13. Bölüm

11. Bölüm | Yağmur bekçisi

Kalkavan
su_kalkavan

Selammmm kuğularım bayadır yoktum, biliyorum bazı durumlar oldu fazla aktif olamadım instagramda da finallim kısmen bitti. Lafı dolandırmadan sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Rica etsem; okuduğunuz bölümlere oy atar mıydınız? Bölümler yarım saatlik bir iş değil; beş altı saat hatta günlerimi ayırdığım oluyor; emeğimin karşılığını alamayınca biraz üzüyor :))

İyi okumalar en aşağıda görüşmek üzere; yorumlarınızı bekliyorum 🦢

 

 

Karşımda elinde poşetli duran kişi azizdi. Yüzündeki şaşkınlık okunuyordu. Eminim ki, bende de aynı yüz ifadesi vardı. Karşımda onu beklemiyordum. Gerçi kimi beklediğimi de bilmiyordum. Gözlerimiz o ilk andan beri birbirimize değdi.

 

Yanaklarımın yandığını hissetmeye başladım. O anın şaşkınlığından kaynaklıydı büyük ihtimalle. Evet aynen kızım, ondandır ;) iç sesime aldırış etmeden onun griliklerine bakmaya devam sürdürdüm.

 

Aradan belki bir kaç saniye geçmiştir, lakin benim içimdeki zaman duygusu kaybolmuştu. Sanki dakikalardan birbirimize bakıyorduk. Gözlerinde başka şeyler gizliydi.. Peki bu mümkün müydü? İnsan bir başka insanın gözlerinin en derinlerine bakıp anlayabilir miydi, neyi gizlediğini?

 

Ben anın şaşkınlığından daha kendime gelemezsen, Asiye teyzenin naif sesi beni andan almıştı. "Sağolasın uşağım. Masaya koy hele." dedi. Aziz de babaannesinin dediğini yaparken, bende yataktan doğrulup hala el ele olan ellerimi nazikçene Asiye teyzeden, yani Asiye sultandan ( ohoo bakıyorum daha, benimsemişsin Asiye sultanları. Seni çakal) ya ne alakası var iç ses, sinan ve o fazla öyle dediği için dilime süzüşmüş. Yav hee hee..

 

İç sesimle uğraşmayacaktım, zaten bulunduğum ortam şuan bunun için de uygun değildi. Evet nerede kalmıştım..ellerimi Asiye "teyzeden" çekmeye çalışırken o ise ellerimi kendisine daha yakın çekerek benim gitmemi engelledi. "Asiye teyze, ben kalkayım. Misafirin kısası makbuldür. Hem senin de ziyaretçin var." O ise baka içten bir tebessüm yaparak "Estağfullah güzel kizum. Bak bahsettiğim uşağum o, kizum."

 

Ben ne diyeceğimi bilemezken, sadece başımı hafif salladım. Ardından ise gözlerim tekrardan Aziz ile keşişti. Tabi ayağa kalkmam ile, Asiye teyze boş durar mı. Bi güzel tanıştırdı da bizi. "Uşak niye korkuluk gibi dikildin önümde hele. Bak bu güzeller güzeli kizum benim hemşire aylinim. Sağ olasın çok yardımı dokunuyor " mahcup bir ifadeyle Asiye teyzeye döndüm. "Estağfullah efendim, lafı dahi olmaz."

 

Odadaki dört duvar üstüme üstüme geliyordu. Evet oda genişti, lakin odada üç kişiydik. Ve kendimi fazlalık gibi hissetmeye başlamıştım bilene. Bu hissimi bastırmak için, odadan bir an evvel çıkmam gerekti. İlk adımım ile Aziz "Hmm" diye bir hırıltı çıkarttı. Odadan çıkmam için, onun önünden geçmem gerekirdi. Zaten karşımda bi masa vardı, bi de boş alanda o dikiliyordu. Rabbim sen bana yardımcı ol..

 

"Güzel kizum, bu da Aziz uşağum. Arada uşaklarun odunluğu tutuyor ama özünde iyidir azizim." "Bu derken sultanım? Odun hemde??" anın verdiği cesaretle hafif bir kıkırdamıştım, çünkü karşımda duran adam sanki babaannesinin yanında yavru bir kediye dönüşmüştü. Hafif ve sessiz kıkırdamı fark etmiş olacak ki, çatık kaşları gevşedi azcuk. Viyyy senin şiven mi kaydu şimdi daa... ana benimkide kaydı, bu kadın bizim ayarlarımızla oynuyor yahu. Ama sevdim, tam kayınvalidelik bir kadın.. İç sesimin dediği ile bir öksürük tuttu beni.

 

"İyi misin kizum?" "Aylin su ister misin?" diye duydum sağ ve solumdan. Öksürükümü durdurduktan sonra, ikisinde bakarak "iyim iyim " dedim. "Müsaadenizle ben gideyim artık." Aziz bana yer açtı bende geçebilmiştim. Kapıya varmadan evvel "tekrardan geçmiş olsun Asiye teyze. Bir sorun çıkarsa bizim kızlara iletirsin.Allah'a emanet ol." "Sende güzel kizum, dikkat et kendine." Ona tebessüm edip, nezaketen olsada Azize döndüm ve "tanıştığımıza memnun oldum.." dedim ona sesim git gide sessizleşirken. Gözlerim Asiye teyzeyi buldu, kadının gözlerinden anın mutluluğunu okuyabiliyordum. Sonra bakışlarımı ona çevirdim, O da baktığım yöne baktığını fark ettim. Ardından bana hafif bir tebessüm edip, bana ayak uydurup "bende memnun oldum. Allah'a emanet olun."

 

Başımı hafif yukarı aşağa sallayarak "sizde Allah'a emanet olun" dedim. Ve bi elimle çantamı tutarken, öteki elim ile kapı kulübünü indirdim. Odadan çıkamadan evvel tekrar arkamdan ismimi duydum ondan. "Aylin.." arkamı döndüm. "Efendim?" "Şey..dışarıda yağmur yağıyor, istersen seni gitmen gereken yere kadar bırakıyım.." dedi. Sesinde sanki çekinirmiş gibi bir his vardi. "Teşekkür ederim, ama önemli değil. Yağmuru seviyorum, yürüyecem."

 

"Peki tamam o halde.." dedi daha fazla uzatmadan. Bende ona tebessüm edip, odadan çıktım.

 

Arkamdan Asiye teyzenin sesini duydum "aziz sen niye ıslaksın?" "Babaanne dışarıda yağmur yağıyor ya hani.." ve sesler uzaklaştı. Çünkü neden? Kapıyı kapattım da ondan :) kapıyı kapatırken içtenlikle gülümsemiştim.

 

Merdivenlerden aşağı inip çıkış kapısına doğru yürüdüm. Sağ tarafıma olan acile bakındım. Bugün biraz fazla yoğun gibi duruyordu. Aman umrumda değil, ben bugün mesai başında değilim, banane.

 

Kapı ağzından dışarıyı izlerken, arkamda adımı duydum. "Aylin.." sesin geldiği yöne döndüm. "Aziz? Efendim.."dedim. Yanı başımda bitmişti. Aramızda mesafe vardı, ama öte yandan da yoktu nedense..

 

"Buyur seni dinliyorum, ne olmuştu..?" diye sordum. "Yağmur yağıyor.." evet bunu zaten biliyordum, hatta görüyordum. "Evet görüyorum Aziz." dedim. "Teklifim hala geçerli, hem ben d.." lafını kesip nazik bir şekilde Red ettim onu, yine :) "teşekkür ederim, ama lüzum yok."

 

Tam bir şey dicekti ki, telefonu çaldı. Ağzında bir küfür geveledi, ardından cebinden çıkartığı telefona bakıp, geri kapattı. Kapatır kapanmaz, tekrar çaldı. Sabır dilermiş gibi bir hal vardı. Bende ona "açsana önemlidir. Bende gideyim hem." dedim. Bana çatık kaşlarıyla baktı, sen ciddi misin dermiş bir hali vardı.

 

Telefonu çaldı ve çaldı sonra açıp, telefonumün öteki ucundaki kişiye sinirli açtı "ne var oğlum, zırt pırt arıyorsun.." karşı tarafı dinledi ardından ise bana bakıp telefonun hoparlör kısmını bi eliyle kapatıp "bekle burda Aylin, gideceğin yere kadar bırakayım." dedi ve arkasını dönüp benden biraz uzaklaştı.

 

Ben her zamanki gibi kendi bilmişliğimi okuyup, hastaneden çıkıp kendimi yağan yağmurun altına bıraktım. Yağmuru çok seviyordum. Bana bedava terapi gibi geliyordu. Öte yandan ise adımlarımı çok zor atıyordum, çünkü yağmur eşliğinde rüzgar da çok fenaydı. Dönüp geride bıraktığım hastaneye bakıyordum. Acaba geri dönse miydim? Ona da ayıp olmuştur. Lakin odada olanlardan sonra, onunla baş başa kalmak istemsizce beni duygudan duyguya sokuyordu.

 

Ben nasıl anlamamıştım ki? Onun babaannesi olduğunu. Ellerimi cebime sokmuştum, çünkü aralığın soğuğu öyle bi gelmişti ki, ellerimi hissedemezden duruma gelmiştim. Vücudum desen, tir tir titremeye başlamıştı. Hava birden bire nasıl bu kadar soğuk olmuştu ki? Sağ cebimde bir şey hissetmiştim, çıkarınca bir kağıt parçası olduğunu fark ettim. Elime alıp katını açınca bunun Asiye teyzenin verdiği not olduğunu anımsamıştım. Yani pes sana, her yerde yanında taşıyorsun, ama bi gidip kontrol edemedin numerayı öyle mi??

 

İç çekip ıslanmış olan notu cebime koydum. Daha fazla adım atamayacaktım. Yanımda telefonum dahi yoktu, keşke bi acile gidip sorsaydım. Off, kafa mı kaldı sanki.. hızlı hızlı yürümeye çalışırken, yanı başımda bir araba bitmişti. Hadi canım, bu araba niye devam sürmüyordu ki?

 

Dejavu yaşamış gibi "Aylin?" dedi Aziz. Aha prensimiz de gelmiş, hadi binelim arabaya.. ben kollarımı birbirine sarmış bir vaziyette "selam.." dedim. Çok masumuz ya hani.. "Kızım sen ne inatsın böyle, bekle dedim ya sana!" diye çıkıştı. İnatsa benim inatlığım, aa. Hem ben mi inattım??! "İstemez, ben hallediyorum sağol" dedim, gururumdan bir pay vermeyip.

 

"Hıhı belli oluyor nasıl hallettığın, beş dakika geçmiş sende pek bi islanmamışsın.." dedi kaşlarını kaldırıp beni süzerek. "Ne varmış ki halimden?" dedim, daha kendi dediğime inanmayarak onun sırıtırsınız gördüm. Gözlerimi aşağa indirip kendimi süzdüm..yanii "birazcık ıslandık, hasta olacak değilim ya." dedim. O da bana öyle mi.. bakışını attı. Gıcıktı ya..biz sanki pek bi normaliz ya..

 

Bu bizim azcık ıslanmış halimizse, ötekini düşünemiyorum..(!) "binmiyor musun şimdi?" diye sordu. Başımı 'hayır' anlamında salladım. "Peki madem" dedi ve arabağın kontağını kapatıp, arabadan indi.

 

"A-Aziz ne yapıyorsun?" dedim ona hayretler içerisinde. Sürücü koltuğun penceresi inikti ve rüzgardan dolayı arabanın içine yağmur damlaları geliyordu. Omuz silkip, arabasına yaslandı. "Binecek misin?" "Çık" diye yanıtladım onu. Karşı karşıya durmuş, birbirimize bakıyorduk. Gözlerim omzuna kaymıştı..

 

Ceketini giyinmemişti..üzerindeki beyaz gömlek vücuduna yapışır bir hal almıştı. "Azız.." dedim titremeye başlayan sesim ile. "Hıh?" diye bir hırıltı çıkarttı. Yanı başımızda süren araçlar, yaya yolunda koşuşturan insanlar bize garip garip bakınıyorlardı. Büyük ihtimalle onlardan birer deli damgası yiyorduk ya neyse..

 

"Islanıyorsun." dedim o ise bana karşılı vererek "senin gibi" diye yanıtladı. "Araban islanıyor." "Islansın" diye kısa yanıt verdi. Gözlerimi ıslak gömleğinden alamıyordum. Vicdansızızın oğlu, niye gömlekle arabadan inmişti ki.. "arabana binecek misin?Hasta olacaksın! " Gözlerimin içine bakıp "bunu bende bir kaç dakika önce demiştim. Alt tarafı yağmur, azcık islanıyoruz,fena mı?" dedi karşılık olarak. Beni, benim cümlelerim ile vuruyordu. Tam bir gıcık.

 

"Bir hanımefendi binerse, bu garip beyfendi de binecek." dedi ekleyerek. Kollarımı indirerek, gururumu az öteye bırakakarak "peki madem" dedim. Ve önünden geçip yan koltuğun taraflısına yürüdüm. Bana galibiyet kazanmış gibi bakıp, daha da gıcık etmişti.

