
Küçük dostuyla büyük ticaret merkezine doğru yola çıkmıştı. Koruması gereken bir kişi vardı. Şehrin güney tarafında bulunan ticaret merkezi Keiken Krallığı için en önemli merkezdi. En büyük işlerin döndüğü tek yerdi.
Ticaret merkezi ülkenin ana damarıydı. Tüm ürünler buraya gelir, başka şehirlere dağıtılır. Genelde tarım ürünleri ve değerli madenler bu merkezde toplanırdı.
Ticaret merkezine doğru yoldayken ufaktan ticaret merkezinin uzantıları belli olmaya başlamıştı. Uzaktan görünen dükkanlara doğru yürümeye başladı.
Etrafta gezen tüccarlar, açılmış dükkanlar, neşeli insanlar vardı. Hepsi ticaretlerini yapıyordu veya ürünleri inceliyordu.
Bitkiler yüzünden yeşillenen taşların üzerinden geçen Lily, merkezin büyük girişine gelmişti. Onu karşılayan bir kişi vardı. İsmi Büyük Tüccar Simo'ydu.
Simo, büyük bir göbeğe sahip, kısa boylu, saçının üstünde kırmızı renkte bir şapka bulunduran bir tüccardı. Özellikle giydiği sarı ve siyah karışımı kıyafeti ona asil bir aura veriyordu.
Lily'in yanına gittiğinde onun buraya yeni geldiğini anlamıştı. Bir tüccar olduğu için elini Lily'e uzattı.
Etrafına bakan Lily kendisine uzatılan eli görünce karşılık verdi. Karşısında duran şişman tüccara şaşkın bir yüzle bakıyordu.
"Amca, burası büyük ticaret merkezi denen yer mi?"
"A-Amca mı? Ben amca değilim burada çalışan bir tüccarım. Bana Tüccar Simon derler."
"Anladım tüccar amca. Ben buraya lonca göreviyle geldim. Korumam gereken birisi var."
"Senin gibi bir kız birisini koruyabilir mi?"
"Denemek ister misin? Bence istemezsin o yüzden direkt soruma geçeyim. Tüccar Hellian burada mı?"
"T-Tüccar Hellian mı dedin? O, bu merkezin sahibi. Sanırım en üst katta olmalı. Beşinci kata çık orada bulacaksın."
"Teşekkürler zengin görünümlü amca."
Lily, kapıdan içeriye girdiğinde gözlerine inanamadı. Ticaret merkezinin süt beyazı rengindeki duvarları, güzel işlenmiş terazi şeklinde motifler, gezen tüccarlarla dolu bir yerdi.
Hepsine bakmaya başladığında zaman onun için hızlı geçmeye başlamıştı. Dakikalar, saatler etrafa bakmasıyla yok oluyordu. Biraz daha göz gezdirmeye devam ettiğinde fark etmeden bir erkeğe çarptı.
Çarptığı erkek zarif, ince vücutlu, orta uzunlukta saçı olan, siyah renkte kıyafetler giyen, kravat takan, 167 santim uzunluğunda bir insandı. Gözlerini çarptığı erkekten alamayınca karşısındaki önünde eğilerek özür diledi ve kızın yüzüne baktı.
"Bu... gerçekten muhteşem..."
Karşısındaki erkek Lily'in yüzünden çok etkilenmişti. Sevimli ve düzgün yüzü onun tek görüşte aşık olmasını sağlayacak kadar güçlüydü.
"Özür dilerim, dikkat etmemiştim."
"Merak etmeyin sorun yok."
Karşısındaki ellerini sallayarak sorun olmadığını söylemeye çalışırken Lily içinden onu analiz etmekle uğraşıyordu.
"Mükemmel bir adam. Vücudu gerçekten çok zarif. Fazla zarif olmasa istediğim tipte erkek olabilirdi."
Karşısında duran kişi özür dilemeye devam ederken yüzüne baktı ve kravatından tutarak eğilmesini sağladı.
"Sanırım benim tipim değilsin ama başka kadınlar peşinden koşacaktır."
"T-Teşekkür ederim."
"Rica ederim."
Konuşma bittikten sonra ticaret merkezinde yürümeye devam etti. Üst katlara çıkması gerekiyordu bu yüzden merdivenlere doğru yürüdü.
Dik gibi görünen merdivenden yukarı çıktığında ikinci katta gıda tüccarları vardı.
Tüm tüccarlar zarif kıyafetlerle etrafta geziyordu. Hepsinin üzerinde farklı farklı desenler vardı. Biraz daha devam ederek bir üst kata çıktı. Üçüncü kat değerli madenlerin satışı vardı.
Dördüncü kata çıktığında artık sadece yüksek rütbede olan tüccarlara denk gelmişti. En son kata yani beşinci kata geldiğinde artık kimse yoktu, tek bir oda bulunuyordu.
Kapıyı tıkladığında içeriden bir ses gelmesini söyledi. Lily kapının kolunu hafifçe açtıktan sonra kapıyı ilerleterek hafifçe içeriye baktı. Odada sadece bir kişi vardı oda arkasına dönüktü. Kırmızı renkte ve uzun saçları olan bir erkek vardı.
