
Tokito atıyla beraber ormanları geçerek krallığından uzaklaşıyordu. Son sınır şehri Renzo’nun alevli manzarasını izleyerek yavaş yavaş sınıra yaklaşmıştı. Atları yakın bir ağaca bağlayarak küçük bir kamp kurdular. Üç kişi seyahat ettikleri için hızlı bir şekilde yol gitmişlerdi.
Askerler efendilerini yalnız bırakarak yemek için canavar avlamaya gittiler. Kamp ateşinin başında dururken kılıcını çıkardı ve toprağa bakarak onu seyretti. Bu yolculuk kararı onun iradesinin bir sonucu olmasına rağmen henüz hazır hissetmiyordu.
Doğumunun üstünden 9 ay geçmesine rağmen bu kadar hızlı merdiven tırmanmak onun için çok ani olmuştu. Yaşlanması kontrolsüz olduğu için bir gencin bedenine sahipti. Bulunduğu evreni kabullenmesine adeta şaşmıştı.
Daha dokuz ay önce bir doktordum… Amacım hep insanları kurtarmak olmuştu. Şu halime bak kocaman bir krallığı kurtarmak için yola çıktım. İkinci kez ölünce ne olacağını bile bilmiyorum. İblis Krallığı… İsimleri bile korkutucu görünüyor.
Acaba o küçük prens beni görünce ne düşünecek? Daha 5 ay önce bebek olarak gördüğü bir çocuğun kral olarak karşısına çıkması onu sarsacaktır. Hahahah, Koloton’a yaptıklarını asla unutmayacağım. En yakın zamanda geri dönerek tahtı geri almalıyım… Bir dakika, bir ses duydum.
Aslında duyduğu şey ses değildi gölge askerlerin aurasıydı. Onlar Tokito’nun etrafını sarmışlardı. Kılıcın topraktan çıkardı ve havaya kaldırdı. Etrafını korumaya çalışırken askerler gölgeden çıkarak kendilerini gösterdiler.
“Sizde kimsiniz? Benden ne istiyorsunuz yoksa planım ifşa mı oldu?”
“Siz, kraliyet ailesinin son üyesi olmalısınız. Burada ne işiniz var?”
“Öyleysem ne olmuş? Ne yapmayı düşünüyorsunuz?”
“Bizi yanlış anladınız efendim. Bizler sınır koruyucuları Gölge Askerleriz. Herhangi bir sebepten dolayı bir şeytana zarar vermeyiz.”
Karşısında sınır güvenliğini gördüğünde şüphesi birazda olsa azalmıştı. Kılıcını kınına geri koyduktan sonra oturduğu taşa geri oturdu. Gölge askerlerin lideri efendisinin önünde dizinin üstünde dururken diğerleri ağaçların üstlerine çıkarak etrafı kolaçan ediyorlardı.
Tokito karşısında duran askerin gücünün farkındaydı. Sıradan birisinin sınırı geçmesine imkan yoktu. Gölge askerler tamamen gölgeden oluşan varlıklardı. Hepsi Şeytan Krallığı’na itaat ederek sınırdan sorumlu bir birliğe dönüştüler.
Her biri çıta kadar hızlıydı ve görüşleri inanılmaz duyarlıydı. On beş kilometre yarı çapındaki herhangi bir sesi anında tespit edebilecek kadar güçlülerdi. Böylesine büyük bir güç Şeytan Kral’ın karşısındaydı.
“Yani kısacası sizler sınırımı koruyan güçlü birliksiniz. Sınırdan kimsenin geçmeye korkmasına şaşmamalı.”
“Bize güçlü demek sizin gibi bir krala layık bir söz değil efendim. Bizler sadece krallığın kölesiyiz.”
“O halde sizin olaylardan haberiniz yok demek. Şu an krallık isyan aleviyle yanıyor. Şehrimde bir darbe ortaya çıktı.”
“Bu nasıl olabilir efendim? Biz hiçbir haber almadık. Yüz yıllardır sınırı koruyorum fakat böyle bir bilgi yoktu.”
Tokito bacaklarını üst üste attıktan sonra ellerini bacağının üstüne koydu. Karşısında duran askere baktı ve yalan söylemediğini anlamıştı.
“Başkent Loropis, Zuvir, Veldoria ve diğer çoğu bölge vikontları isyan çıkararak kraliyet ailesini devirmeyi başardılar. Halk isyan etmeye başladı.”
“O halde krallığın düşmesi an meselesi olur efendim. Bizler ordu olmadan sınırı koruyamayız.”
Ayağa kalktı ve askerin önünde durdu. Eğilerek elini askerin sağ omzunun üstüne koydu. Ceketinde saklı olan mektubu çıkardı ve askere uzattı. Asker eline aldığında gözlerinin içine baktı.
