

Elfida
Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama yolu izlerken arabanın durması ile gelmiş olduğumuzu anladım. Kapıyı açıp arabadan indiğimde koridorda öldürdüğüm ve yaraladığım adamlar yoktu. İçeri geçip kan bulaşan yerleri temizlemek için üst kata çıkıp banyoya girdim. Emre peşimden geliyordu. "Elfida, konuşalım mı?" Başımla onaylayıp yanına gittim. Üst katta durmazdı kendisi. Alt kata inerken onu takip ettim. Odasına girmişti. Bende peşinden girip kapıyı örttüm. Sanki biri görüp dinleyecekmiş gibi.
"Orada neler oldu? Anlatmanı istiyorum."
"Kaba biri olmayı kesip 'Anlatır mısın?' demeyi tercih etmelisin. Sorunuda cevaplayayım zaten anlatacaktım!" Bana verdiği zarar sabrımı taşırmıştı. Belki onun için casusluk yapabilirdim fakat ona yapma dediğim halde bana zarar vermişti. O adamın casusu olmayacaktım!
"Adam benden casusu olmamı istedi. Aslında bunu düşündüm de yalan söylemeyeceğim fakat bana acımasızca zarar verdiği için bunu yapmaktan vazgeçtim." Emre her zamanki tepkisizliği ile bana bakıyordu. Gözleri bir süre sarılı kolumda oyalandı. Gözleri gözlerimi bulunca konuştu. "Beni şaşırttın. Tabii o zararı vermese bile söyler miydin bilmiyorum ama neyse. Casusu olarak bilsin seni fakat sen benim casusum olacaksın."
"Bana o zararı vermese de yine gelip sana söylerdim." Söylediklerim ile gözlerime uzunca baktı. Onun casusu olurdum ama Miran denen adamın asla! Bana geçmişimi en acı şekilde hatırlamama neden olan o adamın hiçbir şeyi olmam! "Sana güvenmeli miyim?" Kendi kendine sorar gibiydi bu soruyu. "İnan." demekle yetindim.
"İnandıklarım beni yarı yolda bıraktı asi kadın." Güvenini ve bana olan inancını yarı yolda bırakmak gibi bir niyetim yoktu. Yine de her duruma karşı bana bir şans verebilirdi. "Bir defa inan. Eğer işler istediğin gibi olmazsa, bir daha sözüme güvenme. Gözlerime bak Emre. Gözler yalan söylemez."
Uzun bir süre gözlerime baktı. Onun inancını ve güvenini kırmamak için elimden geleni yapacaktım. "Dediğin gibi olsun asi kadın." Söyledikleri ile gülümseyip ayağa kalktım. Koridor kan içindeydi. Eğer orayı temizlemezsem uyuyamazdım. "Bir şeyler sipariş edeceğim ne istersin?"
"Dışarıdan yemek yemek bana göre değil. Kendim hazırlarım sen kendine sipariş et."
"Sinir bozucu huyların var!"
"Sadece sağlıklı beslenmeye çalışıyorum diyelim." Odadan çıkacakken seslenmesi ile durdum. "Küçük asi, bundan sonra benimle her gün depoya geliyorsun. Kendini geliştirmen için, savaşmayı daha iyi öğrenebilmen için seni çalıştıracağım."
"Hemen yarın mı? Çünkü biliyorsun kolum acıyor da." Dudağımı büzdüğümde gülmemek için yanaklarını dişlediğini fark ettim. Değişmişti. Onla olduğum şu kısacık sürede yüzü gülüyordu. Gülmese bile gözlerinin güldüğünü görebiliyordum. Asi adam.
"Bileğin iyileşince daha sıkı antrenmanlar yapacağız. Şimdi hafiflerden başlayacağız. Sonra zorlaşacak." Kafa sallayıp odasından çıktım. Yukarı kata tekrar çıkıp banyoya girdim. Dolabı açtığımda beni bir sürü sarı bez karşılamıştı. Sarı renginden nefret ediyorum!
Bezlerden birini ıslatıp sıktım. Küçük bir kova bulup ona da su doldurup aşağı indim. Sürekli çeşmede yıkayamazdım ya bezi. Duvara bulaşan kan lekelerini, beze ve su dolu kovaya detarjan döküp silmeye başladım. Kurumuş kan biraz zor çıkıyordu fakat yine de çıkıyordu.
Çıkmayan lekeler için sirkeli su kullandım. Öyle daha iyi çıkıyordu. Duvarları silip yere detarjan ve sirke döküp vilada ile silmeye başladım. Evde ki bütün kan lekelerinden kurtultuğumda rahatça bir nefes alıp odama geçip yatağıma uzandım. Bir daha kimse lütfen evde kan için de kalmasın. Temizlemesi çok zor!
Yatağa uzanalı beş dakika olmamıştı ki zil çaldı. Kalkıp açmadam önce sağ tarafımda ki Emre'nin odasına girdim. "Sorun nedir?"
"Zil çalıyor ve ben tekrar kaçırılmak istemiyorum!" Söylediklerime kısa bir gülüş atıp ayağa kalktı. Bende peşinden gidiyordum. Kapıyı açtığında kimin geldiğini görmek için Emre'nin arkasından bakıyordum. Gelen kuryeydi. "Kolay gelsin." deyip kapıyı kapattı Emre. "Delikten bakmayı dene bir daha ki sefer de!" Emre uğraşsın. Hoşuma gidiyor onunla uğraşmak.
"Boyum yetişmez." diyerek yalan söyledim.
"Kısa olduğunu kabul ediyorsun yani." Kendisi fazla uzun ve bana laf atıyor! Boyumun o kadar kısa olduğunu da düşünmüyorum.
"Hayır! Sen çok uzunsun."
"Tabii canım öyledir." Benimle dalga geçip mutfağa geçtiğinde peşinden girdim. "Çöplerini çöp kutusuna atıyorsun!" Kızmam onu sadece güldürdü. Bende kendime bir şeyler hazırlamaya koyuldum. O yemek yerken bende ocakta duran yemeğin pişmesini bekliyorum.
"Burnuma güzel kokular geliyor. Ne yapıyorsun?"
"Benim yemeğimden yemeyi aklının ucundan bile geçirme seni barbar!"
"Barbar ayıp oluyor ama. Eski çağlardan kalan bir insan değilim. Barbar hiç değilim!" Söylediklerine gülerek yemeğe baktım. Hazırdı. "Eğer yemek istiyorsan yiyebilirsin ama bir şartla."
"Söyle bakalım." Sinsice gülüp ona döndüm. "Yediklerini kaldırıp çöpe at. Sürekli senin mutfak dağınıklığını toplayamam!"
"Sana temizle demedim." Biliyorum ama bir takıntın vardı. Evde temiz olmayan bir yer yoksa o evde duramıyordum. Temizlemekten başka şansım yoktu. "Atacak mısın o pizza kutusunu?" Göz devirip başını salladı. Dediğimi yapacak olması ile daha çok gülümsedim. Ocakta hazır olan yemeği tabaklara koyduğum sırada Emre de kutuyu çöpe atmıştı. Toplu olmak bu kadar zor değil. Yediklerini çöpe atsa hiçbir sorun olmayacaktı.
Karşısına koyduğum tabağa baktı bir süre. Sonra kaşıklamaya başladı. Neredeyse öğlen oldu için pilav yapmıştım. "Güzel." demekle yetindi. Beğendiği şeyleri kısa kelimelerle ifade etmeyi seviyordu anlaşılan.
"Buraya gelmeden önce bana verdiğin ceket varya, o benim olabilir mi?" Ne diyeceğini merak ettiğimden dolayı konuyu değiştirip böyle bir şey sormuştum. "O ceketi seviyorum ama çok beğendiysen sende kalabilir. Sana yakışmıştı." Söylediklerine gülümsemekle yetindim.
Tabağını bana doğru uzattığında makineye kaldıracaktım ki durdurdu beni. "Bir daha koy ve yemeklerin acısız da gayet güzel." Tabağına tekrar yemek koyarken gülümsemeden edemedim. Kaçırılmış ve kaçırıldığım yerdende kaçırılmıştım belki ama evde tek başıma oturmaktansa onun ve arkadaşlarının yanında olmak kendimi mutsuz ve yalnız hissettirmiyordu.
"Acıyla ilgili bir problemin gerçekten var mı?" Olumsuz anlamda başını salladığında sesli güldüm. İlk başta çok sinirliydim kendisine fakat zaman geçtikçe ısınıyordum. Kendi evimden çok onların yanında kendimi güvende hissediyorumdum. Hepsi beni korumanın derdindeydi. Ömer pek öyle değildi ama arkadaşları ve kendisi benim yüzümden ölebilirdi.
"Beğenmene sevindim. Afiyet olsun."
"Dışarıdan yemek yemez misin sen?" Olumsuz anlamda başımı salladım. Dışarıdan yemek yemek gibi bir alışkanlığım yoktu. Kendim hazırlardım bütün yemekleri. Belki malzemeleri dışarıdan alıyorum ama dışarıdan başka da alabileceğim yer yok! Şehirde yaşıyorum, köyde olsa birçok malzemeyi bahçeden toplar ya da hayvanlardan sağlamaya çalışırdım.
"Hayır, kendim evde hazırlıyorum."
"Akşama ne yemek yapmayı düşünüyorsun?" Öğlen yemeğini daha yeni bitirmişti. Ben genelde akşam bir şeyler yemezdim. Acıkırsam eğer yoğurt ile birkaç hafif kendime göre tarifler yapar onları yerdim. "Ben akşam bir şey yemiyorum. Sen ne yiyorsun genellikle ya da istediğin bir yemek varsa söyle yapayım. Malzemeleri yoksa gidip alırsın artık."
"Pizza yapabilir misin?" Az önce yemişti küçük boy bir pizza şimdi neden akşama tekrar pizza istiyordu ki? "Aynı yemeği ikinci defa yemek sıkmaz mı?"
"Senin elinde olacağı için sorun olmayacak. Bak bakalım ihtiyacın olan malzemeler tam mı?" Buzdolabını açıp baktım. Kaşar, sucuk, mısır, sosis, zeytin, biber ve mantar ne arasan vardı dolapta. Buzdolabının yanında ki dolapları da açıp kurcalarken bir dolabın içinde 5 kilolukta olsa bir un olduğunu gördüm. İstemsizce gülümseyerek kapağı kapattım. Çekmeceleride kurcaladım. Nerede ne var diye pizza yaparken aramakla uğraşmak istemiyordum. Tekrar bir dolabın kapağını açtığımda çeşit çeşit kahve gördüğümde hızla Emre'ye döndüm. "Bir sorun mu var?"
"Hayır, bir sorun yok. Kahve ister misin diye soracaktım."
"Sade filtre kahve yapabilir misin?"
"Yaparım. En sevdiğim!" Sevinçle arkamı dönüp iki tane kulplu bardak çıkardım. Kahveleride çıkarıp suyu ısıtmak için ısıtıcıya su koyup kaynamasını beklerken Emre'nin karşısına geçtim.
"İkizin, ikizin hakkında bir bilgin yok mu? Biz onun peşindeydik. Fakat ailenin evinde bir tek sen vardın. O yüzden seni Aylin sanıp kaçırdık. Diğer herkesinde artık peşinde olduğuna eminim." Ailem hakkında bir fikrim yoktu ama ikizim bildiğim kadarıyla yurt dışındaydı. "Ülkede değil." dedim sadece.
"Dövüşmeyi biliyorsun, bıçak kullanmada da iyisin. Bunları nereden biliyorsun?" Ailemin sevmediği çocuğuydum ben. Annem beni odama kilitlerdi günlerce. Öldürmezlerdi ama bu yaptıklarına da yaşatmak denemezdi. Sadece, sadece ikizimi bir gün yanlışlıkla ağaçtan düşürdüm diye oldu her şey. Ailem bir gün evi terk etmişti. Ben odamda kilitliydim. Hiçbir şeyin farkından da değildim. Ses soluk yoktu.
Odamın kapısını bir adam açtı. On yaşında çocuktum o zaman. O adam bana sahip çıktı ve bana bildiği şekillerde dövüşmeyi, bıçak kullanmayı öğretmişti. Sonra ise o da gitti. Yalnız başıma ailemin eski evine kalakalmıştım.
Eski yaşadıklarım zihnime hücum ettiğinde derin bir nefes alıp kaynayan su ile kahveleri hazırlamaya başladım. Sorusuna cevap vermemiştim. Vermeyide bir sürer düşünmüyordum. Hazırladığım kahveleri alıp birini onun önüne koydum. Diğerini ise alıp kapıya doğru ilerledim. "Bitirdikten sonra bardağını suya tutup makineye koy yoksa sana pizza falan yapmam."
"Emredersin baba!" diye öfkeyle söyledikleriyle kaşlarımı çatıp ona döndüm. "Emre?" Seslenişim ile kendine gelmiş olmalı ki korkulu bakışlarını düzeltti. Soğuk bakışlarını bana doğrulttuğunda omuz silkti. "Farkında değildim." Başımla onaylamakla yetinip mutfaktan çıktım. Odama geçip komodine sıcak kahveyi bıraktım.
Emre ile depoya uğramadan önce eczaneye uğrayıp aldımız saygı bezlerini, gazlı bezi tentürdiyotu çıkarıp yatağımın üzerine serdim. Makas lazımdı. Makas aramak için mutfağa girdiğim de Emre hâlâ oturuyordu. "Makas var mı?"
"Bıçak yetmedi makasla beni kesmeye mi karar verdin?"
"Sargımı keseceğim ama çok istiyorsan bir yerlerini kesmemi parmaklarından başlayabilirim." Gülerek yanıma geldiğinde bende gülümsedim. Artık somurtmuyordu. Cebinden bıçak çıkarıp sargıyı kesip kanlı bezi çöpe attı. "Saralım bileğini hadi." Başımı iki yana sallayıp peşine düştüm. Odama girdiğimizde yatağımda serili pansuman eşyaları ile gülerek başını iki yana salladı. Ben yatağa geçip oturdum. Yanıma gelip pamuk ile kurumaya yakın kanları sildi.
"Çok acıyor mu?" Ruhum kadar değil.
"Doğal olarak, ben bir insanım tabii acıyor nasıl soru o!"
"Ben acıtıyor muyum?" diye soruyu düzeltiğinde gülümseyerek bileğimde ki kanları temizleyen adama baktım. "Hayır, acıtmıyorsun." Kanları temizledikten sonra tentürdiyot sürüp gazlı bezin parçasına koyup bileğime koydu ardından sargı bezi ile sarmaya başladı. İşi bittiğinde yatağımda ki malzemeleri poşete koyup komodine, kahvemin yanına bıraktı. "Kahven soğuyacak asi kadın."
"Bana ne zaman adım ile hitap etmeyi düşünüyorsun?" Bana hiç ismimle seslenmemişti. Kaçırdıkları ilk zaman benim ikizim olduğumu sanıp Aylin deyip durmuştu. Gerçek adımı öğrendikten sonra ise hiçbir şey dememiş bana ismimle hiç seslenmemişti.
"Sargına dikkat et. Kolun acıyor ve ağrıyorsa pizza yapmana gerek yok." Cevap vermemesi tuhafım gitti. Bana asi kadın demesinden rahatsız olduğum için sormamış meraktan sormuştum. "Söz verdim say ve yaptım bil." Ona göz kırptığımda hafif tebessüm edip odamdan çıkıp kapıyı örttü. Kahvemi yudumlayıp yatağıma yerleştim. Kahvem bittiğinde pizzaya başlayacaktım.
