8. Bölüm

7.Bölüm

Sude Öngül
sudeongul

GECE KOR'DAN

 

Bütün vücudumun titrediğini hissedebiliyordum ve eminim ki bunun karşımda ki adam da farkındaydı. Beynim uyuşmuş gibiydi. Dudağıma değmediği halde bile bu hale nasıl gelebilirdim. Uzaklaşmam lazımdı bu doğru değildi ama içeri giren terörist hala çıkmamıştı. O çıkmadan bir tepki veremezdim. Her zaman ki umursuzluğumu takınmam gerekiyordu.

 

" Oo bizim hevalın gidişini fırsat bildiniz demek haa. Dua edin işimiz acele yoksa sizin yanınıza bırakmazdık bunu.Akşam olduğun da size hesabını sorarız nasıl olsa." Diyerek gitmişti adam . Bunlar nere gidiyorlardı ki bize dokunmadan gitmişlerdi. Ben düşüncelere dalmışken dudakları yüzümden ayrılmış ama uzaklaşmamıştı. Kolları hala belimde iken kendini bana doğru biraz daha bastırdı. Tezgahla bir olma derdindeydik sanırım.

 

" Görev başında bile aklımı kaybettiriyorsun ya bana sana ne deyim bilmiyorum ki ben." Burnuyla tenim de kendine bir yol çizerken daha fazla tepkisiz kalamamış ve kendimden itmiştim.

 

"Komutanım son kez uyarıyorum benden uzak durun. İznim olmadan bana bu şekil de yaklaşmaya devam ederseniz dilekçe vererek timden ayrılmak istediğimi belirteceğim. Tabi bu da işinize gelir ama neyse." Sözlerimle birlikte yutkunmuş ve kapıya yönelmişti. Benim de bir sınırım vardı ve o sürekli bu sınırı geçiyordu. O kapıyı açmış beni beklerken gözlerimi kapatıp bir kaç saniye sakinleşmeye çalıştım. Göreve odaklanmam gerekiyordu. Sürekli böyle yaparak dikkatimi dağıtmasına izin vermeyecek ve döndüğümüz de de net bir sınır koyacaktım bu işe.

 

" Komutanım meraktan çatlasam da sabretmek zorundayım o yüzden göreve odaklanmanız gerekiyor. Biz köylüler için korunaklı bir yer bulmaya gidiyoruz." Kulaklıktan gelen sesle birlikte ikimiz de kendimize gelmiş ve evden çıkmıştık.

 

••••

 

ARAL BAYBARS'DAN

 

Önüm de duran dava dosyalarına kısa bir bakış attım. Bu kafayla davaya çalışacağımı nasıl düşünmüştüm bilmiyorum ama kafamın dağılması gerekiyordu. Annem yine kriz geçirmişti ve biz bu durumdan artık korkmaya başlamıştık. Önceden bu kadar çok kriz geçirmezdi taki 2 yıl öncesine kadar. Gece'nin acısına katlanamazken bir acı daha yaşamıştık.

 

Arat yani ikizimi hain bir pusuyla şehit vermiştik. O gün sevdiğim kıza evlilik teklifi edecektim ve Arattan onu alıp attığım konuma getirmesini istemiştim. Ve ikisini de aynı gün kaybetmiştim. Hangi acıya katlanacağımı bilmezken annemin de bu durum da olması beni daha çok kahrediyordu.

 

Ailecek bu olaylardan hepimiz etkilenmiştik. Babamın Gece olayında kendini suçladığını biliyordum. Bu yüzden kızının yüzüne bakamamış ve tek bir söz bile söyleyememişti. Biz düştükçe Alparslan abim bizi kaldırmaya çalışmış ve bütün acısını içine gömmüştü. Belki de bu yüzden Geceyi bulduğumuzdan beri hep yakın davranmış ve ona kendini iyi hissettirmeye çalışmıştı.

 

Âhinin hala tam olarak Geceye ne dediğini bilmesekte yeterince kalp kıran sözler olduğunun farkındaydık. Annemi sakinleştirmeye çalışırken abim aramış ve Gecenin göreve gittiğini söylemişti. Annem tekrar fenalaşacakken abim merak etmemesi gerektiğini tehlikeli bir görev olmadığını ve döndüğün de ilk iş eve getireceğini söylerek telefonu kapatmıştı.

