
Yüzbaşıyla yaptığımız bana göre saçma konuşmasından sonra karargaha gelmiştik. Gelir gelmez direk revire gitmiş ve koluma baktırmıştım. Tabi Rüya ne olduğunu sorduğun da daha sonra alıştıra alıştıra anlatacağımı söylemiştim. O üç şerefsizle de Albay ilgilenmiş ve bütün delilleri nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde ortaya çıkartıp direk savcılığa göndermişti.
Bugünlük daha fazla kaosu bünyemin kaldıramayacağını hissederken kendimi askeriyede ki odama atmıştım. Bir kaç evrak imzalamış ve uykumun geldiğini hissederek odam da ki koltuğa yatmıştım.
Ne kadar zaman olmuştu bilmiyorum ama saçlarım da birinin ellerini hissetmemle yerimden adete fırladım. Yarı açık , yarı kapalı gözümle baktığım da Alparslan Yüzbaşının bana alık alık baktığını farkettim. Sanırım ani hareketimle bir anlık öyle kalmıştı çünkü eli hala saçımdaymış gibi havadaydı.
" Komutanım bir sorun mu var ?" Sorumla kendine gelmiş olacak ki oturduğu yerde kendini toparladı.
" Yanına gelmem için illa bir nedenimin mi olması gerekiyor?"
" Yok öyle demek istemedim de beklemiyordum sizi." Dediklerimle kafasını yanına eğmiş ve bana güzel bir tebessüm göndermişti.
" Yıllardır hasret kaldığım kardeşime gelmek istedim. Tabi bunda Yekta beyefendinin de bok var gibi burnunun dibinde olmuş olması da etkili oldu ama orasını karıştırmayalım şimdi. Yani eğer rahatsız olduysan gidebilirim." Derin bir nefes alıp tekrar koltuğa oturdum. Ne yapacağımı bende bilmiyordum . Kafam çorba gibiydi adeta.
" Yok estağfurullah Komutanım. Ben yine de testin sonucu gelmeden hareker etmek istemiyorum. Daha doğrusu sonucu tahmin edebiliyorum ama sonrasın da ne yapmam gerektiğini bilmiyorum." Bir an da kendimi kolunun altın da bulunca, uyku sersemliğimle birlikte garip garip yüzüne baktım.
" Ne demem ne yapacağım tabiki de ailenin yanında olacaksın. Hem herkes seni çok özledi. Biliyorum seni anlıyorum güzelim her şey çok ani oldu. Senin için de bizim için de ama biz o küçük Gecemizi yanımız da istiyoruz. Ben küçükken babamdan bile kıskandığım kardeşimi istiyorum." Sözleri gözlerimin dolmasına neden oldu. Bana bu kadar iyi yaklaşmalarını beklemiyordum. Ve hafızam da onlara dair küçücük bile bir şey yoktu. Akışına bırakmak en iyisiydi sanırım. Yine de ilk günden bu kadar samimi olmaya gerek yoktu. O yüzden kolunun altından çıkıp ayaklandım.
" Düşünceleriniz için teşekkür ederim Komutanım ama kendim düşünüp karar vermeyi tercih ederim. Her şey ani olmamış gibi bana emri vaki yapıp da yanımız da ol diyemezsiniz. Kusura bakmayın işim var izninizle." Diyerek odayı terk etmiştim. Biraz ağır konuşmuş olabilirdim ama ilk günden bana alışmamaları gerekiyordu.
Derin bir nefes alırken kolum da ki saate baktım. Akşam yemeği saatiydi , o yüzden yemekhaneye ilerledim. Yemekhaneye girdiğim de timin bir masada hep birlikte yemek yediğini gördüm ve yemeğimi alıp yanlarına oturdum. Hepsinin garip bakışlarına aldırış etmeden yemeğimi yemeye başladım. Onlar da tekrar önlerine dönüp yemek yemeye devam ettiler. Oturduğum yere bir kez daha baktım. Şu an elimi anlımın ortasına şap diye vurmamak için kendimi zor tutuyordum. Yektanın yanına oturmuştum ve yemeğini bırakmış sırıtarak beni izliyordu.