2 Saat Sonra
Hamur hazırdı! Açıp içine malemeleri yerleştirmem kalmıştı. Acaba Emre içinde neleri seviyor, neleri sevmiyor? Mutfaktan çıkıp hemen onun odasının kapısını tıkladım. "Gel." dediği gibi içeri girdim. İçeri girdiğimde Emre gülmeye başladı. Anlamsızca ona bakarken ayağa kalkıp yanıma geldi. "Hamur yoğururken ne yaptın sen?" Hamur yoğururken ne yapabilirim? Zaten hamur yoğuruyorum ya!
"Hamur yoğurdum?" Şüpheyle ona baktığımda güldü. Omuzlarımdan tutup beni ayana çevirdiğinde bende güldüm. Yüzüme hep un bulaşmıştı. Unlu elimle Emre'nin yüzüne dokununca onun da yüzü un olmuştu. "Un adam!"
"Buraya beni una bulamaya gelmediğine göre, neden geldin?"
"Pizzanın içinde koymamı istemediğin bir şey var mı?" Elini çenesine koyup düşünüyor gibi yaptı. "Söylersem herşeyi pizzaya mı koyacaksın?" Yüzümü buruşturdum. Artık bana güvenmesi gerekiyordu. "Hayır! Bana güvenmiyor musun? Burada kaçırılan benim!" Söylediklerime gülerek konuştu.
"Zeytin, biber ve mantar olmazsa sevinirim. Hepsi ayrı ayrı güzel pizzada sevmiyorum."
"Sen iyi misin Emre?" Birden sorduğum soru ile gülüşü kesildi. Kaşık çatları ile öfkeli gözleri gözlerimdeydi. "Ben iyiyim asi kadın. Bunu sorup durma! Yoksa iyi olmamı mı istemiyorsun?" Söylediklerine gülmek istedim ama olmadı. Gülüyor olabilirdi ama mutfakta ki olaydan sonra durgundu bunu görebiliyordum. "Hazır olunca seni çağırırım."
Mutfağa geçip pizzanın üzerine domates sosu döküp Emre'nin istemediklerini koymadan hazırlardım. Orta boyda dört tane pizza olmuştu. Buzluğa atar canı istedikçe ısıtıp yerdi. Fırının ayarlarını yapıp pizzanın birini atıp süre tuttum.
Her pizzayı aynı şekilde hazırladım. İkisini pişirdim diğer ikisini ise buzluğa attım. Hepsi hazır olduğunda Emre'nin odasının önüne gidip kapıyı tıkladım. "Gel."
İçeri girdiğimde Emre üzeri çıplak altında şort, havlu ile saçlarını kuruluyordu. Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Bu halde odana gelmemi istemen ne kadar doğru?" Çatık kaşlarım onun yüzündeydi. Çıplak vücuduna bakmıyordum. "Odadan çıkabilirsin mesela. Neden gördüğün halde hâlâ buradasın ki?"
"Aptal adam!" Sinirle arkamı dönüp kapıyı sinirle kapatıp kenara oturup beklemeye başladım. O halde bana gel demesi hataydı. "Dengesi herif!"
"Bana söylenmeyi ne zaman bırakacaksın?" Sinirle ayağa kalkıp odasından çıkmış Emre'nin karşısına geçtim. "Asla! Söylediklerimin her zaman arkasındayım. Dengesiz, aptal ve acımasız herifin tekisin!" Duraksadı. Söylediğim kelimelerden biri onu düşündürtmüştü. "Sana karşı nasıl bir acımasızlığım oldu?" Sorusu ile yutkundum. Sinirle söylenmişti. Dengesiz olabiliyordu bazı zamanlarda ama kesinlikle acımasız değildi bana karşı. "Emre ben-" Sözümü kesti. Beni dinlemek istemiyor gibiydi.
"Her neyse. Haklısın, ben acımasızım." Sinirle ona tokat attım. Sözümü kesip beni dinlemeyerek bir yere varamazdık. Aptal olduğu konusunda da fikrimin arkasındayım. "Kendine gel. Sinirle söyledim. Bana karşı bir acımasızlığın olduğunu dile getirmedim. Acımasızsın ama bana karşı değil diğer insanlara karşı. Hem iyi hem de kötü bir insansın."
"Her insanın içinde kendinden haberi olmayan iyi ve kötü biri bulunmaz mı zaten?"
"Doğru, bulunur. Hiç kimse masum değildir. Şimdi kendine geliyorsun ve sana yaptığımın pizzadan yiyorsun."
"İçinde mantar, zeytin ve biber var mı?"
"Seni temin ederim ki yok. Acı meselesi sadece bir seferlikti." Beraber mutfağa geçtiğimizde pizzanın birini kesip önüne koydum. Kestiğim dilimlerden birisini alıp yemeye başladı. Fikrini merak ediyordum. Daha önce yaptığım yemekleri yiyen birisi olmamıştı. "Nasıl olmuş? Beğendin mi? Eğer kötüyse söyleyebilirsin. Üzülmem." Gülerek yemeye devam etti. Bu ne demekti? Beğenmiş miydi? "Güzel olmuş asi kadın." Söyledikleri ile gülüşüm büyüdü. "Afiyet olsun."
"Sen yemeyecek misin?" Olumsuz anlamda kafamı salladım. Ben akşamları böyle ağır şeyler yemezdim. "Sana söyledim ben yemeyeceğim. Akşam ağır şeyler yemem."
Bir şey söylemeden önünde ki pizzayı yemeye devam etti. Telefonumu çıkarıp bakmak istedim fakat odamda unutmuştum. Bende Emre ile konuşmaya karar verdim. "Eğer patronu öldürmeseydin neler olurdu?" Ağzında ki lokmayı yutup bana dikti gözlerini. "İki farklı ihtimal var. Birincisi benim sana zarar vermemek için direnmem sonucu hepimizin ölmesi. Hatta belki de işkenceler sonucu acı şekilde olurdu bu ölüm. Diğer seçenekte sana o pislik adamın dediklerini yaparsak biz kurtulurduk ama sen, sana yapılacak şeylerden dolayı mental olarak çökebilirdin. Bunları düşünme, o adam yok ve sen gayet iyisin. Önemli olan bu. Sana zarar gelmesine izin vermeyeceğim."
"Peki ya beni korumak için sizden birine zarar gelirsi veya ölürse? Benim yüzümden sana bir şey olursa? Beni korumaya çalışırken kendine de dikkat etmen gerekiyor."
"Bizim işimiz seni korumak."
"Hayır, sizin işiniz beni korumak değil! Kendi güvenliğinizi riske atıp sadece bana korumalık yapamazsınız. Sizin de işleriniz var Emre. Biraz daha düzeldikten sonra bende sizinle çalışacağım. Evime gitmek güzel olabilirdi fakat sıkıcı bir hayatım var. Sizinle olmak eğlenceli."
"Eğlenceli olduğu kadar da riskli. Düşmanlarımızdan biri seni suç ortağı olarak kullanmak istedi. Ben bu evden çıktıktan sonra adamların yanına geleceğine eminim."
"Yarın evden çıkıyorsun ve adamlar geliyor o zaman. Merak etme bana bir şey olmayacak. Unuttun mu beni suç ortağı sanıyorlar. Sizin için en iyisi onlar için çalışıyor gibi görünmem olacak. Lütfen bir süre kendine hakim ol." Derin bir iç çekip önünde ki pizzayı yemeye koyuldu. Bitirdikten sonra kalkıp mutfaktan çıktı.
Yaşanılan şeylerde kendisini suçlu buluyordu. İyi tarafından bakmıyordu. Beni sıkıcı hayatımdan kurtarmıştı. Her ne kadar kaçırılmaya meraklı olmasam da. Bende Emre'nin arkasını toplayıp odama girdiğimde Emre'yi odamda görmeyi beklemiyordum. "Bir kadının odasına girilmemesi gerektiğini bilmiyor musun?"
"Biliyorum. Geç oturda bileğine bakayım." Yanına oturduğumda bileğimi yavaşça açıp kan lekelerini sildi. Bileğim derin kesildiği için hâlâ kanıyordu. "Çok acıyor mu?"
"Bunun sorumlusu sen değilsin."
"Eğer seni kaçırmasaydık-"
"Yine mi şu konu Emre? Gerçekten sıkıcı bir konu. Anladık beni kaçırdın fakat seni suçluyor muyum? Hayır! Kendine gel. Sen ne zamandan beri böyle üzgün geziyorsun. Her sorunda kendini suçlu bulmayı bırak ve bana odaklan." Bileğimi temizleyip sardıktan sonra bana baktı. "Yarın gidiyorum. Evden uzaklaşmayacağım. Bir şey olursa bağırman yeterli." Başımla onaylayıp yatağıma uzandım. Emre gitmemiş ayak ucumda oturuyordu. "Söylesene hiç bir kadın ile birlikte oldun mu?" Onun hayatını merak etmiştim. İnsan kaçakçısı biri hiç bir kadını sevmiş miydi?
"Nasıl bir birliktelikten söz ediyorsun? Yatmak mı yoksa sevgili olmak mı?"
"Her ikisinden de bahsediyorum."
"Bu neden ilgini çekiyor ki?" Omuz silktim. Sadece merak etmiştim. Uzun süredir bu işi yapıyordu ve hayatına birisinin girip girmediğini merak etmişti. "Merak. Bir insan kaçakçısının aşık olup olamayacağını merak ediyorum."
"Ne bir kadınla yattım ne de biri ile sevgili oldum. Ben kadınlarla konuşan birisi hiç olmadım. İşim de hiç kadın çalışan da yok fark etmişsindir. İlk konuştuğum kadın annemken ikincisi sensin."
"Sen o zaman yatak konusunda da hiçbir şey bilmiyorsundur." Amacım onu kesinlikle kışkırtmak değildi. Sadece eğlenmeye çalışıyorum. "Bunu bilmem için illa biriyle yatmam mı gerekiyor?"
"Hayır! Seninle eğlenilmiyorda."
"Eğlendiğin konu yatak mı?"
"Ne? Hayır!"
"Yatakta neler yapıldığını iyi biliyorum asi kadın. Bu konuyu bir daha açarsan seni utandırırım."
"Nasıl olacak o? Beni mi öpeceksin? Mafya tipli kitaplarda ve filmlerde ki klasikliği mi yapacaksın?"
"Sana dokunmak gibi bir fikrim yok. Bu konular haddini aşıyor kadın! Eğitimini benimle değil Ömer'le yaparsın." Beni Ömer'le tehtid etmesine sinir oluyordum. "Bir gün beni öpmek için yalvaracaksın!" Sinirle ağzımdan çıkan sözleri kulağıma ulaştığında utançla yastığa gömdüm kafamı. "Öyle mi?" Hiç düşünmeden söylemiştim. Söylediğimi fark ettiğimde ise geç olmuştu. Deve kuşu gibi kafamı toprağa gömemedim belki ama yastığa yeteri kadar gömmüştüm kendimi.
"Kapa çeneni ve çık odamdan. Dengemi bozuyorsun!" Gülerek odamdan çıktığında söylediğim cümlenin utancını yaşıyordum. Elfida kafayı mı yedin de böyle bir şey söyledin! Kendime kızara ışığı kapatıp yatağa gömüldüm. Düşünmeden konuşmamalıyım!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |