Chapter 41: Gizemli Şeytanlar

Hahahah, kendimi evimde gibi hissediyorum. Tüm şeytanlar özlerinde ırklarını korumak isteyen bireylerden ibaret.

"Bunun için tahtı ele geçirmeniz lazım efendim. Sizi denetlesem de size karşı değilim."

"Acele etmeye gerek yok. Garanti olan bir şey için gitmeye gerek yok."

"Siz nasıl isterseniz. Ben sizi uzaklardan takip etmeye devam edeceğim. Keyfinize devam edin."

"Bekle, bana açıklaman gereken bir sürü şey var."

"Sorularınızı cevaplamak zorunda değilim. Ben sadece bir denetimciyim."

Ahhh kralımmmm, sizi üzgün görmek beni çok üzüyor... Keşke sizin kalbinizi sökerek acı çekmenize engel olsaydım...

"Pekala, gölgelerden yeni kralını izlemeye devam et."

Rol icabı bile olsa bu kadar ciddi olması... Gerçekten başarılı olmak için ellerinden geleni yaptılar. Peki bu benim başarım mı?

Kral olmam neredeyse yakın fakat hiç bir şey yapmadım. Beni kral yapmak için önümü açtılar bende o yoldan yürüyorum...

Neyse, artık arena bittiğine göre zaferimi halka bildirerek gücümü göstermem gerekiyor ve bunu nasıl yapacağımı biliyorum.

"Siz şeytanlar gücün ne demek olduğunu gördünüz mü? Güç sadece elde edilen bir şey değil verilen bir şeydir."

"Dikkatle dinleyin izleyiciler! Şeytan Krallığı'nın şeytan kralı adayımız konuşuyor!"

"Sizler birisini yendiğinizde onu öldürmenin doğal olduğunu düşünüyorsunuz fakat yanlış! Gerçek güç yendiğiniz kişiyi bağışlamak ve güçlendiğinde yenerek elde edilen şeydir gerçek güç."

Sanırım bu açıklama yeterlidir. Üniversitede okuduğum bir bilgi gerçi...

Artık sahneden çekilmemin zamanı geldi nede olsa savaşı kazanarak düşmanımı yendim. Bundan sonra yapmam gereken tahta gitmek.

"Sence öyle bir varlık bizim kralımız olabilir mi?"

"Hah, kral olmaya bile yaklaşamaz."

"Koloton ve diğerleri seçimi sabote ettiler bile. Fujih ve Guter piyon olarak işimize yaramaz."

"Daha zamanı gelmedi henüz değil. Krallığı ele geçirmek için düşmanlarımızı teker teker indirmeliyiz."

"Ona tahtı verecek miyiz? Bunu yaparsak otoriteleri daha çok sağlamlaşacak."

"Merak etme, benim bir planım var. Ona tahtı mezarı yapacağız."

"Lanetlerin efendisi öyle söylüyorsa bildiğiniz bir plan vardır."

Gölgelerden arenada olanları seyreden kimliği belirsiz iki kişi daha vardı. Bunlar kim olduğu bilinmemelerine rağmen Momoi'nin gözünden kaçmamıştı. Onları takip etmek için kanadını ve pençesini sakladı.

Normal bir sivil gibi arkalarından gittiğinde onların bir büyü çemberine gittiklerini gördü. Askerleri onu arena çıkışında beklerken biraz daha yaklaşmak istedi.

Girdikleri harabe yere kadar takip ettikten sonra duvara yaslanarak onları dinlemeye çalıştı. Duyduklarına tamamen inanamamıştı.

"Yakında yüce efendimizi dirilttiğimiz zaman gerçek gücümüzü elde edeceğiz."

"Sence lanetler bu savaşta olur mu?"

"Onların katılacağını düşünmüyorum."

"Neyse hadi inimize dönelim."

Bunlar neler diyor lanetim? Efendimize karşı çıkmak mı istiyorlar? Onların hepsini öldürelim!

"Onlar, güçsüz... Fakat... Tedbir önemli."

Böyle zamanlarda daha akıcı konuşmayı öğrenebilirsin. Hadi, eğlenceye atlayalım.

Onların kullandığı ışınlanma çemberi bu olmalı. Aktif etmek için büyü gücü lazım. Etraftan kurban bulmamız gerekiyor. Lanetimle aktif edemem.

"Hey, sen orada yürüyen şeytan! Gel ve bana yardım et."

"Buyurun bir şey mi lazım?"

"Sen ne seviyesin?"

"C seviyeyim."

"Güzel, bu soktuğumun geçidini aktif et sonra devam et yoluna. Parası neyse öderim."

"Şu şekilde dokunsam... Yeterli mi?"

"Mükemmel, al bu 10 altını bir daha gözüme gözükme."

Bu şeytanları satın almak çok kolaymış. Şimdi geçide girme zamanı geldi. Adımını şöyle atayım ve...

Burası da neresi? Her yerde taştan sütunlar var. Çoğu duvarda kan ve bir çok şey bulunuyor. Sanırım biraz daha devam edersem tehlikeli olabilir. Geri dönmeliyim ve...

Bir dakika, geçit? Koyduğumun geçidi kaybolmuş! Hay sıçayım, burada sıkıştım. Biraz daha yürüyerek bilgi elde edeyim.

Biraz karanlık ve ürpertici olması ekstra şehvetimi arttırıyor. İnsan öldürmekten daha zevkli bir koku geliyor... Lanetlerin o akışkan kokusu...

"Sen, oradaki kanatlı şeytan kimsin!"

Yandık harbiden yandık. Beni fark ettiler. Bilgi almam zorlaşacak. Kolonun arkasına saklanmalıyım.

"Burada birinin sesini duyduğuma eminim."

"Fenix, derhal buraya gel!"

"Geliyorum."

Sanırım gitti. Dikkatli bir şekilde kontrol edeyim... Tamam, burada değil içeri gitmiş. Şuradaki duvara yaslanırsam içeride olanları duyabilirim.

"Yeni kralı gözetlemeniz nasıl geçti?"

"Bize kıyasla aşırı güçsüz. Kral olmasının imkanı yok."

"Demek öyle. Efendimiz bundan memnun kalacak. Deneylere devam etmemiz gerekli."

"Bence bazı vikontları öldürmeliyiz. Özellikle Koloton ve Xavier aşırı güçlüler. Xavier, Yarı İnsan İmparatorluğu'yla barış anlaşması imzalamış."

"Onlar Şeytan Kral ayaktayken beraberliklerini bozmayacaktır. Koloton özellikle metamorfozuyla lanetleri atlatacaktır."

"Bakın burada kimler varmış!"

Beni buldu demek. Bu kadar hızlı ele verileceğim aklıma gelmemişti.

"İşgalci mi var?"

Arkamda duran duvarı tekmeleyerek tamamen yıktığımda hepsinin yüzlerini gördüm. Onlar, tek boynuzlu şeytanlardı... Kırık değillerdi sadece tek boynuzla dünyaya gelmişlerdi...

"Vikont Momoi! Sizleri burada görmek ne hoş. O halde seni burada öldürerek ilk zaferimizi elde edelim mi?"

"Siz şerefsizleri efendime karşı isyan çıkarma nedeniyle infaz edeceğim!"

"Sanırım siyah anlaşma laneti kullanıyorsun. Bir lanetle iş birliği yapmak gerçekten büyük bir fedakârlık demektir."

Onlara karşı lanetimi kullanamam. Efendim tehlikede olmadan gerçek güçlerim açığa çıkmayacak.

"Sorun... Yok... Ben sana güç.... Vereceğim."

O halde ilk lanetimizi açığa çıkaralım. Lanet tekniği *Tehditkâr Kukla*

Momoi, elinde oluşan kara kuklayı saklayarak onlara pençeleriyle hücum etme kararı aldı. Mağarada 13 kişiden oluşan tek boynuzlu şeytanlar vardı.

Hepsiyle tek başına savaşmak zorundaydı. Hızı, çevikliği ona lazım olan en büyük iki etkendi. Düşman ona yaklaşmanın zor olacağını biliyordu ve bu yüzden aralarında mesafe vardı.

Hiçbirine yaklaşamıyorum. Her biri en az B seviye gibi görünüyor. Neden bana karşı büyü kullanmıyorlar? Bir dakika... Bana bir ayna lazım.

"Seni burada yok edeceğiz Momoi."

"Hayır, o canlı kalmalı. Ölürse laneti hepimizi esir alarak öldürür."

"Ne demek istiyorsun Fenix?"

"O elinde duran kuklayı görmek zor fakat benim gibi bir göze sahipsen pek zor değil."

"O kukla... Hepimizin saçlarını mı yutuyor?"

"Muhtemelen alacağı hasarı savaştığı kişilere aktaran bir tür kukla laneti."

"Yani demek oluyor ki şuan hepimizi öldürmek için tek yapması gereken kendi kalbini delmek."

Biraz daha dayanmalıyım. Kuklaya biraz daha büyü gücü verebilirsem onu diğer kuklayla değiştirebilirim.

Momoi'nin hareketleri çok hızlıydı. Hepsine karşı kazanabilecek kadar hızlı ve çevikti. Yada o öyle düşünüyordu. Çok geçmeden ayakları hareket etmeyi bıraktı.

"Bizimle kafa tutabileceğini mi düşündün Vikont Momoi?"

"B-Bu güçte ne? Beni herhangi bir büyünün durdurma ihtimali bile söz konusu değilken."

"Büyü mü? Hahahahah, bizler antik büyüleri çalan lanet kullanıcılarıyız. Kalp felci lanetini kullanarak lanetledim seni. Her ne kadar vikont olduğun için kalbini yenilesen de bu lanetten kurtulamazsın!"

Biraz zaman daha lazım... Efendime durumu bildirebilirsem buraya geleceklerdir. Antik büyüleri kullanıyorsalar onlara karşı Rodius bile yetersiz kalacaktır.

"Artık bittiyse kaldırın bunu buradan. Ondan alacağımız bilgiler var."

"B-Benden hiçbir bilgi alamazsınız..."

"Sen bize vermeyeceksin zaten biz alacağız."

Hah, en azından efendim beni bulacaktır. Zamanı geldi sanırım. Askerlerimden birisine bağlanabilirim. Kukla, kontrolü ele geçir! Emir; Şeytan Kral Tokito'ya giderek büyü çemberinin yerini söyle.

Sanırım bu kadarı yeterlidir... Efendim.. Beni kurtarmayın sadece düşmanlarınızı öldürün...

"Bağlayın bu işe yaramazı. Anılarını kurcalayacağız."

"Yalvarırsan belki kendim söylerim."

"Ben değil sen yalvaracaksın Momoi."