" Yavaş ye boğulacaksın. Aç mı bıraktılar kızım seni deseydin yemeğini odana getirirdim." Alay eden sesiyle kaşığımı tabağıma bıraktım.
" Komutanım merakımdan da değil de sırf belki sorarsam uğraşmaktan vazgeçersiniz diye soruyorum. Sizin benimle derdiniz ney ?"
" Merakından olmadığını biliyorum canım bunu bana şu iki gün de çok güzel hissetirdin merak etme. Ayrıca derdime gelirsek belki küçükken benim peşimden koşarak benimle evleneceğini söyleyen kızın peşinden şimdi de ben aynı şekil de koşmak istiyorumdur." Nefesim götüme kaçmıştı sanırım. Ben bile şaşırıp gözlerimi kocaman açtıysam masanın ucun da aynı an da su içerken duyduklarıyla birbirinin yüzüne su fışkırtan ikili kesinlikle haklıydı.
" Yarabbi şükür. Lan konu o değildi komutanım ne dediniz ne dediniz?" Diyen Berkeri tabi ki de ekürisi Cem takip etti.
" Ulan ben de yanlış duydum da bu zevzek bana boşuna bir bardak suyla gusül aldırdı sandım. Komutanım biraz daha açık olur musunuz? Bunu kesinlikle kendim için değil Gece komutanım için istiyorum lütfen yanlış anlamayın."
" Ha uşaklar bir susunda konuşsun komitanlarumuz yav. Komitanum siz devam edabilursunuz biz yokmişuk gibi davranun lütfen." Yemek de boğazımız da kalıcaktı anlaşılan o yüzden onlar konuşurken takmayarak yemeğimi yemeye kaldığım yerden devam ettim. Kaşık sesiyle hepsinin bakışları bana döndü. Kaşlarımı kaldırıp ne var demeye çalıştım. Tabi ki de anladılar canım arkadaşlarım.
" Komutanım sizce de şu an sırası mı yemek yemenin allah aşkına yaa. Umursamazsınız tamam da karşınız da ki şu adama saygınızdan bari birazcık takıyormuş gibi yapsaydınız bari."
" Heh ben diyorum komutanınıza bu çocuklar hep haklı konuşuyolar diye ama beni dinlemiyor ki. " hepsinin yüzün de aynı sırıtma oluşup Yektaya baktılar. Ben de sırıtmasam da şimdi sıçtın bakışı atmıştım.
" Ben size komutanı kurtarmadan önce ne dedim ? Durun siz demeyin ben söylerim. Hissediyorum dedim bu komutanımızla çok iyi anlaşacağız dedim. Adam gibi adam geliyor dedim de hiç biriniz beni siklemediniz."
" Evet evet bende duydum öyle söyledi."
" Ha bu uşak ilk çefa doğri konişıyordur." Onların sözleriyle tek kaşımı kaldırıp siz görürsünüz bakışımı attım ve kendimden bile beklemediğim bir şekilde tek elimi Yektanın koluna koyup okşadım. Bu hareketimle ışık hızın da bana dönen bakışlarıyla o kadar komik baktı ki ciddi olmasam kahkaha atabilirdim bu duruma.
" Hiçte bile Yektacım öyle bir şey demediler. Berker inşallah bu sefer ki Komutanımız eğitimler de götümüzden solutmaz derken hepsi büyük bir amin çekmişti." Diyerek masum olduğunu düşündüğüm bir gülümseme sergiledim.
" Tövbe estağfurullah komutanım bugün camdan aşağı atlarken kafanızı falan mı çarptınız? Ya da ben çarptım bir yere o gülümseyip az önce bir de üstüne cilve mi yaptı bana mı öyle geldi?" Onlar tam goy goy yaparak konuyu kaynatacaklardı ki tepemizden gelen sesle hala bakışlarını benden çekmeyip alık alık bakan Yekta da dehil hepimizi yerimizden sıçradık.
