13. Bölüm

12.Bölüm

Sude Öngül
sudeongul

GECE KOR'DAN

 

O kadar olayın ve yorgunluğun üzerine deliksiz bir uyku çekmiş ve sabah gözlerimi anca açabilmiştim. Kendime gelebilmek adına uzun bir duş almış ve şu an da dolabın karşısın da ne giyeceğime bakıyordum. Time görev dönüşü iki gün izin verildiği için bugün karargaha gitmeyecektim. Açıkçası biraz hava almak istiyordum .Oradan da hastaneye Aratın yanına uğramayı düşünüyordum.

 

İzgi hanım dolaba benim için bir sürü kıyafet almış ve ağzına kadar doldurmuştu. Bugün biraz değişiklik yapıp adam akıllı giyinmek istiyordum. Yani demek istediğimi eşofman ve üniforma dışın da bir şey giymek istememdi. Dolaba tekrar bir göz attım ne giyebilirim diye. Hava sıcak olduğu için gözüme çarpan beyaz sıfır kol cropu elime aldım. Altıma ise mavi hafif yırtık ve bol olan kot pantolonu aldım. Yeterince değişik ve adam akıllı bir seçimdi bence.

 

Üstümü değiştirip makyaj masasına ilerledim. Masa da ilk gözüme çarpan şey çeşit çeşit takılardı. Bir tane gold kolye takmaya kara verdim . Daha sonra masaya kısa bir göz attım , makyaj yapıp yapmama arasın da gidip geliyordum ama üşendiğim için onu da yapmadım. Saçlarımı tarayıp sadece kaşlarımı şekillendirdim.

 

Masa da işim bitince tekrar dolaba yönelip ayakkabılara baktım. Elim direk beyaz bir sneakers ayakkabıya gittiğin de düşünmeden alıp ayağıma geçirdim. Daha fazla oyalanmadan aşağı indim. Sesler mutfaktan gelirken beklemeden oraya ilerledim. İçeri girdiğim de ise hepsinin kahvaltı hazırlamaya çalıştığını gördüm. İster istemez gerilmiştim çünkü bugün hem bu evde ilk kalışım hem de ilk yemeğimdi. Gergindim çünkü her an biri bir şey diyecekmiş gibi hissediyordum. Derin bir nefes alıp varlığımı belli ettim.

 

"Günaydın , yardım edebileceğim bir şey var mı?" Sesimle birlikte hepsinin bakışları bana dönmüştü. Tabi sesimle birlikte mutfak kapısından giren kişi ise benim şaşırmama neden olmuştu.

 

"Günaydın güzelim . Biz hallediyoruz her şeyi , sen geç otur içeriye hazır olunca sana sesleniriz." Alparslan konuşuyordu ama benim odak noktam kapıdan girip bana sırıtarak bakan Yektaydı. Bu adamın burada ne işi vardı? Her şeyi geçtim daha dün dövdüğü adamla birlikte kahvaltı hazırlayan Alparslan ne kafasındaydı?

 

" Siz iyi misiniz?" Diye aniden sorarken bulmuştum kendimi. Çok normallermiş gibi bana tuhaf bakıyorlardı bir de utanmadan.

 

" Biz iyiyiz de sen iyi misin abicim? Far görmüş tavşan gibi bakıyorsun."

 

" Abi farkındaysan yanın da ki adamı dün öldüresiye dövdün. Ben mi yanlış hatırlıyorum yoksa rüya falan mı gördüm?" Sözlerimle birlikte ne dediğimi anlasalarda Alparslan yine abi dememle küçük bir şok yaşamış ama hemen kendini toparlamıştı. Daha sonra sözlerime bir de birbirlerine bakarak gülmüşlerdi.

 

" Haa onu mu diyorsun , biz alışığız güzelim. Küçüklüğümüzde de , bugün kavga edersek yarın yine bir araya gelip oynardık. O yüzden alışkanlık olmuş artık takmıyoruz." Alparslanın sözleriyle küçük bir aydınlanma yaşamıştım.

 

Ben dün akşamdan beri ne olacak, nasıl devam edeceğiz diye düşünürken aslında onlar böyle kavgalara alıştıktı. Daha doğrusu birbirlerine alışıktı. Bugün ben biriyle kavga etsem belki bir kaç gün konuşmazdık ama onlar öyle değildi. Kavga etmeye de tekrar barışmaya da alışıklardı. Çünkü onlar hep birlikte büyümüştü.

 

Aralarına sonradan geldiğim tekrar bir kapı gibi çarptı suratıma. Bu duruma üzüldüğümü belli etmemek için çaba sarf ederek sadece başımla onaylayıp mutfak kapısından bahçeye çıktım. Son zamanlarda artık her şey üstüme geliyormuş gibi hissediyordum. Sürekli geçmişten bahsetmek doğal olarak haklarıydı ama zoruma gidiyordu elim de değildi.

 

Onlar anlatırken ben de o anıların için de olmak istiyordum. Ama zaman çoktan akıp gitmiş ve giderken de bizden yıllarımızı ve anılarımızı da alıp götürmüştü. Düşündükşe içimden bir şeylerin taştığını hissettim. Duramıyordum , dayanamıyordum. Daha fazla olduğum yer de durmadan bahçeden çıkıp evin ön kısmına arabaların olduğu yere gittim.

 

Anahtarım , cüzdanım ve telefonumu yanıma almıştım aşağı inerken. O yüzden daha fazla beklemeden arabaya binerek evden ayrıldım. Şu an nedense Aratın yanına gidip kollarına sığınmak istiyordum. Belki o çok bir şey kaybetmemişti ama onun da kaybettiği bir iki yıl vardı.

 

Sanırım bu yüzden onu kendime yakın hissediyordum. Bu yüzden de arabayı hastaneye sürmeye karar verdim. Tabi bir kere uyuduk diye tekrar aynısı olacağını hatta aynı şekilde yaklaşmayacağını düşünüyordum. Ama yaşayıp görecektik artık. Düşünerek ve müzik dinleyerek geçen yarım saatin sonunda gelmiştim hastaneye ve beklemeden inip yolunu bildiğim odaya ilerledim. Cesaretim buraya kadardı sanırım. Kapıya gelince içim de bir şeyler kıpırdanmıştı. Tam acaba geri dönsem mi diye düşünürken kapı birden açılınca durmak zorunda kaldım.

 

" Kızım bir şey mi oldu , ne işin var burada?" Demir bey açmıştı kapıyı. Sanırım buraya gelmemi beklemiyor olacak ki oldukça şaşkındı. Haklılardı da bir soğuk bir sıcaktım. Hem kendi kafamı hem onların kafasını karıştırıyordum.

 

" Ben işim yoktu da bir uğrayayım dedim." Sesim beklemediğim bir şekilde çekingen çıkmıştı. Bunu Demir bey de anlamış olacak ki üzerin de ki şaşkınlığı atarak hemen kendisini toparladı.

 

" İyi yapmışsın kızım gel içeri abin uyuyor . Ben de annenle bana bir şeyler almak için kantine gidecektim." Onun yönlendirmesiyle içeri girdiğimiz de İzgi hanımın koltukta neredeyse ayakta uyuduğunu gördüm. O da en az benim kadar yorulmuştu bu süreçte.

 

Daha fazla gözlerimi üzerin de tutmadan yatağa baktığım da ise Aratın da Demir beyin dediği gibi uyuyor olduğunu gördüm. Biz konuşarak girdiğim için İzgi hanım da seslerle birlikte sarsakça ayağa kalkmıştı. Hala uykusu açılabilmiş değildi anlaşılan. Uyku sersemi bir şekilde bize şaşkınca bakarken aslında onun da beni burada beklemediği aşikardı.

 

" Kızım senin ne işin var burada?"

 

" Kızımız abisini ziyarete gelmiş hayatım. hazır Gece gelmişken biz de seninle kantine inelim mi , dün geceden beri hiç bir şey yemedin?" Onlar konuşurken ben de onları üstün körü süzmüştüm. İkisininde yorgun olduğu bir gerçekti. Derin bir nefes alarak ikisinden önce konuştum.

 

" Aslında dediğiniz gibi ben buradayken isterseniz siz eve geçip dinlenin. İkiniz de çok yorgunsunuz. Hem ben dinlendim iyiyim kalabilirim yanında eğer izniniz olursa tabi." Sorumu oldukça çekinerek sormuştum. Açıkçası sen kim oluyorsun bile diyebilirlerdi şu dakika, alınmazdım. Çünkü resmen damdan düşer gibi hayatlarına girmiş ve şu an burada bu soruyu sormam bile saçma algılanabilirdi. Ben gerginlikle yerimde kıpırdanırken onlar ilk şaşırmış sonra da büyük bir tebessümle bana bakmışlardı. Ben neden tebessüm ettiklerini anlayamazken Demir bey bana yaklaşmış ve beni kolunun altına alarak saçlarıma bir öpücük kondurmuştu.

 

" Güzel kızım benim. Neden izin vermeyelim. Dinlendiysen kalabilirsin abinin yanında. Annen de çok yoruldu zaten ,biz dinlenelim akşam yine geliriz ." Demir beyin küçük bir hareketi bile içim de fırtınalar estirirken böyle güzel konuşması içim de ki kız çocuğunun yine bana bir yerlerden el salladığını hissettiriyordu. Demir bey sözleriyle birlikte benden ayrıldıktan sonra İzgi hanım korkarakta olsa bana yaklaşmış ve beklemeden sarılmıştı.

 

" Teşekkür ederim annem. Her şey için teşekkür ederim." Bu teşekkür sanırım bir sürü anlam içeriyordu. Buraya geldiğim için, tekrar onlara döndüğüm ve daha nice olaylar içindi bu teşekkür.

 

" Önemli değil. İsterseniz akşam da gelmeyebilirsiniz ben kalabilirim yanında." Demiş ve İzgi hanım benden ayrıldıktan sonra koltuğa oturmuştum. Onlar da artık bu duruma alışmış gibi hiç bir şey demeden kapıya ilerlediler.

 

" Görüşürüz kızım , bir şeye ihtiyacınız olursa aramaktan çekinme sakın." Kafamı sallayarak ikisini de onaylamamla odadan çıkıp kapıyı kapatmışlardı. Onların çıkmasıyla ben de oturduğum yerden kalkıp yatakta yatan adamın baş ucunda ki sandalyeye oturmuştum.

 

Sandalyeyi sedyeye yaklaştırıp dirseğimi sedyeye yasladım. Avucuma yüzümü yerleştirerek diğer elimle narince Aratın elinin üzerin de ki yaralar da elimi gezdirmeye başladım. Bunu neden yaptığım hakkın da bir fikrim yoktu. Ama eğer düşünürsem de onlara bağlandığımı kendime itiraf etmekten korktuğum için düşünmemeye çalışıyordum. Ben dalmış bir şekilde eliyle oynarken gelen sesle birlikte elim olduğu yerde kaldı.

 

" Elimi çok beğendin sanırım?" Sesle birlikte kafamı yavaşça kaldırıp göz göze gelmemizi sağladım. Kendimi suç üstü yakalanmış gibi hissediyordum. Ben ona ne diyeceğimi bilemezken o bu halime tebessüm etmiş ve tekrar konuşmuştu.

 

" Bakma öyle şaşkın şaşkın, hem annemler nerede sen neden geldin bir şey mi oldu?" Onun da aynı soruyu sormasıyla benden yana ümitleri olmadığını anlamıştım.

 

" Sana bakmak için gelmiştim. Geldiğimde de çok yorgunlardı bende kalabileceğimi söyleyip eve gönderdim." Diyerek sorduğu sorulara cevap vermiştim. Cevabımla şaşırma sırası ondaydı sanırım.

 

" Sen , benim yanımda mı duracaksın bugün?" Diye sorması da şaşkınlığından dolayıydı. Başımı yere eğerek salladığım da ise bir şeyler olduğunu anlamıştı.

 

" Ne oldu güzelim neden asık yüzün? Kim üzdü seni anlat bakalım." Küçük çocuk gibi kollarımı önümde bağlayıp nazlı nazlı ona şikayetlenmek istedim bir an. O kadar ileri gidemeyeceğimi bildiğim için omuzumu silkmekle yetinmiştim şu anlık.

 

" Hiiç öyle buraya gelmek istedim. Önemsiz bir mesele." Diyerek önemsiz olduğunu kendimede kanıtlamaya çalışır gibi bir halim vardı. Cümlem biter bitmez olduğu yerde dikleşmiş ve kaşlarını çatarak bana bakmaya başlamıştı.

 

" Önemsiz olsaydı yüzün düşmezdi. Hem senin olduğun her şey bizim için önemli. Şimdi anlat bakalım ne oldu , kim üzdü benim güzelimi?" Sözleriyle birlikte dudaklarımı büzerek sarılıp ağlamak istiyordum. Neden demek istiyordum mesela. Abi demek istiyordum , neden biz abi demek istiyordum en basitinden. Yine sustum ama diyemedim. Onun yerine anlatmayı seçtim.

 

" Sabah evdekiler biraz eskilerden bahsedince kötü oldum. Duramadım haber vermeden de geldim buraya , ne yaptılar bilmiyorum." Sözlerimin ardından bana buruk bir şekil de tebessüm etmiş ve kollarını açmıştı. Zaten istediğim ve beklediğim bir şey olduğu için bekletmeden kollarının arasına girdim. Normal de herkese duvarları olan benim , onların yanın da bütün duvarlarım yıkılıyordu. Sanırım artık beynim yalnız olmayalım diye sinyaller veriyordu.

 

" Güzelim benim. O kadar isterdim ki bizimle büyümeni. Elimiz de olan bir şey olsaydı emin ol bırakmazdım, bırakmazdık. Onları da takma heyecanlarına ver olur mu birtanem?" Cevap vermek yerine ona daha çok sığındım. Onda bana huzur veren bir şeyler vardı ama ne olduğunu bilmiyordum. Bende hemen kabul etmek , bu kadar yakın olmak istemiyordum başlarda ama kendimi tutmaya çalıştıkça vücudum sanki benden habersiz hareket ediyordu.

 

" Anlat bakalım nasıl geçti evimizde ilk gecen ?" Normal bir soru gibi gelebilirdi bu ama ağırlığını bir tek biz anlayabilirdik. Derin bir nefes aldım ve uzatmadan anlatmaya başladım.

 

" Açıkçası biraz hareketli geçti. Eve gidince duşa girmiştim, o sırada da Yekta odama girmiş bende bornozla odaya girince Alparslan geldi anlamadan etmeden bir güzel dövdü Yektayı. Ondan sonrası sakin geçti ama sabah kalkıp mutfakta sanki hiç bir şey olmamış gibi gülerek kahvaltı hazırlıyorlardı. Ben de garipsedim haliyle o hallerini. Sorduğum da ise hep böyle olduklarını , küçükken de kavga edip diğer gün hiç bir şey yokmuş gibi yine oyun oynamaya devam ettiklerini söylediler.Zaten sonra da buraya geldim." Sözlerimin bitmesiyle birlikte saçlarıma öpücük kondurmuş ve konuşmaya başlamıştı.

 

" Sen de onlar öyle söyleyince haliyle kendini kötü hissettin tabi. Ama kendini kötü hissetme güzelim hem sen hatırlamıyorsun belki ama bizimle geçirdiğin bir üç senen var ve bir sürü fotoğraflarımız var. Babam annem üzülüyor diye hepsini saklamıştı ama isteriz gösterir. Hem o Yekta meselesini de sonra konuşacağız. Mağara da sana olan bakışlarını ve heyecanlanmasını unuttuğumu sanmayın sakın." Söylediği o kadar sözden sonra takıldığım tek yer fotoğraflarımız var kısmıydı. Şimdi benim de küçüklük fotoğraflarım mo vardı? Hem de ailemle olan bir sürü fotoğraflar. Bunu beklemediğim için istemsiz heyecanımla birlikte tepki vermiş ve hafif doğrularak ona bakmıştım.

 

" Nasıl yani, benim fotoğraflarım mı var ? Hem de sizinle birlikte olan bir sürü fotoğraf." Tepkim karşısın da bana samimi bir şekilde gülümsemiş ve tekrardan beni kolları arasına almıştı.

 

" Evet güzelim . Senin de olduğun çocukluğumuz da çekilen bir sürü fotoğraf albümlerimiz var. Hatta bir tane albüm sadece senden oluşuyor. Bunları eve gidince konuşuruz . Şimdi biraz uyuyalım doktor kontrole gelecekti bugün. Eğer bir sorun olmazsa çıkabileceğimizi söyledi." Açıkçası bu kadar hızlı hastaneden çıkmasını beklemiyordum.

 

" Bu kadar çabuk taburcu olman ne kadar doğru ki ? Biraz daha kalsaydın daha dün yatışın yapıldı hem."

 

" Güzelim sadece dinlenmem gerekiyor ki bunu evde de yapabilirim. Daha fazla burada kalmamı gerektirecek bir durum yok." Söylediklerin de haklıydı ama yine de ister istemez endişeleniyordum onun için. Tekrar bir cevap vermeden olduğum yere yatıp gözlerimi kapattım.

 

Fazla bir zaman geçmeden doktor gelmiş ve muayene etmişti. Bir sorun olmadığını , bol bol dinlenmesi gerektiğini ve bir de yazdığı ilaçları kullanması gerektiğini söyleyerek odadan çıkmıştı. Onun çıkmasıyla Arata çıkış işlemlerini yapmaya gittiğimi ve ben gelene kadar hazırlanmasını söylemiştim. O da itiraz etmeden beni onaylamış ve ayaklanmıştı. Bende beklemeden aşağı kata inip çıkış işlemlerini halletmiştim.

 

Kırk dakika sonra bütün işlemler ve işlerimiz bittiği için hastaneden çıkmış ve şu an eve gitmek üzere benim arabamla yola çıkmıştık. Ev zaten çok uzak olmadığı ve trafikte olmadığı için uzun sayılmayacak bir süreden sonra eve gelmiştik. Gelmeden önce arayıp doktorun taburcu ettiğini de söylediğimiz için tahminimce herkes evdeydi.

 

Düşünmeyi bir kenara bırakarak arabadan inip Aratın yanına geçtim. Karnın da ki morluklar ve kırık kemiklerinden dolayı biraz ağır yürüyordu. Yanına geldiğim de hemen kolunun altına girerek kapıya doğru yürümeye başladım. O da bana ayak uydurup sakince adımlarıma uyarken kapı biz çalmadan açıldı. Kapıyı açan Araldı. Bizi görür görmez Aratın diğer koluna da o girmiş ve evin içine ilerlemiştik. Eve girdiğimiz de ise herkes tahmin ettiğim gibi buradaydı. Koltuğa bir yatak sermişlerdi. Aratı direkt oraya yönlendirip uzanmasına yardımcı olmuştuk.

 

" Oğlum iyi misin? Ağrın sızın falan var mı? Ya da istediğin bir şey? Ne yemek yapayım oğluma ben ,hadi birtanem söyle ne istiyorsan onu yapayım?" Tabi ki de bunları söyleyen İzgi hanımdı. Kadın resmen nefes almadan konuşmuştu. Bir an içim daraldığı için ben derin bir nefes verme gereği duymuştum onun adına. Benim dışım da herkes bu duruma alışık olduğu için yargılamamış ve üstelemeden herkes yerlerine oturmuştu.

 

" İyiyim annecim merak etme. Yemek için de ayrı bir şey yapmana gerek yok ne olsa yerim." Onlar konuşurken ben , bana bakan iki çift gözden uzağa Demir beyin yanına oturmuştum. Bu arada evde , o gün kurtardığımız Mizgin hanım da vardı. Kimse henüz olay hakkın da bir şey anlatmadığı için kendimce daha doğrusu göz önün de olan şeyi tahmin etmek çokta zor olmamıştı. Mizgin hanım Aralın kız arkadaşıydı. Hem hastanede ki sarılmaları olsun ,hem de Aralın Mizginin yanında kalacağım diyerek dün evden çıkması tahminimi doğruluyordu. Ki bu tahminimi birazdan gelecek olan cümle de resmi olarak doğrulamıştı.

 

" Baba bizim size söylememiz gereken bir şey var. Aslında akşam yemekte söyleyecektik ama daha fazla dayanamıyorum." Aralın sesiyle birlikte herkesin bakışları ona dönmüştü.

 

" Söyle oğlum , bir sorun yok değil mi?" Demir beyin sözleriyle Aral oturduğu yerden ayaklanmış ve Mizgininde elinden tutaraj ayağa kaldırmıştı. Gözlerini hepimizin üstünde gezdirip sonunda odada ki herkesi şaşkına uğratan sözlerini söylemişti.

 

" Biz evlenmeye karar verdik."

Bölüm : 14.12.2024 22:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...