50. Bölüm

elli,

sudedgbkn

 

Tüm her şey durmuştu. Tüm insanlar, arabalar, uçan kuşlar şu an etrafımızda bulunan tüm varlıklar bir anda zamanın içinde kaybolmuş, gözlerini bize dikmişlerdi. Herkesin gözleri bizim üzerimizdeydi.

 

Zaman durmuştu ama yalnızca onlar için durmuştu. Bizim için, tüm bu hissettiğim duygular için son sürat akıp gidiyordu.

 

"Seni öldürürüm!" Furkan'ın sesiyle vücudum kendine gelip irkildi ve bir anda gerçekliğe geri döndüm. Yaşanmamasını umut ettiğim o gerçekliğe...

 

Emir geriye doğru sendelediğinde tüm duygu ve düşüncelerimi bir kenara bırakarak hızla Furkan'ın önüne geçip bağırdım. "Furkan yapma!" Tüm herkes bize baksa da Furkan bu zamana kadar benden bir kez olsun ayırmadığı gözlerini bana çevirmedi bile.

 

Tüm herkes etrafımızda toplanmaya başlarken Emir'in kendini toparlayıp bize doğru geldiğini gördüğümde tüm hırsımla dönerek ona avazım çıktığı kadar bağırdım. "Sakın yaklaşma!" Attığı adımı duraksadığında kimseyi umursamadan devam ettim. "Sen kim oluyorsun da bana dokunuyorsun?! Seni reddettiğimde gideceksin, beni zorlamayacaksın! Hiçbir kadını zorlamayacaksın, anladın mı?! İstemiyorum istemiyorumdur! Kimseye izinsiz dokunamazsın!"

 

"Sana ne söyledi de reddettin?!" Furkan sözlerimle onun üzerine doğru tekrar yürüyecekken bu sefer ona döndüm. Sinirden tüm yüzünün kaskatı kesildiğini görüyordum ama benim hissettiğim bu duygudan dizlerim bile titriyordu. Öfkeliydim, kırgındım, üzgündüm, endişeliydim... Şu an ne hissettiğimi bile çözemiyordum.

 

"Gidiyoruz," diyerek Furkan'ın elini tuttum ve ilerlemeye başladım. Furkan elimi bırakmak istese de bırakmadım ve daha yüksek bir sesle bağırdım. "Gidiyoruz dedim Furkan!" Benden bu çıkışı beklememiş olacak ki hareketleri duraksadı ama arkamdan sesini duymuştum. "Seninle görüşeceğiz!"

 

Herkes bize bakıp videomuzu, fotoğraflarımızı çekiyordu. Furkan benim yüzümden yine binlerce kişiden nefret alacaktı. Herkes ona hak etmediği şeyler söyleyecek, yine kariyeri sallanacaktı. Ama o hiçbir şeyi umursamıyordu.

 

Koşarak arabaya doğru ilerlerken arkamızdan konuşulanları duymamak için Furkan'ın elini bırakarak ellerimi kulaklarıma götürdüm. Onların söylediklerini duymak istemiyordum.

 

"Bu kızla mı sevgili?"

 

"Mercan yüzünden mi kapıştılar yani?"

 

"Mercan, Feda'nın sevgilisi miymiş?"

 

"Feda da herkes gibi çıktı."

 

"Mercan'ın son zamanlardaki havaları bundanmış demek!"

 

"Feda'yı nasıl tavlamış bu ya?!"

 

Arabaya girip oturduğumuzda ellerimi yüzüme götürerek öne doğru eğildim ve derin nefesler aldım. Her şey mahvolmuştu. Her şey daha da çıkmaza girecekti.

 

"Mercan, bana bakar mısın?"

 

"Burada onların karşısında konuşmak istemiyorum Furkan, eve gidelim." Nefes sesini duydum, daha sonra omzumdaki temasını hissettim. "İyi olduğunu görmek istiyorum, bak bana."

 

"İyi değilim," Kısa bir sessizlikten sonra başımı kaldırıp onun yüzüne baktım. Kendi yüzüm nasıldı bilmiyorum ama onun yüzü allak bullaktı. Düşüncelerini, duygularını okuyamıyordum. Kafamı önüme eğdim ve ellerimi birleştirdim. "Eve gidelim."

