
Karargahtan ayrılıp eve gelmemin üzerinden çok bir zaman geçmemişti. Yüzbaşının sözlerinden sonra arabama binip direk eve gelmiştim.Üstümü çıkarıp kısa bir duş aldıktan sonra mutfağa geçmiş ve kendime akşam yiyebileceğim bir şeyler hazırlamaya başlamıştım.
Yemekler pişmeye devam ederken aklıma Albayın verdiği zarf geldi. Oturduğum saldalyeden kalkarak odama ilerledim. Çıkardığım kıyafetlerim yatağımın üstünde duruyordu. Zarfı alıp mutfağa geçtim tekrar. Pek merak etmiyordum ama önemli bir şey olabilirdi. Zarfı açtığım da içinden bir mektup çıktı. Bekletmeden açıp okumaya başladım.
"Gerçekleri açıklamadan önce sana tek söylemek istediğim yaptığımdan asla pişmanlık duymadığımdır. Biliyorum okuduklarından sonra bir de nasıl pişman değilim diyebiliyorsun diyeceksin ama değilim Gece hiçte olmadım. Konuya gelecek olursam eğer ki biliyorum gerçekler ağır gelecek ama artık daha fazla içimde tutamam bu gerçeği. Ailen seni yetimhaneye bırakmadı kızım. Seni ben kendi ellerimle aldım ailenden. Dediklerimden bir şey anlamadığını biliyorum , daha açık konuşmam gerekirse. Biyolojik babanla çocukluktan beri arkadaştık, can dostuyduk tabi o öyle zannediyordu. Hiç bir zaman ona karşı içimde bir iyi niyet olmamıştı ve var olduğu her şeyi kıskanmıştım. Bu kıskançlık büyümüş ileri boyutlara taşınmıştı. En son sen doğduğundan 3 yıl sonra yani sen 3 yaşındayken büyük planlar kurarak seni kaçırdım. Akıl sağlığımı iyice kaybetmiştim artık farkındaydım ama kendime de engel olmadım , olmak istemedim. O baban olacak adamın acı çekmesini istedim. Onlar seni bulmak için büyük mücadeleler verdi ama arkam sağlamdı. Uzun bir süre seni saklayıp en sonun da bir kaza sonucu öldü olarak gösterdim. İsmini değiştirmedim sadece soy ismini değiştirdim sonradan bulmamaları için. Şimdi de artık ölüme yaklaştığımı hissettiğim için bu gerçeklerle ölmek istemedim. Gerçeklerin yazılı olduğu bir mektupta biyolojik ailene gönderildi. Eminim seni bulacaklardır bırakmazlar peşini. Sana beni affet diyemem belki ama ailene şans ver beni değil onları affet. Hakkım yok belki ama hakkını helal et kızım.
Gönderen:
Tuğgeneral Ahmet Bayram
Yanık kokusuyla kendime geldim. Hemen kalkıp yemeklerin altını kapattım. Mektubu kaç kere okudum bilmiyorum. En sonun da bir hışımla üstümü değiştirip karargaha gitmek için tekrar evden ayrıldım. Nefes almamı engelleyen bir şeyler vardı sanki. Camı açtım nefes almaya çalıştım olmadı. Bu kadar ağır olan gerçeklermiydi yoksa beni büyütüp kendisi gibi asker yapan Ahmet amca demeye utandığım insanmıydı.
Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde on dakika içinde gelmiştim karargaha. Arabamı park edip Albayın odasına doğru adımladım. Elimde sıkı sıkıya tuttuğumu bile fark etmediğim bir mektupla birlikte ilerledim. Albayın odasının önüne geldiğim de postasına bir bakış attım. Selam verip kapıyı çalarak albaya geldiğimi haber verdi.
" Komutanım Albayım sizi bekliyor." Başımla selam verip kapıyı çalıp içeriden komut bekledim. Beklediğim komut geldiğin de içeri girip topuk selamı verdim.
" Gece kor , İzmir Emredin Komutanım." Beni gördüğüne oldukça şaşırmıştı çünkü henüz bir saat bile olmamıştı bu odadan ayrılalı.
" Rahat Üsteğmenim." Emriyle rahatta beklemeye başladım.
" Kızım seni daha bir saat olmadı göndereli ne oldu bir sorun mu var ?" Başımla tekrar selam verip elim de ki mektubu önüne bıraktım.
