28. Bölüm

26. BÖLÜM: Yağmurun Hikayesi

Sudiş
sudeliyimm

 

Sarp Bey öfkeyle bilgisayarı kapatarak "Banu!" diye yukarıya doğru bağırdı.

 

Uzun bir süre içeriden ses alamayınca burnundan soluyarak Cenk abime baktı. "Git ve bana Banu'yu çağır!" dedi.

 

Karısını çok seven, saçının teline zarar veremeyen adam gitmiş; yerine bir canavar geçmişti sanki.

 

Cenk abim kafasını sallayarak onayladı ve hızla yukarı çıktı.

 

Abim neden bu adamın her dediğini sorgusuz sualsiz yerine getiriyordu? Benim bilmediğim başka ne vardı?

 

Az sonra abim önde Banu Hanım ise arkasından tüm asaletiyle geliyordu.

 

Tırnaklarımı boğazıma geçirmeye başlamıştım artık. Nefes almam gitgide zorlaşıyordu. Cenk abim ile gözlerimiz kesişir kesişmez hızlıca yanıma koştu.

 

"Ecem! Abicim bana bak, nefes al. Ecem!"

 

Poyraz abimin de bakışları bize döndü.

 

Konuşamıyordum. Kafamı sallamakla yetindim.

 

Cenk abim, derin nefesler alarak "benim gibi derin nefes al prensesim, hadi." dedi.

 

Onun yaptığı gibi nefesimi burnumdan alıp, ağzımdan vermeyi denedim ama olmuyordu. Bir iple boğazımı sıkmışlarcasına nefes alamıyordum.

 

"Ecem, ne olur nefes al abim" diyen bu sefer Poyraz abimdi.

 

O esnada arkada bağrışmalar oluyordu fakat anlamlandıramamıştım.

 

Sonunda nefes alabildiğimde abimler derin bir nefes bırakmışlardı. Sanki onlar da benim gibi nefessiz kalmışlardı.

 

"Sen de kızın da bu evden defolup gidiyorsunuz Banu." diyen adama değdi bakışlarım. Sadece ben değil, hepimiz şaşkınca Sarp Bey'e bakıyorduk.

 

"Baba sen ne diyorsun? Ağızından çıkanları kulağın duyuyor mu senin?" diye hiddetle öne çıktı Poyraz abim.

 

Sarp Bey kararlılıkla başını salladı. "nerede ne yapıyorlar umurumda değil. En kötü Hakan itinin yanına giderler." dedi.

 

Benim için düğümlerin kopuş anı da tam olarak burası olmuştu.

 

Bu iki ayda Sarp Bey hep gözümde iyi bir baba gibiydi meğerse bu bile sahteymiş ya da onun kızı olmadığım için her şey değişmişti.

 

Belki Sarp Bey harika bir baba olabilirdi ama bir insan değildi, canavardı, gözünü intikam bürümüş bir canavar. Canavarları çok yakından tanırdım ve Sarp Bey benim tanıdığım o canavarın yanından bile geçemezdi ama sonuçta o da bir canavardı. Yakınlık veya uzaklık bu gerçeği değiştiremezdi.

 

"Tamam Ecem benimle kalır." dedi Cenk abim.

 

"Hayır!" diyerek âdeta kükredi Sarp Bey.

 

Sarp Bey, ben ve Banu Hanımın kolundan tutarak bizi iteklemeye başladı. Tutuşu o kadar sertti ki kolumun kopacağını zannetmiştim.

 

Cenk abim onu benden ayırarak "Canını acıtıyorsunuz." dedi "karınızın ihanetine verdiğiniz tepki beni ilgilendirmez ama kardeşimin canını yakanı yakarım. Bu kişi siz olsanız bile" dedi.

 

Elimden nazikçe tutarak beni kapıya doğru ilerletti.

 

"Orada dur bakalım! Sen nereye gittiğini zannediyorsun Cenk?"

 

Cenk abim arkasını dönmeden konuştu "Kardeşimi sizden kurtarmaya."

 

Sarp Bey kahkaha atarak abime cevap verdi "Bir katil ne zamandan beri kahraman olmuş?"

 

İkimizi de durduran cümle bu olmuştu. Abim ve katil kelimeleri bırakın yan yana gelmeyi, birbirlerine rastlayamazlardı bile. Yalan söylüyordu.

 

Tükürürcesine konuşmaya devam etti "annesine merhamet etmeyen sana mı merhamet edecek zannettin?"

 

Arkamı dönerken "yalan söylüyorsun, abim öyle bir şey yapmaz." dedim. Islak gözlerimle abime baktım "öyle bir şey yapmadım de." fakat abim ısrarla konuşmuyor, kafasını yerden kaldıramıyordu. Elbisesinden tutarak sarstım. "Abi konuşsana, yalan söylüyor desene!"

 

Abim gözlerini sıkıca yumarak "doğru." dedi.

 

Dünya tek bir cümleyle yok olabilir miydi?

 

Olabilirmiş.

 

Benim dünyam tek bir cümleyle altüst olmuştu.

 

Tek istediğim bu evden uzaklaşmaktı.

 

Bir sabah uyanacaktım ve bunların hepsinin bir rüya hayır bir kabus olduğunu öğrenecektim ama hiçbir zaman öyle olmamıştı ki...

 

Artık yavaş adımlarımla yürümek istemiyordum, şansım varken kaçmak istiyordum. Dediğimi yaptım, şansım varken kaçtım.

 

Çıplak ayaklarıma batan camlar ve taşlar umurumda değildi. Ben o evden kaçmak istiyordum. Hayır. Ben kendimden, geçmişimden, karanlıktan kaçmak istiyordum.

 

Ayaklarım kontrolden çıkmış, kendi yönünü belirlemişti.

 

Yorulmuştum. Her şekilde hem de.

 

Sonunda dizlerimin üzerine çökerek avazım çıkıncaya kadar bağırmaya başladım. Sonra yavaş yavaş kısıldı sesim yerini hıçkırıklara bıraktı.

 

Yağmur yağmaya başlarken yanıma bir beden oturdu. Kafamı kaldırıp baktığımda Erel olduğunu gördüm.

 

Hiçbir şey söylemeden sadece beni kendisine çekip sıkıca sarıldı. Islanmayı umursamadı, sadece sarıldı. Hıçkırıklarım şiddetini arttırırken "Ben çok yoruldum Erel." dedim.

 

Erel, turuncu saçlarımı okşarken "Anlat bükram, anlat ben seni her zaman dinlerim. Ya da konuşma sessizliğini bile anlarım ben senin, gerekirse seninle birlikte susar; tüm dünyayıda sustururum." dedi.

 

"Hayatım koca bir yalanmış, ailemi buldum sanırken saçma sapan bir intikamın tohumu olduğumu öğrendim, delicesine abim yanımda olsun istiyorum ama onu sürekli kendi içimde affetmekten de yoruldum. Yanıma gelsin istiyor ama aynı zamanda istemiyorum."

 

Derin bir nefes sığdırmaya çalıştım ciğerlerime.

 

"Dinlen güzelim burada yanımda istediğin kadar soluklanabilirsin."

 

Burnumu çekerek devam ettim anlatmaya. "Erel, ben o adamın kızıymışım. Hakan benim biyolojik babammış" dedim.

 

Erel'in sırtımdaki eli duraksadı.

 

"Yalan söylüyordur." Dedi.

 

Kafamı sallayarak reddettim. "Her şeyi kanıtlarıyla ispatladı it oğlu it!"

 

Az sonra yanımıza iki gölge daha düştü. Kim olduklarını anlamam için kafamı kaldırmama gerek yoktu çünkü abimi gölgesinden tanırdım.

 

"Prensesim."

 

"Abim."

 

Yanılmadığımı bana kanıtlayan iki ses. Biri ailem dediğim, diğeri ailem sandığım.

 

Sessizce ikisi de bana sarıldı. Sanki konuşurlarsa herşeyin altüst olacağını biliyor gibiydiler.

 

Karşılık vermedim. Sadece Erel'in göğsüne daha çok sokuldum.

 

En sonunda Cenk abim dayanamayarak konuştu.

 

"Seni hiç çığlık atarken duymamıştım."

 

Kafamı Erel'in göğsünden kaldırırken histerik bir şekilde kahkaha attım. "Ben her zaman çığlık çığlığaydım abi ama siz beni hiç duymadınız. Ben o kadar çığlık attım ki en sonunda sesim kısıldı, konuşamadım. Siz benim çığlığımı duymadığınız gibi sessizliğimi de anlayamadınız."