 

Sessiz kaldı bir süre, daha sonra bizi izleyen kalabalığa döndü ve derin bir nefes vererek arabayı çalıştırdı. Bunun sessiz bir onay olduğunu anlayarak arkaya uzandım ve sesini çıkarmadan bizi izleyen Milo'yu kucağıma aldım. Bu sırada Furkan ona doğru dönen yüzümü ben önüme dönene kadar izlemişti.

 

Milo'yu kucağımda sevmemle yol akıp giderken sonunda eve varmıştık. Aracı park ettiğinde hiçbir şey söylemeden Milo'yu alarak kapıyı araladım ve indim. Furkan da sessizce bana eşlik ederken aramızda gözle görülür bir gerginlik hakimdi.

 

Kapıya geldiğimizde o kapıyı açıp benim geçmem için kenara çekildi. Bir şey söylemeden içeriye girerek Tarçın'ın yanına gittim. Milo'yu gördüğünde havlamaya başlayıp kendi etrafında dönmesine bile gülümseyemeden Milo'yu yere indirdim. Bir süre ikisinin de havlayarak birbirlerine bir şeyler anlatmasını izleyerek derin bir nefes aldım ve arkamı döndüm. Kapının yanında elleri ceplerinde sessizce bizi izliyordu.

 

Tüm duygularım tekrar alevlenmiş gibi ona doğru ilerleyerek kaşlarımı çattım. "Sen ne yapıyorsun Furkan?"

 

"Ne yapıyorum?"

 

"Kendine düşmanmışsın gibi davranıyorsun," dedim sinirle. Onun da kaşları çatıldığında bir adım daha yaklaştım. "Orada ne kadar insan vardı görmedin mi? Sen nasıl öyle bir ortamda birine yumruk atabilirsin?! Delirdin mi? Kafayı mı yedin sen?!"

 

"Birine değil, sana asılan ve izinsiz dokunan birine yumruk attım ama haklısın," diyerek sinirle etrafına bakındı. "Nasıl sadece yumruk atabilirim? Onu orada gebertmem gerekiyordu!" Arkasını dönerek yatak odasına ilerlerken gözlerimi kapatarak sakinleşmeye çalıştım ama olmadı. Bu yüzden arkasından gittim.

 

"Ben zaten halledecektim, sen neden geliyorsun? Sen neden karışıyorsun Furkan? Ya sen," Karşısına dikilerek saç diplerimi çekiştirdim. "Sen neden kendini biraz olsun düşünmüyorsun?!" Furkan'ın telefonu çalmaya başladığında sinirle gülmeye başladım. "Al işte, yine başlıyor o kabus. Her şey düzeliyor dedikçe her şey benim yüzümden daha da çıkmaza giriyor!"

 

Furkan telefonuna tek bir an bile bakmadan gözlerini benden kaçırmadan benim gibi bağırmaya devam etti. "Benim işlerime karışma! İstersem kendimi herkesten nefret ettiririm, istersem sokakta övgüden dolaşamayacak hâle gelirim!" Sözleriyle duraksadım. "Ne demek karışma?"

 

Kafasını havaya kaldırdı ve bir süre sakin kalmaya çalışarak tavanı izledi. Bu sırada ben de sinirden yaş dolan gözlerimi geri göndermeye çalıştım ama ne o sakinleşti ne ben gönderebildim.

 

"Sen, aşkım dışında tüm her şeyi görüyorsun, tüm her şeyi düşünüyorsun Mercan. Ben senin için oradaydım, senin yüzünden değil, tamam mı? Bu ikisinin ayrımını artık anla. Ben sana aşığım, senin için her şeyden vazgeçerim, artık bunu anla ve bunları dert edinmeye bir son ver."

 

"Yanlış yapıyorsun," dedim sağ gözümden akan yaşla. "Çok pişman olacaksın ve her şey çoktan bitmiş olacak." Bana yaklaştı ve ellerini yüzüme götürüp yaşlarımı yavaşça sildi. Bana doğru eğilerek alnını alnıma yasladı. "Tek yanlışım şu an seninle burada bu hâlde olmam, seni ağlatmam, sana sesimi yükseltmem. Bu konular için üzerime gelme bebeğim, bu konular için lütfen birbirimizi üzmeyelim."

