
ZEYNEP BAŞAR'DAN;
İşe başlayalı 2 hafta olmuştu ve her iş çıkışı sinir krizi geçiriyordum resmen.
Bana pes ettirmek için elinden gelenin fazlasını yapıyordu ama bilmiyordu ki benim pes etmeye asla niyetim yoktu.
Yine olacakları bile bile şirkete doğru ilerlerken telefonum çaldı.
"Buyrun Yiğit Bey."
"Zeynep durumlar nasıl?"
"Bildiğiniz gibi. Beni pes ettirmek için elinden gelenin fazlasını yapıyor."
"Sakın pes etme Zeynep. Hayallerini ve geleceğini düşün ve pes etme."
"Zaten hayallerim ve geleceğim sizin elinizde olmazsa bir saniye bile durmazdım."
"Zeynep bak inan sana yardımcı olmak istiyorum ama benim da sana ihtiyacım var anla benide. Gün geçtikçe göz göre göre kardeşimi kaybediyorum."
"Diyecek sözüm yok Yiğit Bey! Sizin de dediğiniz gibi ben bu işe muhtacım, benim gidecek ne bir yerim var ne kimsem. Onun için kendinizi bana açıklamanıza gerek yok."
"Sen söylediklerime kırılmışsın."
"Yok, hayır ne haddime. Müsaadenizle kapatmam gerekiyor iyi günler."
Gözyaşlarımın bir bir süzülüp kalbimin tam ortasına hançer gibi saplanıyordu.
Biliyordum, biliyordum hiçbir şey kolay olmayacaktı.
Alışıktım, mücadele etmeye, çıkar uğruna kullanılmaya her türlü şeye alışığım onun için diyecek ne bir tek sözüm ne de edecek tek bir sitemim yoktu.
Şirkete girip odama çıktım. Bugünkü planı gözden geçirdiğim an kapı sert bir şekilde açıldı ve içeri sinirden deliye dönmüş Semih girdi.
"Ne yapmaya çalışıyorsun lan sen? Amacın şirketi batırmak mı?"
"Kurduğu cümleler ile afallasam da belli etmeden hemen kendimi toparlayıp ayağa kalktım ve tam karşısına dikildim.
"Bağırmadan konuşamıyor musunuz?"
"Benim soruma cevap ver!"
"Bana sesini yükseltme!"
"Ne o bu sefer de roller mi değişti?"
"Ne demek istiyorsun?"
"Diyorum ki senin patronun benim! Nasıl konuşacağıma ben karar veririm sende verdiğim kararlara saygı duyup uygulamak zorundasın!"
Nasıl bir belaya bulaşmıştım ben? Daha ne kadar kırılabilirdim? Daha kaç parçaya ayıracaklardı beni?
"İnsanlıktan zerre nasibini almamışsın! Abi kardeş ne bu egonuz ya sizin? Bu kadar mı? İnsanlığınız, adamlığınız, karakteriniz bu kadar mı? O meşhur karahanlı ailesi bu mu?"
Ne olduğunu anlamadan beni kendi ile duvar arasına aldı ve kısık sesle konuşmaya başladı.
"Bu işe sen muhtaçsın küçük hanım! Ben değil sen bu işe muhtaçsın!"
Her bir kelimeyi heceleye heceleye kalbime saplaya saplaya söylemişti.
"Kapı orda! Seni zorla tutmuyorum!"
Hayır ağlamayacaktım, hayır bunun yanında şimdi ağlamayacaktım. Ona istediğini vermeyecektim.
Evet her ağlayan insan güçsüz olduğu anlamına gelmiyordu ama şuan benim durumum ortadaydı ve ağlayıp kendimi güçsüz göstermicektim. Ona bu zevki yaşatmayacaktım.
"Şimdi tercih senin! Burada kalıp devam etmek mi istiyorsun, yoksa defolup gitmek mi?"
"İstediğini elde edemeyeceksin! Buna izin vermeyeceğim!"
Benden uzaklaşıp omuzlarını dikleştirdi.
"Peki o hâlde! Olanlara da katlanacaksın! Odama kahve gönder!"
Kapıyı kapatması ile dizlerimin üstüne çöküp omzum sarsıla sarsıla ağlamaya başladım.
Saatlerce, günlerce, aylarca ağlayıp şu içimdeki zehri atmak istiyordum.
Bölüm hakkında yorumlarınızı merak ediyorum🫠 bir sonraki bölümde görüşmek üzereeee kendinize çok iyi bakın veeee tabikii GEÇMİŞİN İZLERİ ILE KALIIINNN❤️🩹
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.6k Okunma |
343 Oy |
0 Takip |
46 Bölümlü Kitap |