" Komutanım biliyorum özel hayatımla ilgili bir mesele ama sonun da ki yazan ismi sizin de görmeniz gerektiğini düşündüğüm için ilk size geldim." Bu kadar uzun açıklama yapmama bile şaşıramayacak bir durumdaydı şuanda .
" Özel hayatını bana yansıttığına göre önemli bir durum. Rütbeleri bir kenara bırakıp geç otur karşıma."
İtiraz istemeyen sesine karşı başımı sallayıp karşısın da ki koltuğa oturdum. Benim oturduğumu gördüğün de elinde ki mektubu okumaya başladı. Buraya gelme amacım o adamın gerçek yüzünü gösterip meslekten attırmaktı. Umurumda değildi kimse. Benim hayatımı yakanın hayatını yakardım. Ben sinirle bacağıma sallamaya başlarken Albayın sesini işittim.
" Kızım bu , bu ne demek? Bu nasıl bir zihniyet?" Şoka girmiş gibiydi . Haklıydı da mektupta yazan isim kendisinin de can dostu bildiği arkadaşıydı.
" Komutanım ben ilk defa ne diyebileceğimi bilmiyorum. Uzun uzun kendimi hiç bir zaman ifade etmem ama şu an etmem gerekiyor sanırım. " küçük bir nefes aldım uzun zaman sonra bu kadar uzun bir cümle kurmuştum sanırım. Tekrar devam ettim sözlerime.
" Mektupta da yazdığı üzere arkam sağlamdı yazmış. İzniniz olursa araştırılmasını istiyorum. Arkasın da kendi gibi aynı zihniyetli komutan yerine koyduğumuz insanların olduğunu düşünüyorum. Kendinin de dediği gibi akıl sağlığını resmen kaybetmiş olan birinden bu zamana kadar emir aldık ve şu an burda olmamız bile büyük bir şans olabilir."
" Haklısın kızım. Eğer iznin olur da bana güvenirsen araştırma yapman da yardımcı olmak istiyorum. Ama küçük bir ekiple araştırıp kimsenin bilmemesi gerekiyor. Duyulmaması gerektiğinin ikimizde farkındayız."
" Mektubu okuduğum gibi karşınıza dikildim komutanım. Bunun size güvendiğim anlamına geldiğini biliyorsunuz." Gülümsedi bu dediğime karşı.
" Ben araştırma yapacak kişileri ayarlarım. Sen de git evine hem dinlen hem de kafanı dinle. İyi düşün kızım olur mu ? Karşımız da ki adam çok büyük bir oyun oynamış ve seni ailenden koparmış. Onlar karşına gelipte senden şans isterlerse eğer birazcık sende hakkım varsa o şansı onlara ver olur mu güzel kızım?"
Albay Celil Korkmaz o adamın oynadığı oyunu bilmeden onunla birlikte beni büyüten insandı. O zamanlar yaşımın küçük olmasından dolayı hatırlamıyordum hiç bir şeyi . Bilerek o yaşlarda kaçırmış olmalıydı beni. Derin bir nefes alıp Albayın gözlerinin içine baktım. Umut vardı gözlerin de emir olarak saydım sözlerini ya da öyle saymak istedim.
" Komutanım ne denir bilmiyorum ama teşekkür ederim. Dinleyip el uzattığınız için. Diğer meseleye gelecek olursak , bilmiyorum hala gerçekleri algılayamadım bile. Zaman gösterecek her şeyi." Diyerek sözlerimi noktalayarak izin istemiş ve kalkmıştım. Mektubu da bana geri vermişti. Alıp cebime attıktan sonra odasından çıkıp kendi odama ilerledim.
Kafamı toparlayabilirmiydim bilmiyordum. Ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum. Odama uğramayı es geçip kantine ilerledim. Başım ağrımıyo resmen beynim yerinden çıkacak gibi oluyordu. Kantine girip iki tane kahve aldım. Sanırım dertleşme sırası bendeydi. Kahvelerle birlikte revire ilerledim. Revirin kapısının önüne gelince ayağımla kapıya vurdum biraz sert bir şekilde. Rüya bir sinirle kapıyı açıp karşısında beni görünce saf saf bir elime bir bana baktı. İlkti kahve alıp yanına gelmem tabi bir de yüzüm de ki masum olduğunu düşündüğüm tebessümüm.
" Tövbe bismillahirrahmanirahim! Kapıyı da çarpmadım ki suratına. Ne çarptı lan seni!" Yüzümü buruşturdum tepkisine. Gülmüyorum sert bir insanım diye bu tepkiyi haketmiyordum kesinlikle.
"Dertleşmeye geliyim dedim ama istemiyorsan gideyim." Dediğimle gözleri daha çok açıldı ve arkaya doğru sendeledi. Bu sefer gözlerini açan taraf ben oldum.
" Kızım daha hiç bir şey anlatmadan bayılırsan anlattıklarımla cenazeni çıkarırız. Dramayı keste kaç önümden." Uzun konuşmamla kendine gelip hala şaşkın şaşkın bakarak çekildi önümden. İçeri geçip masasına ilerledim. Etrafa baktığım da asker olmamasıyla derin bir nefes aldım.
" Doğruyu söyle ölüyormuyum?" Ters ters baktım dediğine karşı. Bugün fazlasıyla konuştuğumu düşünerek daha fazla kendimi yormadan direk mektubu önüne koydum.
" Bugün çok konuştum. Onu oku düşüncelerini söyle yeter." Bakışları eski halini alırken mektubu eline alıp tekrar konuştu.
" Ben de diyorum bizim Gece nerelerde. Kız desene buradayım içime iki dakikalığına üç harfli girdi diye." Göz devirdim bu dediğine zaten beni takmadan elindekini okumaya başlamıştı.
Tepkilerini izlemeye başladım. Her okuduğu cümleyle kaşları çatılıyor bazen sinirleniyor bazen de gözlerini pörtletiyordu. En sonun da neye bu kadar şaşırdı anlamadım ama bir an da bayılacağını anlayıp yerimden kalktım. Gerizekalı kız sonra bana benimle dertleşmiyorsun diye kızıyordu. Tek derdimle yerle bir olmuştu resmen. Cebimden telefonumu çıkarıp Berkeri aradım. İkinci çalışta açılan telefonla konuşmasına izin vermeden konuştum.
" Neredesin?"
" Karargahtayım komutanım bir şey mi oldu?"
" Revire gel." Lafı uzatmadan direk söyleyip beklemeye başladım. Revir dediğim için olsa gerek iki dakika sürmeden nefes nefese kapıdan girmişti ama sorun timin hepsinin de arkasın da olmasıydı Yüzbaşının bile. Onları görmemle hemen mektubu alıp cebime tıkıştırdım.
" Ne bakıyorsunuz ordan gelip kızı sedyeye taşısanıza oğlum." Hepsi mal mal suratıma baktı sonra Yüzbaşı uyarınca hepsi harekete geçti. Berker gelip tek hamlede kucağına alıp sedyeye yatırdı.
" Komutanım nooldu nesi var , ne yaptınız sevdiğime yaa terörist gibi bayılttınız mı kızı ne yaptınız ?" Ulan dikişlerim patlasaydı da şunları çağırmasaydım. Kendime bir kere daha kızıp bana bakan time döndüm.
" Önemli bir şey yok. Anlattığım bir şeye şaşırıp bayıldı o kadar." Yüzbaşı hariç hepsi ağzını açmış bana baktı.
" Anlattığınız , siz anlatmak , konuşmak. Lan şokum şaştı resmen biri benim adıma komutana cevap versin cümle kuramıyorum resmen." Bunu diyen tabi ki de Berkerdi.
" Arkadaş size nasıl konuşupta birşeyler anlattınız demek istiyor komutanım." Ekürisi Cem de her zaman ki gibi durmamış desteğini göstermişti.
" Heh komutanım ayıptır sorması kıza bugün ki teröristin nasıl boynunu kırdığınızı mı anlattınız ne yaptınız da bayıldı bu kız?"
" Lan sabrımı sınamayı kesin . Hiç konuşmuyormuşum gibi tepkiler vermeyi de kesin. Kızı uyandırın ." Onlar bana mal mal bakarken yine takmadan az önce ki içmek umuduyla getirdiğim kahveye uzanıp bir yudum aldım. Tahmin ettiğim gibi soğumuştu yüzümü buruşturdum bu hisle.
" Dursun Rüya uyanana kadar bana aşağıdan bir kahve kapta gel sana zahmet ."
Sesimle birlikte tekrar bana dönüp bu rahatlığıma alışık olarak sorgulamadan geri işlerine döndüler. Dursun kapıdan çıktığın da kahvemi almaya gitmiş olmasını umdum. Kafamı çevirip ne durum da olduklarına baktığım da ise kaşları çatık ağzı açık bir şekilde bana bakan Yüzbaşıyla göz göze geldik.
" Bir şey mi oldu komutanım?" Sorumla daha çok şaşırıp tepeme dikildi tabiri caizse.
"Sorun mu , yok canım ne sorunu. Kadın sen manyak mısın? Kıza ne dediysen bayılmış ki bir şey demene bile gerek yok bakışlarınla bayılttığını düşünüyorum . Hiç umursamadan az önce kahve istedin ." Sabır dilenir gibi nefes aldı.
" Alışırsınız komutanım merak etmeyin. Ayrıca bakışlarıma burada herkes alışık buna da alışırsınız ."
" Ben sana değil sen bana alışacaksın Üsteğmenim. Karşım da ki hal ve tavırlarına da çeki düzen ver. Yoksa hiç acımam yazarım bir dilekçe sürerim seni buradan, kendini değerli sanıpta yapamam sanma."
Kalbimde amansız bir sıkışma ve sızı oldu. Kalbim de hissettiğim şeye anlam veremezken bu sefer de gözlerim doldu. Burdan çıkmam gerekiyordu hemen. Ayağa kalkıp selam verip çıktım odadan. Çıkmamla Dursunla çarpışıp sıcak kahvenin üstüme dökülmesi bir oldu. Durmadım kimseye bakmadan odama gitmeye devam ettim.
" Komutanım iyi misiniz? Yandınız mı bir şey oldu mu ?" Dinlemedim odama girdim. Etrafa baktım burada bir işim yoktu. Tekrar çıktım eve gitmem gerekiyordu. Hızla karargahtan ayrıldım.
Yekta Tan ' dan
Odadan çıkan kadının arkasından derin bir nefes aldım. Manyaktı yemin ederim manyaktı bu kadın. Söylediğim sözlerden pişman olmuştum ama fırsat vermeden çıkıp gitmişti. En şaşırdığım nokta ise az önce gözlerin de gördüğüm kırgınlık ve ardından gelen yaşların gözlerine dolmasıydı.
Daha bugün tanışmıştık ama bildiğim tek şey duygusuz ve umursamaz olduğuydu. Umursamazlığını az önce kızı bayıltmış olmasına rağmen oturup kahve istemesiyle kanıtlamıştı. Kapının açılmasıyla düşüncelerimden kurtulup kapıdan giren kişiye baktım. Dursun gelmişti ama elin de ki kahvede bir sorun var gibiydi.
" Gece komitanima bir şey mi oldi? Sinirle kapidan çıktı bir an da çıkınca çarpıştuk kahve üstüne döküldü hiç bir şey demeden gitti."
Dursunun dedikeriyle kendime bir kere daha kızdım. Daha bugün gelip nasıl burada ki insanların kalbini kırabilmiştim. Bazen o kadar saçma sapan davranıyordum ki ben bile anlamıyordum ne yaptığımı.
" Ne tarafa gitti?" Diye sordum.
" Odasına girdi." Tam kapıya doğru gidicektim ki Rüya Doktorun konuşmasıyla ona döndüm.
" Çıkıp gitmiştir o çoktan boşuna gitmeyin Yüzbaşım."
" Nerede bulabilirim peki?" İçimde amansızca bir his vardı git gönlünü al diyordu.
" Tatsız bir olayın üstüne yanlış cümleler kurdunuz. Kusura bakmayın ama bence şuan yanına gitmemeniz sizin içi daha iyi olur."
Rüya' nın epeydir uyanık olduğunu anladım sözleriyle. Derin bir nefesle çıktım odadan. Yerde kahve izleri vardı ama sanki bardağın hepsi üstüne dökülmüş gibiydi. Umarım kahve o kadar sıcak değildir de bir de yanmamıştır benim yüzümden. Kafamı kaldırdığım da bana doğru gelen Albayın postasını gördüm.
"Ersin Tok Mardin , Emredin Komutanım!"
" Rahat , ne oldu bir sorun mu var?"
" Komutanım Albayım sizi odasına emretti." Başımla onaylayıp önünden ilerlemeye başladım. Albayın odasına geldiğim de kapıyı çalıp girdim. Selam verip tekmil getirdim.
" Yüzbaşı Yekta Tan , Ankara Emredin Komutanım!"
" Yüzbaşım timi alıp derhal Gece'nin evine gidiyorsunuz." Kaşlarımı çattım dediğiyle.
" Bir sorun mu var komutanım?"
" Olay biraz karışık ama Gece'nin evde rehin alındığı bilgisi geldi az önce. Apartmandan bir askerimiz görmüş tek başına müdahele edemez o yüzden timinle beraber harekete geçin acil. Evde göreceğiniz insanlar sizi şaşırtmasın. Kim olursa olsun tam yetki benden size. Ama diri istiyorum onları ." Benim yüzümden olmuştu bunlar. Kırmasaydım belki de şu an da yanımızda olacaktı. Derin bir nefes alıp Albaya başımla selam verip çıktım odadan.
Cebimden telefonu çıkarıp timi aradım. Olayları kısa bir özet geçip hemen hazırlanıp çıkmamız gerektiğini belirttim. Kendim de hazırlanıp aşağı indim. Tim hazır bir şekilde karşımdaydı. Tek sorun Rüya da aralarındaydı. Tam ağzımı açıp itiraz edecekken izin vermeyip kendisi konuştu.
" Yüzbaşım hiç kusura bakmayın ama Geceyi tek bırakamam. Üst üste geldi olaylar ve kriz anın da yanın da olmam gerekiyor." Kafamı sallayıp bir şey demedim. Vakit kaybetmeden hepimiz aralara binip Gecenin evine gitmeye başladık. Yaklaşık 20 dakika sonra gelmiştik . Araçtan inip time baktım.
" İki kişi balkondan girsin. Biz de önden gidelim başka çıkış yeri varsa orayı da tutun. Rüya sen de arkada kal yaklaşma."
" Emredersiniz Komutanım." Hepsinden gelen sesle kafamı sallayıp ilerledim.
Balkondan Berker ve Metin girecekti. Cem, Dursun ,Cenk ve Poyraz benimle birlikte kapıdan girecekti. Sessizce kapıya yaklaştığımız da zaten açık olduğunu gördüm. Açık kısmından baktığım da Geceyi bir sandalyeye bağlamışlardı. Görünüşe göre kızı biraz hırpalamışlardı. Bu görüntü karşısında kalbimde beklenmedik bir sızı oldu. Kapıyı yavaşça açıp girdiğimde gördüğümüz görüntü karşısında tekrar bir şaşırma yaşadık ama Albayın sözleri aklıma geldiği için devam ettim. Metinle Berker de girmiş benden bir komut bekliyolardı. Kafamla onaylayıp direk içeri girdik. Ellerin de silah yoktu çünkü.
" Ellerinizi yukarı kaldırıp teslim olun." Sesimle birlikte hepsi bana dönmüş ve dediğimi yapmışlardı.
" Vay vay görüyor musun Ahmet bizim yetiştirdiğimiz askerler bize duyurmadan içeri girmişler. Gurur duydum vallahi."
Hepimiz onlara tiksintiyle bakıyorduk. Şu an karşımız da üç tane tuğgeneral duruyordu. Anlaşılan büyük bir oyun vardı burda . Bunu düşünmeyi sonraya bırakıp Geceye ilerledim. Gözünü bir yere sabitlemiş sadece oraya bakıyordu. Rüyanın dediği kriz anı buydu sanırım. Yanına ilerleyip onun bana yaptığı gibi ellerini ve ayaklarını çözdüm. Ellerini çözmemle sandalye de sendeler gibi oldu. Hemen kalkıp önün de diz çöktüm.
" Gece bak bana. İyi misin bir şey söyle güzelim hadi." Gözünü çevirip dahi bakmamıştı bana. Gözleri kıp kırmızı olmuştu . Duramyıp kucağıma aldım. Tim zaten öbürlerini karargaha götürmek için yola çıkmıştı.
" Benim evim bir üst katta Yüzbaşım oraya götürelim."
Rüyayı onaylayıp peşinden gittim. Büyük ihtimal şu an da bir şoka girmişti ya da Rüyanın bahsettiği olaylar üst üste geldiği için kaldıramamıştı. Rüyanın evine girdiğimiz de yönlendirmesiyle salona girip Geceyi koltuğa bıraktım. Kendim de hemen yanında iki dizimin üstüne çökerek yüzünü ellerimin arasına aldım. Hareketimle birlikte gözleri bugün ilk defa gözlerime değdi. Şu an zaman durabilirdi. Gözleri anlatılamayacak kadar güzeldi. Belki de sıradan bir ela renkti ama bundan sonra benim için sıradan olmayacağını içimde yanan ateşten anladım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 23.77k Okunma |
1.7k Oy |
0 Takip |
36 Bölümlü Kitap |