Ellerini birleştiren Lily yavaşça içeri girerken sandalyesinde oturan adam dönerek onun yüzüne baktı.
"Loncaya yazdığım görevi kabul edecek olanların bir maceracı partisi olacağını düşünmüştüm."
"Merhaba efendim, ben büyücü Lily. Sizi korumak için geldim."
"Nereye gideceğimi biliyor musun peki?"
"Hayır bunun hakkında bilgi yer almıyordu."
"İblis Krallığı'na gidiyoruz. Ticaretimi geliştirmem gerekiyor. Beni koruyabileceğinden emin misin?"
"Her ne olursa olsun canınızı koruyacağımdan emin olabilirsiniz. Ölmemeniz için canımı bile verebilirim."
"Neden bu kadar çok istiyorsun? Canını ortaya koyman senin için sorun değil mi?"
"Hayır, canımı seve seve veririm. Bu paraya ihtiyacım var."
Büyük Keiken Ticaret Merkezi lideri Tüccar Hellian, İblis Krallığı'na gidecekti. Onu bu yolculukta koruyacak kişi Lily'di. Onayı aldıktan sonra koruyacak ordunun başına geçen Lily onu nasıl koruyacağını bilmiyordu. Yine de koruması gerekiyordu.
Merdivenleri inerek dışarı çıktı ve at arabasının şoför kısmına oturdu. Atın kemerini tuttuktan sonra beklemeye başladı. Hazırlıklarını tamamlayan Hellian, at arabasına bindi ve yola koyuldular. Keiken Krallığı, İblis Krallığı'yla sınırı olmayan bir ülkeydi.
İblis Krallığı'na gitmeleri için geçmeleri gereken bir ülke vardı. Tafavu İmparatorluğu sınırlarından geçmeden Şeytan Krallığı'na gitmeleri imkansızdı. Bunu bilmesine rağmen görevi tamamlamak zorundaydı. Tafavu İmparatorluğu'nu gezebilmek için seviye atlaması gerekiyordu.
Yola çıktıktan sonra şehrin güney kapısına doğru ilerlediler. İlk gitmeleri gereken yer Tafavu İmparatorluğu sınırlarıydı. 30 askerden oluşan korumayla şehirden çıktılar ve yolculukları resmen başlamıştı. Haritadan yolu belirledikten sonra tüccarı taşıyan at arabası ve ticari malzeme taşıyan at arabaları sınıra doğru yöneldi.
Öğlen yola çıktıklarında şehirdelerdi ve akşam olduğunda canavarların olduğu topraklara gelmişlerdi. Güvenlik için atıyla yolu gözleyen Lily birisini görmüştü.
Yolun kenarında duran bir maceracı vardı. Hafif zırhlarla gezen kısa saçlı, tahtadan yapılan bir yaya sahip, yırtık kıyafetleri olan bir kızdı.
Arabaları elini kaldırarak durdurdu ve atıyla kızın olduğu yere gitti. Kızın yanına geldiğinde atından inerek atını ağacın dalına bağladı. Kızın gözleri kesilmişti ve göremiyordu. Kucağına alarak onu ordunun yanına götürmeye karar verdi. O sırada Tüccar Hellian arabadan çıkmıştı.
"Bir sorun mu var Lily?"
"Bu kız bir maceracı ve sanırım bir gölge kurdu tarafından yaralanmış."
"Bunu nasıl anladın?"
"Genelde gölge kurtları hedeflerinin gözlerini pençeleyerek onları etkisiz bırakır."
"Kurtarabilir miyiz?"
"Sanırım ölümcül bir yarası yok bu yüzden yanımıza alalım. Burada durursak açık hedef olabiliriz."
Kucağındaki kızı Tüccar Hellian'ın arabasına götürdü ve kendisi yine atına geri bindi. Orduya yeniden yola çıkmalarını söyleyerek etrafta göz gezdirmeye devam etti.
Gece yolculuk ettikleri için yolları üzerinde olan bir şehre gitmek zorundalardı. Efendisine haber vermek için onun arabasına doğru çekildi ve atını bir askere vererek kendisi arabaya bindi.
"Merhaba efendim rahatsız ettiğim için özür dilerim."
"Sorun değil, bir şey mi oldu?"
"Kurtardığımız kızın konuşmasını beklemeden Fivel şehrine gitmeyi öneriyorum. Yolculuk uzayacak fakat bu soruna karşı loncayı ve Fiver şehrini uyarmalıyız."
"Çok iyi bir fikir. Derhal şehre gidelim ve bunu bildirelim. Resmi evrak işlerini ben halledeceğim."
Böylelikle Şeytan Krallığı'na doğru olan yolculuk bir anda Fiver şehrine uğramalarıyla gecikmişti. Zorunlu bu değişiklik onlar için iyi mi olacak yoksa kötü mü olacak?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 253 Okunma |
40 Oy |
0 Takip |
57 Bölümlü Kitap |