
Arenanın etkileyiciliğine kapılan Tokito diğerleriyle beraber arenaya yürümeye başladı. Arena girişine geldiklerinde kapıda duran iki asker hemen dizlerinin üstüne çöktü.
"Hoş geldiniz Şeytan Kral. Sizi arenanın yöneticisi olduğunuz için özel izleme yerine geçebilirsiniz."
"Pekala, arkamda duran bu salakları da yanımda götüreceğim."
"Nasıl isterseniz Şeytan Kral."
Askerler arenaya girişin kapısını açtıktan sonra hepsi kırmızı halılardan geçerek özel izleme odasının girişine geldiler. Rodius, Lilia'ya arenanın iç binasını gezdireceğini söyleyerek elinden tutup sol tarafa gitti.
Tokito ise arkalarından el salladıktan sonra Kortus'la beraber özel izleme odasına gitti. Kapıya geldiklerinde muhafızlar kapıyı açarak onları içeri aldılar.
Odaya girdiklerinde Nanagi oturmuş bir şekilde savaşı izliyordu. Elbise değiştirdiği için tanınmamıştı. Tokito arkasına geldikten sonra yanındaki boş koltuğa oturdu. Nanagi onu fark edince yüzünü sağa döndü ve efendisini gördü.
"Ş-Şeytan Kral!"
"Nanagi? Bu sen misin? Seni arenayı izleyen bir soylu sanmıştım. Bu kıyafet ne? Çok... Komik duruyorsun hahahahah."
"Lütfen öyle söylemeyin utanıyorum!"
"Bak utanabiliyormuş Kortus. Sanırım biraz daha kısa bir etek giyseydi affedebilirdik."
"Bence eteğini kısaltalım efendim."
Beraber gülerlerken o sadece utançtan elleriyle yüzünü kapatmış bir şekilde duruyordu. Tokito arenaya baktığında bir hakemin arenaya çıktığını görmüştü.
"Bu arada efendim Rodius ve Lilia nerede? Onlar gelmedi mi?"
"Onlar beraber hayatlarını yaşıyorlar. Rodius yanındayken umursamıyorum bile. Birazdan burada olurlar."
Nanagi yüzünü arenaya döndüğünde hakim elinde bayrakla gelmişti. Succubus soyundan gelen kadın hakim bayrağı sallayarak bağırmaya başladı.
"Hoş geldiniz Veldoria sakinleri! Bugün krallığımızın zafer haberleri bölgemizin geçici lideri olan şeytan kral adayı tarafından festivalle kutlanıyor. Hepimiz arenanın izleme koltuğundan seyreden yeni kralımızı alkışlayalım!"
Herkes onu alkışlarken ayağa kalkıp balkonun önüne çıktı. İzleyen şeytanlar ve insanlara baktıktan sonra hepsine el salladı.
"Bugün hepiniz eğlenin ve keyiflenin! Kralınız olarak size emrediyorum."
Hepsi onun söylediklerini dinledikten sonra başlarını eğerek krallarına saygı gösterdiler. Hakem başını kaldırdıktan sonra yeniden bağırmaya başladı.
"Arenanın ilk savaşı güney sınırında savaşmış eski asker olan Pelu ve takma isim kullanan Spirit arasında olacak! Savaşçılar arenaya çıkın ve ölene kadar savaşın!"
Ölene kadar dediği kısımdan sonra gözleri bir anda korku dolu bakmaya başladı. Nanagi'nin yüzüne dönüp titrek ses tonuyla bir şeyler söylemeye çalıştı.
"Ölene kadar... Ölene kadar mı savaşacaklar?"
"Evet efendim. Burası vahşi arena güçsüz olan ölür."
"Bu kabul edilemez. Krallığa lazım olan kişilerin ölmesine göz mü yumacağız?"
"Merak etmeyin efendim güçsüz olan öldüğünde krallık fazla etkilenmez."
Kan donduran bu olay karşısında sadece korku dolu gözlerle baka kalmıştı. İki büyük savaşçı ölümüne savaşacaktı ve kaybeden tamamen ölecekti. Düşmanlar arenaya adım attıklarında ortam sessizleşti.
Hepsi büyük bir dikkatle onları izliyordu. Pelu, bir savaşçı tipi askerdi. Kırmızı renkte derisi, uzun ve kırmızı boynuzları, fazla büyük kasları olan bir şeytandı. Karşısına çıkan Spirit, üzerinde koyu lacivert renginde örtü olan, yüzünde üç daire içeren maske bulunduran, gizemli birisiydi.
Hakem ikisi de arenaya yaklaştığında uzaklaşarak üzerinde bariyer büyüsü kullandı. Birbirlerine baktıktan sonra ilk hareket elinde sopa olan şeytandan geldi. Sürekli üstüne giderek onu rahat bırakmıyordu.
