
Duydukları sözlerden sonra şaşkınlıklarını gizleyemediler. Tokito’nun böyle bir şey yapabileceğini ikisi de tahmin edememişti. Koloton askeri yakasından tutarak ayağa kaldırdı.
“Sen ne dediğinin farkında mısın? Kralın oğlu General Guter’i esir mi almış? B-Bu nasıl olabilir?”
“Efendim raporda yazanlara göre General Guter eski kralın oğlunu öldürmek için gittiğinde olmuş.”
Momoi şaşkın gözükse de öldüreceği kişinin hayatta kalması içine su serpmişti fakat bir taraftan da öldüreceği kişinin bir anda güçlenmesi onu korkutmuştu. Kendi gözüyle görmek istiyordu.
“Vikont Xavier’a haber verin Beril’i göndersin. Bir ulakta Fujih’e gönderin oda gitsin.”
Koloton’un kararı onu sinirlendirmişti fakat yapmaya planladığı şeyi anlamıştı. Kral karşıtlarını teker teker elemek istiyordu. Bu yüzden sustu ve sadece emir bekledi. Asker gittikten sonra ikisi de taht odasına gitti.
Kapıdan geçer geçmez Koloton mutlu bir yüz ifadesiyle geziyordu. Momoi neden güldüğünü anlamamıştı bu yüzden hâlâ bekliyordu.
“Kralımı gördün mü Momoi… Ah, neden onu sevdiğimi anladın mı?”
“Neden sevdiğini anladım fakat nasıl General Guter’i yenmeyi başardı? Rodius mu yardım etti?”
“Muhtemelen dediğin gibi o yardım etmiştir fakat yardımlar önemli değil.”
“Hah, efendinin Guter’i bu kadar alçak göstereceği kimsenin aklına gelmezdi. Kralın oğlu kral oldu…”
“Yapabileceğini biliyordum. Efendimiz bizi hep şaşırtmayı başarıyor.”
İkisi de taht odasından tekrar çıktılar ve dağıldılar. Bir sonraki habere kadar beklemeleri gerekiyordu fakat Momoi bekleyebilecek kadar sabırlı görünmüyordu. Odasında geçirdiği zaman boyunca sıkılıyordu. Askerlere sararak onları sinir etmekle uğraşıyordu.
Koloton beklerken sadece normal gündelik şeylerle ilgileniyordu. Etrafı siliyordu, askerleri tertip ediyordu, sarayda dolaşıyordu. Geçirdikleri iki günün ardından onlara bir mektup geldi. Koloton elçinin elinden mektubu aldıktan sonra okumaya başladı.
“Vikont Koloton, ben şu anda sınırda bulunan barış görüşmelerini tamamladım ve artık Loropis’e doğru geleceğim. Kralımızdan kötü haberler geldiği için Vikont Fujih durumla ilgilenir sandım fakat kendisi de kralımız tarafından esir alınmış. Ne güçlü kral ama hahah. Ben geldiğimde yeni emirler alacaksınız.”
“Vikont Xavier”
Mektubu bitirdikten sonra kimsenin okumaması için onu yedi. Koşmaya başlayarak bu haberi Momoi’ye vermeye gitti. Odasının girişine geldiğinde durdu ve kapıyı sertçe tıklattı. Momoi tepki vermeyince içeri girdi ve onun yerde kıvrandığını gördü.
“Momoi sana güzel- Momoi? Ne oldu sana?”
Yüzünü çevirdiğinde lanetin etkisinin arttığını fark etmişti. Hizmet etmesi gereken kralına ihanet etmek istemesi lanetini tetiklemişti. Onu yerden kaldırarak yatağa koydu ve kıyafetlerini çıkartıp başında beklemeye başladı. Durumu dahada kötüye gidiyordu.
Yaklaşık dört saat sonra kendisine gelmeye başladığında gözlerini açtı ve etrafına baktı. Yüzünde bulunan üçgenler genişliyordu ve derisini parçalıyordu. Buna rağmen ağzını oynatarak konuşmaya çalıştı.
“K-Koloton… Orada mısın? Gözlerim acıyor dayanamıyorum.”
“Buradayım Momoi merak etme. Sana beklemeni söylediğimiz için bu hale geldin değil mi?”
“Lanetimden kurtuluş yok. Beni böyle bırak yakında öleceğim.”
Gözlerini kapatacağı esnada yüzüne sert bir tokat yemesiyle tekrar kalktı. Koloton onu kolundan tuttu ve söylemesi gerekenleri söyledi.
“Sana iyi bir haberim var Momoi. Vikont Fujih de kaybetti ve esir alındı. Vikont Beril sınırdan oraya doğru gidiyor. Esirleri kurtaracak.”
“Bu kral ne kadar güçlü? Onu yenmek zordur. Neyse bunun benimle alakası ne?”
“Vikont Xavier yeni emirler için buraya geliyor. Ben İris olduğu için hareket edemem fakat sen edebilirsin. Muhtemelen kralımızı buraya getirecek kişi sen olacaksın.”
Son cümleyi duyduktan sonra sadece duyduğu son kısım aklında kalmıştı. Laneti bir süre daha sabit kalacaktı. Etkisi geçtikten sonra ayağa kalktı ve sevinçten duvarı yumruklayarak parçaladı.
“Hay kahretsin, yanlışlıkla duvarı yıktım.”
“Sorun yok Momoi, önemli olan senin mutlu olman. Hadi biraz dışarı çık ve eğlen.”
“Bana çocuk muamelesi yapma çirkin kadın. Ben nereye istersem oraya giderim.”
“Hahahah, haklısın. Pekâlâ ben gidiyorum. Sana iyi eğlenceler.”
Uzun eteğini düzelttikten sonra kapıyı açtı ve koridora çıktı. Kapı kapandıktan sonra sevinçten elini ısırdı ve üstünü giyinerek dışarı çıktı. Komutanları peşinden gelirken şehrin içine karışmak için saraydan çıktı. Önce etrafta bulunan durumu gözlemledi ardından ordunun idman yaptığı kampa doğru gitti.
Loropis garnizonunun büyük bir kısmı 12 asır önce hüküm süren kral tarafından oluşturulmuştur. Irk olarak Rodius’un ırkı Leroin ırkı seçilmiştir. Bu ırk çoğunlukla güçsüz olarak tanınırdı fakat aslanlardan gelen bu koca ırk aslında piyade olarak epey işlevlilerdir.
Asırlar boyunca Loropis surlarında savaş olmaması nedeniyle Leroinler epey huzurlu bir hayat sürüyorlardı. Kafalarındaki ayçiçeğine benzeyen saçlar aslında onların alev yeteneklerini belirliyordu. 20 çiçek yaprağına sahip olmak onlar için yüce olmak anlamındaydı.
Rodius küçükken bunlardan sadece 6 tanesine sahipti fakat melekle karşılaşmasının ardından bu sayı on dokuz olmuştur. Tarihte bilinen en fazla çiçek yaprağına sahip Leroin, Rodius’tur.
Momoi her birine göz gezdirirken Loropis şehrini koruyanların güçlerini anlamıştı. Beşle on arasında değişen çiçek yapraklarına sahip olan garnizon askerleri bu şehri zapt etmek için gereken düşman ordu sayısını fazlaca arttırmaya yetiyordu.
Kampa girdiğinde onu gören garnizon askerleri dizlerinin üstüne çökerek saygılarını efendilerine sunmuşlardı. Kampın ortasında durduktan sonra kanatlarını açtı ve askerlerin gözlerine tehditkâr yüzle baktı.
“Siz aptal askerler uzun bir süredir bu bölgeye hizmet ediyorsunuz. Size sadece bir soru soracağım ve cevabı çok önemli olacak anlaşıldı mı?”
Askerler korku dolu gözlerle onun yüzüne bakıyorlardı. Birbirlerine baktıktan sonra Momoi’nin yüzüne baktılar ve her bir ağızdan onaylama sesleri geldi. Yüzündeki gülümsemeyi kötücül bir şekilde değiştiren Momoi hepsine bakmaya başladı.
“Sizler 2 ay sonra olacak savaşta düşmanınız kim olacak, bir dakika soruyu düzelteyim kimi seçiyorsunuz?”
Bu soru orduyu bölmek için sorulmuş bir soruydu fakat aslında Momoi’nin amacı düşmanlarının gücünü ölçerek garnizonu o gün saf dışı bırakmaktı fakat askerlerin yüzüne baktığında cevaplamaktan korkan halleri vardı.
“Korkmayın cevaplarınız ne olursa olsun sizi yargılamam. Efendinizi kendiniz seçmelisiniz.”
