
Ecem
Ne kadar süre orada durduğumu bilmiyorum. Hava git gide daha da soğumaya başlamıştı.
İnat etmiştim bir kere girmeyecektim eve.
“abim, hadi bak buz gibi olmuşsun gir içeriye artık”
“gelmeyeceği abi”
Abimin “gelmeyecek misin? İyi o zaman sen kaşındın” demesiyle birlikte kendimi onun omzunda bulmam bir oldu.
“bırak! Gelmeyeceğim işte anlayın!”
Tabi Cenk beyin umurunda mı? Asla!
“ sen kaşındın Ecem. Ne zamandır gel diyoruz sana” diyen abime sadece çırpınarak cevap verdim. Bence yeterli bir cevaptı.
Abimin sırtına defalarca beni bırakması için vurdum ama hiçbiri ona işlemedi.
En sonunda beni salondaki koltuklardan birine bıraktı.
Kalkmaya yeltendiğim zaman beni omuzumdan tutup durdurdu.
“güzelim, bir durur musun lütfen”
“konuşacaklarınız vardır sizin, çıkayım ben”
“güzelim-”
“deme bana güzelim falan! Konuşmayın benimle”
“Ecem, Cenk’in bir suçu yok. Ondan söylememesini isteyen bendim” diyen Poyraz abiye “neden? Sakın bana öyle gerekti gibi saçma cümlelerle gelmeyin” dedim.
Derin bir nefes aldı Poyraz abi.
“Çünkü kardeşimi bir kez daha kaybedemem. Bu senin için yeterli mi?”
Kaşlarımı çatarak ona baktım.
Tekrar kaybedemem derken?
Bana böyle geldikçe beni kendilerinden daha çok uzaklaştıracaklarının farkında değiller mi?
“seni şu an en iyi ben anlıyorum ve emin ol ben de senin gibi bir açıklama bekliyorum” diyen Uzay’a döndü bakışlarım.
Uzay elini bana uzatarak “bu arada tam tanışamadık ama ben Uzay, aramızda çok fazla yaş farkı olmasa da abin sayılırım” dedi. Ben de uzattığı elini tutarak “Ecem ben de ne derece, neyin olduğunu bilmesem de...”
...
“Şimdi abimler sana da bir şey anlatmadılar öyle mi?”
Gözlerimi açıp kapatarak onayladım, bunu zibilyonuncu kez soruşuydu ve benim de zibilyonuncu kez cevap verişimdi.
Benden sadece iki yaş büyüktü Uzay. Benim aksime çok konuşkan ve neşeli birisiydi. İlk geldiğinde açıkçası biraz tırsmıştım ama tanıdıkça kanım ısınmıştı ona. Sempatik birisiydi ama tek sorunu insanı bunaltacak kadar çok soru sormasıydı ve kafası ne esiyorsa onu yapmasıydı.
Abimle hâlâ konuşmuyordum. Ara sıra yanıma gelip benimle konuşmaya çalıştıysa da benden her cevap alamayışında geri gitmişti.
Ben ve Uzay hariç evdeki herkes uyumuştu bile. Bu zamana kadar iyi bile dayanmışlardı. Çayımız ile beraber balkonda oturuyorduk. İkimizin de arasına sessizlik hakimdi. Seviyordum aslına bu sessizliği. Gözlerimi kapattım, istediğim tek şey buydu işte.
Sakince düşünebilmek...
“peki hiç aileni aramak aklına gelmedi mi?
Uzay'ın sorusu ile birlikte ona döndüm
“aslında merak ettim. Hatta o yüzden gizlice müdürün odasına girmiştim fakat ben hariç herkesin dosyasını buldum, sadece benim dosyamı bulamadım ya da hızlı baktığım için gözümden kaçtı”
Uzay gözlerini kısarak “belki de abimler senin bulunmanı istemediği için dosyanı vs. Gizlemişlerdir" dedi.
Dilimi damağıma vurarak cık’ladım.
“sanmam”
“neden?”
“abimler illegal bir şey yapmazlar”
Bakışları gölgelenir gibi oldu.
“haklısın” dedi ve önüne dönüp dışarıyı, Güneşin doğuşunu izlemeye koyuldu”
“Biliyor musun? İlk kez Güneşin doğuşunu izliyorum” diyen Uzay’a şaşkınlıkla baktım “gerçekten mi?”
“evet”
“ben kaçıncıyı izlediğimi saymadım ama her seferinde ayrı kapılıyorum. Her zaman umut olduğunu hatırlatıyor bana” dedim.
“aslında bana hiçbir şeyin sonu yokmuş gibi geliyor. Her zaman bir şekilde ortaya çıkacakmış gibi”
Sessiz kaldım. Hiç o yönden düşünmemiştim aslında. Sanırım bir şeylere tutunmak iyi geliyordu. O yüzden buna tutunmuştum. Umuda
“siz Hâlâ uyumadınız mı?” diyen Koray’a “hayır” diye cevap veren Uzay oldu.
“hadi artık yeter bu kadar uykusuzluk gidin uykunuzu alın güzelce. Yarın gününüz biraz uzun geçecek”
İkimiz de ellerimiz yukarda teslim olur pozisyonda bize ayrılan odalara gittik.
Kafamı yastığa koydum ama uyuyabildiğim söylenemezdi.
...
Saat öğlene geliyordu ve gözüme gram uyku girmemişti. Gözlerim büyük ihtimal şiş ve altları mor halkalardan oluşuyordur.
Umarım beni görünce kimse korkmaz.
Elimi yüzümü yıkayarak mutfağa gittim ve kendime bir bardak su doldurup içtim.
Gözüm dolapta asılı duran resimlere takıldı. Cenk, Koray ve Poyraz abimim yan yana çekilmiş fotoğrafları çoğunluğu oluşturuyordu. Birinde Abim ortada Koray abim ve Poyraz abi de yanında ellerini birbirlerinin omuzuna atmış sahilde gülerek kameraya bakmışlardı. Diğerinde ise büyük bir evin önünde -ki ev demek ayıp olur- yanlarında tanımadığım bir kadın ve adam, onların hemen önünde Cenk ve Poyraz abim, onların da yanlarında ise tanımadığım başka bir adam duruyordu fakat bu resim abimlerin daha küçükken henüz on sekiz veyahut on dokuz yaşlarında çekilmiş fotoğraflarıydı.
Fotoğrafları daha fazla incelemeyi bırakıp demliğe su koydum ve salona geçtim.
...
Abimlerin de uyanmasıyla hep birlikte kahvaltı yaptık. Sofrada abim yine benimle konuşmak istedi tabi ki benim ağzımı yine bıçak açmadı.
Kahvaltıdan sonra Poyraz abi ben ve Uzay ile konuşmak istediğini söyledi ve bizi yanına çağırdı.
Poyraz abinin sağ tarafına Uzay, sol tarafında da ben oturdum.
“Aklınız şu an karmakarışık biliyorum ama emin olun anlatamayacağımız şeyler var çünkü neyin ne olduğunu biz bile şu an tam idrak edememişken size anlatamayız”
Poyraz abi bana dönerek konuşmaya devam etti. “ben istemez miyim tüm kardeşlerim yanımda olsun? Fakat şu an kendimden bile şüpheleniyorum. Cenk desen onun da bir şey bildiği yok yani kısacası güzelim senin ve diğer kardeşlerinin güvenini sağlayana kadar bize çok soru sormayın biz daha kendinizde bile değiliz” dedi.
“Ailemin kim olduğunu bilmek benim en doğal hakkım ama değil mi? Ya ben Cenk abimin, bunca yıldır yanında büyüdüğüm adamın kim olduğundan bile şüphe ediyorum siz ne anlatıyorsunuz bana!”
Bir anda çıkışımı ikisi de bekleniyor olacak ki bir anda afalladılar
“ Ya bana her şeyi anlatırsınız ya da bundan sonra sizin Ecem diye bir kardeşiniz yok!” dedim.
Bir şeyleri zorla mı anlatacaklardı? Tamam o zaman ben de zor kullanırdım.
“Ecem- ”
“ya abi kafayı yiyeceğim ben. Kimim ben, siz kimsiniz, niye benden sürekli birileri bir şey saklıyor?”
Cidden kafayı yemek üzereydim ve kimse tek kelime dahi etmiyordu. Madem sessizliğimi duymuyorlardı ben de avazım çıktığı kadar bağıracaktım. O zaman sen bana hiç bir şey söylemedin diyemezdi kimse.
“bir şeyler saklayan sadece biz değiliz Ecem”
“ya ben zorunda kaldım, tehdit etti beni. Kafam dolu yok şöyle böyle gibi bahanelere sığınmadım ben. Anlatmak istedim, abime koşup yardım et demek istedim ama hiçbirini yapamadım, ben bunların hepsine mecbur olduğum için katlandım”
“Ecem ben-“
“sen ne? Öyle demek istememiş miydin? Umurumda bile değil kimin ne dediği! Ben sadece olanı anlattım. Sizin gibi susmadım”
Dedim ve dışarı, ne kadar ona küs de olsam, kırgın da olsam abimin yanına gittim.
“Prensesim?”
Abime sıkıca sarıldım
“Abi ben-“
Gözyaşlarım firar etmişlerdi artık. Çok bile dayanmıştım. Çok mu şey istiyorum ben?
“Bir daha benden bir şey saklama lütfen, benim her şeyim sensin seni de kaybedemem abi lütfen. Yapma bunu bana” dedim.
Gözyaşlarım sanki mümkünü varmışçasına daha çok akmaya başladı ya da sadece ben öyle zannettim.
“söz güzelim, söz prensesim, bundan sonra senden bir şey saklamayacağım. Sen yeter ki benimle konuş”
____________________
Gecikmeli de olsa yeni bölümümüz geldi iyi okumalar
Of: tinyyokur/ yetimhaneoficall
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.15k Okunma |
380 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |