47. Bölüm

kırk yedi,

sudedgbkn

 

Her insanın kalbinde bir iz vardı. Bu iz ya ailesinden ya arkadaşından ya da aşık olduğu insan tarafından atılırdı. Kime en çok değeri verirsen kalbinin tam ortasına acımasızca kendisini kazıyan kişi de o olurdu.

 

En çok değer verdiğin kişinin en büyük yaralar açması da en büyük ironiydi.

 

Benim kalbimde daha küçük bir çocukken atılan ilk iz ailem tarafından olmuştu. Her çocuk sevilmek ister, ilgi görmek isterdi. Onları çok severdim ama hiçbir zaman onlar tarafından çok sevildiğimi hissedememiştim. Büyüdükçe aslında sevilmediğimi anlamıştım.

 

İkinci izim, beni çok sevdiğini düşündüğüm Haluk Altan tarafından atılmıştı. Onu o zamanlar o kadar çok severdim ki onun da beni tıpkı benim gibi sevdiğini düşünür bu yüzden tüm gardımı indirirdim ona karşı. Bana anne ve babamdan daha çok ilgi gösterdiği için en çok onun yanında mutlu olurdum. Bu ailemi yok saymamın bir cezasıydı belki de.

 

Üçüncü ve son izim ise hayatıma aldığım arkadaşlarımdı. Hepsi mutlaka benim hakkımda kötü düşüncelere sahip olurlardı fakat yine de susarak beni kullanılarlardı. O zamanlar aptaldım ve sevildiğimi düşündüğüm kişilere kendi isteğimle kanarak aptal kalmaya devam ediyordum.

 

Şimdi dönüp arkama baktığımda tüm hayatımın aslında koca bir hiç olması beni üzüyordu. Hayatımdaki tüm insanlar beni üzmek ve derin yaralar açmak için hayatımda gibilerdi.

 

Ve biliyordum ki, kalbime işlenen bir başka ize daha dayanamazdım.

 

Elimdeki çantamı daha da sıkı kavrayarak kafamı havalandırdım ve güneşli havaya baktım. Bulutlar bembeyaz pamuklar gibi yan yana şekiller oluşturmuşken aralarından gözüken gökyüzü masmavi parlıyordu. Eskiden kaçtığım bu zamanlar şimdi keyfimi yerine getiriyordu.

 

Birkaç saniye derin nefesler aldıktan sonra kafamı aşağıya eğdim ve az önceki gergin havanın etkisini üzerimden atmaya çalıştım. Az önce psikoloğumla ilk seansımı gerçekleştirmiştim. Bu benden bir farklılık yaratmış mıydı bilmiyordum ama biraz olsun rahatladığımı hissediyordum.

 

İlk dakikalarda gergin olsam da daha sonra onun bana verdiği güvenle gevşeyerek konuşmaya başlamıştım. Konuştuğum şeyleri bile hatırlamıyordum. Sadece konuşmam bittiğinde onun bana gülümseyerek, "Furkan'ı çok seviyor olmalısın." dediğini hatırlıyordum.

 

Sadece Furkan'ı konuşmuş olmalıydım.

 

Kendi kendime gülümseyerek ilerlemeye başladığımda gözlerim Hülya'yı aramaya başlamıştı. Buraya onunla gelmiştim ve onunla gidecektim. Furkan ilk seansıma benimle gelmek istese de ben istememiştim. Onu yanımda velim gibi götürmek istememiştim, bunu ona söylediğimde velim değil destek olmak için geleceğini söylemişti. Ben de ona yanımda olmasa da desteğini hissettiğimi söylemiştim.

 

Tüm herkes için küçük adımlar olsa da, benim için büyük adımları artık kendi başıma atmak istiyordum.

 

Biraz daha ilerlediğimde ileride gördüğüm tanıdık arabayla yerimde duraksayarak gülümsedim. Yine dayanamamıştı.

 

Oraya doğru ilerlemeye başlarken o da beni görmüş olacak ki kapıyı açarak indi ve bana doğru koşar adımlarla gelmeye başladı. Yüzündeki siyah maskesi ve başındaki siyah şapkasıyla kamufle olduğunu düşünse de simsiyah giyinerek yeterince dikkat çekiyordu.

 

Gerçi böyle giyinmese de o her zaman dikkat çekici bir adamdı.

 

"Nasıl geçti? Neşeli gözüküyorsun, iyi miydi? Çok zorlamadı seni değil mi? Rahatsız hissettiğin anda çıksaydın keşke odadan. Seni zorla-"

 

"Sana da merhaba sevgilim," dedim gülümseyerek. Elimdeki çantayı kaldırıp göğsüme yaslarken tekrar konuştum. "Hadi arabaya geçelim, daha fazla dikkat çekme." Onun yanından ilerlerken yüzüm asılmıştı. Son sarılmamızdan sonra ben ona temas etmediğim, öpmediğim, sarılmadığım sürece bana dokunmuyordu. Şimdi evden ayrıldığımız birkaç saatin ardından onunla görüşünce sarılmak istemiştim ama o bir adım atmamıştı.

 

Yolcu kapısını açarak bindikten sonra çantamı arka koltuğa bıraktım ve arabaya yeni binen Furkan'a döndüm. Yüzündeki maskesini ve şapkasını çıkarttıktan sonra arka koltuğa atar gibi bıraktı ve saçlarını karıştırarak başını bana çevirdi. Onunla göz göze geldiğimiz ilk dakikada kollarımı ona uzatarak boynuna sarıldım.

 

Birkaç saniye duraksasa da o da ellerini belime sardığında sağ yanağımı omzuna yaslayarak dudaklarımı büzdüm. "Bana neden sarılmadın?" Cevap vermedi, nefes sesi bile kesildi. Saniyeler dakikalara dönerken tekrar konuştum. "Sen bana yaklaşmayınca ben daha da kötü hissediyorum. Tek ihtiyacım olan sensin. Tenin, dokunuşların, kokun, öpüşlerin. Hepsine ihtiyacım var sevgilim. Beni bundan mahrum bırakma lütfen."

 

Dudaklarını yavaşça başıma çevirdi ve saçlarım üzerine küçük bir öpücük bıraktı. "Ben ne yapacağımı bilemiyorum, ne yapsam elimde kalıyor gibi hissediyorum." Ondan ayrılarak ellerimi yüzüne götürdüm ve yanaklarını avuçlarım arasına aldım. "Bana iyi geliyorsun, lütfen böyle düşünme tamam mı?" Kafasını aşağı yukarı salladığında elimi geri çektim ve yanağına sesli bir öpücük kondurdum.

 

Gözlerindeki muzip ışıltıyla bir şey yapacağını anladığımda o kalbini tutarak kendisini geriye bırakarak bayılmış numarası yapmıştı. Bu tatlı hâline kahkaha atarak ellerimi iki yanağına götürdüm arka arkaya vurur gibi yaptım. "Çok salaksın."

 

"Çok aşığım."

 

Koltukta doğrulduğunda kendimi geriye attım ve o arabayı çalıştırırken rahat bir nefes aldım. Son sınavıma girdikten sonra buraya gelmiştim, şimdi ise Furkan'laydım. Sınavım iyi geçmişti, psikologla görüşmem iyi geçmişti ve Furkan'la aramız iyiydi. Bugün güzel bir gün olmuştu.

 

"Eve mi gidiyoruz?" diye sordum emniyet kemerimi takarken. Kısaca bir 'hmhm' sesinden sonra ana caddeye çıkmıştı. Kısa bir sessizlikten sonra elim radyoya gitmişti. Yanlış yerlere basıp açamadığım için Furkan da elini uzatarak bana yardımcı olmuştu. Birkaç kanaldan sonra duyduğum tanıdık sesle elim duraksadı. Bu, yanımda oturan sevgilimin sesiydi ama daha önce hiç dinlemediğim bir şarkısıydı.

 

Furkan koltukta kıpırdandıktan sonra boğazını temizledi ama sesini çıkartmadı. Koltuğa yaslanıp kendimi o güzel ses tonuna ve şarkının sözlerine bıraktım.

 

Bu sahte yorgunluk ve haklı kızgınlık

Aylarca uyudum, bir türlü gitmiyor

Sırtımda hırkamla, bu soğuk baharda

Bilinmez yalnızım, elimde sigaram

İnsanlar hep haksız, ama bir istisna

Çok şeyi hak ettim, bir yere kadar, bir yere kadar

 

Gözlerimi akan yoldan alarak Furkan'a çevirdim. Yüzü ifadesiz bir şekildeyken önüne bakıyordu. Sanki kendi şarkısını değil de nefret ettiği birisinin sesini dinliyormuş gibi durması kafamı karıştırdığı için konuştum. "Bir konuşmamızda şarkılarının çevrendekilere yazıldığını söylemiştin. Bu şarkıyı kime yazdın Furkan?"

 

Ama dönme, ne olursun orada kal

Umarım çıkmazsın, karşıma bir daha

Sözlerim acıtır, gözlerime bakma

Tek bir söz söyleme, varsa az utanman

 

Uzunca bir süre sürüp giden sessizlikten sonra nakaratı beraber dinlemiştik daha sonra ise Furkan uzanarak radyoyu kapatmıştı. Arabanın içi gerçek bir sessizliğe kavuştuğunda emniyet kemerinin el verdiği kadarıyla ona dönerek elimle sağ elini yakaladım ve sıkıca tuttum. "Neden cevap vermiyorsun?"

 

"Bunu seninle konuşmak çok tuhaf olur bebeğim, hem çok eski bir mevzu."

 

Rahatlamak için derin bir nefes aldım çünkü mevzunun ne olduğunu az çok anlayabilmiştim. Yine de onun hayatını öğrenmek istemiştim. "Tuhaf olmaz çünkü bunu ben soruyorum. Ne yaşadın da böyle bir şarkı yazdın? Bana anlatmayacak mısın gerçekten?"

 

O da elimi sıkı sıkı kavrayarak kaldırdı ve yoldan gözlerini çevirmeden elimin üzerine bir öpücük kondurdu. Yavaşça rahatlarken o da az önceki gergin havasından kurtulmuş olacak ki öylesine bir şeymiş gibi, "Aldatıldım." demişti. Dudaklarımı birbirine bastırdığımda bana döndü. "O zamanlar çocuk sayılırdım ve bu benim için büyük bir olaydı ama artık bana tecrübe kazandıran önemsiz bir olay. Aslında bana ağır gelen şey eski sevgilimin beni menajerimle aldatmasıydı."

 

Şaşkınlıkla konuştum. "Onur'la-"

 

"Hayır tabii ki güzelim, Onur olsa şu an yanımda durabilir mi?"

 

"Haklısın," dediğimde kafasını tekrar bana çevirdi. "O zamanlarda yazıp yayınladığım bir şarkıydı. Zaten hiç canlı da söylemedim. Yayınladım ve unuttum gitti."

 

"Anladım." dedikten sonra kafamı karşıma çevirdim. Kıskanmamıştım sadece Furkan'a üzülmüştüm. Bu çok ağır bir olaydı. O zamanlar nasıl toparlanabildiği ve bu duruma geldiğini merak etmiştim.

 

Arabadaki sessizlikten rahatsız olduğumda neşeyle ona döndüm ve kıkırdadım. "Sana çok güzel bir haberim var." Elimin üzerini tekrar öptüğünde saf saf sırıtmamak için dudaklarımı birbirine bastırmıştım. "Neymiş bakalım seni bu kadar sevindiren olay?"

 

"Sergiye katılıyorum!" diye çığlık attığımda benimle birlikte gülmüş fakat daha sonra aniden ciddi bir tavıra bürünmüştü. "Biliyordum zaten," dedi bilmiş bir tavırla. Ona alayla bakarak, "Neyi biliyordun?" diye sordum.

 

"Hatırlarsan seninle bunun hakkında ciddi bir konuşma yapmıştım." dediğinde kahkaha atarak öne doğru eğildim. O da benimle birlikte dayanamayıp gülse de daha sonra tekrar ciddileşmişti. "Of Furkan!"

 

"Ne of, yalan mı?"

 

Hâlâ gülsem de konuşmak için tekrar ona döndüm. "Parmaklarını kenetleyip çenenin altına alarak 'nolur benim için katıl, nolur nolur nolur, derken hiçte ciddi gözükmüyordun." Serseriler gibi burnunu çekerek bana alttan bir bakış atmıştı. "Oraları karıştırma, yumuşak zamanıma denk gelmiş. Ben normalde çok ciddi ve sert bir erkeğim."

 

"Evet öylesin." desem de o kelimelerin ağzına bile yakışmadığını düşünüyordum içten içe. Tamam çok ciddi olduğu zamanlar olmuştu ama benim yanımda daha çok küçük bir çocuk gibiydi ve ben onun bu hâllerine bayılıyordum.

 

Kırmızı ışıkta durduğumuzda gözlerim yan kaldırımımızda bulunan pamuk şeker satıcısına takılmıştı. Gözlerim uzunca bir süre yanlarındaki anne ve kıza takıldığında içli bir nefes aldım. Annemden bir şey istemeye çekindiğim zamanlar gözlerimin önünden geçip giderken o kız adına mutlu oldum.

 

"İstiyor musun, gözlerin dakikalardır orada?" Furkan'ın sesiyle bu havadan kurtularak ona döndüm. Kırmızı ışığı kontrol ettikten sonra emniyet kemerini çıkartırken eline dokunarak güldüm. "Hayır dikkatimi çektiği için bakıyorum." dedikten sonra emniyet kemerini geri taktım. "Hem her baktığımı alacak mısın böyle?"

 

"Evet," derken yeşil ışıkla gaza basmıştı. "Hem de her şeyi." Alt dudağımı yalarken onu süzdüğümde gördüğü bakışlarla güldü. "Arsız."

 

Çok geçmeden gülüşerek sohbetimize devam ederken eve gelmiştik. Ona sınavımın nasıl geçtiğini anlatırken o kapıya anahtarı takarak kapıyı aralamış ve belimi tutarak beni önden ilerletmişti. İçeriye girdikten sonra o da içeriye girmiş ve arkamızdan kapıyı kapatmıştı. Tarçın koşarak üzerimize geldiğinde onu sevmek için eğildim ama o durmadan havlıyor ve üzerimize tırmanarak kıyafetlerimizi çekiştiriyordu.

 

"Ne oluyor oğlum?" Furkan tüylerini okşarken sorduğunda çantamı kenara bırakıp ona eğildim. "Neyi var böyle?" Yine havlamış ve koşturarak içeriye girmişti. Biz de onun arkasından ilerleyerek salona ilerledik ve ikimizi de korkutan bir manzarayla karşılaştık.

 

Milo yerde hareketsizce yatıyor, Tarçın ise başında havlıyordu.

 

 

Bölüm : 15.12.2024 19:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...