
Bazen tam her şey yoluna girdi derken sil baştan yeniden başlarsın hayatına. İlerlediğini sandığın her adımda aslında geriye doğru adım attığını işte o an anlarsın.
İçeriye giren adama ben hariç herkes tanıdık birini görmüş gibi bakıyordu.
Tâbi ya! Buradaki tek aptal olduğumu unutmuştum bir anlığına.
“Ne işin var burada Uzay? Birsen’in yanında olman lazımdı senin” diyen Poyraz abiye adının Uzay olduğunu öğrendiğim adam cevabını geciktirmedi.
“daha önemli bir şey sorayım sana abiciğim, madem bir kardeşimiz vardı neden bize bunu söylemedin?” dedi.
Benim varlığımdan haberleri yok muydu?
Bu hikâyenin asıl kötü adamı kim?
Ben kime güvenmeliyim?
Sorgular bakışlarımı abime çevirdim fakat o bana bakmak yerine Uzay’a bakıyordu.
“sen nereden biliyorsun?”
“benim nereden bildiğimin önemi var mı sence abi? Bir kardeşimiz varmış ve sen bunu bize söyleme tenezzülüne dahi girmedin öyle mi?”
E haklı bir isyan tabi.
“ya sen Cenk abi? Hadi abim bunları düşünemeyecek kadar aptal bir varlık, peki ya sen? Sen nasıl düşünemedin?” dedi.
Evet bu benim de merak ettiğim bir soru çünkü hâlâ cevabını alabilmiş değildim.
“sonra konuşsak ne olur Uzay’ım” diyen Cenk abim de cevabını hızlı bir şekilde aldı.
“sonra falan konuşamayız! Hem, şimdi nerede kardeşim. Biliyor musunuz?”
Poyraz abiye baktı Cenk abim. Onay almak için.
Ben buradayım dersem ne olurdu?
“burada” dedi Cenk abim.
“Gel biz biraz konuşalım seninle”
“e abi burada konuşalım ne olacak?” diyen Uzay’a abim damağını şaklatarak “olmaz işte oğlum ne uzattın” dedi.
Hızlıca ayaklandım ve dışarı çıktım. Ben varım diye konuşmadığını, yine benden bir şeyler sakladığını biliyordum.
Anlatacakmış bir de! Hangi sahte senaryoyu anlatacağını merak ediyordum açıkçası.
Saatin kaç olduğu umurunda değildi. Kendimi İstanbul’un soğuğuna dışarı attım.
Gözyaşlarım yine sırada bekliyorlardı.
Tut kendini Ecem, ağlama, zayıf olma!
Yanıma gelen abimi görmezden gelmeyi seçtim.
Niye anlamıyorlardı sadece birazcık yalnız kalmak istiyordum.
“abicim”
Bakma Ecem, bakarsan dayanamazsın
“yanlış bir şey mi söyledim?”
Yine sessizlik
“en azından bana bak hadi güzelim”
Bakmadım.
“Ecem”
Derin bir nefes alıp vermekle yetindim. Kendimi her anlamda dizginlememin tek anlamı buydu.
“yine mi sessizleşeceksin? Bana bile mi?”
Sana bile abi. Bunu ben değil, sen seçtin.
“bari içeri gel hasta olacaksın”
Omuz silktim. İçeri girmek istemiyordum. İstediklerini konuşabilirlerdi.
“Volkan’a söyleyeyim Asiye’yi getirsin istersen”
Hayır anlamında başımı salladım. Asiye’ye söylemek demek abime de söylemek demekti. Çünkü abim ne yapıp edip öğrenirdi.
Az sonra Koray abi de geldi
“Nazlı bücür hadi bakma sen abine içeri gel”
En azından birisi akıl yürütebiliyordu.
Koray abi, Cenk abimin yanına gidip kulağına bir şeyler söyledi ve Cenk abim bana son kez baktıktan sonra içeriye girdi.
“Abine darıldın dimi sen?” dedi.
Kafamı olumlu anlamda salladım.
“bak Ecem, insanlar bazen bazı şeyleri isteseler bile anlatamazlar. Bunu en iyi senin bilmen lazım. Sana gelip de edebiyat da yapmayacağım. Bunca yıl senden bir şeyler sakladığımız doğru ama bunu senin iyiliğin için yaptık güzelim. Bunları benim anlatmam doğru olmaz ve eminim abin de zamanı gelince her şeyi sana anlatacaktır” dedi.
“Peki ne zaman gelecek zamanı?” diye sordum.
Ayrıca aynı şey falan da değildi. Ben onlara aslında her şeyi anlatmıştım ama onlar görmemişti. Abim ise bana anlatmadı.