 

Oda benimle aynı anda arabaya binip, motoru çalıştırdı. Benim tam olarak bindiğim söylenemez, hala kapıyı açık bir vaziyete koltukla bakışıp duruyorum. Aziz başını benim tarafa çevirip "hadi binsene kızım!" diyip düşünceli bir şekilde ona baktım. "Ama araban ıslanır.." bana gülümseyip "ıslansın, sen ıslanma da." dedi. Ben onun son dediğinde takılıp kalırken, o tekrar bana seslenip "ehh hadi ama aylin." dedi. Bende daha fazla uzatmadan "peki" dedim ve arabaya oturup kapıyı kapattım.

 

Araba dışarıya kıyasla daha sıcaktı. Ben kemerimi takmaya yeltenirken, o meşhur hapşırmam geldi. Bir hapşürdüm "çok yaşa" dedi. Tekrar hapşürdüm "çok yaşa" dedi. Üçüncüye de "iyi yaşa" dedi bende yanıt olarak "hep beraber inşaAllah" dedim.

 

Dejavu üstüne dejavu..

 

Klimayı ayarlayarak bana döndü ve "bu nasıl bir inat arkadaş. Hasta oldun işte." "Olmadım!" diye inatlaştım. Bana muzipçe bakıp güldü. Gülme vicdansızlık oğlu. Ay çok sıcak oldu burası.. bana bakıp durdu. "Kemerin." diye ima etti, lakin ben o kadar çok donmuştum ki, kemerimi elime alacak takatim yoktu. Denedim hatta, ama birtüllü parmaklarımı tutmaya yeltendiremiyordum. Bana bakıp gülümsedi "yardım etmemi ister misin?" buna da hayır diyemicektim. Can güvenliğim için sonuçta, en fazla ne olabilir ki. Ona "hıhı, olabilir" dedim mırıldanarak.

 

Bana yaklaştı sürücü koltuğundan, üzerime eğilerek kemerimi bir ucundan öteki ucuna getirdi. O an fazla yakınındaydı. Nefes alış verişini bedenimde hissediyordum. Aynı şekilde de benim nefesim onun boynuna deyip durduğuna eminim. Kemerden klik sesi duyuldu, ama çekilmedi çabuk. Saçlarındaki ıslaklık bacaklarıma damlıyordu. Kokusunu içime çekmiş bulundum.

Çekmiş bulundun? Bari bana yalan söyleme...

 

Güzel kokuyordu. Adlandırmadığım, ama tanıdık gelen bir kokusu vardı. Üzerimden çekilerek ona "t-teşekkür ederim" dedim tek seferde. Sesimin tökezlemesene ayar oluyordum..Bana bakıp "asıl ben teşekkür ederim yoncam" diye mırıldandı. Ne dediğini anlamayarak "Efendim?" Diye sormuştum. Oda arabayı çalıştırıp "rica ederim" dedi.

 

Benden tek bir kelam çıkmayınca o bana "noldu?" diye sordu. Yanaklarımın yandığını, içimin terlediğimi hissediyordum. "Sen klimayı çok mu açtın?" Bana mucip bir ifadeyle bakınıp "yoo" dedi . "Niye ki?" "Hiç bi sicaklık geldi sanki.." bana bakıp sırıtmıştı. "Hmm" dedi ve sürmeye başladı.

✈️

 

O sürüyordu, bende etrafıma bakınıp duruyordum. Hava felaket bir hal almıştı. Zaten buranın havası hep öyledir. Neyin ne zaman geleceği belli olmaz. Arada bir kaç kelam ediyorduk, onun dışında arabayı müzik çağlardaki şarkılar dolduruyordu. Sağ şeritte sinyal verip, arabayı petrol ofisine çekti. Kenarda durdurup "hemen geliyorum, bir şey ister misin?" diye sordu. Kafamı hayır anlamında sallamakla yetindim.

 

O da arabadan gidip, ortalıktan kaybolmuştu. O gittikten sonra bi beş kez daha hapşürdüm. Evet kesinlikle hasta oluyordum. Bi bu eksikti zaten..

 

Çocuk sana kaç kez teklif etti, gel bırakayım diye. Ama inatsın kızım.. kime çektiysen artık..

 

Sen ben oluyorsun, lakin iç ses. Vücudum tir titriyordu. Kapı açılınca bana bir karton bardağı kahve uzattı. Alıp ona teşekkür ettim. Öteki kahvesini de oradaki bardak tutacağına yerleştirip tekrar kapıyı kapatıp, ortadan kayboldu.

 

Bu da neydi şimdi?

 

Bir dakika olmadan tekrardan geri geldi. Bu sefer kendi kapısını açmak yerine, önden dolanıp benim kapımı açtı. Ona meraklı bir şekilde bakınca, üzerime eğilip elinde tuttuğu battaniye ile örttü. Ben ona hala şaşkın şaşkın bakarken, o ise üzerime öğrtüğüm battaniyeyi düzeltip kapıyı kapatıp yerine geçti. Elimde tuttuğum kahvemi kenara koyarak, battaniyeyi sütüm.

 

Açık mavimsi, beyaz bir battaniyeydi. Orta boylarında, tam böyle çocuksu/ bebek tarzında. Üzerinde de küçük bir buz ayısı vardı. Çok tatlıydı ama bu. Elime kahvemi alıp ona teşekkür ettim. Battaniye öyle yumuşak tı ki, kendimi hemencecik ısınmış bulundum. Beni yataktaymışım gibi hissettirdi.

 

✈️

 

Bir saate yakın varmıştık, evimin yakınlıklarına varmıştık. Gözünü yoldan ayırmadan "aylin.."dedi ve aynı anda bir okkalı küfür savurdu sessizce. Ama ben duymuştum. Hafif güldüm. Çünkü asıl küfür söylemesi telefonunun çalması yüzünden di. Telefon arabaya bağlıydı. O ise benim gülümsedi gördü ardından "üzgümüm" dedi. Önemli değil diyerek onu geçiştirdim.

 

Tamam, küfürlerden hoşlanmıyordum. Ama onun küfür etmesi, sanki bir güzel söz demesi gibi güzel bir mırıltı gibi geldi. Bir insana küfür etmek bilene nasıl yakışır ya.. o kadar değil iç ses, abartma..

 

O aramayı açtı ve ses yankılandı. "Noldu Sinan?! Gene noldu??" "Abi..ben bir şey yaptım.." "naptın oğlum?!" diye sordu Aziz. "Ya şey, aslında o kadar büyük bir şey değil ya.." "ne kadar büyük, laN ne diyorsun. Geveleme ağzında, noldu?" "Ya yıldırım, fırın patladı.." "NE!?" dedi dehşet içinde Aziz. Ani fren ile öne doğru geliyordum ki, kolunu önüme koyup beni tuttu. Ben ona minnetle bakınıp dururken, öteki yandan da gülüşümü bastırmaya çalışıyordum. Ama pek başarılı olduğum söylenemez.

 

"Naptın dedin sen??" Arabanın dörtlülerini yakıp, kenara çekti aracı. "Kız sesi mi o? Bak heryerden o sesi tanırım..yoksaa, vay çakal. Ondan cevap vermedin demek aramalarıma. Yenge mi yanında." Yenge demesiyle yüzümdeki gülümseme kayboldu.

Ne yani, sevdiği, yani dilayı seviyorsa madem, niye benimle muhatap oluyordu ki? Böylelerine aşırı gıcık ve ayar oluyordum. Madem sevdiğin birisi var, ne diye başka kızlarla konuşulurlardı ki..

 

İçim alevlenmişti. Bakışlarımı bacaklarımdan çekip onun yüzüne baktım, o ise sinirli bir şekilde. "Salak salak konuşup asabımı bozma sinan. Sesin hoparlörde." "Siktir.." diye bir küfür savurdu. Ardından ise durumu düzeltmeye çalışıp "tek misin?" "Hayır.." bana baktı. "Aylin yanımda." "Abii ona sorsana, fırından duman çıkıyor. Pızza yandı galiba. Napayım." İçimdeki kırgınlığı bir kenara bırakarak. İkisine, yani ona dönüp. "İsterseniz, yardımcı olabilirim." Dedi. Onun gözleri parladı. Sinan ise sevinçle "gel hayatım, gel güzelim, gel bebeğim." diye mutluluktan bağırdı. Yüzümü ekşittim. İçimden yılışık diye geçirdim ama tebessüm ettim.

 

Bölüm sonu

 

Bölümü kısa tuttum bu sefer, ama daha fazla bekletmek istemedim. Siz bu bölümü okurken bende öteki bölümler için senaryo düşünüyüm. Yine iyisiniz. Aslında bu bölümü biraz üzüntülü yapacaktım, hadi neyse.

 

En sevdiğiniz sahne?

 

Yıldıza basıp bana oy verirseniz çok mutlu edersiniz beni. Oy sınırı en az 20 olunca yeni bölüm gelecek. Allah'a emanet olun.

 

Sizi çok seviyorum kuğularım.

 

İnstagram: @su_kalkavan

 

Orada baya bi edit var DYA üzeri 🎀🎀🎀

Bölüm : 11.07.2025 13:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...