" Ne yapıyorsunuz lan siz yine dip dibe ayrıl bakim çek kız kolunu sen de . Yukarı da bana çemkir buraya gel yine Yektanın yakasına yapış küçükken de böyleydin hep. Yekta çek gözlerini kardeşimin üzerinden oymayım gözlerini." Kolumdan çekilip başka bir sandalyeye oturtulmamla ağzım açık karşım da ki adama baktım. Onu nasıl yapmıştı lan bu . Ne olduğumu bile anlamamıştım resmen kıçım bir taraflara savrulmuştu.
" Alparslan yavaş gel abicim hem burada ne işin var senin. Sen neden sürekli bizi rahat bırakmıyorsun . "
" Siktir! Dahası da mı vardı bir de bunların." İkisi de Berkeri takmamış ve hala birbirlerine bakıyorlardı. Alparslan yüzbaşı sinir bozucu bir şekilde gülümseyip ikimize de baktı.
" Müjdemi isterim timimin tayinini buraya istedim ve artık buralardayım. Bana alışsanız iyi edersiniz." Yektayla birbirimize baktık. Benim için değişen bir durum yoktu ama Yektanın sanki hayalleri yıkılmış gibiydi. Yavaşça ayağa kalkıp yemekhaneden çıktım. Konu sıkmıştı beni biraz. Sürekli eskiden atıfta bulunuyorlardı ve ben hiç bir şey hatırlamadığım için biraz üzülüyordum sanırım. Revire çıktım bugün Rüyanın nöbeti vardı. Kapıyı çalıp girdim. Kahve almayı unutmuştum ve kantine inmeye de üşenmiştim açıkçası.
" Heh ben de nerede kaldı benim baygınlık kraliçesi diyordum." Göz devirdim dediğine karşı.
" Senin burada kahve makinesi varmıydı."
" Ayy dur yeni bir şoka daha hazır değilim."
" Off abartma Rüya , alt tarafı test için gittiğim de beni ailemden kaçıran soysuzlar hastaneyi bastı. He bir de Yekta yüzbaşıyla çocukluk arkadaşı çıktık. Bir diğer detay ise o insanları dördüğüm de teste gerek olmadığını anladım herkes birbirine benziyor."
" Allahtan bir şey yokmuş. Kızım sen benimle kafa mı buluyorsun?" Sence dercesine bir bakış attım.
" Hala bayılmadığına göre pek de abartılacak bir şey yok bence."
" Bağışıklık kazandım sayende canım daha bayılmam merak etme. Hem Yektayla çocukluk arkadaşı mı çıktık dedin sen ? Kızım gördün mü dedim sana çocuğu kaçırma diye, gördün mü adam resmen kaderin." Bu sefer şokla bakan bendim.
" Lan ordan onu nasıl çıkardın. Neyse konuyu kapat bana kahve yap yoksa aşağıdan iste. Kafein diye götümü yırtmama az kaldı." Bana ters bir bakış atarak revirin mutfağına geçti. Şükürler olsun kahve içebilecektim sonunda.
10 dakika sonra kahveler hazır bir şekilde yanıma oturdu ve servis etti. Sıcak olmasını önemsemeden üfleyerek bir yudum aldım. Allahım işte bu sonunda.
" Dalgayı bırakta anlat bakalım ne düşünüyorsun, en önemlisi ne hissediyorsun?" Kahvemi içmeye devam ederken derin bir nefes aldım ve ilk defa ona karşı çekinmeden açık açık konuştum.
" Bilmiyorum. Ne yapmam gerektiğini , ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Yani bilmiyorum gördün mü yeni bir tim geldi buraya gelmiş daha doğrusu. Komutanları benim biyolojik abimmiş. Çok yakın davranıyor sanki arada kaybedilmiş yıllar yokmuş gibi. Ama beni de biliyorsun ben duygularımı yansıtmam . Bilmiyorum Rüya kafam allak bullak . Toplayamıyorum düşüncelerimi. Akışına bırakmaya karar verdim. Bana nasıl gelirlerse öyle giderim onlara ama onlar gibi hemen yakın olamam , yapamam ." Anlayışla kafasını salladı söylediklerime karşı.
