

Emre
Sabah bağırışma sesleri ile uyandım. Mutfaktan Hürkan ve Elfida'nın bağırma sesi geliyordu. Kalkıp yanlarına gittim. "Sabah sabah derdiniz ne?" İkisi de tezgahın önünde birbiri ile didişiyordu. Elfida baş parmağını Hürkan'a doğru uzatmış ona kızıyordu. İkisi de beni görünce bana döndü. "Bu kadın benim mutfağa girmeme izin vermiyor!"
"Bir şeyler hazırlarken girdiysen izin vermez tabii. Yemeği hazırladığında bizi çağırır." Mutfağın kapısını önünde bekliyordum. Hürkan sırıtarak yanıma geldi. "Alışmış görünüyorsun."
Omzuna vurdum. Elfida tezgahtan bizi izliyordu. "Kadının saçma sapan ve garip kuralları var. Uymazsam her şeyi yapabilir!"
"Kapının önünde dikilmeyin! Dikkatimi dağıtıyorsunuz."
"Bu kadınla yaşamak zor olsa gerek."
"Asıl sizin gibi hiçbir iş yapmayan erkeklerle uğraşmak zor!"
"Odamdayız, sana kolay gelsin asi kadın!"
Elfida arkasını döndüğünde bizde odama geçtik. "Gitmeyi düşünüyor mu? Onu bırakmayı düşünüyor musun?" Ona alışmak istemiyordum. Alışırsam bırakması zor olurdu ve ben alışmıştım.
"Bizimle kalmak istediğini söylemişti. Peşinde adamlar olduğu için burada fakat gün gelicek o adamları alt edeceğiz o zaman gider mi bilmiyorum." Evde tek değildim. Her ne kadar genel olarak kavga ediyor veya laf dalaşına giriyor olsakta bana iyi gelmişti.
Hayatımın hiç olmadığı yerinde dahil olup ona alışmamı sağlamıştı. Bırakması zor olurdu. İnsan bağlandığından vazgeçmek istemez.
"Evine bir kadın eli değmiş olması iyi olmuş."
"Alışmamaya çalıyorum. Herkes günün sonunda gider."
"Kendin gidebileceğini hiç düşünmüyor musun? Hep başkaları mı gider senin gözünde?" Bazen ölüm ayırırda bazen ise kırgınlıklar. Ama günün sonunda ayrılıklar daima olurdu.
"İlerleyen zaman da neler olur bilemiyoruz dostum. Kim gider kim kalır bilmiyorum. Anın keyfini çıkarmaya çalışalım."
"Hangi anın? Berbat bir durumdayız! Elfida'nın peşinde insanlar var. Birkaç gün önce kaçırıldı sonra kaçırılığı yerden de kaçırıldı! Önceden de hayatımız berbattı şimdi daha da berbat. Patron sensin fakat ben endişeliyim. Bütün ekip endişeli. Gülüp goygoy yaptığımıza aldanma. Hepimiz zor şeyler yaşıyoruz. Birde üstüne içimizde casus var."
"Arasana bizimkileri, telefonlardan bir şey bulmuşlar mı?" İçeride casus varken kimse güvende değildi.
Hürkan telefonunu çıkarıp Ömer'i aradı. "Neredesin sen Hürkan? Emre de yok, ikinizin de burada olması gerekiyordu!"
"Yanlış adamı aradın dostum." Söylediklerime Hürkan gülerken Ömer söyleniyordu. "Telefonlardan bir şey buldunuz mu?"
"Bulamadık. Herkes temiz." Nasıl oluyordu? İçimizde ki casus kimdi? Elfida olamazdı. Adam öldüğünde benim yanımdaydı. "Bir saate orada oluruz Ömer. Sahip çık herkese."
"Sanki çocuk bakıyoruz!" Ömer söylenerek sinirle telefonu kapattığında gülmeden edemedim. Bu adam hep sinirliydi. "Miran Akın için ne yapacağız?"
"Bizden birkaç isteği var. Depoya gittiğimizde onları hazırlayacağız. Kadını o teminat ile verdi."
"Elfida bizde, istediklerini vermezsek ne yapabilir ki?"
"İçimizde casus varken onlara savaş açamayız. İstediğini vermezsek kadın tekrar riske girebilir. Risk almaya değmez."
"Ne vereceğiz ona?"
"Silah ve uyuşturucu istiyor."
"İyi de abi biz uyuşturucu satmıyoruz ki."
"Biliyorum. Kaan ve Emir'e söyle uyuşturucu temin etsinler."
"Emre böyle bir şey yaparsak ne olur biliyorsun değil mi?"
"Ne olur? Kötü bir şey olmayacak bir seferlik. Biz bu kadına koruma sözü vermedik mi?"
"Verdik ama bizim de işlerimiz alt üst olabilir."
"Sana ne dediysem onu yap Hürkan!" Birkaç uyuşturucunun zararı olmazdı. Silahlarımızı genel olarak kendimiz yapıyorduk, uyuşturucu ise daha önce hiç alışverişini yapmadığımız bir şeydi. Bir seferlik alımdan bir şey olmazdı.
"Eski patrona benzemeye başladın."
"Hürkan bir seferlik yapacağımız iş! Kadının canı tehlike de. Bunu göze alamam. Benim yüzümden kaçırıldı."
"Kaçırmasaydın! Ben sana demedim mi? Eğer o zaman öldürseydin o pisliği Elfida'nın başı dertte olmazdı."
"Miran Akın başından beri istiyormuş onu. Patronu öldürseydim kadın onun eline geçerdi. Kadını biz kaçırarak kurtarmış sayılırız."
"Dediğini yapmayacağım Emre. Biz bunca yıldır böyle bir işe girişmedik, bundan sonra da böyle bir işe girişmeyeceğiz. Silahları veririz ama uyuşturucuyu kendisi temin etsin!"
"Nasıl istersen öyle olsun. Ama unutma kadına bir zarar gelirse biteriz."
"Miran Akın'ı öldürebilirim. Ne Elfida zarar görür ne de biz."
"Sen zarar göreceksin. Buna müsaade edemem. O kadar adamla tek başına çatışamazsın."
"Siz iki koca oğlan niye didişiyorsunuz?" Elfida içeri girdiğinde ikimiz de sustuk. Miran Akın şu anda ölmemeliydi. Elfida'nın casusu olduğunu sanıyordu fakat o benim casusumdu. Hürkan da tek başına bu işe girişirse ölebilirdi. "Miran'ın yanına ben gideceğim ve silahları teslim edeceğim Hürkan. Onu öldürme işi asi kadında olacak."
"Bıçakla nasıl öldürebilirki? Silah bıçaktan daha avantajlı."
Elfida belinden ona verdiğim bıçağı çıkıp gösterdiğinde Hürkan silahını çıkarmıştı fakat Elfida çevik bir hareketle Hürkan'ın boynuna yasladı bıçağı. "Bıçağın da avantazları var. O adamın işini ben bitirmek istiyorum."
"Kahvaltımızı yapıp çıkalım. Miran'a gönderilecek bir teslimat var." Odamdan çıkıp mutfağa geçtik. Elfida hepimize yemek koyup verdi. Yerken konuşmaya başladı. "Karargahta ki casusu bulabildiniz mi?"
"Maalesef hayır." Hürkan cevap vermişti. Ben dalgındım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Miran tehlikeli birisiydi eğer ona kendi yaptığımız silahları verirsek daha tehlikeli olurdu. "Hürkan, Ömer'i ara bizimkilerden birini silah almak için göndersin. Eğer kendi silahlarımzı o adama gönderirsek daha da güçlerinir."
"Miran'ın sizinle işi ne?"
"O adam aramızda ki en büyük yere sahip bir mafya. Pis işler ondan sorulur. En tehlikeli olanımız. Etrafında olan herkesi suça sürükledi. Onun yüzünden birçok kişi acı çekti. Kendi safhından biri olsa da acımadan ona da zarar verirdi. O herif pisliğin teki!"
"Onu kendi ellerimle boğacağım!" Elfida adama çok öfkeliydi. Hem casusu olmasını istemiş hem de ona zarar vermişti. Bundan dolayı Elfida fazla öfkeliydi.
"Ben hazırlanıyorum siz ikiniz de tabakları makineye koyuyor ve çalıştırıyorsunuz!" Elfida bize kızıp mutfaktan ayrıldığında Hürkan gülüyordu.
"Sana dediğini yaptırıyor gibi."
"Takıntıları yüzünden ayak uyduruyorum sadece. Saçma şeyler düşünme!" Kalkıp tabağımı makineye yerleştirdim. "Tabağını koy ve çalıştır. Umarım biliyorsundur." Mutfaktan çıkıp evden dışarı çıktım. Arabanın tabutuna yaslanıp ikisini beklemeye koyuldum. Elfida çıkmıştı. Hürkan hâlâ içeride olmalıydı.
"Bende seninle gelmek istiyorum."
"Böyle bir şey mümkün olamaz. Depoda güvende olursun."
"İçeride bir casus varken mi? O casus her kimse benim senin casusum olduğunu bilmemeli Emre. Bu adamın casusu varsa neden beni de casus olarak istedi anlamıyorum."
"Daha sonra foyası ortaya çıkar. Sen depoda kalıyorsun."
"Seninle geliyorum!"
"İnat etme kadın!"
"Sen götürmezsen ben giderim!" Bu kadının inadı varya! "İyi!" diyerek şoför koltuğun geçtim. Hürkan da çıkıp kapıyı kilitkedikten sonra geldi Elfida ile ön kavgası yapıyorlardı. "Küçükler arkaya hadi naş naş."
"Senden büyüğüm Elfida."
"Zihin yaşın küçüktür kesin. Arkaya hadi!" Elfida öne bindiğinde Hürkan homurdanarak arkaya bindi. "Çok kötüsün Elfida."
"Bir kadına böyle söylenmez. Ben kötü biri de değilim. Öne oturduğum için beni kötüleyemezsin!"
"Asi kadın ile laf dalaşına girmemeni öneririm kardeşim. Bu kadın laflar ile iyi oynuyor!"
"Üstüme iyilik sağlık. Laflarla oyun oynamıyorum. Çocuk değilim ben."
"Söylemiştim." Elfida kafasını cama yaslayıp yolu izlemeye başladı. Hürkan da bizim geldiğimizi ekibe haber verip silah almalarını istemişti.
~~
Deponun önüne geldiğimizde Hürkan inmişti. Silahları arabaya yerleştirip depoya geçti. Miran Akın'ın karargahına doğru sürmeye başladım. "Ben içeri girip silahları teslim edeceğim sende arabada uslu uslu oturacaksın."
"Bana çocuk muamelesi yapmayı bırakır mısın rica etsem? Karşında bir kadın var!"
"Çocuk kadın."
"Bana emir veremezsin!"
"Sana emir vermiyorum. İyi olman için arabada kalmanı istiyorum."
Bir şey söylemeden uzunca bana baktı. Bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Miran'ın karargahına geldiğimize de ise bakışlarını benden ayırıp depoya yöneltti. Arabayı durdurduğumda bende önce indi. "Ben ne diyorum sen ne yapıyorsun asi kadın." Arkasından silahları alıp bende gittim.
"Karaaslan!"
"Akın!" Elfida'yı iki tane adam tutuyordu. Ben ona arabada kalmasını söylemiştim. Neden beni dinlemiyor ki? "İstediğin silahları getirdim. Uyuşturucuyu ise bizden istemen hataydı. Biz satmıyoruz!"
"Silahlar yeterli."
"Kadını bırak!"
"Silahlar." Elimde tuttuğum çantayı gösterdi. "Kadını bıraksınlar!" Miran adamlarına işaret verdiğinde Elfida'yı tutan adamlar onu bıraktı. Silahları Miran'a uzattığımda Elfida'yı tekrar tutmuşlardı. Silahımı çıkarıp Miran'ın kafasına doğrulttum.
"Kadını bırakmazsanız patronunuza veda edersiniz." Eğer patronlarını öldürseydim ateş edebilirlerdi ama burada kurallar patronu öldüren kişinin patron olması yönünde olduğu için kimse bir şey yapamazdı. "Söyle adamlarına çekilsinler kadının yanından. Yeni patronları olmaktan çekinmem!"
Miran tekrar başıyla işaret verdiğinde Elfida koşarak yanıma geldi. "Bir daha olursa affetmem sıkarım!" Elfida'nın kolundan tutup süreklediğimde kolunu çekti. "Süpürge sürüklemiyorsun kendine gel!" Önümden yürümeye başladı.
Arabaya bindiğimde Elfida'ya döndüm. "Sana arabada kalmanı söylemiştim. Canını tehlikeye atamazsın!"
"Eve dönelim." Tek dediği bu olmuştu. Eve dönmeyecektik. Depoda işlerimiz vardı. "Depoya gidiyoruz. Atış derslerinden kurtulamazsın!"
"Derslerin canı cehenneme!" Camı açıp dışarıyı izlemeye koyulmuştu. Arabayı çalıştırıp yola koyuldum.
Depoya girip ekibin yanına geçtim. Ufak bir toplantı yapacaktım. "Kimse yok değil mi?"
"Yok, ne söylemek için buraya toplandık?" Kaan'ın sorusu ile Elfida'ya döndüm. "Birkaç gün önce yanımıza katılan kadın iki gün önce Miran Akın tarafından kaçırıldı. Miran Aylin'i istiyormuş bunca zamandır. Herkes Uğur ailesinin tek çocuğu Aylin olarak biliyor.
Kadını kaçırma amacı bizim elimizde olduğunu öğrendikten sonra bize karşı kullanmaktı. Fakat asi kadın bana olayı anlattı. Kendisi Miran'ın değil, bizim casusumuz."
"Yeni gelen bu kadına ne kadar güveniyorsun? İçeride zaten bir casus var? Nereden biliyorsun bu kadın değil?" Ömer yine ters tarafından uyanmış olmalı.
"Adamlarımızdan biri öldüğü zaman biz depoya yeni gelmiştik. Kadın benim yanımdaydı bunu yapmasının imkanı yok."
"Birisi benim Emre'nin öldüğü eski patronunuza olan karın deşme olayını taklit ederek suçu bana atmaya çalışıyor." Ömer ayağa kalkıp Elfida'ya doğru geliyordu ki önüne geçtim. "Bir şey yapmayacağım. Kadına el kaldırmam." Terttüt etsemde kenara çekildim.
"Sana güvenmiyorum. Senin yüzünden başımıza gelmeyen kalmadı. Neden hâlâ evine gitmiyorsun?"
"Ben tehlikedeysem sizde tehlikedesiniz. Sadece benim değil sizin de peşinizde adamlar var."
"Biz tehlikeyi atlatabilirdik, sen bizim planlarımızı bozuyorsun!"
"Kimse benden rahatsız değilken neden sen? Ben sana hiçbir şey yapmadım Ömer. Arkadaşlarının da hepsi yaşıyor. Ölmediğinize şükredin!"
"Senin yüzünden bu bok çukurunda hayatta kalmaya çalışıyoruz."
"Aklın yok mu senin? Gelmeseydin, tehlikeli bir yer olduğunu bile bile gelmek senin suçun. Buraya isteyerek gelen ben değilim, sizlersiniz. Bana laf etmek sana düşmez."
"Yeter! İkiniz de kesin kavgayı. Birbirimize düşersek işler zorlaşır. Miran da bunu istiyor. Ayrı kutuplara çekilip kendimizi bitirmemizi. Herkes dikkatli olsun. İçimizde casus var."
"Evet, tam yanında duruyor!"
"Ömer!"
"Bu kadın için bizi mi karşına alıyorsun?"
"Kimseyi karşıma aldığım yok! Herşey zaten çıkmazdayken sen daha da çıkmaza sokma." Ömer sinirle yanımızdan ayrıldığında ben ne yapacağımı bilmiyordum.
"Dağılın." Herkes odadan çıktığında sandalyeye bıraktım kendimi. Elfida ise karşıma oturmuştu. "Ne yapmayı planlıyorsun?"
"Bilmiyorum! Lanet olası bu çukurda ne yapacağımı bilmiyorum."
"İçeride ki casusa odaklan. Onu bulduktan sonra Miran'ın yanına giderim ve onu kendi ellerimle boğarım. En tehlikeli o olduğu için işini bitiren kişiyi sen olarak gösterip bütün bu yükten kurtulmuş oluruz." Miran'ı öldürme hakkı Elfida'nındı ben öldürürsem eğer tabii ki başta ben olacağım ama Elfida intikamını almalı.
"Atış yapalım, sana verdiğim silah yanında mı?"
"Evet ama mermisi yok."
"Sadece atış yaparken mermi vereceğim sana. Ateşleme riskine karşı!"
"Silah yoksa bıçağım var. Her halükarda senin için tehdit oluşturabiliyor olmanın verdiği zevki anlayamazsın!"
"Atış derslerini Ömer ile yapmaya ne dersin? Ben hâlâ yorgun hissediyorum."
"Burada yaralı olan benim bayım. Yorulması gereken kişi sen değilsin! Ömer ile de çalışmak istemiyorum!"
"Beni sınayacak mısın?"
"Hem de her zaman!" Sinsi şekilde sırıtarak karşıma geçmişti.
"Birkaç gün önce akşam yatmadan önce ne demiştin hatırlıyor musun? 'Beni öpmek için yalvaracaksın mıydı?' " Söylediklerimle yüzü pembeleşmişti. Arkasını döndüğünde gülmeden edemedim. Kolay utanıyordu.
"Evet hatırlıyorum, lafımın hâlâ arkasındayım. İlla siz olmasa da belki bende öpebilirim!" Bu kadın gerçekten arsızın teki! Kafasını bana doğru döndürmüş sinsice bana bakıyordu. Uyurken kendimi tehlikede hissedecektim artık!
Uyumadan önce benimle ilgili hayaller falan mı kuruyor? Ya da kendisi fazla mı böyle şeyler izleyip okumuştu? Bu kadın tam bir arsız! "Sen arsız bir kadınsın!"
"Asi bir kadın olduğumu düşünüyordum. Eğer bu kaçırmanın sonunda öpüşmeyeceksek beni niye kaçırdın?" Hayal dünyası fazla genişti. "Okuduğun kitapların içinde değiliz!"
"Ben bu sahneyi çok iyi biliyorum! Bana aşık olacaksın."
"Hayal dünyasında yaşıyorsun."
"Hayal ettiğin her şey gerçektir."
"Ne tür bir kaçıksın sen?"
"Atış yapmaya ne zaman gidiyoruz?" Konuyu değiştirmişti. Kaçık olduğunu kabul ediyor anlaşılan. "Yürü gidiyoruz."
"Kibar ol dağ ayısı!" Odadan çıktığında peşinde onu takip ediyordum. "Silahını ver." Belinden silahını çıkarıp bana uzattı. Mermi koyup geri ona uzattım. Dışarı çıktığımızda korumaları içeri girmelerini söyledim. Korumalar içeri girdiğinde tek biz kalmıştık dışarıda.
"Yap bakalım atış." Elfida silahı hedefe değil bana doğrulttuğunda şaşırmamıştım. Bu kadından beklenen bir şeydi. "Hedef ben değilim. Hedef sağında."
"Silahı sana karşı doğrulmamamı istiyorsun değil mi?" Başımla onayladığımda haylazca güldü. "O zaman öp beni!" Tek kaşımı kaldırarak ona bakıyordum. Onu öpmeyecektim! Hem de asla! Bir kitabın veya filmin içinde değiliz!
Elfida'ya doğru yaklaştığımda gülüşü büyüdü. Onu öpeceğimi sanıyordu. Kulağına doğru eğilip, "Hedef ben değilim." diyerek elinde tuttuğu silahı alıp karşıda ki hedeflere atış yaptım. "Kendine gel! Dikkatini saçma sapan şeylere verme."
"Çok sıkıcısın. Hiçbir kadının seninle olmak istememsi aşikar."
"Ben zaten kimse ile olmak istemiyorum. Kendi hayatına bak, benim hayatıma burnunu sokma."
"Yoksa?"
"Burnunu koparır köpeğime veririm!"
"Senin köpeğin bile yok!" Uzattığım silahı alıp hedeflere ateş etmeye başladı. Odaklanmadığı için ıskalıyordu. Silahı düzgün tutmuyordu bile. Bu kadınla çok işimiz var.
Arkasına geçip silahı tutması gerektiği şekilde ona yarım ettim. "Böyle tut. Sabit olsun, elini olabildiğinde titretmemeye çalış." Yüzü yüzüme çok yakındı. Sık nefes alıp veriyordu. Nefesi kulağıma doluyordu. Saçlarının kokusu kiraz ağaçlarının olduğu bir arazide yürüyormuş hissi veriyordu. Elfida kafasını çevirip bana döndü. Ben ne olduğunu anlamadan burnuma bir öpücük kondurduğunda geriye çekildim.
Öfkeyle ona bakıyordum. Beni kışkırtmaya çalışıyordu. Ona bir şey söylemek için ağzımı açmıştım ki o konuştu. "Öfkeli sözlerini dinlemeden önce sana bir iddia sunuyorum."
"Nasıl bir iddia bu?" Hedefi gösterdi. "Eğer ortasına ateş edersem beni öpeceksin. Eğer ateş edemezsem bir daha böyle bir konuyu dahi açmayacağım. Söz veriyorum!"
Bir süre düşündüm. Atışları iyi değildi. Hedefin ortasından vurmasına imkan yoktu. Kaybetme ihtimalim çok düşüktü. "Kabul." dediğimde sırıttı. Hedefin karşısına geçip derin nefes aldı. Kenarda onu izliyordum. Atışı yapabilmesine imkan yoktu! Yüzde bir ihtimal bile vermiyorum.
Silahı üst üste ateşlediğinde duman çıkmıştı silahtan. Hedefin önünden çekildiğinde gülüyordu. Hedefin karşısına geçtiğimde ise yüzde birlik ihtimal gerçek olmuştu. Asi kadın hedefi tam on ikiden vurmuştu!
"Ben kazandım!" Yanından ayrılıp içeri girdim. Bunun imkanı yoktu! Nasıl üst üste yapmıştı bu atışı? Onu öpmeyecektim! "Emre ne bu halin?" Hürkan'ın sorusu ile kendimi toparlayıp saçlarımı karıştırdım. "Ne varmış halimde?"
"Anlamadığım bir şekilde korkmuş gibisin."
"Korkmak mı? Korkmadım! İyiyim ben, su istiyorum sadece." Hürkan odadan çıktığında Elfida girdi. "Niye yalan söylüyorsun? Beni öpmekten korkuyorsun değil mi?"
"Sinirlerimi bozuyorsun!"
"Biliyorum! İddiayi kaybettin bayım. Burada olmasa bile istediğimi alacağım. İstediğim şey uğruna her şeyi yaparım." diyerek odadan çıkıp gitti. Başına bir bela almasın diye peşinden gittim. Hürkan yolda suyu verdiğinde kafama diktim şişeyi ve bulduğum yerin üzerine bıraktım. Elfida dışarı çıkıp arabaya binmişti. Bende yanına bindim.
"Eve gidiyoruz, tek kelime duymak istemiyorum!"
"Oysa iddiaya ben kazandım." diye homurdandığında küfür ettim. Bu kadın sabrımı sınıyor!
Eve geldiğimizde hızla yukarı çıkıp üstümü çıkarıp banyoya girdim. Gereksiz fazla adrenalin yaşamıştım. Soğuk suyun altında bir süre durup kendime geldim. Ev sıcaktı. Altıma bir şort giyip aşağı indim.
Dolaplara baktım içki bulmak için ama hiçbir yerde yoktu. "Nereye koydu bunları?" Mutfaktan çıkıp Elfida'nın odasına girdiğimde üzerinde yarım atletle yatağında yüz üstü uzanmış telefona bakıyordu.
"Niye çıplak dolaşıyorsun?" Arkamı dönmüştüm onu o halde görünce. "Öncelikle bayım çıplak olan ben değil sizsiniz. Ev çok sıcak kazakla falan mı oturmamı bekliyorsun?"
"Üzerine bir şeyler giy."
"Neden? Senin de üzerin çıplak. Hatta altın yarı çıplak! Şort giyme." Pes ederek önümü döndüm. Bu kadınla sonsuza kadar kavga edemezdim. "İçkileri ne yaptın?"
"Hepsini attım!"
"Anlamadım?"
"Tabii atmadım. Bir şartla sana söylerim."
"Kendi evimde kendi içkilerimi bulamıyorum! Şartın ne?"
"Kazandım iddianın ödülünü istiyorum."
"Seni asla öpemeyeceğim. Neden de öpmek istemeyen bir adama zorla kendini öptürmeye çalışıyorsun ki? Hiç mi gururun yok?"
"Üst katta üçüncü odanın dolabında, çıkarken ışığı ve kapıyı kapat lütfen uyuyacağım." Yataktan kalkıp yorganın içine girdi. Hava sıcaktı neden battaniyenin içine girmişti ki? "Hani hava sıcaktı?"
"Git ve kafayı bul! Benden uzak dur pislik herif."
"İyi geceler."
"Geceleri sikeyim! İyi geceler miş! Defol git!" Neden bu kadar sinirlenmişti ki? Söylediğini yapmadım. Kapıyı kapatmamıştım ama ışığı kapatmıştım. Yukarı çıkıp dediği odadan içki şişelerinden birisini alıp aşağı indim. "Kapıyı örtmeyi bilmiyor sanırım. Kapıyı da çalmadı! Bu adam neden hiçbir işi düzgün yapmıyor ki?" Elfida söylenerek ayağa kalkmıştı. Anlaşılan kapıyı örtmediğime sinirlenmişti.
Odama geçip şişeyi masamın üzerine bıraktım. Verdiğim bir söz vardı öyle değil mi? Bundan dolayı ona ızdırap çektiremezdim. Hem en fazla ne olabilirdi ki? Odamdan çıkıp sessizce Elfida'nın odasına girdim. Karanlık odada zor zar görüyor olsamda battaniyeyi yere atmış yatakta sırtı bana dönük uzanıyordu.
Yavaşça içeri girip yatağına çıktım. Elfida şaşkınca bana bakıyordu. Sırt üstü yattığında onun üzerine çıktım. "Ne yapıyorsun sen be?" Öfke ve şaşkınlıkla sorduğu soruya güldüm. Yüzüne biraz daha eğilip fısıldadım. "Bunu." diyerek dudaklarına bastırdım dudağımı. Şaşkınlıktan ne olduğunu anlamamıştı fakat şoku atlatınca karşılık vermeye başladı. Onun öpüşü yumuşaktı. Onu öpme isteğimi arttırıyordu. Sertçe onu öpüyordum. Ellerini saçıma daldırıp kendisine doğru bastırdı.
Nefes nefese ayrıldığımızda yan tarafına yatmıştım. İstemsizce dudağımı yalayıp ısırdım. Yüzümde hafif bir tebessüm vardı. "Bunu yapmak zorunda değildin." Gülümseyerek Elfida'ya döndüm. "İstediğim için yaptın."
"İstediğin için öyle mi? Ondan öncesinde beni öldürecekmiş gibi davranmana gerek yoktu!" Elfida'yı göğsüme doğru çektim. "Aldırma, her çift bazen birbirine onu öldürecekmiş gibi bakabilir."
'Çift' dememle hızla bana baktı. "Çift mi olduk?" Başımla onayladığımda üzerime çıktı. "Dudağımı kanattın!" dediklerine gülümsediğimde oda haylazca gülüyordu. Üzerime çıkmasının sebebi beni öpmek için olduğunu sanmıştım ama o üzerime yatıp kafasını göğsüme koyup elimi tuttu. Avuç içime dairler çiziyordu ince parmakları ile.
Boşta kalan elimi saçlarıma geçirip saçı ile oynayacaktım ki huzursuzca kafasını kaldırdı. "Saçıma dokunma." dedi sert bir sesle. Ne olduğunu anlamamıştım. Şaşkınca ona bakarken her ne olduysa birden yumuşadı. "Özür dilerim, dalmışım. Dokunabilirsin saçlarıma." Kafasını göğsüme koyduğunde tedirgin olsamda yavaşça saçlarına götürdüm elimi.
Saçları ile oynarken o da elime dailere çizmeye devam etti. Huzurlu ve mutlu hissetmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki Elfida bana yaklaştığında ondan kaçıyordum. Huzurdan kaçmamalıydım. Elfida bana huzur veriyordu. Gözlerimi kapatıp Elfida'nın kiraz kokusunda kendimi huzura bıraktım.
Arkadaşlar biliyorum 9. Bölüm çok erken oldu sevgili olmaları veya öpüşmeleri için ama yazdığım tek kurgu bu değil. Bu kurgunun uzun olmasını da istemiyorum. En fazla 20 bölüm yazıp final vereceğim. Bu kurgu da önemli tabii ama daha önemli ve karmaşık kurgularım var. Onlar üzerine yoğunlaşmam gerekiyor. Hepinize iyi okumalar.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |