
ZEYNEP KARAHANLI'DAN;
Bazen geceleri uyanıp evi dinliyorum. Sessizliği... duvarların içindeki yeni nefesleri, o küçücük kalbin uyurken çıkardığı düzenli sesleri... Derin’in.
O artık bizimle.
İlk gecemiz hâlâ zihnimde. Elimi uzattığımda bana güvenmişti. Şaşkındı. Güvensizdi. Ama o an içimde bir şey koptu. Kendi çocukluğum geldi aklıma. Annemin bana söylediği sözler. “Sevgi korkuyu yener.”
Ben o sözü yalnızca hatırlamıyordum artık… Yaşıyordum.
Sabahları Derin’in kahkahasını duymak, mutfakta yanan tost kokusuna karışan neşesi... Bu evde hiç olmayan bir şeyin yerini dolduruyor: çocukluk.
Semih bazen durup Derin’e uzun uzun bakıyor. Ben onu böyle bakarken daha önce hiç görmedim. Kendi kalbini ilk kez bir başka kalple tamamlarken...
Bugün Derin ilk defa okula gitti. Çantasını sırtına takarken göz göze geldik. Gözlerinde karışık bir duygu vardı: hem korku, hem umut. Elini Semih’in eline verdiğinde içim sızladı, ama tatlı bir sızlayıştı bu. Güvendi. Kabul etti.
Bizi.
Ben hep güçlü görünmek zorunda kaldım. Hep ayakta kalmak için savaş verdim. Ama bu evde öğrendiğim bir şey var: Güç bazen yumuşak bir dokunuş, bazen de sessizce yanında durmaktır.
O akşam Derin okuldan döndüğünde, Aslı isminde bir kızdan bahsetti. “Bana ‘gel beraber olalım’ dedi,” dedi gülümseyerek.
O an anladım.
Biri onun elinden tutmuştu, tıpkı bizim onun elini tuttuğumuz gibi.
Gece olduğunda, Derin uyuyordu. Semih kitap okuyordu, ama gözleri sayfalarda değildi.
“Zeynep,” dedi, “baba olmak… kelimelerle anlatılacak bir şey değilmiş.”
“Baba olmak,” dedim ona, “birine kan bağın değil, kalp bağın olduğunu fark etmektir.”
Sonra birbirimize baktık. Sessizce, ama binlerce şey söyledik gözlerimizle.
O gece Derin’in odasının kapısını usulca araladım. Yorganını düzelttim. Oyuncak ayısı düşmüştü yere, onu kucağına yerleştirdim.
Elini yavaşça tuttum. Gözleri kapalıydı ama gülümsüyordu.
O an içimdeki küçük Zeynep de huzurla gülümsedi. Çünkü bir çocuğun korkusuzca uyuyabildiği ev, artık evden fazlasıdır.
Orası ailedir.
Ve ben, sonunda bir ailenin sesiyle uyuyabildim.
Bazen Derin’e bakarken kendi çocukluğumu görüyorum.
Küçük bir kız… sürekli diken üstünde, kimseye yük olmamaya çalışan, sessiz kalınca fark edilmemeyi uman biri.
Derin’in sessizliği tanıdık.
Ama onda bir fark var: O hâlâ umuda tutunabiliyor. Benim çok küçük yaşta bıraktığım o duyguyu hâlâ içinde taşıyor. Ve işte bu, beni en çok etkileyen şey.
Semih’i izliyorum. Derin’le vakit geçirdiği her an, içindeki bir kapı daha açılıyor.
Birlikte kitap okuyuşlarını, saçlarını okşayışını, yemek yerken Derin’in ağzındaki domatesleri tek tek ayıklamasını…
Bunlar babalık kurslarında öğretilmiyor. Bunlar içgüdüyle yapılır.
Sevgiyle.
Ben yıllarca güçlü kalmak zorunda kaldım. Kimse bana “korkarsan elimi tut” demedi.
Ama şimdi… ben bunu Derin’e diyebiliyorum.
Ve bir çocuğun, bunu duyduğunda nasıl değiştiğini izliyorum.
Geçen gece Semih’in odasına sessizce girip onunla konuşmak istedim. Ama kapı aralıktı ve içerdeki manzarayı görünce sadece izledim.
Derin, onun göğsüne başını koymuştu. Semih ise kitap okumayı bırakmış, sadece onu dinliyordu.
O an Semih’in gözlerinde bir buğu vardı. Sessizdi. Ama kalbi konuşuyordu:
"Ben buradayım. Bu kez terk etmeyeceğim."
Bunu duyumsamak bile boğazımı düğümledi.
Derin artık bizimle gülebiliyor. Fakat geceleri bazen hâlâ uyanıyor. Terliyor, ağlamıyor, sadece… kıpırdamadan tavana bakıyor.
O anlarda yanına gidiyorum.
Saçlarını okşuyorum.
Kendi kendime şöyle diyorum:
"Bu sefer biri uyanacak ve yalnız olmadığını söyleyecek."
Çünkü ben o çocukken kimse uyanmamıştı.
Ve her seferinde Derin, elimi tutuyor.
Bazen uykuda, bazen uyanıkken.
Ve ben, içimden şu cümleyi tekrar ediyorum:
“İyileşiyoruz.”
Geçmişin yaraları hemen geçmiyor. Bunu biliyorum.
Ama bu evin duvarlarında artık çığlıklar değil, kahkahalar yankılanıyor.
Çatlaklar hâlâ var belki. Ama artık içeri soğuk değil, sevgi sızıyor.
Ben Zeynep... bir zamanlar yalnız bir kızdım.
Şimdi ise… bir çocuğun annesi değil belki, ama güvendiği eliyim.
Bir adamın sevgilisi değil belki sadece, ama ruhunun eviyim.
Ve kendimin de annesiyim artık.
Kırık aynalara bakıp ağlayan küçük Zeynep’e sesleniyorum:
"Kırıldın, ama paramparça olmadın. Şimdi parçalarınla başkalarının yarasını sarıyorsun."
Ve bu, benim yeniden doğuşumun sesi.
Bölümleri tadında bırakmaya çalışıyorum🌸 yorum ve oylarınızı bekliyorum🌸
Keyifli Okumalar❤️🩹
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.6k Okunma |
343 Oy |
0 Takip |
46 Bölümlü Kitap |