24. Bölüm

24.Bölüm

Sudenaz
sudeimisim

Tahmin edin hangi kitap bir sonraki bölümde final veriyor evet evet bu kitap. Arkadaşlar nie hiç yorum falan atmıyosunuz darıldınız mı yoksa.

 

                              🖤

2 ay sonra ;

Araf ' tan

---

 

Sabah erken kalktım. Ev sessizdi, sadece mutfakta buzdolabının sesi vardı. Hazal hâlâ uyuyordu. Ona güzel bir kahvaltı hazırlamak istedim. Belki küçük bir sürpriz olurdu.

 

Zeytin, peynir, domates… Haşlanmış yumurtayı da koydum. İnce belli bardakta çayını hazırladım, tam sevdiği gibi. Ekmeği kızarttım, o çıtırtı bana iyi geldi. Tabağını güzelce yerleştirdim.

 

Sonra odasına doğru ilerledim

 

Yorganın altından burnunu çıkardı önce. Gözlerini ovuşturdu, sonra hafifçe gülümsedi. “Kokular mutfağa kadar geldi,” dedi uykulu sesiyle.

 

“Uyan da bak ne kokuyor,” dedim göz kırparak. Elimi uzattım, parmaklarını tuttum. Çekiştirerek yatağından kaldırdım.

 

“Hıı, uykum vardı,” diye mırıldandı ama yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. Merdivenlerden inerken arkasına döndü, saçları dağınıktı, tişörtü yamuktu ama her haliyle güzeldi. Dönüp birden bana sarıldı. “Sen var ya… sabah sabah içimi erittin.”

 

“Kahvaltı bahaneydi. Ben seni bu sabah da sevmek istedim,” dedim, alnına bir öpücük kondurarak.

 

Masaya oturdu, hemen tabağını inceledi. “Ayy yumurtayı böyle sevdiğimi hatırlamışsın.”

 

“Sana dair neyi unuturum ben?” dedim, sandalyesini biraz daha yaklaştırıp çayını uzatırken.

 

Çatalını eline aldı ama yemeden önce bana döndü, yanağını uzattı. “Bir teşekkür öpücüğünü hak ettim bence.”

 

Kahkahasını duyunca içimden bir "iyi ki" geçti. İyi ki gelmişti, iyi ki bu evdeydi, iyi ki her sabahı ona uyanarak yaşıyordum.

" Umut nerede diye sordu . " Hazal etrafa bakınırken

 

" Emir'lere gitmek istedi. " Dediğim sırada sadece kafasını aşağı yukarı doğru salladı ve bir şey konuşmadan temellerimizi yemeye devam ettik

*Hazal, kahvaltı masasındaki sessizliği bozan o soruyu bir türlü sormaya cesaret edemedi. Araf’ın gözlerinde hala o tanıdık huzursuzluğu görüyordu. İçindeki düşünceler giderek büyüyordu, ama bunu söylemek, en sevdiği insana böyle bir şeyi anlatmak o kadar zordu ki.*

bir lokma alıp sessizce Hazal'a baktım. Hazal, derin bir nefes alıp, içindeki huzursuzluğu yavaşça dışarıya atarak konuşmaya başladı.

 

"Araf, ben... bir şey söylemek istiyorum," dedi, sesi titriyordu. "Bunu sana kırıcı bir şekilde söylemek istemiyorum, ama... Umut hakkında bazı şeyler düşünüyorum. Son zamanlarda, ne kadar ona da yakın olsak da... belki de onun için en doğru yol, emirlere verilmesi olabilir."

 

Araf, Hazal’ın sözlerini duyunca bir an şaşkınlıkla baksa da, Hazal’ın yüzündeki ciddiyeti fark etti. Hazal, gözlerini kaçırarak devam etti. "Biliyorum, bu çok zor bir şey, özellikle senin için... Ama... belki de bir aile olarak, ona daha fazla verebileceğimiz şeyler sınırlıdır. O daha iyi bir ortamda, daha doğru bir rehberlikle büyüyebilir. Bizim yanımızda, bu zor zamanlarda ona istediği desteği veremeyebiliriz."

 

Araf, Hazal’ın söylediklerini anlamaya çalışarak derin bir nefes aldı. "Sen ciddi misin, Hazal?" diye sordu, sesi hafif titreyerek. "Yani, sen gerçekten Umut'u, bizim ailemizi terk etmesine izin vermeyi düşünüyorsun?"

 

Hazal, Araf’a gözleriyle yalvararak bakıyordu. "Hayır, Araf, bunu istemiyorum. Ama bazen sevgi de, doğru olanı görmek ve başkalarının daha iyi olmasını sağlamak demek. Umut’un geleceğini düşünmek, onu bu hayatta en iyi şekilde yetiştirecek ortamı bulmak... belki de bizim ona sağlayamayacağımız bir şeydir. Bunu seninle paylaşmak istedim çünkü sana zarar vermek istemiyorum."

 

Araf’ın gözleri dolmuştu ama Hazal’ın kararlılığını da gözlerinden okuyabiliyordu. "Zor bir karar, ama belki de haklısın," dedi Araf, hafifçe başını eğerek. "Onu seviyoruz, ama belki de onun için daha iyi bir yol vardır. Ama bu konuda, birlikte karar vermemiz gerekir, Hazal."

 

Hazal başını sallayarak Araf’ın elini tuttu. "Evet, birlikte. Çünkü bizim için de en doğru olanı yapmak zorundayız. Her ikimiz de Umut’un iyiliğini istiyoruz. Ama bazen, bir aile olarak yapabileceğimizin sınırları vardır."

---

Masada bir süre sessizlik vardı. Hazal, kararlı bir şekilde karşımdaki sandalyeye oturmuş, gözlerini benden ayırmadan bir şeyleri bekliyordu. Kapı bir anda çaldı. Her ikimiz de birden baktık.

 

Emir içeri girdi, Umut’u yanına alarak. Umut sanki kendi evi değilmişçesine çekingen bir tavırdaydı. Emir, onu hafifçe iterek masanın yanına getirdi ve başını bana doğru çevirdi.

 

“Hazal, Araf… işte Umut,” dedi gizli tutmaya çalıştığı siniriyle

 

Hazal, hiç tereddüt etmeden, "Emir, Umut’u sana evlatlık vermek istiyoruz. O’na daha iyi bir hayat sunmak için…" dedi.

 

Bir an sessizlik oldu, ama o sırada Emir, gözlerini Hazal’dan ayırarak bana doğru döndü.

 

"Bir dakika, Araf," dedi. "Seninle bahçede konuşmamız gerek."

 

Hepimiz birkaç saniye boyunca birbirimize baktık. Hazal, gözlerini bana dikerken, Emir ve ben bahçeye doğru adım attık. Kapıyı kapatırken, içinde bulunduğumuz bu anın ağırlığını hissettim.

 

Kapınım önüne geldiğimizde Emir yakalarımı tutup burnuma bir kafa attığı sırada korumalar bize doğru koşmaya başladığında elimi kaldırıp hepsini durdurdum, birinin artık bunu yapması gerekiyordu.

 

" Ecdadını sikerim senin orospu çocuğu. Lan Asena'nın hayatını siktiğin yetmedi mi şerefsiz. Lan kız aşıktı sana hayatını siktin lan kızın. Ondan kalan tek anıya da mı sahip çıkamıyosun lan . Dediğinde Emir'in resmen gözleri dolmuştu. Bu sefer karnıma gelen siz ile karnımı tutmuştum.

 

" Sen onun sevgisinin çeyreğini hak etmedin amına koyayım. Ne yaptı kız lan sana sevmekten başka. Ama Araf bey onun cenazesinde Hazal'a aşık oluyo. Nasıl aynaya bakıyosun lan orospu çocuğu. Ben olsam utanırdım ben olsam yemin olsun utanırdım. Senin yaptığını ben yapmış olsaydım ve kafamı koyduğum yastık başımı ağrıtmasaydı bastıktan bile utanırdım sen hiç mi utanmadın lan orospu çocuğu. Şimdi götürüyorum Umut'u tamam mı bi daha onun yüzünü sana göstereni cümle alem siksin. " Dedikten sonra bu sefer beni yere devirip yerde tekmelemeye başladı. O sırada Umut'un sesi doldu kulaklarıma Baba dıyerek ağlayarak koşuyordu bize doğru . Koşarak Emir'e sarıldı.

 

"İyi misin Baba? " Dedi Emir'in kucağına tırmanırken.

 

"İyiyim paşam iyiyim. " Dedi Emir Umut'un saçlarının arasına daldırırken elini. Sonra Umut dolu gözlerini bana çevirdi

 

" Araf abi ben bu akşam gidiyorum babamlarla yaşayacağım artık. Sana ben dargın değilim ama annem orda tek kalmasın benim gidemediğim zaman git tamam mı gerçi annem bence senle konuşmuyor artık hemen unuttun onu. Bi şey olmaz merak etme affeder annem. Ama artık benim yanıma gelme. " Dediğinde sesi titriyordu. Bi çocuğun sesi titrermiydi evet titriyordu. Ayaklandığımda gözlerim dolu dolu Umut'a baktım bi zamanlar bana Baba dediği için havalara uçtuğum Umut'um şimdi bana sadece saygıdan abi diyordu.

" Hayır yanlış anlama seni sevmediğim için değil sana dargınım fakat seni seviyorum ama yine de Hazal abla bir arada olmamızı istemiyor sanırım yoksa sen beni bırakmazdon Araf abi. " Dedi her abi dediğinde kalbime verdiği hasar çok başkaydı. Ben Asena 'dan kalan her şeye ihanet etmiştim. Emir bana aşağlayıcı bir bakış atıp Umut'a son bir kez sarılmama izin vermeden kocaman demir kapıdan çıkıp gitmişti.

 

 

                              🖤

 

Bir daha ki bölüm fınal arkaslaaarr. Neyse bölümü zar zor yazdım elim gitmedi gerçektwn bu hafta içinde finali yayımlarım öpüyorum

 

"

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 06.04.2025 16:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...