
SEMİH KARAHANLI'DAN;
Korktuğum anı şuan yaşıyordum. Benim meleğim kanlar içinde şuan yerde öylece yatıyordu.
Ben ise sadece başında durmuş öylece ona bakıyordum.
Şuan sadece kötü bir kabusun içindeydik, bu kabusun bitmesini bekliyordum.
"Semih kendine gel aslanım! Bırakma kendini güçlü dur! Güçlü dur ki sevdiğin kadın da senden güç alabilsin."
Abimin sesiyle bunun bir gerçek olduğunu idrak edebilmiştim.
Bu kadarı çok fazlaydı. Sevdiğim kadın şuan kollarımın arasında kanlar içinde öylece yatıyordu.
Ambulans geldiğinde hızla sedyeye alıp bindirdiler.
Bizde arkasından hastaneye doğru gidiyorduk.
Ben hala olayın etkisinden çıkmış değildim.
Hastaneye vardığımız da Zeynep'i ameliyata almışlardı.
Şuan ondan haber alamamak, boş boş beklemek beni deli ediyordu.
YİĞİT KARAHANLI'DAN;
"Yiğit neredesin?"
"Birkaç işim var. Akşama doğru gelirim."
"Senin sesin niye öyle geliyor?"
"Bir şey yok Ayla'm. Çocuklar nasıl?"
"Çocuklar iyi. Yiğit bir sorun var da bana mı söylemiyorsun?"
Ona nasıl söyleyebilirdim ki? Zeynep'i kendi öz kız kardeşi gibi benimsemişti.
Söylemesem sonradan öğrense daha kötü olacaktı.
"Ayla'm evde tek misin?"
"Hayır, Yeşim anne burda."
"Tamam şimdi sana bir şey söylicem. Ama merak etme sakin ol."
"Biliyordum bir şey oldu. Noldu Yiğit?"
"Zeynep yaralandı."
"Ne? Nasıl, kim yaptı? Hangi hastanedesiniz bende gelicem."
"Güzelim dışarısı şuan güvenli değil. Evde kalın. Ben sana haber vereceğim."
"Yiğit nasıl evde durabilirim? Bende gelicem hangi hastanedesiniz?"
"Bekle sakın tek başına gelmeye kalkışma. Alperen seni almaya gelecek."
Telefonu kapatıp Alperen'in yanına gittim.
"Alperen, Ayla'yı getirir misin?"
"Tamam abi."
"Dikkatli ol! O şerefsiz hala dışarıda."
"Merak etme! Bir gelişme olursa bana da haber verirsin abi."
AYLA KARAHANLI'DAN;
Nefes almakta güçlük çekiyordum. Kim neden Zeynep'e böyle bir şeyi yapsın ki?
Alperen geldiğinde hastaneye doğru gidiyorduk.
Boğazım düğüm düğüm olmuştu. Ona o kadar alışmıştım ki...
Kız kardeşim gibi benimsemiştim.
Hastaneye geldiğimizde ameliyathane koridorunda duran Semih ve Yiğit'e baktım.
İkiside oldukça bitkin gözüküyordu.
Yiğit'in yanına gidip;
"Kim Zeynep'e neden böyle yapsın? Ne istediler kızdan?"
Sesim o kadar çaresiz çıkmıştı ki...
Semih yanıma gelip başını omzuma koydu.
"Yenge ben sevdiğimi koruyamadım. O kollarımın arasında acı çekti ama ben ona bir şey yapamadım. Ben ona iyi gelmiyorum. Ben ona zarar vermekten başka bir şey yapamıyorum."
Gözyaşlarım bir bir akmaya başlamıştı.
Sevdiği ile imtihan edilmek ne kadar da acı bir durumdu.
Semih'in sarılmasına karşılık verip;
"İyi olacak! Zeynep'imiz güçlü kızdır."
"Ben sevdiklerime sadece zarar veriyorum. Bak işte Zeynep'e de zarar verdim. Eğer ona karşı hislerim olmasaydı şuan bu durumda olmayacaktık."
"Şuan sağlıklı düşünemiyorsun Semih. Hislerinin olması kadar doğal bir şey yok. Sakın kendini bırakma güçlü dur çünkü sevdiğin kadın o kapıdan çıktığında seni güçlü görmek zorunda. Güçlü dur ki sevdiğin kadın da senden güç alsın."
"Güçlü duracağım! Zeynep'im benden güç alacak. Birlikte toparlanacağız."
Şuan ne kadar Semih'e belli etmesem de oldukça gergindim ve korkuyordum.
Güçlü dur demesi kolaydı ama asıl mesele nasıl durulacağıydı.
İçimden bildiğim tüm duaları okuyordum.
Doktor çıktığında yanına doğru ilerledik.
"Zeynep nasıl?"
"Kurşunu çıkardık. Yoğum bakımda kontrol altında tutmamız gerekiyor. İç kanama riski var. 24 saat bizim için kritik."
Zeynep'in hayatı şuan sadece 24 saatte mi bağlıydı?
SEMİH KARAHANLI'DAN;
Doktorun söyledikleri beynime bir bıçak misali saplanmıştı.
Benim güzelimin hayatı 24 saate bağlıydı.
Sedyeyle birlikte yoğum bakıma götürdüklerinde o kadar bitkin, solgun gözüküyordu ki...
Hastaneden çıktığım gibi Can Arısoy'u sakladığımız depoya gittim.
"Ulan şerefsiz nasıl yaptın ona bunu!"
Ağzındaki bantı çözüp;
"Beni hafife almayacaktınız."
"Ulan alçak herif sana ona dokunma senin derdin benimle demedim mi? Götün yemedi dimi karşıma çıkamadın."
"Anlaşılan canını iyi yakamamışım."
Karşımda böyle durup hiçbir şey olmamış gibi konuşması beni fazlasıyla deli ediyordu.
Elime silahı aldığım gibi ateş ettim.
Artık tahammül seviyemi fazlasıyla zorlamıştı. Ölüm onun için kurtuluş olsa da bunu ona yapmıştım.
Depoda bulduğum çarşafa sarıp arabanın arkasına koyduğum gibi ormana sürdüm.
Arabayı park edip toprağı kazmaya başladım ve kazdığım toprağa koyup üstünü kapattım.
Böylelikle ülkeden bir pislik daha yok olmuştu.
Hastaneye geldiğimde herhangi bir gelişme yoktu.
Abim fark etmiş olmalı ki yanıma gelip;
"Nereye gömdün?"
"Ormana. Kimse bulamaz."
"Adamlara halletirirdim."
"Kendi ellerimle öldürmek istedim."
Yengem duyduğunda dehşet dolu bakışlarla bana bakıyordu.
"Bu onun için kurtuluş oldu yenge. Daha beterini hak ediyordu."
Gözlerimi kapatıp başımı duvara yasladım. Bugün olanlar gözümde film şeridi gibi geçip gitti.
Ve ben bir kere daha anladım ki hayat çok kısa. Saniyeler sonra ne olacağını bilmeden öylece yaşıyoruz.
Ama yaşarken de kırıyoruz, döküyoruz, parçalıyoruz.
Sevdiklerimizin kıymetini kaybetmeden veya kaybetme korkusu yaşamadan anlamıyoruz.
Bir kez daha en acı şekilde anlamıştım...
Bir bölümün daha sonuna geldik🥹 yorum ve oylarınızı bekliyorum🌸 bir sonraki bölümde görüşmek üzere kendinize çok iyi bakın veeee Geçmişin İzleri'nde kalıınn🥳
Keyifli Okumalar💙
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.6k Okunma |
343 Oy |
0 Takip |
46 Bölümlü Kitap |