Rakibi sadece kaçarak saldırılardan sıvışıyordu. Düzenli hareketlerle karşısındakini yormaya çalışıyordu.
Pelu'nun karşısındakinin yapmaya çalıştığı şeyi anlaması çok sürmedi. Düşmanın hareketlerini okuyarak bitirici vuruşu yapmak istiyordu. Savaşçı olmasına rağmen birçok hırsıza karşı savaşarak hızını geliştirmişti.
Spirit karşısında duran savaşçının bir kaya kadar sağlam vücudu olduğunu biliyordu. Bunu aşmak yerine karşısındakini yorması ona mantıklı gelmişti.
Pelu daha hızlı hareket etmeye başlayınca gizemli kişi biraz ciddileşmeye başladı. Kalkanıyla onun karnına vurduğunda kapüşonu düşmek üzereydi. Onu tutup yerine taktıktan sonra sinirlenmişti.
İzlenme salonundan izlediklerinde her şey bir anda gerçekleşti. Spirit adım attığında Pelu'nun kafası bir anda yere düştü. İzleyicilerin hepsi korkmuştu. Nanagi, şaşkın bir şekilde bakakalmıştı.
"Savaşçının kafasını bir anda uçurdu mu? Bu nasıl olabilir?"
"O.…O öldü hem de bir anda..."
Tokito olayın şokuyla donmuştu. Zorlaşmaya başlayan savaş bir anda bitmişti. Ayağa kalktıktan sonra kafasını balkondan çıkarttığında onun yüzüne bakmaya çalıştı. O çoktan kazandığı için çıktığı tünele geri döndü.
"Bu raundun kazananı Spirit! Onu bu zaferi için tebrik ediyoruz! Bir sonraki raunt başlamadan önce birazcık ara verip temizlik yapmalıyız!"
Hakem başını eğdikten sonra arenaya temizlikçi şeytanlar girdi. Pelu'nun ölüsünü kaldırdıktan sonra yere akan kanı temizlediler. Arenadan çıktıklarında hakem yine bağırmaya başladı.
"Şimdi bir sonraki müthiş savaşa başlayabiliriz. Bu seferki savaşta savaşacak olan kişi maceracı loncasının C seviye büyücüsü Kaleron ve önceki savaşı kazanan Spirit arasında olacak."
"Bir dakika... Neden bir daha savaşıyor?"
"Burada eğer bir üst turnuvaya geçmek istiyorsan iki düşman öldürmen gerekiyor efendim."
Cevabını aldığı için susarak izlemeye devam etti. Spirit ve Kaleron tünellerinden çıkıp arenanın ortasına geldiler. Hakem aralarından çekilip kendini güvene aldığında savaş başladı.
İlk hamle Spirit'ten geldi. Düşmanı büyücü olduğu için yakın mesafede kalması gerekiyordu. Kaleron buz büyüsü kullanarak onu dondurmaya çalışıyordu.
Buz sarkıtlarıyla ne kadar saldırsa da yakın mesafede olduğu için rahat bir şekilde odaklanamıyordu. Manası tükenmeye başladığında kaybettiğini anlamıştı.
Dizlerinin üstüne çökerek kafasını yere eğdi. Spirit acımadan rakibinin kafasını yine kimse göremeden kesmişti. Spirit ne kadar şeytanı katletmeyi planlıyordu?
Savaşı yeniden kazandığında hakem onların yanına giderek zaferi doğruladı. Spirit bu sefer ikinci aşamaya geldiği için odasına giderek 1 saat boyunca dinlenmeye başladı.
O dinlenirken yeni düşmanlar gelerek savaştılar. İki savaş sonucunda da tek kişi kazanarak Spirit gibi ikinci aşamaya geçti. Bu şekilde dört kişi bir sonraki aşamaya geçince onlara 3 saatlik dinlenme hakkı verildi.
Savaşçılar dinlenirken Tokito gördüklerine alışmıştı artık. Ölenleri artık umursamıyordu. Nanagi ve Kortus beraber savaşları analiz ediyordu.
"Bence en iyisi Spirit'ti. Düşmanlarını onlarla dalga geçerek öldürdü."
"Evet o gayet iyiydi ama Haniel da gayet iyiydi. Gürzüyle düşmanlarını tek vuruşta indirdi."
"Sence Spirit mi kazanır yoksa Haniel mi?"
"Spirit çok hızlı. Gözle görülemeyecek kadar hızlı. Bence o kazanır."
"Haniel'in şansı yok!"
"Hahahahah, doğru söylüyorsun Nanagi."
Üç saat sonra başlayacak olan arenada hayatta kalan dört savaşçıda iki kişi kalana kadar savaşacaktı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 253 Okunma |
40 Oy |
0 Takip |
57 Bölümlü Kitap |