Bazı askerler birbirlerine baktıktan sonra kafalarını sallayarak cevap vermeye karar verdiler. Her biri kraliyet ailesi için yaşadıklarını beyan ettiler. Uzaktan izleyen Killer Clown aslında öldüreceği askerleri sayıyordu.
Kraliyet ailesine destek gelirken bir tane asker tam tersini belirtmek için ayağa kalktı ve General Guter’i desteklediğini söyledi. Momoi o askeri gördüğünde sinirlerine hakim olmayı başardı ve sahte bir yüz yaparak ona güven aşıladı.
“Vay beeee, sonunda gerçekten takip etmesi gereken kişiyi bilen bir asker. Aramıza hoş geldin.”
Asker ondan gelen güvenle rahatlamıştı ve ardından Guter destekçileri ayağa kalkarak onu desteklediğini söylemişlerdi. Killer Clown grubunun üyeleriyle ayağa kalkan garnizon askerlerinin yüzlerini akıllarına kazımışlardı. Her an onları öldürmeye hazır bir şekilde bekliyorlardı.
Momoi, Guter destekçilerini teker teker ortaya çıkardıktan sonra hepsine güven aşıladı ve gizli bir şekilde şehrin güvenliğini azaltıyordu böylelikle darbe girişimi başarılı olacaktı. Guter her ne kadar kaybetmeye yakın olsa da destekçisi fazla olduğu için Beril onu geri getirdiği an tahtı alacağını biliyordu.
Kampta çıkarttığı olay ardından askerlere talime geri dönmelerini söyleyerek oradan ayrıldı. Biraz şehirde gezdiğinde kralın ölümünün ardından işlerin kötüye gittiğini anlamıştı. Kralın ölümü sınır savaşını tetiklemişti ve bu şeytanların artık tedarik sıkıntısı çekeceği anlamına geliyordu.
Gezdiği her dükkanda malzemeler azdı ve eskimeye başlamıştı. Tüccarların çoğu dükkanlarında beklemekten başka bir şey yapamıyorlardı. Sanki… Tüm şehir… Hayır, tüm ülke kötü bir zamandan geçiyor gibiydi.
Yeni kralın kim olacağının belirsizliği, sınırda olan savaş, vikontların şehirleri önemsememesi artık krallığın gerilemeye başlamasına neden olmuştu. Tokito, Guter tarafından gelecek olan darbeyi durdursa bile önünde yıkılmaya başlamış bir krallık olacaktı.
Momoi birkaç gününü şehrin durumunu gözetlemekle geçirmişti. Üçüncü günde saraydayken saray kapısı açıldı ve gelen Vikont Xavier’dı. Elinde birçok ulaktan gelen mektuplar vardı. İçeri girmesiyle Momoi’nin onu tutması bir olmuştu.
“Hoş geldin Vikont Xavier. Bana haber getirdin mi? Nasıl haberler getirdin?”
Daha üstündeki yorgunluk bitmemişti. Mektupları komutanına verdikten sonra elini onun sağ omzunun üstüne koydu.
“Biraz sabırlı ol benim can yoldaşım. Gel özel olarak konuşalım.”
“Nasıl istersen abi. İstersen senin odana gidelim.”
“Sen benim odama git ben diğer vikontlara bilgi verip geleceğim.”
“Bekliyorum gelişini.”
Ayrıldıktan sonra Xavier diğer vikontlara sahte bilgi vermek için yanlarına gitti. Darbeyi düşünen tüm vikontları kandırdıktan sonra Koloton’u yanına alarak odaya gitti. Momoi Koloton’u görünce sinirlense de abisi yanında olduğu için sakindi.
Yolculuğundan sadece 1 ay sonra Tokito artık Loropis’e dönüyordu ve darbeyi bozacaktı. Momoi onu geri getirmek için görevlendirildiği anda onu öldürme amacıyla çıktı fakat amacını gerçekleştirememişti…
Momoi, onu öldürmek için çıktığı yolculukta ona bağlanmıştı ve Loropis’te bulunan tüm vikontları şaşırtacaktı. Özellikle daha yeni esirliğinden kurtulmuş olan Fujih ve Guter bu darbe tarafından iyice sarsılacaklardı…
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 253 Okunma |
40 Oy |
0 Takip |
57 Bölümlü Kitap |