
Gözlerimle etrafı tararken bir taraftan da kafamdan plan yapmaya çalışıyordum. Bu itlerin inine girmemiz gerekiyordu ama içerisini göremediğimiz için kararsızdım. İki ay önce timin komutanı ailevi meselelerden ötürü tayin istemiş ve gitmişti. Ondan sonra en rütbeli ben olduğum için geçici komutan olarak görev yapıyordum.
Tabi bu kısa sürmüştü. Çünkü albay bir hafta önce beni odasına çağırmış ve time yeni bir komutan atandığını bu hafta için de de gelecek olduğunu söylemişti . Ama yine şansımızı konuşturmuştuk. Çünkü adam daha uçaktan iner inmez kaçırılmıştı. Şu an da da tahmin edildiği üzere yerini tespit etmiş ve olduğu yerin etrafına konuşlanmıştık. Ben düşünmeye çalıştıkça etrafım da ki hıyarlar sanki askeriyenin yemekhanesindeymişiz gibi muhabbet ediyorlardı.
" Ulan o değil de komutan nasıl biri acaba . Umarım yine eğitimlerle bir tarafımızdan solutacak bir komutan değildir."
" Amiiin!!" Hepsinden yükselen nida ile sabır çektim.
" Tim , biraz daha sesli bir şekilde konuşmaya devam ederseniz kafanıza yediğiniz kurşunlarla öbür tarafta ki komutanlarınıza derdinizi anlatıyor olursunuz." Sesim yeterince sert çıkmıştı ama bu onları etkilemedi , alışıklardı.
" Arkadaşlar kulaklarım da sorun mu var çünkü az önce komutanımızın cümlesi bana bir uzun geldi fark ettiniz mi. " bunu diyen Berkerdi.
" Lan oğlum senin kulaklarda sorun varda bizimkilerde de mi var acaba ? " bunu diyen de ekürisi Cemdi.
" Kulaklarınızı elinize vermemi istemiyorsanız susun." Bu dediğim etkili olmuş olacak ki hepsi bir an da susup önlerine döndüler.
" Plan basit arkadaşlar. Benimle beraber bir kişiyle içeri sızıcağız. İçeri de kaç kişi var bilmiyoruz o yüzden tetikte bekleyin. Dikkat edin. Yaralanana bir kurşun da ben sıkarım haberiniz olsun."
Konuşmamla birlikte hepsi kafasını sallamıştı. Ben tekrar önüme dönüp içeride daha rahat hareket edebilmek için sırtımda ki çantayı olduğum yere bıraktım. Yedek şarjörlerimi ceplerime alabildiğine koydum. Kasaturam zaten belimdeydi. Tedbirli bir şekilde ayağa kalkmamla benimle birlikte Metin de ayaklanmıştı. Aramız da ki en yapılı olan oydu ve teke tekte de iyi olduğu için adı gibi emindi onunla içeri gireceğime.
Tekrar anlatmaya gerek duymadım ne yapacağını biliyordu. Mağaranın tepesinden iki tarafa ayrılıp adamları indirerek ortada buluşacaktık. Sonrasın da şanslıysak içeri de adam az ise komutana zarar gelmeden alıp çıkacaktık. En zoru da içeri girene kadar sessiz olmamız gerekiyordu. Bu soysuzlar götleri tutuştuğu an da ya silahlarına davranıyordu ya da bağırıyorlardı.
Mağaranın etrafına Metinle birlikte yaklaşmıştık o karşı kısımdaydı aramızda biraz mesafe vardı. Burdan sonrasın da daha dikkatli olmamız gerekiyordu. Derin bir nefes aldım. Sakin ve dikkatlice ilerlemeye başladım. Yaklaşan adım sesleri vardı . Daha dikkatli bir şekilde dinlemeye başladım. Tahminimce iki kişilerdi biraz daha yaslandım arkamda ki duvara. Elim de silahım yoktu sessizce halletmemiz gerektiği için belimde duruyordu.
Mağaranın oyuk kısımları vardı ve tam olarak şu an öyle bir köşedeydim ve önümde iki tane beden belirdi. Yemin ederim maldı bunlar beni görmeden konuşarak ilerliyorlardı. Sessizce arkalarından ilerleyip ikisinin de aynı anda boynuna sarılıp olduğum oyuğa çektim. Bu şekilde boyunlarını kıramazdım ama nefessiz bırakıp gebermelerini bekliyecektim. Çırpınıyorlardı kollarım arasında zorlanıyordum ama daha çok sıkılaştırdım kollarımı. Biri bayılmıştı sanırım kendini bıraktı bu kadar kısa süre de ölmesi imkansızdı onu sakince yere bırakıp diğerinin boynunu kırdım.
Onları oyuğa çekip tekrar ilerlemeye başladım. Burası küçük bir mağaraydı. O yüzden de fazla kişi değillerdi ama bu türemeyecekleri anlamına gelmiyordu. Sesi duydukları an da nasıl olduğunu anlamadan çoğalıyordu şerefsiz adi köpekler. Neredeyse mağaranın kapasına gelmiştim ama o ikisinden başka kimse çıkmamıştı karşıma.
" Metin ne durumdasın?" Kulaklığıma doğru sessizce konuşmuştum. Merak etmiştim doğrusu benim tarafımda mı kimse yok , yoksa yanlış mağaraya mı geldik onu anlamaya çalışıyordum.
" Komutanım bir sakinlik var sanki karşıma kimse çıkmıyor." Sıkıntılı bir nefes verdim. İçeride tuzak olması muhtemeldi.
" Durum bende de aynı o yüzden dikkat et tuzak olabilir."
" Emredersiniz komutanım."
Neredeyse mağaranın girişine gelmiştik. Etrafı tararken karşıdan mağaranın girişin de benden bir emir bekleyen Metini gördüm. Boynumda ki silahıma elimi atmamla o da anlamış ve silahına davranmıştı. Bundan sonrası biraz sesli olacaktı. Yavaçşa girişe doğru ilerlerken kurşun sesiyle kendimi yana doğru çektim.
" Tim eliniz tetikte olsun ." Diye uyarıda bulundum. Tekrar silahıma davrandığımda kolumdaki sızıyla kafamı o tarafa çevirdim. Az önce ki kurşun kolumu sıyırmış olmalıydı anlaşılan. Tekrar önüme döndüm . Ben geri çekilirken Metin ateş edeni indirmişti.
Tekrar önümüze dönüp içeri girdik . Adamları tek tek indirerek ilerliyorduk. Tek tek bütün odalara baktık . Son bir tane oda kalmıştı bakmadığımız. Oraya doğru ilerledim. Silahla önüme çıkabilecek tehlikelere karşı tetikte ilerliyordum. Odanın kapısından girdiğimde karşım da bir sandalyenin üzerinde elleri ve ayakları bağlı olan birisi vardı . Bu aradığımız komutandı anlaşılan. Bakışlarımı çok üstün de tutmadan çektim çünkü daha önemlisi şu an kafama değen silahtı.
" İndir silahını esker . Yoksa komutan da sende ölersen." Silahımı ellerimden bıraktım zaten boynum da asılı olduğu için düşmedi.
" Bana doğru dönesen he esker." Dediğini ikiletmedim. Yavaşça döndüm . Dönmemle birlikte o daha ne olduğunu anlamadan karnına attığım tekmeyle geri sendelemiş ve anlının ortasına mermiyi yemişti. Arkamı döndüğüm de Metini gördüm. Başımı eğdim yavaşça bu benim dilimde teşekkürdü. Metinle birlikte hala bağlı duran komutana ilerledik.
" Komutanım iyi misiniz , yaranız var mı ?" Metin sorularını sıralarken ben kasaturamı çıkarmış elleri ve ayaklarında ki ipleri kesiyordum.
" İyiyim aslanım sorun yok. Siz ne durumdasınız?" Bu siz de yaralı var mı demekti.
" Biz de bir şey yok komutanım. Tim dışarı da bizi bekliyor hemen çıkalım burası karışmadan."
Onlar konuşurken ben yanlarında çıkmış diğer oda da gördüğüm masanın yanına ilerlemiştim. Önemli işimize yarıyacak bilgi olabilirdi. Hepsini boş ceplerime yerleştirmeye başladım. Bir cebime flaş bellek atarken elime yüzüme taktığım fularım değdi. Onu da cebimden çıkartıp üstümde ki parkamın içinden yaramı sardım . Tekrar masanın üstüne baktım başka alabileceğim bir şey var mı diye ama yoktu. Odadan çıktığım da ikisinin de dışarıda olduğunu gördüm ve yanlarına doğru ilerledim. İlerlerken de kulaklığa doğru seslendim.
" Görev tamam arkadaşlar karargahla iletişime geçip helikopter isteyin."
Yanlarına yaklaştığım da gördüğüm görüntü şaşırmama neden oldu ama belli etmedim. Şaşırmamın nedeni ise karşımda ki adam timin en yapılısı diye adlandırdığımız Metinden bile yapılıydı. Takılmadım bir baş selamı vererek ilerlememiz adına elimle timin olduğu tarafı gösterdim. Şu an görev başında değildi o yüzden bu kadar rahattım . Yarın kamufulajları giyip karşıma geçtiğin de emir komuta ona geçmiş olacaktı.
Onlar önden sohbet ederek yürürken ben hala etrafı kontrol ederek yürümeye devam ediyordum. Timin yanına geldiğimiz de ise hepsi ayaklanmış ağzı beş karış karşıların da ki adama bakıyolardı.
" Komutanım ayıptır sorması vucüdunuz halis mi?" Maldı bu çocuk yemin ederim. Utanmasa bir karı gibi komutana asılmadığı kalmıştı birazdan onu da yapacaktı.
" Ula bu uşak ne deyeyi yine ben bir şey anlayamadim ama bu komitan Metinden de mi uzundir ben mi yanluş göreyrum?"
" Beyler laklakınıza karargahta devam edersiniz . Bir an önce burdan uzaklaşmamız gerekiyor." Bu ses tabi ki de bana aitti . Hepsinden derin bir nefes sesi duyuldu. Daha komuta komutana geçmeden beni siklerine takmamaya başlamışlardı. Ama hala üstleri olduğumu unutuyorlardı. Bakışımdan onu da anlayıp susmuşlardı.
" Dursun." Ne dediğimi anlamış gibi hemen yanıma geldi.
" Komitanum karargahla iletişuma geçtuk. 40 dakika içunda burada olacağunu söyledular. Helikopterin inecağu yera da 5 km uzaklıktayuk."
Kafamı sallayıp ilerlemeye başladım. Dediğimi anladıkları için arkamdan adım seslerini duyuyordum. Yerden aldığım çantamı sırtıma taktım. Kolum kendini belli etmek ister gibi sızladığın da tepki vermedim. Karargaha kadar dayanabilirdim. Pek beni etkileyecek bir yara değildi zaten .
Yaklaşık 30 dakikadır yürüyorduk ve helikopterin geleceği alana yaklaşmıştık. Komutanın ara da bana kayan garip bakışlarının farkındaydım. Sanırım hala neden kendimi tanıtmadığımı ve onunla hiç bir diyaloğa girmediğimi garipsemişti. Takmadım karargaha gidince nasıl olsa tanışırdık . Ben bunları düşünürken helikopterin sesi gelmişti . Hepimiz yere eğildik sesini duymamızla. Yere indiğinde de aynı şekilde ilerleyip bindik. Herkes yerine yerleşince tabi ki de bu kadar sessizliğe dayanamayarak konuşmaya başlamışlardı.
" Yaa o değil de ben bu görevden bir şey anlamadım. Ulan elim tetiğe bile gitmedi bu nasıl görev." Tahmin etmesi zor değildi bunu söyleyen kişiyi.
" Sorma kardeşim ya , komutanım sağolun yaralanmayalım diye bizi düşünüyorsunuz da ara da bize de fırsat bıraksanız keşke."
Bu taşlar banaydı. Kendimi önemsemez nerde tehlike varsa onlardan önce ben atlardım. İlk kurşunu her zaman ben göğüslerdim. Canımın bir değeri yoktu gözümde. Bu yüzden her görev dönüşü şu an olduğu gibi laf atarlardı henüz hiç birine cevap vermemiştim tabiki. Yine ters bir bakışla cevap vermiştim. Ama Berkerin gözü bir an da koluma kaydı. Kanı görmüş olmalıydı. Alayla sırıttı kanı görünce. Paniklerse alacağı karşılığı biliyordu çünkü.
" Yalnız komutanım, yaralanırsanız bir kurşun da ben sıkarım deyip sizin yaralanmanız da büyük bir ironi ."
Bu dediğiyle hepsinin bakışları bana dönmüştü. Cevap vermedim kafamı cama çevirip etrafı izlemeye başladım. Onlar da üstün de durmamış ve geri sohbetlerine dönmüştü. Tabi ben konuştuklarını sansam da sürekli gözlerinin ben de olup beni kontrol ettiklerinin farkın da değildim. Yol çok uzun sürmemiş bir saat sonra karargaha inmiştik. İnmemizle birlikte albay karşılamıştı bizi. Hepimiz dizildik karşısına.
" Karan timi bir üsteğmen , iki teğmen ,üç asteğmenle görevi başarı ile tamamlamış olup emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!"
" Aferin asker!"
" Sağol!"
" İki gün izinlisiniz gidebilirsiniz . Üsteğemin sen de görev raporlarını odama getirdiğin de çıkabilirsin."
" Emredersiniz komutanım!"
Başıyla işaret verip bizi göndermişti. Yüzbaşı ise yanında kalmıştı. Karargaha girip odama doğru ilerledim. Odama geldiğim de hemen masaya oturup görev raporunu yazmaya başladım. Görev uzun sürmediği için uzun sürmemişti işim. Raporu ve belgeleri verip eve gitmek istiyordum bir an önce. Odamdan çıkıp albayın odasının önüne geldim. Postası beni görünce selam vermiş ve albaya haber vermişti.
" Girebilirsiniz komutanım Albayım sizi bekliyor." Kafamla onaylayıp kapıyı çalıp " Gir" komutuyla içeri girdim. Hemen bir topuk selamı verdim. Kafasıyla onaylayıp koltuğu işaret etti. O an yüzbaşının da oda da olduğunu farkettim.
" Gel kızım biz de senden bahsediyorduk. İyi insan lafının üstüne mi diyorduk biz buna. Yüzbaşım yol boyunca hiç susmadığından dertleniyordu şimdi." Küçük bir kahkaha atmıştı laflarının ardından. Tepki vermedim alışırdı sessizliğime. Albay da gülmesini kesip bir an da ciddileşti ve masanın çekmecesinden bir zarf çıkarıp önüme koydu.
" Bu sana geldi bu sabah. Merak etme kimse okumadı." Yine bir şey demeden elim de ki görev raporunu ve belgeleri Albayın masasının üzerine bırakıp zarfı almıştım.
" Komutanım görev raporuyla birlikte oradan bulabildiğim belgeler. İşimize yarar mı bilmiyorum incelemedim."
" Tamamdır kızım sen çıkabilirsin. Eve gitmeden de o koluna bir baktır. " tekrar topuk selamı verdikten sonra odadan çıkmıştım.
Unuttuğum yaramla birlikte revire gittim. Kapıyı çalıp içeri girdiğim de Berkerin yine Rüya doktora yılıştığını gördüm. Beni görünce bir bocaladı ne yapacağını bilemedi.
" Aa canım komutanım siz de mi buradaydınız. Tesadüfe bakın ki ben de yaralanmışım biliyor musunuz hiç farkın da da değilim oysaki." Kıvırmaya çalışıyordu ama zordu. Tek kaşımı kaldırıp kafamı eğdim. Bu çatışmaya bile girmeden nasıl yaralandın demekti.
" Oldu o zaman ben gideyim geçmiş olsun komutanım görüşmek üzere."
Odadan kaçarcasına çıkmıştı. Arkasından kapıyı kapatıp sedyenin birine oturdum. Üzerimi çıkarıp Rüyanın gelmesini bekledim. Anlaması gerekeni anlayıp üstelemedi yanıma gelip yarayla ilgilenmeye başladı.
" Gece yaran mikrop kapmak üzere farkındasın değil mi ?" Alışıktı bu hallerime . Rüya burada ki tek arkadaşımdı. Birbirimize gelir giderdik. Tabi Rüya gelir dertlenir anlatması gerekeni anlatır giderdi. Bense sadece dinlerdim her zaman ki gibi.
" Pansuman yapmaya zamanım olmadı."
" Eminim öyledir. Albay seni buraya gönderene kadar yaranı unutmuştun bile değil mi ?" Yaralandığım zamanlarda bir rutin haline gelmişti artık Albayın yaramı hatırlatması. O da bunu bildiği için ona atıfta bulunuyordu aklı sıra ama takmadım. Koluma dikiş atmış pansuman yapıp sarmıştı.
" İlaç yazıyorum alıp içiyorsun gelip kontrol edeceğim. Pansumanını da her gün geliyorsun yapıyorum duydun mu beni ?" Bayık bir bakış attım. Dediklerinin olmayacağını ikimiz de çok iyi biliyorduk. Üstümü giyinip ayaklandım.
" Eve geçiyorum . Kolay gelsin." Peşi sıra gelecek soruların önünü kesmiştim. Görevden yeni geldiğimiz için üstüme gelmedi sanırım. Yoksa bırakmaz beni delirtene kadar soru sorardı.
Karargahtan çıkmış arabama ilerlerken arkamdan biri seslendi.
" Üsteğmenim!" Durdum. Sesi tam çıkaramadım ama arkamı dönüp baktığımda Yüzbaşıydı. Üzerin de de üniforması vardı. Esas duruşa geçtim hemen. Bu tavrıma dudağının kenarı kıvrıldı. Borusunun burada öteceğini o da anlamıştı sanırım.
" Emredersiniz komutanım!" Gelip tam önüm de durdu. Bu kadar yakından bakınca timin söylediklerin de haklı olduğunu anladım. Boyu uzundu evet ama vücudu herkesi etkileyebilecek bir kapasitedeydi.
" Rahat asker! Albay izinden sonra tanışırsınız dedi ama timle tanıştık , sen hariç. Şimdi ben orada yokmuşum gibi davranan askerimin ismini öğrenenilir miyim. Zahmet olmayacaksa tabi senin için." Sesinden saf bir öfke akıyordu . Bir komutan olarak sergilediğim davranışa öfkelenip kızmış olmalıydı. Tabi cümlenin sonun da ki yiyorsa konuşma tehditini de algılamıştım.
" Üsteğmen Gece Kor , İzmir Emredin komutanım." gözleri bir an da gözlerimle çakıştı. Orada bir şeyler aradı ama anlamadım. Ya da duygularımın ne tarafa saklandığına bakıyor da olabilirdi bilmiyorum. Kafasını salladı ve arkasını döndü. Bu da şimdi de ben konuşmuyorum demekti sanırım. Omuzumu silkip arabama dönmemle tekrar sesi duyuldu.
" Yüzbaşı Yekta Tan . İki gün sonra izin bittiğn de umursamazlığını da evde bırakıp gel asker. Kolunu da aksatma sakın."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 23.77k Okunma |
1.7k Oy |
0 Takip |
36 Bölümlü Kitap |