" Birtanem biliyorum haklısın ama sadece ne kendini üz ne onları olur mu ? Onlar da yıllar sonra öldü bildikleri kızlarını buldular , kardeşlerini buldular belki de ablalarını buldular. Onlara bana yakın davranmayın diyemezsin çünkü içlerin de yanan büyük bir hasret ateşi var. Onlara izin ver olur mu?" Kafamla onayladım sadece dediklerini.
" Kahve için sağol. Beni dinlediğin için de teşekkür ederim. Bu ara biraz kafanı şişirebilirim kusura bakma şimdiden."
" Saçmalama be ne kusuru hem ben bunların hepsini yıllardır derdini paylaşmıyor oluşuna sayıyorum." Tebessüm edip odasından ayrıldım. Çıkmamla birine çarpmam bir oldu. Kafamı kaldırıp baktığım da Alparslan yüzbaşı olduğunu gördüm. Gözleri dolu dolu bana bakarken gözünden bir damla kendini aşağı doğru bıraktı ve ben bugün bir kez daha kendimi kolların da buldum. Belimden çekip direkt sarılmıştı. Kafasını boynuma gömüp oraya göz yaşlarını akıtmaya başladı. Sanırım az önce ki konuşmalarımızı duymuştu.
" Özür dilerim . Seni koruyamadığımız için özür dilerim güzelim. Affet diyemem ama şans ver olur mu bize sana çok ihtiyacımız var nolursun geri çevirme bizi." Boynuma kondurduğu sayısız öpücükle benim de gözlerim dolmuştu. Sarılışına hala bir karşılık vermemiştim. Ama onun askeriyenin koridorun da böyle ağlaması askerlerinin gözün de garip karşılanabilirdi.
" Abi ne oldu , neden ağlıyorsun ? Bir şey mi oldu birinize cevap versenize?" Gelen sesle birlikte kafamı diğer tarafa çevirdim. Daha önce bir yer de görmüştüm sanki ama hatırlamıyordum. Onun sesiyle Alparslan da benden ayrılmıştı.
" Âhi , abicim sen görev de olduğun için sana haber verememiştik. Ama burada konuşmayalım hadi odama geçelim öyle konuşalım." Âhi demesiyle birlikte askerin yüzüne baktım. Nasıl o muydu gerçekten . Ama şehit olmuştu. Kucağım da son nefesini vermişti. Nasıl olabilirdi böyle bir şey. Burada konuşmamak için kendimi odaya gidene kadar tuttum. Odaya geldiğimiz de Âhi dayanamamış ve benden önce konuşmuştu.
" Abi konuşsana ne oldu ? Annem yine kriz mi geçirdi yoksa?" Cümlesiyle içim de bir şeylerin koptuğunu hissettim ama belli etmedim. Koltuğa geçip her zaman ki gibi umursamazlığımla birlikte oturdum. Kardeş kontenjanından yararlandığımı düşünerek bir de yayıldım.
" Sakin olmanı istiyorum ilk başta. Detaylarını daha sonra uzun uzun anlatacağım söz. Ama bilmen gereken tek şey , şu an koltukta umursuzca yayılarak oturan kişi öldü sandığımız kardeşimiz Gece." Demesiyle oda da bir sessizlik oluştu. Çok kısa sürdü tabi bu .
" NE! Nasıl , abi öldü dediler nasıl , gerçekten o mu ?" Kendimi tutamadım ve koltuğa yasladığım başımı kaldırıp bakarak konuşmaya başladım.
" Valla ben de seni şehit oldun diye biliyordum ama hiç tepki verdim mi ? Abartmaya gerek yok bence." İkisinin de gözleri kocaman açıldı.
" Sen , sen o olayı nereden biliyorsun?"
" Bana gelen kurşuna siper olup kollarım da şehit olmuştun ya güyaa tabi. Benim bildiğim tahtalı köyden bu tarafa geçiş yok. Tünel mi kazarak geldin?"
" Siktir! Sen osun dağ da beni ve timimi kurtaran. Tabi yaa Gece Kor nasıl unuturum bu isimi."
" Gece Baybars abicim sonundakine dikkat edelim lütfen." Bunu diyen Alparslana baktım.
" Komutanım sizin hiç karşınızdakine ne istiyorsun demek gibi bir centilmenliğiniz yok mu ? Üff neyse ne gidiyorum ben bugün konuşma kotam doldu. Neden az konuştuğumu anladım çenem ağrıyo konuşmaktan. Ben bir Yekta yüzbaşıma bakayım işim yoksa çıkayım." Sonda ki laf bir an da kendiliğinden çıkmıştı ağzımdan ama artık çok geçti.
" Ne Yektası abi o andavalın burada olduğunu söyleme bana." Yektaya söylediği hitapla neredeyse kendimi tutamayıp gülecektim.
" Maalesef abicim . Yine bizden önce bulmuş kardeşimizi. Hem sen nereye ufaklık yok sana Yekta falan gel bakayım buraya." Onlara yakalanmadan odadan kaçarcasına çıktım ve karşı duvarda bana sırıtarak bakan bir adet Yektayla karşılaştım. Arkamda ki kapıdan ikilinin bağırışmaları gelirken karşımda ki adam yaslandığı duvardan ayrıldı ve elimi tutup benimle birlikte kaçmaya başladı. Arkamızdan da diğer ikisi koşmaya başladı.
" Ulan Yekta seni bir yakalayayım varya bittin oğlum sen. O Atalay amcam bile kurtaramayacak seni ."
" Andaval Yekta gel buraya!" İkisinin de bağırmasıyla şu an olduğumuz duruma baktım. Ve benden beklenilmeyecek bir şekilde kahkaha attım. Dört asker ki bu ikisi Yüzbaşı iken diğer ikisi Üsteğmendi , resmen askeriyenin için de yakalamaca oynuyorduk.
Benim gülmemle birlikte ne olduğunu anlamadan elimden tutan adam beni bir odaya çekmiş ve kapıyı kilitlemişti. Kilitlenen kapıya bakarken kendimi kapıya yaslı bulmuştum bu seferde. Kafamı ona kaldırdığım da kollarını kapıya yaslamış ve aramızda nefes almaya bile yetmeyecek bir alan bırakmıştı.
" Az önce o salaklar yüzünden gülüşünü kaçırdım kusura bakma güzelim. Rica etsem tekrar gülebilir misin?" Ne dediğini bile anlamayacak haldeydim şu an da , bu kadar dibim de durmak zorunda mıydı?
" Hım. Ne şey anlamadım. Ayy noluyo bee?" Evet Rüya' nın ciyaklaması bana da geçmişti anlaşılan. Tepkime gülmüş ve bir eli belime dolanmıştı. Onu kendimden uzaklaştırmak için aramızda ki ellerimi yukarı doğru çekerek büyük bir hata yapmıştım sanırım. Lan elim oraya nasıl geldi benim yaa.
" Güzelim ne yapıyorsun ? Sakın elini aşağıı dahi olsa hareket ettirme. Ulan zaten kaç yıllık hasretinle yanıp tutuşmuşum bu bana yapılırmıydı şuan." Dediğiyle kıpkırmızı olduğumu hissettim. Ama o yine durmayıp kafasını boynuma gömmüş ve derin bir nefes almıştı.
" Şşş birazcık izin ver iki dakika söz veriyorum bir daha iznin olmadan bu kadar yaklaşmıcam. Ama iki dakika izin ver kokunda hasretimi gidereyim biraz." Şu an ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Ama bu kadar yakın olmamız da doğru değildi. Ne olursa olsun deyip ellerimi kaldırıp kendimden ittim.
" Bir daha görev dışında benimle konuşmanızı dahi istemiyorum Komutanım. İzninizle." Diyerek kapının kilidini açarak çıkmıştım. Çıkmamla kapıyı kırmaya hazırlanan ikiliyle bakıştık. O ellerin de ki kapı kırdığımız koç başı değildi herhalde.
" Hah canım kardeşim azının payını verdin değil mi o yerden bitme Yektaya?" Yerden bitme demesine mi şaşırsam oldukları durumamı bilemedim ama artık onlara da bir sınır çizmem gerektiğini farkettim. Kafamı toparlamadan kimseyle yakınlık kurmamam gerekiyordu.
" Komutanım yeter. Sabahtan beri abicim diyerek dolaşıyorsunuz etrafım da bunaldım. Düşünmeme fırsat tanımıyorsunuz bile . Uzak durun benden sizin için en iyisi o olacak çünkü." Konuşmalarına fırsat vermeden kendimi askeriyeden dışarı atmıştım. Aşırı bunaltmışlardı sabahtan beri. Tabi buna ek olarak yorulmuştum da biraz.
Hepsi birden üstüme gelip kafamı karıştırıyolardı. Derin bir nefes alıp boş olan çardaklardan birine oturdum. Normalde kullanmasam da bazen çok bunaldığım nefes alamadığım zamanlarda kullandığım için yanımda bulundurduğum sigara paketimi çıkardım. Çok gereksiz bir şeydi sevmezdim ama bunu içip , içtiğim için kendime kızıp pişman olurken kafamı dağıtmak istiyordum. Şimdi bunun yanında bir kahve de iyi giderdi de yine üşenmiştim gidip almaya . Ben bunu düşünürken bahçe de çay dağıtan bir asker yanıma gelmişti.
" Komutanım, çay içer misiniz?" Sorusuyla askere baktım.
" Aslanım çay değil de bana bir kahve kap gel be sana zahmet. İnerken almayı unutmuşum."
" Hemen getireyim komutanım nasıl içersiniz?"
" Valla farketmez ellerin de en hızlı ne varsa o olur ." Beni onaylayıp koşarak içeri gitmişti. Beş dakika sürmeden de geri gelmişti.
" Afiyet olsun komutanım."
" Sağolasın aslanım." Demiş ve elim de ki paketten bir dal sigara çıkarıp yakmıştım. Yavaş yavaş çektim içime zehiri. Yüzüm buruştu ne tadını seviyordum ne bir şey , sırf kendime acı çektirmek için içiyordum resmen. Sigarayı söndürüp kahvemi içerken kolumda ki saate baktım. Gece yarısına gelmişti saat. Bugün nöbetim yoktu burda da durmamın bir anlamı yoktu ama olaylar beni buraya getirmiş ve resmen iki günlük iznimi yemişti. Yarın sabah hastaneden arayıp testin sonucunu belirteceklerdi. Kahvemi içip odama gittim. Uyusam iyi olacaktı sanırım yarın bizi olaylı bir gün bekliyordu. Kendimi yine yatağa fırlatıp uykunun kollarına bıraktım.
•••
Sabah adeta odamın kapısı kırılırcasına açılmıştı. Direk ayağa kalkıp hazırolda bekledim.
" 10 dakika için de aşağıda eğitim alanında ol , geç kalırsan dediğimi yapar acımam sürerim seni buradan." Sanırım dün ki çıkışıma sinirlenmiş ve kendine yedirememişti. Bu kadar sinirli bakıyor olması normal değildi çünkü. O odadan aynı siniriyle çıkmış ve ben de kendimi lavaboya atmıştım. Odada işlerimi halledip üstüme eğitim de giydiğimiz eşofmanları giyip çıkmıştım. Aşağı indiğim de Yüzbaşı hariç herkes buradaydı. Bende timin yanın da sıraya girip Yüzbaşıyı beklemeye başladım. Çok sürmemiş aynı yüz ifadesiyle gelmişti.
" Karan timi! Karargah etrafın da 30 tur koşu , 10 şınav ,10 mekik. Başla!" Sıçtığımızın kanıtıydı sanırım. O şınav ve mekik 600 ü bulur yine de 10 u bulmazdı. Hepimiz koşmaya başlamıştık. Tabi hepsi birbirine tuhaf tuhaf bakışlar atarak benimle aynı düşünceye sahip olduklarını belirtiyorlardı.
