Güzel olan şeyler neden bu kadar çabuk bitmek zorundaydı. Bencil olan zaman birkaç dakikayı bize çok görmüştü. Hayata tutunmamı sağlayan iplerden birini de koparmak üzereyim. Hâlbuki daha sıkı tutunmam gerekmez miydi? Yapamıyorum.
Abim ile olan tatlı kavgamızı bitirdikten sonra bizimkilerin olduğu çardağa geçtik. Hepsi de bize gülerek bakıyordu.
Tek gözümü kırparak hayrıdır dercesine başımı salladım.
Kınayıcı bakışlarını gönderen Asiye “ aman anca biz olmadan eğlenin siz” dedi.
Hemen yanına oturarak “ aşk olsun sensiz olur mu hiç” dedim ve onu da gıdıklamaya başladım. Asiye’nin kolay kolay gıdıklanmadığını bildiğim için hamlelerimi en can alıcı noktaya uygulamaya başladım. Asiye’nin kıkırtılarından görevin başarılı olduğunu da teyit ettikten sonra onu daha fazla yormamak adına bıraktım.
Asiye elini kaldırarak “tamam pes ediyorum” dedi.
Abime baktığımda yüzünde muzip bir gülümsemeyle bizi izliyordu.
Üzerime çökmeye çalışan kara bulutlardan kaçmak istiyorum. Şu birkaç saat başarmıştım da aslında.
“gençlik bu gün ayın kaçıydı be” diyen Volkan’a ben bilmiyorum dercesine bakarken abim ve Asiye öldürecek gibi baktılar.
Asiye derin bir nefes vererek “on biri” diye cevap verdi.
Yarın benim doğum günümdü ve ben doğum günümde şeytanın inine gidecektim.
Bilmezden gelmeyi, unutmayı seçtim. Hayır. Yarın ben doğmayacaktım. Ben yarın yanarak ölecektim ve ardından hiçbir şey olmamış gibi gülümseyecektim. Nasıl unutabilirdim ki?
Yanıma oturan abimin bana sarılmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. “prensesim, bir şey mi oldu durgunlaştın” diyen abime burukça gülümsedim. “bir şey olmadı sadece ilk kez doğum günümü siz olmadan kutlayacağım”
Hepsi tek bir ağızdan “ne?” dedi.
“yarın için okullara yardıma gidecekmişim” dedim.
“zamanını bulmuş bu müdür” diyen Volkan’a abim ve Asiye de başını sallayarak katıldılar.
Omuz silkerek “vardır bir hayır” dedim.
“güzelim benim” diyerek bana sarılan abime ben de karşılık verdim.
“ağlarım ama” diyerek yanımıza gelen Asiye’nin ardından “bensiz mi?” diyerek Volkan da gelip sarılmıştı.
Burnumu çekerek “asıl siz beni ağlatacaksınız” dedim. hepimiz gülerken aynı zamanda ağlıyorduk.
Evet.
O zaman başka bir şey söylemeye gerek yoktu.
Kollarımı gevşeterek “tamam yeter bu kadar” dedim.
“Bakın bıkmış bu bizden” diyen Volkan’a benim yerime abim bir fiske vurarak cevap vermişti.
Asiye “e madem yarın Ecem yok, o zaman biz de bugün kutlayalım doğum gününü” dedi.
Abim ve Volkan’dan da onaylarcasına mırıltılar dudaklarından döküldü.
“O zaman parka gidiyoruz?” Volkan’a onu onayladığımı belli edercesine kafamı salladım.
“Bak bu kızın tüm kelime kotası Cenk yüzünden doldu yine” Volkan ellerini yüzümün iki yanına koyarak “bak Ecem’ cim ‘evet’ diyeceksin. Söyle bakalım”
Bıkkınlıkla nefes alıp vermekle yetindim. “aman be abi kardeş hiç çekilmiyorsunuz siz de” diyen Volkan’a abim de ben de yan şekilde bakmaya başlamıştık.
...
Pastaneden çıktıktan sonra parka doğru yürümeye başladık. Önde Asiye ve Volkan, onların hemen arkasında ise ben ve abim vardık. Abim “prensesim, biliyorum o günden sonra bu konuyu konuşmadık ama Poyraz, yani biyolojik abinde gelse senin için orun olur mu?” dedi.
“Sorun olmaz” diyerek yanıtladım abimi. “Tamam o zaman” diyerek cebindeki telefonu çıkarttı ve muhtemelen Poyraz abiyi aradı.
Telefonu kapattıktan sonra bana dönerek “geliyormuş” dedi. “bir şey söyleyeceğim.” abim bana dönerek “söyle güzelim” dedi.
“Madem Poyraz benim biyolojik abim, ben neden hâlâ burada kalıyorum?”
“O ne demek? Bizden mi sıkıldın sen?”
“hayır tabi ki! Sadece merak ettim”
“Çünkü öyle gerekti” diyerek geçiştirdi abim.
“işte ben de o gerekçeyi soruyorum”
“Abi, artık benden bir şey saklama lütfen” dedim. Sanki ben ondan hiçbir şey saklamıyormuş gibi.
“sonra güzelim, sonra anlatırız sana”
“peki” diyerek önüme döndüm çünkü biliyordum ki abim bir şey söylemek istemezse söylemezdi.
Parka geldiğimizde Poyraz abinin demir kapıların önünde durduğunu fark ettim. Nasıl bu kadar hızlı geldiğini düşünmeyecektim.
Ufak bir baş selamı verdim o da bana aynı şekilde baş selamı verip burukça gülümsedi. Sahi neden sürekli böyle gülüyordu? Gülüşümü böyleydi yoksa kalbindeki kırıklar gülüşüne mi yansımıştı?
Boş çardaklardan birine oturduk ve pastayı paketinden çıkartıp mumlarını üzerine yerleştirdik.
Poyraz abi cebinden çıkarttığı çakmakla mumları yaktı.
Neden kimse onun burada olmasını sorgulamıyordu? Yoksa onlar da mı biliyor ama benden saklıyordu?
Yarın kâbusun olacakken bugün anda kal.
“Dur!” diyen Asiye’nin sesiyle bakışlarımı o yöne çevirdim.
Kaşlarımı çatarak “bir şey mi oldu?” diye sordum. Asiye “yok bir şey olmadı, dilek dile diyecektim sadece” dedi.
Gözlerimi kapattım ve özgürlük diledim. Her anlamda
Gözlerimi açıp üfledim mumları.
Sönen tüm umutlarım gibi mumlar da söndü.
Herkes alkışlamaya başladı ölüme doğru attığım sessiz adımları.
“tamam hadi dilek de diledi, artık yiyelim şu pastayı lütfen” diyen Volkana sadece minik bir tebessümle bakmakla yetindim.
Abimin cebinden çıkardığı kelebek ile tabiri caize gözlerimi belerterek ona baktım.
Pastayı kesen abim duraksayarak bana baktı.
“hayırdır tatlım” diyerek elindeki kelebeği gösterdim.
Tabi benim bu kelimeden nefret ettiğimi ve sadece hesap sorarken kullandığımı bildiği için “hayır güzelim hayır” diyerek geçiştirdi.
Gözlerimi devirerek önüme döndüm. Abimin kesiği pasta dilimlerini Asiye, marketten aldığımız plastik tabaklara koydu.
...
Yetimhaneye dönüş yolunda Volkan ve Asiye aynı şekilde önde giderken ben, Abim ve Poyraz abinin arasında yürüyordum.
Sorulacak çok sorum vardı ama ‘şimdi değil’ dedim kendime.
Bırak mutlu olarak gir o yetimhaneye.
Yetimhanenin önüne yaklaştığımızda saate baktım. Saat 11.26’ yı gösteriyor
Odama girdiğimde kendimi her zamanki gibi yatağa attım ve sadece uyumak istedim fakat kafamdaki sesler uyumama izin vermiyordu.
...
Ölüm ile aramda sadece dakikalar kalmıştı. Gözüme gram uyku girmemişti şimdi ise kapının önünde ecelimi bekliyordum.
Hakan kollarını açarak “Benim güzeller güzeli kızım da kapının önünde beklermiş beni” dedi.
Hakan başını omzuna eğerek “haklısın tabi nefes önemli, konuşarak harcayamam. Daha güzel planlarım var” dedi.
Hakan bahçenin dışında bekleyen arabaya doğru yürüdü. Ayaklarım olduğu yere çakılmıştı. Ben de zaten adım atmak istemiyordum ama gitmek zorundaydım.
Hakan’ın peşinden ben de gittim.
Ölüme kendi ayaklarımla yürüdüm.
Yazar anlatımıyla
Arabaya bindiklerinde Ecem farkında olmadan ayaklarını sallıyor, Hakan ise bir an önce depoya varmak istiyordu fakat ikisinin de bilmediği şey dışarıda onları izleyen Poyraz’ın çoktan Cenk’i arayıp onları takip ettiğiydi.
Poyraz’ın aramasının ardından binadan nasıl çıktığını bilmiyordu Cenk fakat o aşağıya indiğinde kapının önünde yeller esiyordu. Normal şartlar altında Ecem’in nereye gittiği ile pek fazla ilgilenmezdi fakat gecenin bir yarısı Hakan denen lavuğun arabasıyla gitmesi hem endişelendiriyor hem de sinir katsayısını fırlatıyordu.
Ne işi olabilir onunla diye düşündü. Bize ‘yardıma gideceğim’ dedi ama şimdi Hakan’ın arabasıyla gidiyor diye içinden geçirdi Cenk.
Asıl merak ettiği şey neden yalan söylemek zorunda kaldığıydı.
Düşüncelerinden hızlıca sıyrılarak yolda geçen bir taksiyi çevirdi ve Poyrazın attığı canlı konumu taksiciye gösterdi.
...
Eski deponun önünde duran araç ile Ecem’in düşünme yetisi de durmuştu. Hakan arabadan indi hemen ardından ise Ecem yavaş adımlar ile onu takip etti. Hemen arkalarında kalan araçtan ise Poyraz temkinli adımlarla onlara yaklaştı.
Kardeşi için endişeleniyordu. Hakan denen orospu çocuğunun yaptığı tek bir hayırlı iş bile yoktu ama bir türlü onu suç üstü yakalayamamışlardı. Kardeşini oradan almak istemişti ama hem onun tepkisinden korkmuş hem de alıştığı yerden ayırmak istememişti onu. Şimdi onu orda bırakmamaya kararlıydı. On sekiz yaşını da doldurmuştu hem oradan çıkmaması için hiçbir neden yoktu.
Etrafı kolaçan etti. Şerefsiz her yeri adamlarla doldurmuştu. Hızlıca ekip arkadaşı Yaman’ a mesaj yazdı. Bırakmazdı onu, biliyordu. Dediği gibi de anında geri dönüş sağlamıştı ona. Yüzeysel olarak anlattı sadece vakti yoktu çünkü.
Derken arkasında bir hareketlilik hissetti. Hızlıca arkasını döndüğünde Cenk olduğunu fark etti ve derin bir nefes verdi.
Cenk, fısıltıyla “Koray da geliyor, kazıyalım artık şerefini siktiğimin dibini” dedi. Başını salladı sadece Poyraz. Her şeyden çok istiyordu onu yakalamayı ölümlerden ölüm beğensindi o zaman.
O sırada Hakan çoktan Ecem’i bir sandalyeye bağlamış işkence çekmesini zevkle izliyor bunun yanı sıra çektiği video kayıtlarını tekrar tekrar izliyordu.
Hakan, elindeki elektroşok cihazını Ecem’in vücuduna dokundurdukça Ecem’in çığlıkları depoda yankılanıyordu fakat Hakan o her sesini yükselttikçe daha çok zevk alıyordu.
Ecem'in sesini dışarıda duyan Poyraz, Cenk, Koray ve Yaman dörtlüsü daha fazla dayanamayarak, Yaman’ın getirdiği silahları kullanarak ilk önce dışarıdaki korumaları etkisiz hâle getirip daha sonra içeriye daldılar fakat sesleri duyan Hakan, onlardan önce davranıp alnına silahını yasladığı Ecem’i önüne siper olarak almıştı.
.
.
.
Nasılsınız papatyalarım umarım iyisinizdir. Aramızı fazla açtık o yüzden değsin dedim.
İG: yetimhaneoficall / tinyyokur
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.98k Okunma |
118 Oy |
0 Takip |
23 Bölümlü Kitap |