“Orasını abin bilir. Kendini ne zaman hazır hissederse”
Yine sadece sustum.
“Hadi gel içeri geçelim artık”
Yine kafamı hayır dercesine salladım.
Abim bana anlatmaya hazır değil ama ona anlatmaya hazırdı madem anlatsın, ben neden mani olayım ki?
“Üşüyeceksin Ecem”
Kalbim buz tutmuştu zaten soğuk bedenime işlemiyor o yüzden diyemedim. En iyi bildiğim şeyi yaptım, sessizliğimi konuşturdum.
“İyi o zaman kendin bilirsin Ecem, üşürsen kapı açık eve gir” dedi ve o da gitti.
Ben ve bu kafamdaki çığlıklar baş başa kaldık.
Merdivenlere ilerleyip basamaklardan birine oturdum.
...
Erel
İçimde anlamsız bir huzursuzluk vardı. Her zamankinden farklıydı bu.
Bilgisayardaki oyun sarmayınca kapattım ve kendimi yatağa bıraktım.
Son birkaç gündür Ecem’i düşünüyodum. Kendime engel olamıyorum. Mesela şimdi yanımda olsa ona içimi dökebilirdim o beni anlardı.
Yani en azından içimden bir ses öyle söylüyordu.
Ona güven Erel diye haykırıyordu adeta.
Odama giren Oğuz abim ile yerimden doğruldum. Kaşlarımı çatarak “bir şey mi oldu abi?” diye sordum.
“Bana değil de sana bu aralar bir şey olmuş gibi” dedi.
“bir şeyim yok abi” diyerek geçiştirdim. Ona Ecem’i anlatırsam büyük ihtimal benimle dalga geçerdi.
“birileri kulağıma senin okuldan birine gönlünü kaptırdığını fısıldadı” dedi.
“O birileri kimse yalan söylemiş” dedim.
“Yalan söyleyecek birisi de değil”
“Hasan amcanın abartması abi” dedim.
“Hadi ama Erel, ne yapacağım ben senin sevdiğin kızı. Gidip de annem ve babama söyleyecek değilim onların nasıl tepki vereceklerini biliyorum. Seni ateşe atmam. Hem ben ne zaman senin arkandan iş çevirdim?”
Haklıydı.
Teslim olmuş bir şekilde ona daha çok döndüm.
“ama bak aramızda kalacak, söz mü?”
Abim hiç düşünmeden “söz” dedi.
En başından anlatım. Ecem’i görünce garip bir ritimle atan kalbimi, sürekli istemsizce onu düşünmemi, sürekli onu yanımda istememi...”
“Koçum sen baya baya sırılsıklam aşık olmuşsun bu kıza” dedi.
Göz devirerek -ne kadar yapabildiğim meçhul- abime “ben bilmiyordum beni aydınlattığın için çok sağ ol abiciğim” dedim.
“Dalga geçme lan! Fikrimizi söylüyoruz” dedi.
“ayrıca çok seviyorsan git erkek gibi çık kızın karşısına söyle”
“yapamam”
Abim kaşlarını çatarak “neden?” dedi.
“Ecem çok hassas abi, ya bana sadece arkadaş gözüyle bakıyorsa ve hislerimi öğrenirse benden uzaklaşırsa. En azından biraz daha onunla vakit geçireyim. Hem belki gelip geçicidir. Boş yere kıza umut vermek istemiyorum” dedim.
“kendinden emin olduğun zaman git konuş kızla her zaman arkandayım. Hiçbir şeyi sorun etme sen” dedi.
Teşekkür ederek sıkıca sarıldım.
Bu evde beni anlayan tek kişi abimdi ne öz annem ne de baba dediğim adam. İkisi de kendi hallerindeydi.
“Hadi şimdi yemeğe inelim, babamların yanında da bir şey belli etme” diyen abim ile birlikte aşağıya indik.
“nerede kaldınız?” diye soran babama abim “Erel uyuya kalmış zor uyandırdım. Sınav haftası diye yorgun düşmüştür” dedi.
Abimi onaylar nitelikte başımı salladım ve teşekkür eden bakışlarımla ona baktım.
“Umarım bu kadar çalıştığına değer” dedi.
Annemden daha çok benimle ilgileniyordu. Annem ise hiç oralı olmadı bile.
“Umarım” diye cevap vermekle yetindim.
“O zaman afiyet olsun” dedi ve önünde duran kaseden bir kaşık çorba aldı. Onun ardından biz de yemeğimizi yemeye başladık.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.15k Okunma |
380 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |