
Momoi son söylediğinden sonra arkasına bile bakmadan yürümeye devam etti. Arenayı geçti ve ardından sokaklarda yürümeye devam etti. Kendi hatasından dolayı Fujih ve Guter'in bu durumu öğrenmesinden şüphe ediyordu.
Sokak aralarından geçerken siyah bir kumaşla sarılı birisi gölgelerden ona seslendi. Kafasını çevirdiğinde kendi ajanı olduğunu fark etti.
"Senin burada ne işin var, Killer Clown?"
Simsiyah yüzüyle gölgelerden çıkarak Momoi'nin karşısına dikildi.
"Vikont Koloton, Xavier ve bazı destekçilerin emriyle krallık karşıtı olan herkesin aileleri katledildi."
Tatmin olmuş bir suratla sağ elini onun sağ omzunun üstüne koydu. Mutlu bir surat ifadesiyle bakarak sol elini havaya kaldırdı.
"Bak işte bu bizim zaferimiz demektir. İyi iş çıkardın Killer Clown."
"Emirleri arasında Vikont Fujih ve General Guter vardı fakat onlar benim seviyemde değiller."
Sol elini aşağıya indirerek elinde yıldırım oluşturdu.
"Heee, senin büyün yoktu. Bu ne hilebaz?"
"Efendimize mutlak itaat ettiğim için manamı geri kazandım."
"Yeni kralımız kötü bir kral olursa ne yapacaksın? Duyduğuma göre nazik birisiymiş."
"Biz şeytanlar öldürmek için yaratıldık. O fark etmeden Şeytan Krallığı'nın yer altı dünyasını yöneteceğiz."
Kafasındaki kumaşı çıkartmadan sadece yüzünü göstererek Momoi'ye baktı. Gözünden kararlı olduğunu anlamıştı.
"O gözlerini hiç daha önce böyle kararlı görmedim Momoi. Eh, beni ilgilendirmez benim işim emir almak ve yapmak. Gerisi siz soyluların işi."
"Desteklerin sayesinde kralımız elini kana bulamadan kral olacak. Ödüllendirildiğinden emin olacağım."
"Bu tavırlarından bakarsak Vikont Fujih ve Guter'i durdurmakta kararlısın. Ben işime geri dönüyorum. Gölgelerde beklersen belki bir daha karşılaşırız. Müşterim Momoi..."
"Elbette tekrar karşılaşacağız paralı katil."
Sıçradığı anda gözden kayboldu ve gölgelere yeniden karıştı. Momoi neşeli bir ruh haliyle sokaklardan yürümeye devam etti. Karargâha geldiğinde askerler dizlerinin üstüne çökerek karşıladılar.
Her olasılığı düşünen Momoi ordusunun arasında hainlerin olduğunu çoktan biliyordu. Fark ettirmeden sadece gerçek formunu koruyarak çadırına doğru yürümeye devam etmişti.
Çadırının girişinin önünde komutanları üzgün bir yüzle onu bekliyorlardı. Sebebini sormak için önlerinde durdu.
"Suratlarınız bir şeytanın sahip olması gerekenlerden değil. Ne oldu aptal komutanlar?"
En sağda bulunan komutan titreyen kafasıyla efendisinin yüzüne bakmaya çalıştığında göz göze geldiler. Asker korkudan titrerken Momoi bir anda yüzünün önünde belirdi.
"Sende bir şeyler var gibi görünüyor. Öt bakalım küçük kuş."
Ağzındaki salyayı yuttuktan sonra başını eğdi.
"E-Efendim bizim dikkatsizliğimiz yüzünden düşmanlarımız tarafından esir alındı-"
"Öyleyse ne olmuş?"
"Bizler komutanlar olarak başarısızdık. Bizleri cezalandırmanızı istiyorum."
"Siz işe yaramazların tek amacı bana hizmet etmek ve emirlerimi yerine getirmek. Anladın mı?"
Askerin gözlerinin içine bakmaya devam ederken başka bir komutan konuşmaya başladı.
"Siz bizim liderimizsiniz. Ölmeniz demek kendi canımızın anlamsız kalması demektir."
Momoi pençelerini çıkararak konuşan komutanı boğazından tuttu ve teker teker boynuzlarını kırdı. Komutanın başından kanlar akıyordu ve vücudu değişmeye başlıyordu.
"Eski kralımız öldüğünde zaten hiçbirimizin bir değeri kalmadı aptal domuzlar!"
"B-Bunu neden yaptınız efendim?"
Momoi daha sık boğmaya çalışarak şeytanın kafasını gövdesinden ayırdı. Kalan kafasını diğer askerlerin önüne fırlattı.
"Kralımızı savaş alanında ölüme terk eden bir ordunun cezası budur. Yaşıyorsak tek sebebi ölen kralımızın oğludur! Bu hain gibi bölüğümde olan her bir askeri ellerimle bularak öldüreceğim!"
Ordusunu tamamen korku kaplamıştı. Siniri dağları yerinden oynatabilecek kadar güçlüydü. Krallığına ihanet eden her bir şeytanı öldürmek için ant içmişti.
Komutanlar içlerinde bulunan haini öğrendiklerinde Momoi'nin ne kadar ciddi olduğunu anlamışlardı. Hepsi yeniden başlarını aşağı eğerek beklemeye başladı.
"Öldürdüğüm haini bir ağaca bağlayın. Çürümüş bedeni tüm hainlere ders olsun."
Sözlerden sonra askerler ölü bedeni ve kafayı alarak götürdüler. Ellerini komutanlarından bir tanesinin üstüne sildikten sonra çadırına girdi. Komutanlar ardından çadıra girdiler.
Sağ gözünü kapatan saçlarını çektikten sonra masanın başına geçerek haritayı açtı. Komutanlar haritaya bakarken güzergâh çizmeye başladı.
"Şeytan Kral bu yolları kullanarak Loropis'e gidecek. Düşmanımız muhtemelen onlara saldıracaktır."
Komutanlar analiz ettikten sonra içlerinden bir tanesi ormanın içindeki canavar inini işaret etti.
"O halde burada bulunan canavarı uyandıralım efendim. Böylelikle orduları tetikte olacaktır. Baskın atmaları zorlaşır."
Biraz düşündükten sonra eliyle ağaçların olduğu kısmı işaret etti.
"Bizler burada bulunan ağaçları kontrol edeceğiz ve buralarda konuşlanacağız. Mefr, yanına 10 asker al ve canavarı uyandır orduları telaşta olsun. Orduya Kortus komuta edecek."
"Efendim, Kortus komuta edecekse askerler daha tedirgin olacaktır."
"Hayır, tam aksine ordu Kortus'a güveniyor. Veldoria'ya giderlerken maruz kaldıkları baskında Nanagi ölüm kıyısındayken düşman komutanı öldürdü ve parçalanan düşmanların işini bitirdi."
Konuşlanacak yerler kararlaştırıldıktan sonra ordunun yerleşmesi için bazı komutanlar çadırdan çıktı. Kalan üç komutan Momoi'nin en güvendiği komutanlardı.
"Sizler benim en güvendiğim şeytanlarsınız. O yüzden size bilgileri teker teker vereceğim."
Komutanlar efendilerinin söyleyeceği şeyleri dikkatle dinliyordu. Ellerini masanın üstüne koyduktan sonra konuşmasına devam etti.
"İçimizde hainler hâlâ var. Onları tespit etmemiz uzun sürer o yüzden bu görev biz dördümüze ait."
"Görev nedir efendim?"
Kırmızı aurasını yaymaya başladıktan sonra gözlerini tamamen açtı.
"Şeytan Kral'a dokunmak isteyen herkesi öldürün kendi askeriniz olsa bile."
Komutanlarda aynı şekilde kırmızı auralarını yaymaya başlayarak diz çöktüler. Hepsi çöktükten sonra oda dizlerinin üstüne çöktü ve ağızlarından aynı cümle çıktı.
"Şeytan Krallığı'nın düşmanları yok edilecek! Tanrı bile önümüzde olsa savaşacağız!"
Çadırda bulunan dört krallık askeri canlarını bu yolda efendileri için canlarını vermeye hazırlardı. Üç komutan kılıçlarını çekerek haritada Loropis bölgesine batırdılar. Bu onların canlarını adadığı bölgenin ta kendisiydi.
Tekrar ayağa kalkarak kılıçlarını kınlarına geri koydular ve çadırdan çıktılar. Momoi tahtına oturarak düşüncelere dalmaya karar verdi.
Senin istediğin bu mu Fellia? Nazik bir kralı efendim olarak almamı istiyorsan dediğin gibi olsun. Seni koruyamadım fakat onu canımla koruyacağım. Yaşama amacım böyle olmalı değil mi?
Ölümünle kalbimde açtığın deliği kapatmak için kralların hepsine zarar vermek istedim. Sapık gibi davranarak tüm şeytanları kendimden nefret ettirdim. Yaptığım roller buraya kadardı.
Yeni kralımız için elimden geleni yapacağım. Umarım krallığımız için en iyi kararları vererek seni haksız yapmaz Fellia.
Düşüncelere daldığı esnada askerler toplanmaya devam ediyorlardı. Çadırlar kaldırılıyordu at arabaları dolduruluyordu. Tüm askerlerde telaş hakimdi. 8 saat süren telaşın ardından sonunda ordu toplanmayı başarmıştı.
Askerler bir bir yola koyularak şehrin çıkış kapısında beklemeye başlamışlardı. Dışarada bulunanlar onları izliyordu evlerinde olanlarda camlardan Momoi ve ordusunun Veldoria'dan ayrılışını izliyorlardı.
Kırmızı renkteki asil at arabasıyla ordunun en arkasından gelerek bacak, bacak üstüne atmış bir şekilde ellerini birleştirerek camdan bakıyordu. Komutanlar kapı bekçilerinden izin aldıktan sonra şehrin kapıları açıldı ve ordu dışarı çıktı.
Şehirden çıktıklarında Tokito yeni uyanmıştı ve Kortus başında beklerken uyuya kalmıştı. Kalktığında camdan baktı ve şehirden çıkanları görmeyi başarmıştı...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 253 Okunma |
40 Oy |
0 Takip |
57 Bölümlü Kitap |