" Kim sinirlendirdi oğlum bu adamı? Pamuk gibi adam ne hale gelmiş." Bütün umursamazlığımla koşmaya devam ederken hepsinin bakışları bana kaydı. Tek kaşımı kaldırıp hayırdır der gibi kafamı salladım.
" Bana bakacağınıza azıcık sesiniz çıksın. Ne bu böyle hanımlar ? Hamama gelmedik inletin şu dağları!" Hepsi dediğimle gülmüş ve Cenk' in söylediklerini tekrar etmeye başlamışlardı.
" Biz Dağlara Atarız Pusu
Haram oldu gece uykusu
Komandoya bir yudum su,
Vermez misin Konya kızı?
Bir elinde el bombası,
Bir elinde kasaturası,
Sırtında da sırt çantası,
Ikinci bölük Aslanları
Şırıl şırıl suyun akışı,
Beline de bağlamış al nakışı,
Komandonun bir bakışı,
Yetmedi sana Konya kızı.
Vatan aşkı canımdadır,
Bayrak sancak kanımdadır,
Atasının yanındadır,
Ikinci bölük Aslanları
Devre devre gelir gider,
Ne gam kaldı nede keder,
Coşku ile yemin eder,
2.Bölük Aslanları "
Marşı söylerken koşuyu tamamlamıştık. Koşuyu tamamlayıp tekrar Yüzbaşının olduğu yere geldiğimiz de üçlünün hepimize gururla bakışını gördüm. Bunlar gitmememişmiydi yaa.
Ben bunu düşünürken Yekta tekrar sinirli bakışlarına dönmüştü. Tekrar karşısına dizildik.
" Karan timi , şınav pozisyonu al!" Demesiyle hepimiz çapraz bir şekilde şınav pozisyonu aldık. Kolum daha tam iyileşmiş değildi beni zorlayabilirdi ama bunu da umursamadım. Kolumun yaralı olduğunu biliyordu . Zaten işkence olsun diye yapıyordu . Şınavı en son 200 den sonra saymamıştım. Hala çekmeye devam ederken sırtım da ki ağırlıkla bir an da durdum. Pislik , komutan kişiliğine bürünmüştü bugün. Çünkü ağırlığı koluma yakın kısıma koymuştu. Sabır çekip takmadan devam ettim.
" Yekta aranız da ne geçti bilmiyorum ama sinirinden gözün görmüyor anlaşılan. Kızın kolu yaralı ve biraz daha yüklenmeye devam edersen artık senin timin de değil benim timim de devam edecek." Alparslanın sözleriyle ben bile bir an duraksarken o hiç duraksamamış ve bir kere daha kalbimi kıracak sözlerini söylemişti.
" Umurum da değil kardeşim alabilirsin askeri. Zaten dağda da bu kadar umursuz olursa onun yüzünden şehit verebiliriz. Albayla konuşursun asker senindir." Diyerek eğitim alanını terk etmişti. Bu kadarı fazlaydı. Bu sözler hakedecek bir şey yapmamıştım. Sadece benden uzak durmasını söylemiştim o kadar. Herkesin bana kayan bakışların farkındaydım ama daha fazla bu ortam da duramazdım. Tam askeriyeye doğru adım atmıştım ki Alparslan çalan telefonuyla bana seslendi.
" Gece , babam arıyor sonuçları almak için gitmişti bilmek istersen ." Başımı sallayıp yanına gittim. Aramayı cevaplayıp hoparlöre almıştı benimde duyabilmem için. Telefon açılır açılmaz karşıdan acı bir ses duyuldu ve bu benim içim de bir yerleri yaktı.
" Oğlum ! Sonuçlar pozitif çıktı. Alparslan , kızımı getir bana Gecemi getir ela gözlümü getir bana oğlum."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 23.77k Okunma |
1.7k Oy |
0 Takip |
36 Bölümlü Kitap |