 

Kafamı iki yana salladım. "Pişman olacaksın,"

 

"Şu an pişman olduğum tek şey konuşmaya başladığın ilk anda seni öperek susturmamam, bu sayede konuşamayacaktın ve tartışmayacaktık." Ne zaman kapattığımı bile hatırlayamadığım gözlerimi açtım ve onadan uzaklaştım. Elleri bununla beraber boşluğa düşerken o da gözlerini araladı.

 

"Furkan," dedim kafamı iki yana sallayarak. "Lütfen üzerime bunun yükünü bırakma. Bunu taşıyamam." Sessiz kaldığında arkamı dönerek odadan çıktım ve mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Bu sırada yüzümdeki ıslaklığı silerek kendimi toparlamaya çalışıyordum. Kapının önünden geçerken çalan zille duraksadım ve elimdeki ıslaklığı üzerime silerek elimi kapı koluna attım.

 

Kapıyı araladığımda karşımdaki kişi Furkan'ın manajeri Onur'dan başkası değildi.

 

Ona bakakaldığımda tek kaşını kaldırdı. "Onur ben," Tüm bakışları bedenimi baştan aşağı gezdiğinde yerimde kıpırdanarak bakışlarımı yere indirdim. "Tanışmıştık gerçi. Geçebilir miyim?" Kapıdan geriye çekildiğimde beni lazer gibi delip geçen bakışlarından kaçmak için kafamı yerden kaldırmıyordum. Sinirliydi.

 

İçeriye girdikten sonra kapıyı arkasından kapattım, bu sırada Furkan'a haber vermek için yanından geçecektim ki önümü kesti. Kalbim korkuyla atmaya başladığında kısık bir sesle, "Nedense bunun da senin başının altından çıktığını hissediyorum," dedi. "Umarım haklı çıkmam."

 

Ellerimi yumruk yaparak dişlerimi birbirine geçirdim. Az önce yavaşça dinen sinirim harlanmaya başlarken başımı kaldırdım ve ondan kaçırıp durduğum gözlerimi gözlerine sabitledim. "Menajeri olabilirsin ama hayatına ve kararlarına karışamazsın." Kendimden bile beklemediğim bu cümleyle şaşkınlıkla kaşlarını havalandırdı ama hemen ardından güldü. "Ben onun sadece menajeri değil aynı zamanda arkadaşıyım da, yani her şeyine karışabilirim."

 

Ben de onun gibi güldüm. "Ben de sevgilisi-"

 

"Evet, hayatını mahveden sevgilisi," diyerek gülmeye başladığında dişlerimi canımı acıtacak kadar sıktım. Yanımızda Furkan olsa böyle konuşabilecek miydi acaba?

 

"Onur?" Furkan'ın sesini duyduğumda ona dönerek derin bir nefes aldım. Furkan onun gibi düşünmüyordu, o bunu umursamıyordu. Asıl sorun da umursamamasıydı. Biraz kendine önem verse her şey çözülecekti ama o yalnızca beni düşünüyordu.

 

"Furkan, artık seninle yüz yüze konuşma vaktimiz geldi." dedi Onur. Gözlerim ona döndüğünde onun az önceki alaylı tavrından arınıp ciddi bir yüz ifadesiyle Furkan'a baktığını gördüm. Furkan yüzünü buruşturup "Yine aynı şeyleri geveleyeceksen-" diye başlasa da onun da sözünü kesti. "Salona geçiyorum, mümkünse yalnız konuşalım."

 

İkimize de bakmadan arkasını dönüp ilerlemeye başladığında Furkan sesli bir nefes vermişti. Kafamı aşağıya eğdiğimde Furkan bana doğru gelmeye başladı. Sesimi çıkarmadan onu bekledim. Karşıma geçtiğinde çenemden tutarak yüzümü kaldırdı ve göz göze gelmemizi sağladı. Çenemi bırakmadan bana doğru eğildi dudaklarını dudaklarıma bastırıp geri çekildi. Ona nasıl bakıyordum bilmiyorum ama "Bana böyle kedi yavrusu gibi bakma." dedi.

