
Yol hazırlıkları bitiriliyorken Tokito yolculuk için plan kurmaya başlamıştı. Geçmiş hayatından bilgilerle bir plan oluşturmayı planlıyordu.
Askerleri çağırarak bir masa istedi. Koridora koyulan masanın ardından üçü de ayakta bekliyordu. Tokito haritayı açarak masanın üstüne yerleştirdi. Eliyle ormanın yolunu işaret ediyordu.
"Tahminlerime göre Veldoria'dan Loropis'e direkt giden tek yol Juval Ormanları gibi görünüyor. Ordumuzun düzeninin bozulmayacağı tek yol fakat aynı zamanda en baskına açık yol burası."
Kortus ve Nanagi haritayı inceledikten sonra bu durumu başlarını sallayarak onayladılar. Taştan yapılan piyonları haritada gidecekleri yolun üzerine yerleştirdi.
"Ordu bu şekilde yerleşirse kesinlikle bize tuzak kurmaları zorlaşacaktır."
Kortus ortada bulunan sarı taşı işaret ederek "Burada bulunan taş hangi bölük olacak efendim?"
"Sarı bölük benim ve korumalarımın eşlik ettiği bölük. Yanlarında bulunan iki siyah taş atlı bölükler olacak."
"Yani piyadeleri atlılarla çevreleyip kalkan mı yapacağız efendim?"
"Atlı birlikler ormandan gelecek tuzaklar için önemli rol oynar. Ağaçların üstünden atlayan suikastçılar öncelikle atlılarla ilgilenmek zorunda kalır."
Nanagi eliyle kırmızı taşı alarak en öne koydu fakat Tokito o taşı geri aldı. Ardından taşı sarı taşın önüne yerleştirdi.
"Kırmızı taş komutanı temsil eder Nanagi. Komutan önden ilerlememeli."
"Fakat orduya nasıl komuta edecek?"
"Kortus beni koruyan bölüğün önüne geçerek benim kalkanım olacak fakat onu çevreleyen bölük olacak."
"Ah, şimdi anladım efendim. Gerçekten stratejiniz çok etkileyici."
Taşlar oturduktan sonra Kortus ordunun düzenini anladı ve başını eğerek ordunun başına geçmek için odadan ayrıldı. Nanagi efendisinin yüzüne bakarken onu fark edip oda yüzüne bakmaya başladı.
"Bir sorun mu var Nanagi?"
"Gidişiniz... Benim üzülmeme neden oluyor. Sanki kalbim bunu istemiyormuş gibi hissediyorum."
Haksız olduğunu söylemem gidişim onun için hüzünlü olabilir. Yine de her zaman sevdiklerin yanında olmayabilir Nanagi. Bununla yüzleşmen gerekiyor tıpkı benim doktor olduktan sonra tek başıma kalmam gibi.
Sol elini Nanagi'nin sağ omzunun üstüne koyduktan sonra onun yüzüne baktı ve arkasını dönmeden kapıya doğru yöneldi. Arkasından hüzünlü yüzle bakıyordu fakat Tokito bunun yapılması gereken bir şey olduğuna kanaat getirmişti.
Kapıdan dışarı çıktığında muhafızlar dizlerinin üstüne çökerek efendilerinin gidişini saygıyla selamladılar. Önüne gelen her asker bunu yapıyordu. Koridorlarda görünen askerler onun gidişini büyük bir hüzünle karşılıyordu. Hepsinin yüzüne bile bakmadan yürümeye devam etti.
Saraydan çıktığında sadece atları kontrol eden bir asker ve kırmızı at arabası duruyordu. Arabanın kapısı asker tarafından açıldıktan sonra arabaya bindi. Nanagi arkasından koşarak gelmişti ve tam araba kalkacakken elini sallayarak efendisini uğurladı.
Artık onun için taht yolculuğu resmi olarak başlamıştı. Bu yolculuk Veldoria'da başlayıp Loropis'e kadar sürecek bir yolculuktu...
At arabasını süren asker at arabasını hazırlanmış ordunun yanına getirdikten sonra 400 askerden oluşan ordu şehir kapılarında bekliyordu. Emir verildikten sonra kapıyı kontrol eden askerler kapıyı yukarı kaldırarak geçidi Şeytan Kral için tamamen açtılar.
Yolculuk başladıktan sonraki ilk saat Tokito'nun sıkılmasıyla kötü bir hal almıştı. Ordunun açıklık alanda düzene girmesi nedeniyle çok fazla ses vardı ve bu onu rahatsız ediyordu. Dayanamayınca camdan bakmaya karar verdi.
"Sizler neden bu kadar ses yapıyorsunuz? Daha az sesle düzene giremez miyiz?"
Askerler efendilerinin camdan baktığını görünce oklardan korumak için camın önüne atlı birlikler geldi. Tokito hepsini yüzüne dik dik bakıyordu. İçlerinden bir tanesi soruyu cevaplamak için cama yanaştı.
"Efendim orman canavarları seslere karşı duyarlıdır. Ses yapmamız onları yolumuzdan çekilmeleri için. Büyük bir canavarla savaşabilecek kadar güçlü bir ordumuz yok."
Sinirlenince önünde duran kırmızı ten rengine sahip köpeğe benzeyen askeri zırhından tutarak kendisine yaklaştırdı. Gözlerini kocaman bir şekilde açtıktan sonra karşısındaki askere baktı.
"Sizler beni koruyamayacaksanız neden bir orduyla seyahat ediyorum. Size sessiz olmanızı rica etmiyorum emrediyorum."
"Nasıl isterseniz Şeytan Kral."
Asker başını eğdikten sonra Tokito içeri girdi ve camı tekrar kapattı. Askerler dağıldıktan sonra daha sessiz olmaları iletildi ve orduda yapılan hareket sesleri azalmaya başlamıştı. Bu azalma Kortus tarafından hissedilince ordu komutanlarından bir tanesini yanına çağırdı.
"Neden ordumuz sessizleşti? Ormana gireceğiz birazdan."
Komutan Kortus'un yüzüne baktıktan sonra kafasını eğdi.
"Şeytan Kral çok ses olduğunu bu yüzden sesi azaltmamız gerektiğini söyledi."
"Efendimiz ilk defa uzun bir yolculuk yapıyor. Sen ordunun başına geç onunla ben ilgilenirim."
"Emredersiniz efendim."
Kortus atını geri çevirerek düzenin arkasına doğru hareket etti. Efendisini rahatsız eden şeyin ne olduğunu bilmiyordu. Tokito aslında ormanın içinden gelen sesten dolayı huzursuz hissediyordu.
Daha önceden yola çıkan Momoi ve askerleri çoktan ormanın içindeki canavarla karşılaşmışlardı. Üç tane kafası olan, kollara sahip olacak şekilde evrimleşmiş bir yılan canavarı vardı. Boyu 4 metreydi ve çok büyük gözüküyordu. Momoi onun karşısında duruyordu.
"Ormanın hakimi olan canavar sensin demek. Seni öldürecek güçte değilim."
Yılan ona baktıktan sonra dilini çıkarttı ve tısladı. Şeytanların dilini bilmediği için onlarla anlaşamayacağını biliyordu. Canavar içgüdüsü karşısındakini öldürebileceğini anlayınca Momoi'ye saldırdı.
Momoi saldırıdan kaçarak "Sen beni öldüremezsin bende seni öldüremem." dedi.
Canavar sadece dayanıklıydı ve çok iyi bir yenilenmeye sahipti. Saldırı için kullandığı tek şey üç kafanın da sahip olduğu yılan dilleriydi. Her dilini kullandığında Momoi bundan kaçıyordu. Yaklaşık bir saatini bu şekilde kaçarak geçirince canavar yorulmaya başlamıştı.
Canavar daha çok yavaşlamaya başlayınca önünde durdu ve pençelerini kullanarak yılanın vücudunda bir delik açtı. Bu karşısındaki canavarın daha fazla sinirlenmesine neden olmuştu. Ona zehrini kullanmaktan başka bir şey bırakmamıştı.
Yılan üç kafasını uzatarak yaklaşık 7 metre boyuna ulaşmıştı. Artık dişlerini kullanıyordu fakat buna rağmen Momoi her saldırısından hızlı bir şekilde kaçıyordu.
Böyle devam edeceğini düşünürken canavar beklenmeyen bir hareket yaparak büyük dişini karnına geçirmişti. Yere zımbalanmış bedeni hareket etmeyi bırakmıştı. Canavar avını öldürdüğünü düşünerek bedenini yiyeceği esnada uzaktan bir ok geldi.
Dişini çıkartıp baktığında maceracılar gelmişti. Ellerinde yay, kılıç ve kalkan bulunan şeytanlar ormanın bu derinliğindeki görevi kabul etmişlerdi. İçlerinde mızrak bulunduran bir maceracı karnı delinen Momoi'nin yanına gitti.
"Merhaba Vikont Momoi. Sizlerin burada olmasını beklemiyorduk. Bundan sonrasını biz maceracılara bırakın."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 253 Okunma |
40 Oy |
0 Takip |
57 Bölümlü Kitap |