“Bu mektupta darbenin kanıtı bulunuyor. Şimdi sana bir emir vereceğim ve yerine getireceksin.”
“Benden ne yapmamı istiyorsunuz efendim?”
“İblis krallığıyla anlaşıp ordu toplayacağım ve başkent Loropis dahil birçok bölgeyi bastırarak isyanı durduracağım.”
Askerin beyaz ışıktan oluşan gözleri büyüyerek korku dolu gözlerle bakmaya başladı. Tokito’nun söylediği şeyler her ne kadar sinirlenmesine sebep olsa da karşısındaki kraliyet ailesinin son üyesiydi. Çenesini kapatıp emirlere uyması gerektiğini biliyordu.
“Emirlerinizi bekliyoruz kralımız. Bizden istediğiniz bir şey var mı?”
“Sizler sınırı korumaya devam edin. Ben kendim halledeceğim.”
Asker başını eğdikten sonra sıçrayarak gözden kayboldu. Onun zıplaması ardından diğer gölge askerlerde sıçrayarak ayrıldılar. Tokito sınırı ve krallığın güvenliğini sıfıra indirmişti. Artık İblis Krallığı hariç başka bir amacı kalmadı.
Avdan dönen iki asker önce efendilerine yemek hazırladılar. Getirdikleri av bir Ork’tu. Etini görünce normalde kusmayı beklerken vücudu ete hiçbir tepki vermedi. Şişe geçirilmiş etten biraz aldı ve ısırdı. Ağzında dağılan et sanki bir inek eti gibi güzeldi.
Ork etini güzel bir şekilde bitirdikten sonra atların bağlarını açarak yeniden yola çıktılar. Önlerinde sınır vardı. Bu sınırı geçmek demek artık İblis Krallığı tehlikesi olacak demekti. Şeytan Krallığı artık onu koruyamazdı.
Korkmadan sınıra doğru atını sürmeye devam etti. Yedi saat sonra sınırı geçerek İblis Krallığı topraklarına giriş yapmıştı. Başta hemen yakalanacağını zannetmişti fakat Sınırı geçmesinin üstünden 10 saat geçmişti ve kimse onu durdurmamıştı.
Biraz daha ilerleyişinin ardından devriye gezen askerler onları fark etmişlerdi. Atlarıyla yolculuk eden Tokito ve askerlerini kaju ormanında yakaladılar. Yirmi askerden oluşan devriye birliği onların etraflarını sardı.
Devriye lideri ihtişamlı atıyla Tokito ve askerlerinin etrafında gezerek onları sezdi. Onların Şeytan olduklarını biliyordu bu yüzden çok geçmeden kılıcını çekti. Tüm askerler kılıç çekince Tokito elini kaldırarak kendi askerlerini durdurdu.
“Bizler buraya bir sıkıntı çıkarmak için gelmedik. Şeytan Krallığı adına elçi olarak gönderildik.”
“Bunun için kraldan aldığın fermanı göster! Aksi halde sizleri sınır ihlalinden dolayı öldürürüz.”
“Kraldan aldığım mı? Hahahah, siz iblisler kendinizi belli ediyorsunuz. Ben kralın ta kendisiyim. Şeytan Kral bizzat elçi olarak geldi.”
Komutan onu dinlemeden elini havaya kaldırdı ve bağlamalarını emretti. Attan zorla indirildiler ve elleri büyü emen kelepçelerle kapatıldı. Atlarda aynı şekilde esir alınarak esirler üstlerine oturtuldular. Komutan yanlış bir karar vermişti…
Yakalanan Tokito sınır şehri Akalrad’a götürülmek üzere esir alınmıştı. Yolculuğu biraz yavaşlamıştı fakat hâlâ umudunu kesmemişti. Taht onun için bir hayal değildi bir zorunluluk olmuştu. Bunun için her türlü bedeli ödemeye hazırdı.
Tokito atın üstündeyken sürekli komutana bakıyordu. Şeytanlarla beraber yaşadığı için güçlü manalara alışmıştı. Gördüğü askerlerden çıkan mor ve zayıf aura İblis Krallığı’nın güçsüz olduğuna inandırmaya yetmişti.
Zincirler sinirini bozuyordu fakat kralın huzuruna çıkmak için buna katlanmak zorundaydı. İki gün süren at yolculuğu sırasında her şey çok sıradandı. Hiçbir olayın olmaması krallığın ne kadar güvenli olduğunu gösteriyordu.
Şehrin kapısına yaklaştıklarında şehir çanları çalarak esirlerin geldiğini bildirmişti. Şehrin güney kapısında bulunan halk gözlerini kapıya çevirmişti. Hepsi neden bir esirin geldiğini merak etmişti.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 253 Okunma |
40 Oy |
0 Takip |
57 Bölümlü Kitap |