 

Çenemdeki eline rağmen kafamı tekrar indirdiğimde elini çekerek bu sefer kafamı göğsüne yasladı ve bana sıkıcı sarıldı. Ben de kollarımı ona dolayarak gözlerimi kapattım. Ondan uzak olmayı da kavgalı olmayı da sevmiyordum. "Canımın içi," dedi. "Böyle kırgın olma, elimi kolumu bağlıyorsun."

 

"Sana çok sinir oluyorum."

 

Gülüşünü duyduğumda derin bir nefes almıştım. Başımın üzerine bir öpücük kondurduğunda geriye çekilerek çenemi göğsüne yasladım ve onunla göz göze geldim. "Bu benim için bir lütuf." Alaylı tavrına göz devirdiğimde tekrar güldü. Başını boynuma doğru yaklaştırarak derin bir nefes aldı ve art arda öperek geri çekildi.

 

Salona gideceğini anladığımda yatak odasına gitmek için hareketlendim ama belimden tutarak beni kendine yaklaştırdı. "İstersen sen de gel yanımıza. Senden gizlim saklım yok." Bunu istemediğim için kafamı iki yana salladım. Hem Onur da yalnız konuşmak istediğini söylemişti. "Bebeğim o sana karışamaz, yanımda olmak istiyorsan gelebilirsin."

 

"Hayır Furkan gerçekten istemiyorum. Ben odaya geçeceğim, sen o gittiğinde yanıma gelirsin." Başını sallayarak yanağıma arka arkaya iki öpücük bıraktı ve salona ilerledi. Arkasından bu kötü güne rağmen gülümsedim. Öptüğü yeri mutlaka birkaç defa daha öpmesini seviyordum.

 

Kapıyı kapattığında arkamı dönerek yatak odasına ilerledim ve yatağa uzandım. Kafamın içi kaos alanı gibiydi. Bir şey bitse diğeri başlıyordu. Tam mutlu olacağız derken mutlaka bir şeyler çıkıyor ve tüm günümüzü zehir ediyordu. Furkan bu kadar umursamazken ben mi kafama fazla takıyor ve bir şeyleri dert ediniyordum hiçbir fikrim yoktu ama sadece biraz olsun huzur istiyordum.

 

Furkan'la hiçbir şey düşünmeden mutlu bir şekilde yaşamak istiyordum.

 

Dakikalarca orada uzanarak tavanı izledim. Boş değildi, Furkan vardı orada. Onunla yaptıklarımız, konuştuklarımız, birbirimize söylediğimiz şeyler vardı. Mesela ondan önceki hayatım vardı. O zamanları düşündüğümde bile siyah beyaz anlar oluyordu. Kapkaranlıktı. Daha sonra onunla konuşmaya başladığımız zamanlar vardı. Hava kararsın da onunla konuşalım diye geceyi iple çekiyordum. Onunla konuşurken sadece mutlu hissediyordum, gülümsüyordum, sadece onu düşünüyordum. O anlar ise tertemizdi. Siyah bir lekeden iz bile yoktu.

 

Kapıdan içeriye Furkan girdiğinde yavaşça doğruldum ve yüzünün ifadesini çözmeye çalıştım. Bana belli etmemeye çalışsa da canı sıkılmıştı. Konuşma kötü geçmiş olmalıydı.

 

"Uyuyor muydun güzelim?" diyerek yanıma geldi ve karşıma oturarak bakışlarını yüzümde gezdirmeye başladı. "Nasıl geçti konuşma?"

 

Omuz silkti. "Her zamanki gibi işte." Bir şey söylemeden başımı salladım yalnızca. Onur da gitmiş olmalıydı. Açıkçası çok kalmamasına sevinmiştim. Onu ilk gördüğümde tatlı ve sevecen gibi gelse de şimdiki tavrı düşmanıyla konuşurmuş gibiydi. Bana nasıl bu kadar nefret dolu olabilirdi? Arkadaşı olsa bile bir yerde Furkan onun patronuydu. O nasıl olur da benimle böyle konuşabilirdi?

 

"Onur'u sevmedim Furkan," dedim bir anda. Bunu ben de kendimden beklememiştim ama içimde tutmakta istememiştim. Kaşlarım hafifçe çatıldı. "Neden? Sana bir şey mi söyledi?"

 

"Çok iyi tepki verdiği söylenemez," dediğimde yüz ifadelerinin sertleşmeye başlamasıyla elini tuttum ve konuyu yumuşatmaya çalıştım. "Bir yandan ona hak veriyorum sevgilim. Bugünkü olay da benim yüzümden oldu-"

 

"Senin için." dedi bastırarak.

