5. Bölüm

3.Bölüm

Storia🥥🫧🤍
storia_rgn

10 Ekim 2001 / Adana

Gecenin geç saatlerinde, Asel ve Eray Karaca ailesinin evinin kilerinde gizli bir üs kurmuşlardı. Yüksek sesle gülüşüyor, karanlık kilerde oyun oynuyorlardı. Asel, kutunun içine küçük bir fener ve birkaç oyuncağını koymuştu. Eray’a dönüp ‘‘ Bu gece gizli ajanız. Hedefimiz annelerin olduğu odayı geçip mutfaktaki çikolatalara ulaşmak.’’ dedi. Eray, bu yaramazlıklarda Asel’in en büyük destekçisiydi.

‘‘Tamam. Ama çok sessiz olmamız lazım.’’ dedi gözlerini kısarak. Bu sırada adımını attığı tahta zemin gıcırdadı. Asel sinirli bakışlarla Eray’a döndü.

‘‘ Yavaş olsana Eray. Anneler duyarsa çok kızarlar bize’’ Eray Asel’in uyarısını dikkate alarak adımlarını yavaşlattı. Yavaş ve sessiz bir şekilde yatak odasını ve misafir odasını geçtiler. Mutfağın önüne geldiklerinde Eray’ın eli ışığa gitti ama Asel hemen Eray’ın elini tuttu. ‘‘ Ya senin kafanda sorun mu var Akçalı. Işığı yakarsan anneler ve babalara yakalanırız. Saat gecenin bilmem kaçı farkında mısın?’’

Eray sırıtarak ‘‘ Gecenin kaçı Karaca?’’ diye sordu. Asel yine sinirli bir şekilde Eray’a baktı. ‘‘ Bilmiyorum salak okuma yazma bilmiyorum ki ben.’’ Asel önde, Eray arkada mutfağa girdiler. Asel feneri tutarken Eray sandalyeyi aldı ve çikolata dolabının önünde sandalyeye çıktı. Tam bu sırada Asel arkasında birinin olduğunu fark etti ve korkulu bir sesle Eray’a seslendi. ‘‘ Akçalı, arkamda biri var.’’

Eray olduğu yerde kalıp Asel’e döndü ve ‘‘ Sence uyandılar mı?’’ diye sordu.

‘‘ Bilmiyorum. Ya hırsız girdiyse eve?’’

‘‘ Salak mısın Karaca, hırsız girse şu an böyle konuşuyor olur muyduk?’’ Tam bu sırada mutfağın ışıkları yandı.

‘‘ Sen niye benim kızıma salak diyorsun lan devremin oğlu?’’ Asel ve Eray sesin üzerine aynı anda arkalarına döndüler. Umut karşılarında dikilmiş, yarı uykulu yarı kızgın gözlerle karşısında duran iki yaramaz fareye bakıyordu. Bu sırada seslere kalkan Feride, Leyal ve Altan mutfağa gittler. Feride uykulu gözlerini ovuşturarak ‘‘ Ne oluyor ya?’’ diye sordu. Umut ksık bir şekilde gülüp ‘‘ Mutfakta iki tane fare yakaladım galiba.’’ dedi. Altan ise sırtını duvara yasladı ve Umut’a döndü. ‘‘ Ya devrem biz acaba bunlardan saklanma dersi falan mı alsak? Bakarsın operasyonlarda işemize yarar.’’ Bu sırada Leyal diğerlerinin söylediklerini duymadan oğluna seslendi. ‘‘ Oğlum çıkmışsın sende sandalyenin tepesine in aşağı düşeceksin şimdi.’’ Eray annesinin sözünü dinleyip sandalyeden dikkatlice indi. Umut ise Eray’a yan bir bakış attı. ‘‘ Gözüm üstünde devremin oğlu, haberin olsun.’’ Herkes Umut’un bu sözüne gülerken Asel ve Eray alacakları cezaları düşünmeden edemiyorlardı…

***

‘‘Akçalı’’ diye fısıldadım. Gözlerini şaşkınlıkla bana çevirdi. Boş gözlerle bana baktı. Duruşu hala aynıydı. Bir kaç saniye bomboş baktık birbirimize baktık. Sanırım sonra beni hatırladı. ‘‘ Karaca, sen misin?’’ dedi gülümseyerek. Evet, Karaca ben oluyorum. ‘‘ Evet, benim. Değişmiyim?’’

‘‘ Baya değişmişsin.’’

‘‘ Sende baya değişmişsin.’’ Bir süre sessizce durduk. Sonra Eray sessizliği bozdu. ‘‘ Feride teyze nasıl, iyi mi?’’

‘‘ İyi, nasıl olsun. Emekli oldu işte birkaç yıl önce. Öyle mahallede ölenlere helva kavuyor, günlere gidiyor. Sonra da söyleniyor ‘‘ Ben yaşlandım mı?’’ diye. Sizinkiler nasıl? Leyal teyze, Altan amca onlar nasıl iyiler mi?’’

‘‘ İyiler. Babam emekli oldu, annemde bütün gün evde anneannemle oturuyorlar karşılıklı. Onu bunu bırakta senin ne işin var burada?’’

‘‘ Senin haberin yok tabi. Askeri pilot oldum Benim görev yerim burası. Operasyonda vurulmuştum iki hafta annemin yanına gittim. Şimdi de döndüm işte.’’

‘‘ Vay be Karaca. Askeri pilot oldun demek. Küçükken de hep derdin bende babam gibi pilot olucağım diye. Sözünün eriymişsin.’’

‘‘ Öyleyimdir. Senin ne işin var burada?’’ Yüzüne sinir bozucu bir gülümseme yerleştirdi ve bir adım atarak dibime girdi. ‘‘ İnanmayacaksın ama bende yaklaşık 5 yıldır buradaki hava üssünde görevliyim. Seninle nasıl hiç denk gelmedik acaba?’’

‘Ben öküzlerle muhatap olmadığım içindir ‘ demek isterdim ama demedim.

‘‘ Bilmem. Kader kısmet.’’ diyerek geçiştirdim. Bu sırada apartmanda korku karakterlerinin bile atmayacağı yüksek seste bir çığlık sesi duyuldu. Ses sanırım bizim daireden geliyordu. Valizimi alıp merdivenlerden çıktım. Evet, ses bizim daireden geliyordu. Anahtarımla kapıyı açtım ve eve girdim. Gördüğüm manzara karşısında gerçekten gülmemek için kendimi zor tuttum. Aden salondaki kanepenin üstüne çıkmış halının üstünde ona gırlayan kedimle bakışıyordu. Beni görünce ‘‘ Lan ben sana bu kediyi odadan dışarı ben yokken çıkar demedim mi?’’ diye isyan etti.

‘‘ Hoşbuldum Aden arkadaşım. Ayrıca iki haftadır yoktum Eylem'e söyledim odadan çıkarda hayvan biraz dolaşın diye. Ayrıca bana sen okuldayken çıkardığını söylemişti.’’ Sonra kapıda Eray’ı gördüm. ‘‘ Ne oluyor burada?’’ diye sordu. Bende ‘‘ Hapishane kaçağı varmış’’ dedim ve salona girip canım yavrumu kucağıma alıp öptüm. Zaten sadece bana bu kadar uysal davranıyordu. Eray şaşkın gözlerle bana baktı

‘‘ Kedi mi hapishane kaçağı?’’

‘‘ Kedi değil onun adı. Rambo.’’

‘‘ Rambo?’’

‘‘ Evet. Valla salarım üstüne bir tek bana bu kadar uysal davranır haberin olsun.’’

Göz devirip yanıma doğru yürümeye başladı.‘‘ Ya Karaca saçmalama bir kedi ne kadar vahşi olabilir Allah aşkı-’’ lafını bitiremeden Rambo Eray’ı yüzünde kocaman bir tırnak izi bıraktı. Ben sana demiştim yaklaşma mayınlı arazi diye Akçalı. ‘‘ Demiştim. Kedi bu cırmalar.’’

Kanlar içindeki üzünü tutarken bir yandan da ara ara elini çekip yüzünün ne kadar kanadığını bakıyordu.‘‘ Karaca bu kedi falan değil. Kedi falan değil bu bambaşka bir hayvan.’’

‘‘ Hayvan değil, Rambo.’’ dedim sinirli sinirli bakarak.

‘‘ Rambo. Kusura bakma Rambo reis hayvan falan bir şeyler saçmaladık affet’’.

Gülmemek için kendimi gerçekten zor tutuyordum.‘‘ Ben şunu kilitliyim de bir hastaneye gidelim. Kaşın falan açılmış baya.’’ Rambo’yu odaya kilitledim ve anahtarı koridordaki aynanın önüne koydum. Aden’e ‘‘ Ben çıktım’’ diye bağırıp Eray’la beraber evden çıktık ve arabaya bindik. ‘‘ Ha ben sana sormayı unuttum. Sen benim apartmanımda mı oturuyorsun?’’ Sol eliyle kaşını tutarken bana şaşkın bir bakış attı. ‘‘ Karaca sen şaka mı yapıyorsun. Ölüyorum burada konumuz bu mu?’’

‘‘ Evet. Cevap ver soruma’’

Derin bir nefes çekti ve çektiği nefesini sinirli bir şekilde verdi. ‘‘ İyi tamam. Senin apartmanında oturmuyorum. Timimden birisi yaralanmıştı bende onu ziyarete geldim. Giderebildim mi merakını?’’

‘‘ Giderebildin. Nasıl bir gün bugün ya. Yıllar sonra çocukluk arkadaşımla karşılaştım hemde oturduğum apartmanda. Ve kedim tırnağıyla onun kaşını yardı. Allah’ım sen aklıma mukayyet ol.’’ Bu sırada arabanın bluetooth telefonu çaldı. Annem arıyordu. Şimdi iki saat trip yiyeceğim. Benim tez vakitte gerçekten B12 iğnesini yaptırmam lazım. Direksiyondan telefonu açtım. ‘‘ Efendim anneciğim?’’ Sesim nedense ince çıkmıştı. ‘‘ Kızım sen neden aramadın beni. Ben sana inince beni ara demedim mi?’’

‘‘ Dedin anneciğim. Bir takım olaylar gelişti o yüzden aramayı unuttum özür dilerim.’’

Eray bana döndü ve ‘‘ Bir takım olaylar mı?’’ dedi.

‘‘ İyi tamam affettim. Bir dakika, Eray’ın sesi mi o?’’

‘‘ Merhaba Feride teyze. Nasılsın?’’

‘‘ İyiyim Eraycım. Sen nasılsın? ’’

‘‘ Nasıl olayım Feride teyze. Terörist peşinde koşturup duruyoruz.’’

‘‘ Allah kolaylık versin. Siz, nasıl karşılaştınız ya?’’

‘‘ Annem ben seni akşam arayıp tüm detaylarıyla anlatacağım merak etme. Hadi bizim şimdi bir hastaneye yetişmemiz lazım kapatıyorum görüşürüz.’’

‘‘ Görüşürüz kızım.’’ Telefonu kapattıktan sonra Eray’a döndüm. Oturduğu koltuğa kan damlamıştı. Şu hayatta istemeyeceğim şeyler; Bir şehit olmak, iki bir devremin şehit olması üç arabamın pislenmesi.Eray’a döndüm ve ‘‘ O kan lekesi o koltuktan nasıl zor çıkıyor sen biliyor musun Akçalı?’’ diye bir tık sert bir çıkış yaptım.

‘‘ Biliyorum Karaca. Benimde arabam var ya hani. Ayrıca götürürsün yıkamaya yıkarlar. Ayrıca ne kadar kaldı bu hastaneye valla beyin kanaması geçireceğim.’’

‘‘ Amma nazlandın sende be. Altan amcanın da daha önce bilmem kaç kere kaşı yarılmıştı ama ağzını açıp tek kelime etmezdi be. Keşke biraz babana çekseymişsin.’’

‘‘ Sus kız. Hızlı sür şu arabayı’’ Bu sırada Eray’ın telefonu çaldı. ‘‘ Telefonum çalıyor cebimden alıp açsana’’

‘‘ Af buyur?’’ Az önce ‘ Telefonu cebimden al ve aç’ mı dedi o bana?

‘‘ Cebimden al, aç ve kulağıma tut galiba timden biri arıyor.’’

‘‘ Te Allah’ım Ya Rabbim.’’ Telefonu çıkardım. Ekranda ‘‘SAKIN AÇMA!!!’’ yazıyordu. ‘‘ Sakın açma üç ünlem diye biri arıyor açıyım mı?’’

‘‘ Aç.’’ Telefonu açtım ve Eray’ın kulağına tuttum. ‘‘ Ne var Hakan?’’

‘‘ Komutanım nerdesiniz siz ya, Doğan’ı ziyarete gideceğim dediniz gelmediniz bir türlü’’

‘‘ Oradan çıktıktan sonra bir takım olaylar oldu da Hakancığım. Kaşım yarıldı hastaneye gidiyorum’’

‘‘ Komutanım sesiniz çok kötü geliyor tünele m, girdiniz?’’

‘‘ Girmedim tünele Hakan. Kaşım yarıldı diyorum. Hastaneye gidiyorum.’’

‘‘ Kafanız yarıldı hastaneye mi gidiyorsunuz!?’’

‘‘ Kafam değil kaşım kaşım.’’

‘‘ Hangi hastaneye gidiyorsunuz komutanım hemen gelelim’’

‘‘ Hay anasını satayım *** Hastanesine gidiyoruz. Topla tüm timi gel ölüyorum Hakan.’’

‘‘ Dyanın komutanım geliyoruz.’’ Telefonu Eray’ın kulağından çekip tekrar cebine koydum. Hastaneye dönmeden önceki son virajdaydım. Aklıma bir soru takılmıştı. ‘‘ Sen devreni neden sakın açma üç ünlem diye kaydettin?’’

‘‘ Telefon sapığı gibi gecenin 3’ünde bir Hırvat dolandırıcılar bir de bu her gün arıyorlar. Bende sakın açma üç ünlem diye kaydettim. Bir de sakın açma dört ünlem var o da Hırvat dolandırıcılar.’’

‘‘ E Hırvatları direk engellesene.’’

‘‘ Arada canım sıkıldıkça açıyorum eğleniyoruz.’’ Allah’ım gerçekten aynı 26 yıl önce bıraktığım Akçalı. Bir insan hiç mi değişmez.

‘‘ Geldik hastaneye hadi in.’’ İkimizde arabadan indik ve hastaneye girdik. Girer girmmez girişte Gizem ile karşılaştık. ‘‘ Asel, hayırdır bu arkadaş kim?’’

‘‘ Eski bir arkadaş sonra anlatırım. Şimdi bu eski arkadaşın kaşı yarıldı da bir dikiş atman lazım.’’

‘ ‘ Beyefendi elinizi çekin bir bakayım. ‘’ Eray elini çekince Gizem yaray şaşkın gözlerle baktı. ‘‘ Rambo’nun bunu yapacağını hiç tahmin edemezdim’’

‘‘ Bende tahmin edemiyordum Doktor hanım’’

‘‘ Siz pansuman odasına geçin benimde bir evrak işim hızlıca onu haledip geleyim.’’

‘‘ Tamam. Hadi yürü yaylanma’’ Eray’ın koluna girip pansuman odasına doğru gittik.

  ***

‘‘ Lan bassana şu gaza Merdo. Komutanım ölüyor’’

‘‘ Lan basıyorum işte bu kadar gidiyor bu araba bakımları mı geldi ne oldu bilmiyorum ki anasını satayım.’’ Hakan, Mert ve Ayaz Eray’ın telefonu üzerine apar topar üsten çıkmış ve arabaya binmişlerdi. Hakan her zamanki gibi paniklemişti. Mert arabayı sürmeye devam ederken kornaya uzandı ve birkaç saniye kornaya bastı ama Ayaz tarafından ensesinden çekilince geri yerine oturmak zorunda kaldı. ‘‘ Lan beni çıldırtma otur oturduğun yerde.’’

‘‘ Emredersiniz Ayaz komutanım ‘’ Hakan yeri oturdu ve camdan dışarıya baktı. Mert ise gaza biraz daha bastı ve sonunda hastaneye vardılar. Mert hızlıca arabayı park etti ve üçü birden koşarak hastaneye girdiler. Hakan danışmadaki kadına döndü ve ‘‘ Ee bizim komutanımızı buraya getirmişler galiba. Eray Akçalı nerede acaba?’’

‘‘ Sakin olun. Eray beyi Gizem Hoca pansuman odasına aldı.’’

‘‘ Tamam sağolun.’’ Hakan tam pansuman odasına doğru hareketlenecekken tekrar danışmadaki kadına döner. ‘ ‘ Bu arada sizin nöbetiniz kaçta bitiyor acaba?’’

Ayaz Hakan’ın bu tepkisi üzerine sinirli ‘‘ Hakan belanı sikerim. Gel lan buraya!’’ diye bağırdı. Hakan da koşarak Ayaz ve Mert’in yanına gitti. Üçü birden pansuman odasına doğru koşmaya başladılar. Ayaz birden durdu. Mert ve Hakan da Ayaz’a bomboş gözlere baktılar. ‘‘ Komutanım niye durdunuz?’’

‘‘ Sen bize Eray komutanın kafası yarılmış demedin mi?’’

‘‘ Dedim komutanım’’

‘‘ Kafası yarılan adamı ameliyat almazlar mı’’

Bu sefer cevap veren Mert oldu. ‘‘ Alırlar komutanım’’

‘‘ E kadın bize pansuman odasında dedi. Bu işte bir bokluk var yürüyün hadi’’

Üçü bu sefer yürümeye başlarlar. Pansuman odasından içeri girdiklerinde üçü de şaşkınlık içindedir. Hakan Eray’a sarılarak ‘‘ Komutanım yaşıyorsunuz?’’

‘‘ Ölsemiydim Hakan?’’

‘‘ Allah korusun komutanım. E sizin kafanız yarılmamış’’

‘‘ Yarılsamıydı Hakan? Ayrıca ben sana sekiz bin beş yüz kere kaşım yarıldı dedim’’

‘‘ Kulağının zarına sıçayım Hakan. Devrem geçmiş olsun’’ Ayaz’ın gözü bu sırada Asel’e takılır. ‘‘ Siz kimsiniz hanımefendi?’’

‘‘ Yüzbaşı Asel Karaca. Eray Yüzbaşının çocukluk arkadaşıyım.’’

Ayaz ciddi ifadesini bozmadan ‘‘ Üsteğmen Ayaz Yılmazer.’’ der ve elini uzatır. Asel Ayaz’ın elini sıkar. Ayaz Hakan’a omuz çakar ve HAkan da Asel’e elini uzatır ‘‘ Teğmen Hakan Dereli’’ Asel Hakan’ın da elini sıkar. Mert ise odadaki doktora, yani Gizem’ e kitlenmiştir. Bir süre sonra kendine gelir ve Asel’ e elini uzatır.

‘‘Teğmen Mert Ertekin’’ Asel Mert’in de elini sıktıktan sonra Eray’a döner. ‘‘ Ben yavaştan kaçayım. Sende artık öğrenmişsindir herhalde hayvanlara karşı dikkatli olmayı’’

‘‘ Öğrendim. Rambo sağolsun’’

Asel odadan çıktıktan sonra Mert Ayaz’a döner. ‘‘ Komutanım beni vurur musunuz?’’

Ayaz büyük bir şaşkınlkla Mert’ e bakar ‘ ‘ Merdo ne saçmalıyorsun Şizofren misin oğlum niye durup dururken vurayım seni’’

‘‘ O zaman bir yumruk atın da kaşım açın’’

Ayaz sıkıntılı bir nefes verir. ‘‘ Hasbinallah’’

Bu sırada Gizem son olarak Eray’ın kaşını bezle kapatır. ‘‘ Çok fazla kan kaybetmişsiniz. En az ön gün dinlemeniz lazım. Evet çok zor olacak biliyorum ama dayanacaksınız bir şekilde.’’

‘‘ Sağolun doktor hanım.’’

‘‘ Geçmiş olsun’’. Gizem odadan çıkar. Mert ise Gizem’in arkasından hayranlıkla bakakalır….

BÖLÜM SONU

 

 

 

​​

Bölüm : 20.12.2024 21:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...