 

Etrafta yağmur damlalarının çıkarttığı sesten başka bir ses yoktu. Duymak isteyene binlerce hikaye anlatan yağmur, bu sefer benim hikayemi anlatıyordu. 'anlıyorum seni çünkü beni de kimse duymadı' diyordu.

 

Abim söylediklerimi duymazdan gelerek "hadi kalk üşeyeceksin." Dedi.

 

Sesi ondan duymaya alıştığım o güçlü tonda değildi. Az önce 'ben yaptım' dediğinde kullandığı o fısıltılı ama can yakan tondaydı.

 

Benim de canım yanıyor deme şekliydi bu abimin.

 

Ama ben her şeye rağmen, bu sefer gerçekten bencilce davranarak duymazdan geldim onu. Tıpkı bunca yıldır bana yaptıkları gibi ben de onların sessiz çığlıklarını duymadım.

 

Cenk abim boğazını temizledikten sonra "benim yanımda kalmıyorsan bile Koray abinlerde kal." Dedi.

 

Uzun süredir konuşmayan Erel biraz çekingen bir tonda "bizim evde kalabilir." Dedi.

 

Erel her zaman çekingendi ama abimlerin yanında bu iki katına çıkıyordu.

 

"Hayır. Sarp Bey'in sağı solu belli olmaz." Dedi. Bu sefer sesinde itiraz istemeyen bir ton vardı.

 

Erel de bunu bildiği için daha fazla diretmedi. Belki her şeyi tam olarak anlamamıştı ama bir şekilde benim iyiliğim için bir şeyler yapmaya çalışıyordu.

 

"Hiçbir şey sandığın gibi değil." Dedi Poyraz abim.

 

Hayır birşeyleri açıklamasını istediğim o değildi.

 

"Abin bile isteye annesini öldürmedi"

 

Gözlerim Cenk abime kaydı. Ellerini yumruk haline getirmiş, gözlerini yummuş, yağmur damlalarının ıslattığı asfalta doğru eğmişti suratını.

 

"Çocuktum, senden bile daha küçüktüm. Annemi babamdan korumak isterken canına kıydım. Babam anneme ateş etmesin, kurşun tenine değmesin diye silahı çocuk aklımla babamdan almaya çalışıyordum."

 

Histerik bir kahkaha atarak devam etti Cenk abim.

 

"Sanki babamdan daha güçlüymüşüm gibi eline sarıldım. Sonra, sonra bir anda bir patlama sesi duydum, ardından annem yere düştü. Başta bir şey anlamadım. Ama annemin karnından delilercesine kan akıyordu. Babam eğer telefonu almama izin verseydi ambulansı arayabilirdim ama izin vermedi, annemi orada öylece ölüme mahkûm etti."

 

Duyduklarım karşısında dilim lâl olmuştu.

 

Nasıl olmuştu da abimi hemen suçlamaya karar vermiştim.

 

Abimin gözleri kıpkırmızı olmuştu. Dayanamayarak ben de ayağa kalktım ve sıkıca abime sarıldım.

 

Yine yapmıştım. Yine her şeye rağmen abimin yanında olmuştum.

 

Abim yumruk yaptığı ellerini gevşeterek sarılışıma karşılık verdi.

 

O esnada sokağın başında bir ses duyuldu.

 

Şuh bir kahkaha sesi.

 

Hemen ardındansa öfke dolu bir haykırış.

 

 

 

 

 

_____________________________________

 

 

 

 

 

• Nasılsınız papatyalarım umarım iyisinizdir.

 

 

 

 

 

• Yazarken nefesini tuttuğum bir bölüm oldu açıkçası.

 

 

 

 

 

•O sesler kime veya kimlere aitti?

 

 

 

 

 

•finale artık daha yakınız. Neler hiss

 

 

 

 

 

ediyorsunuz?

 

 

 

 

 

• Yorumlarınızı yazmayı ve minik yıldıza dokunmayı unutmayın. Sizi çok seviyorum 💙

 

 

 

 

 

•İg: tinyyokur/ yetimhane_offical

 

 

 

 

 

•tiktok: yetimhaneoffical

 

                   

 

Bölüm : 20.06.2025 20:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...