 

"Farklı şeyler değil." dediğimde tuttuğum elini kullanarak beni yatakta kendisine çekti. Kalçam hafifçe ona doğru kaymıştı ve biz yüz yüze gelerek yakınlaşmıştık. "Farklı şeyler Mercan. İkisi apayrı şeyler, bunu bir an önce kabul edip kendini bir şeyler için suçlamayı kes artık."

 

"Nasıl suçlamayayım Furkan? Yaptığın şeyler sana zarar veriyor. Ben senin için kendime zarar versem bunu kabul eder misin? Nasıl oturup sevinebilirim ki buna?"

 

Benden sıkılmış gibi yüzüme karşı nefesini üfleyerek yanaklarımı tek eliyle yakaladı ve sıkarak dudaklarımın öne doğru büzülmesine neden oldu. "Başımda vıdı vıdı konuşup durma. Onur senin canını sıkacak ne söyledi? Kıvırmadan direkt anlat." Dudaklarımın üzerine bırakmadan bir öpücük bıraktı ve geri çekildi. "Bekliyorum."

 

"Bir şey söyleme-"

 

"Mercan beni sinirlendirme bebeğim, lütfen."

 

Bu konuyu ortaya attığım için kendime kızarak konuştum. "Bu olayın da benim başımın altından çıktığını söyledi." Gözlerine bakarak söylediklerimden sonra yüzü ifadesizleşti. "Başka?"

 

"Başka bir şey yok."

 

"Mercan."

 

Gözlerimi kapatarak ofladım ve tekrar konuştum. "Bir de...hayatını mahvettiğimi." Odadaki sessizlikle gözlerimi araladığımda Furkan yataktan hızla kalktı. "Furkan!" diyerek arkasından kalktığımda bana dönerek elini havaya kaldırdı. "Burada kal Mercan." Bunu söyleyip hızla odadan çıkıp gitti.

 

Dakikalarca içim içimi yerken neden bunu söylediğimi sorguladım. Belki de boş bulunmuştum ama yapmamalıydım. Zaten işler sarpa sarmışken her şeyi daha da mahvetmiştim.

 

Furkan tekrardan odadan içeriye girdiğinde telefonunu kenara bıraktığını gördüm. Duraksamadan bana doğru geldi ve yanıma oturdu. Dizlerimin üzerine çıkarak ona doğru yaklaştım. "Ne oldu? Onu mu aradın? Ne söyledin? Furkan bak o da haklı kendince. Sen şimdi bu olayların üzerine bir de bu konuyla ilgilenme, akışına bırak daha sonra konuşursunuz."

 

"Konuşacak bir şey kalmadı, çözdük." İçime serpilen suyla derin bir nefes alarak gülümsedim ve tekrar yerime oturdum. Ellerim yüzüne gidip yanaklarını kavradığında tekrar konuştum. "Bu konunun da sarpa saracağını düşünüp çok korkmuştum. En iyisini yaptın sen."

 

Kafasını hırsla aşağı yukarı salladı. "Evet çözdük, kovdum onu." Yerimde donakaldığımda tüm nefesim boğazıma tıkanmıştı sanki. Nefes bile alamadan öylece ona bakakaldım.

 

Ellerimi yüzünden kurtardı ve bu sefer o yaklaştı. Benim aksime o yüzümü daha sıkı kavradığında, baştan aşağı öfke ve hırs bulanmış ifadesiyle konuştu. "Bana yapılanı bile affederim ama sana yapılanı asla affetmem Mercan." Gözlerim gözleriyle buluştuğunda kaşları çatıldı. "Sana söylenen bir söz, ima, bakış, en ufak bir saygısızlık... Kim olursa olsun affetmem. Bunu önce sen öğreneceksin, ardından tüm dünya."

 

Furkan'ın beni bildiğimden ve öğrenilenden daha farklı ve daha fazla sevdiğini tam da bu anda öğrenmiştim. O kariyerinden, işinden, dostundan, en önemlisi kendisinden bile vazgeçecek kadar çok seviyordu.

 

|||

 

 

 

|||

Bölüm : 16.12.2024 21:41 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...