hazırlarken mangalı yelleyen Umut'a seslendi. '' Devrem, bak ne diyeceğim. Gel senin kızla benim oğlanı beşik kertmesi yapak ne diyon?'' Altan kahkahalara boğulurken Umut'un cevabı ile kahkahası yarım kaldı. '' Olur devrem, olur. İstersen sözleşme imzalayalım şu yaşa gelince evleneceğim diye. Ben kızımı kimseye vermem kusura bakma. Senin oğlana bile. Yanlış anlama''

'' Ya beyler bilmem farkında mısınız ama çocuklar yaşını daha yeni doldurdu ya hani. Biraz fazla erken değil mi''

'' Karım haklı dağılın '' Leyal beyler arasındaki ufak atışmayı sonlandırmak için konuşmuştu. Altan'ın tepkisiyle de kurduğu cümlenin işe yaradığını anladı.

'' Lan iki saatte bir mangalı yakamadınız acıktım ben ya.''

'' On dakika daha dayan güzelim.''

'' On dakika on dakika diye diye iki saat oldu Umut. Valla düşüp bayılacağım şimdi. Hayır yakamayacağınızı bilseydik biz yakardık mangalı dimi Leyal ?''

​​ ''Valla ben şimdiye dört çeşit eti pişirip servis etmiştim. Artı salatayı bile yapmıştım. Ama siz hala sebzeleri mangala bile atamadınız.’’

Yaklaşık 1 saat sonra nihayet Umut ve Altan etleri pişirebilmişlerdi. Servisleri tamamladıktan sonra yemek yemeye koyuldular…

​Günümüz / Hatay

‘‘Bazen en çılgın, en imkansız görünen fikir kafanızda öyle kuvvetli bir yer edinir ki, öyle veya böyle gerçekleşeceğini zannedersiniz ’’ Ne güzel yazmış Dostoyevski. Elimde tuttuğum kitap babamın ve annemin gençlik yıllarında beraber okudukları kitaptı. Fyodor Mihaylovic Dostoyevski’den Kumarbaz. Bu kitap hakkında bana anlattıklarından hatırladıklarım kadarıyla babam Hava Harp okulunda okurken hafta sonları evci çıktığında dedemlerden gizli annemle buluşurlarmış. Annem de babamda kitap okumaya aşıklarmış. Buluştukları bir gün annem babama Kumarbaz’ı vermiş. Babamda geceleri yatakhanede bu kitabı okurmuş. Annemle kitaba aynı anda başlayıp aynı anda bitirmişler. Kitapta sadece bu sözün altı çiziliydi. Geçen gün anneme bunu da sordum. Annem babamla evlenmek istediğini dedeme söylediğinde dedemin karşı çıkmayacağını düşünmüş ama dedem babam asker olduğu annemin babamla evlenmesini istememiş ve annemi başka bir adamla evlendirmek istemiş. İsteme günü annem odasına gidip bu cümlenin altını çizmiş. Tam isteme olacağı sırada babam dedemlerin evini basmış ve dedemin karşısına geçip anneme deli gibi aşık olduğunu söylemiş. Dedemde babamın çocukluğunu bildiğini için annemle evlenmesine izin vermiş. Bu düşüncelerden sıyrılıp kitabı yerine yerleştirdim ve camı açıp Hatay’ın soğuk havasından bir nefes çektim. Omzumda bir ooerasyonda oluşan kurşun izi vardı ve bir hafta izinliydim. Bende annemin yanına Hatay'a gelmiştim. Bu akşam görevli olduğum üs olan 7. Ana Jet Üssü’nün bulunduğu Malatya’ya gidecektim. Gitmeden önce yapmam gereken bir kaç bir şey vardı. Daha fazla vakit kaybetmeden valizimi kapattım ve odadan çıktım. Annem mutfakta helva kavuruyordu. Bende yanına gittim. ‘‘ Anneciğim hayırdır benim helvamı mı kavuyorsun?’’ Annem eliyle ağzıma hafifçe vurdu.

‘‘Ağzından yel alsın kız. Karşı apartmanda Ayşen teyze var ya o ölmüş onun helvasını kavuruyorum. Bana bak oraya varır varmaz beni arıyorsun tamam mı?’’

‘‘ Tamam anneciğim merak etme. Sen ne yapacaksın bugün?’’

‘‘ İşte seninle beraber çıkarım taziyeye giderim. Oradan da Leyal teyzenle buluşmaya gideceğim.’’

‘‘ Leyal teyze kim ya?’’

‘‘ Hani babanın devresi vardı ya Altan amcan, onun karısı hatırlamıyor musun?’’ Annem öyle söyleyince aklımda belli belirsiz bir kaç bir şey canlanmaya başladı.

‘‘ Haa, şu karısıyla kavga edip bizim evde sabahlayan Altan amca mı?’’

‘‘ Evet onun karısı işte. Hani Eray diye oğulları vardı. Hatta seni oyuna almıyorlar diye onunla beraber tüm erkekleri fareli kilere kapatmıştın hatırladın mı? ’’

‘‘ Hatırladım. Sonra babam bana aferin kızım demişti.’’ Annem gözlerimden süzülen yaşı fark etti ve hemen sildi. ‘‘ Güzel kızım, ağlama bak lütfen.’’ Annemin sözü az da olsa işe yaşamıştı. Gözyaşlarımı sildim ve tekrar anneme döndüm.

‘‘ Benim bir yere gitmem lazım. Bir saat sonra otobüsüm var.’’

‘‘ Tamam birtanem. Dikkat et kendine tamam mı?’’

‘‘ Tamam annem merak etme. Hadi çıktım ben.’’ Annemin yanağından öpüp evden çıktım ve taksiye bindim ve yaklaşık on dakika sonra bir çiçekçinin önünde indim. Çiçekçiye girip bir tane karanfil aldım ve çıkıp biraz yürüdükten sonra şehitliğe girdim. Güvenlik artık beni beş metre öteden tanıyordu. Selam verip yürümeye devam ettim ve babamın mezarının başına geldim. Kurumuş çiçekleri temizledim ve karanfili mezara bıraktım ve mezarın kenarına oturdum.

‘‘Babacığım, nasılsın’’

Sadece sessizlik.

‘‘ Ölüden hallice diyorsun. Hazır mısın sana çok güzel bir şey söyleyeceğim.’’ Cebimden Asker kimliğimi çıkardım ve mezar taşına doğru tuttum. ‘‘ Artık Yüzbaşı Asel Karaca’yım. Arz ederim komutanım.’’ Elimi başıma götürüp asker selamı verdikten sonra cüzdanımı cebime geri koydum. ‘‘ Kusura bakma daha erken gelmek isterdim ama omzumun acısı anca geçti. Küçükken sen yaralandığın zaman sürekli yanına gelip ‘‘ Bende senin gibi Asker olunca böyle yararlanacak mıyım?’’ diye sorardım. Sende ‘‘ Eğer yaralanırsan ben seninle ilgilenirim daha hızlı geçer acıların.’’ demiştin. Omzumum acısı geçecek ama senin acın hiç bir zaman geçmeyecek baba.’’ Gözyaşlarımdan bir kaçı babamın toprağına düştü. Asker çocuğu olmak çok zordu. Asker çocuklarıydık biz, kaderlerimiz çoktan yazılmıştı. Ya babamıza sarılacaktık, ya da babamızın toprağına. Babasına sarılan kızlara çok özeniyorum. İlkokulun ilk günü herkes koşup babasına sarılırken ben okuldan çıkıp buraya gelmiştim ve saatlerce babamın toprağına sarılıp okulun ilk gününü anlatmıştım. Oturduğum yerden kalktım ve babamın mezar taşını öptüm. ‘‘ Daha uzun kalmak isterdim ama otobüse yetişmem lazım. yine geleceğim ama merak etme. Hoşça kal baba. Hoşça kal komutanım.’’ Şehitlikte çıktım ve tekrar taksiye bindim. Otobüse yarım saat kalmıştı ve artık otogara gitmem gerekiyordu. Evin önüne gelince taksiye beklemesini söyledim ve hemen çıkıp valizimi aldım ve tekrar taksiye bindim. Ev otogara on dakikalık mesafdeydi. Otogara varır varmaz otobüse bindim, yerime oturdum ve annemi aradım. ‘‘ Alo anneciğim, ben bindim otobüse.’’

‘‘ Tamam güzel kızım. İnincede ara tamam mı?’’

‘‘ Tamam anneciğim. Seni çok seviyorum dikkat et kendine.’’

‘‘ Bende seni çok seviyorum kızım. sende çok dikkatli ol ve bir daha vurulmamaya çalış tamam m balım.’’

‘‘ Tamam annem görüşürüz.’’

‘‘ Görüşürüz’’ Telefonu kapattıktan sonra gözümü kapatıp uyumaya çalıştım ama bu düşüncem yanıma bir teyzenin sertçe oturmasıyla suya düştü.

‘‘ Selamünaleyküm kızım’’

‘‘ Aleykümselam teyzeciğim.’’

‘‘ Yolculuk nere?’’

‘‘ Malatya teyzem.’’

‘‘ Ne işin vardır Malatya’da?’’

‘‘ Orda görevliyim teyzeciğim. Askerim ben.’’

‘‘ Asker misin. Öyle yerlerde sürünmek falan zor olmuyor mu ellerin acıyordur.’’

‘‘ Yok teyzecim, kara değil hava askeriyim ben. Hani bu Solotürk, Türk Yıldızları, F16 lar falan var ya. Onları kullanıyorum ben.’’

‘‘ Pilotsun yani.’’

‘‘Askeri pilotu ama pilot diyebiliriz evet.’’

‘‘ Eyi eyi. Anan baban ne iş yapıyorlar iyiler mi?’’

‘‘ Annem doktor. Ama şu an fazla aktif çalışmıyor.’’

‘‘ Baban napıyo?’’

‘‘ Babam sizlere ömür teyze. Ben beş yaşındayken şehit düştü.’’

‘‘ O da mı pilottu?’’

‘‘ Evet. Iraklı bir teröristle girdiği it dalaşında uçak yere çakılmış, kırılan camlardan biri de babamın kalbine saplanmış.’’

‘‘ Başın sağolsun kızım.’’

‘‘ Sağol teyze.’’

Teyzeyle muhabbet ederken otobüs kalkmıştı. Tüm yol boyunca tek yaptığım kulaklıklarım takıp müzik dinledim. Malatya’ya vardığımızda otobüsten indim ve evime kadar yürüdüm. Evim otogara beş dakika uzaklıktaydı. Apartmanın kapısını açtım, tam dairemi bulunduğu kata çıkmak için merdivenden çıkarken merdivenden inen ve telefonla konuşan bir öküzle çarpıştım. Çarpmasın etkisiyle valiz elimden düştü ve bir kaç basamak yuvarlandı. Öküzün telefonu da benim önüme düştü. ‘‘ Önüne baksana be öküz.’’

‘‘ Hanfendi siz merdivenin sağından çıkılması gerektiğini bilmiyorsunuz?’’

‘‘ Sizde merdivenden inerken dikkatinizi önünüze vermeniz gerektiğini bilmiyorsunuz galiba.’’

Telefonu almak için eğildiğimde o öküzde eğildi. Eli telefona gittiğinde parmağındaki izden kim olduğunu anladım ve şaşkın bakışlarımı ona çevirdim…

BÖLÜM SONU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

​​​​​​

 

​​​​​

Bölüm : 09.12.2024 00:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...