 

Abim telefonu kapattıktan sonra Âhi kaşlarını çatmış ve bir asker olarak aslında görevin tehlikeli olduğunu anlamıştı sanırım. Çünkü görev demek tehlike demekti bunu ben bile net bir şekilde biliyordum. Derin bir nefes verip çalışma odamdan çıktım.

 

Bu kafayla çalışmam demek davayı tehlikeye atmam demekti. Ben de davayı şu an bir kenara bırakarak Âhinin odasına gitmeye karar verdim. Belki konuşursam sorununu çözebilirdim. Odasının önüne gelince kapısını çaldım. İçeriden gelen "gir" sesiyle beklemeden kapıyı açıp girdim. Etrafa bakındığım da yatağına uzanmış tavanı seyrediyor olduğunu gördüm.

 

" Bir sorun mu var abi ?"

 

" Orasını sen söyleyeceksin aslanım. Kay bakalım yana biraz abi kardeş dertleşelim seninle." Dediğime şaşırarak bana baktı. Normal de derdimiz olduğun da hep Alparslan abim gelir ve bizimle konuşarak sorunu çözerdi. Artık benim de bir yerde abilik yapmam gerekiyordu. O da bunu anlamış olacak ki itiraz etmeden yatakta bana da yer açmıştı. Yanına gidip aynı onun gibi uzandım ve kolumu kaldırıp omzuna atarak kendime çektim.

 

" Anlat bakalım Geceyle aranız da ne oldu?" Bu soruyu zaten beklediği için şaşırmadı. Omuzunu silkip bana cevap verdi.

 

" Yıllardır adı geçtiğin de annemin kriz geçirmesinden yoruldum. Abi ben mutlu olmak istiyorum artık çok şey istemiyorum ki neden böyle oluyor. Bu evde ki hüzün neden dağılmıyor bir türlü?"

 

"Seni anlıyorum hatta hepimiz artık mutlu olmak istiyoruz. Ama bugün Gecenin bir suçu yoktu bunu sende biliyorsun. Onu da anlamamız gerekiyor . Daha küçücükken kaçırıldı ve bize dair hiç bir şey hatırlamıyor ki onu kaçıran adam yıllarca bizim onu istemediğimiz için sokağa bıraktığımızı söylemiş. Sence de onun da biraz düşünmeye hakkı yok mu?" Sözlerimle birlikte kaşları çatık bir şekilde bana döndü.

 

" Nasıl yani gerçekten istemediğimiz için onu bıraktığımızı mı söylemiş o adam Geceye?" Bizim bunları öğrendiğimiz de onun görev de olduğu geldi aklıma. O daha hiç bir şeyi bilmiyordu anlatmaya fırsatımız olmamıştı.

 

" Evet ve bu sadece bizim bildiğimiz kısmı. Kim bilir Geceye daha yalan yanlış neler anlattı ki kendini ikizinin yerine koy. Düşün bakalım görevden dönüyorsun ve eline bir zarf veriliyor. Sonra açıp bir okuyorsun ki bütün hayatın yalandan ibaret. Haa bir de kız bizi daha tanımıyor belki de çekiniyor kendini rahat hissetmiyor. Ona da biraz anlayış göster olur mu?"

 

" Çok üzdüm ama onu abi ben çok ağır konuştum ona nasıl affetireceğim kendimi?"

 

"Şimdi anlat bakalım ne söyledin ki hiç bir şey demeden gitti." Dediklerimle kafasını önüne eğmiş ve gözünden düşen bir damla yaşı eliyle silmişti. Sanırım bilmediğimiz bir olay olmuştu ki bu kadar çok üzülmüştü.

 

"Biliyorsun bir kaç yıl önce bir görev de ağır yaralanmıştım. Biz dağda pusuya düştüğümüz de Gece ve timi bizi kurtarmaya gelmişti. Sonra çatışma devam ederken ona gelecek kurşunun önüne atlamıştım. Sonra siz dışın da herkese şehit düştüğüm söylenmişti. Ben de Geceye kendime hakim olamayıp keşke o kurşunun önüne atlamasaydım da orada şehit olsaydın dedim. Abi ben çok kötü bir insanım değil mi affetmeyecek hiç bir zaman beni." Durum düşündüğümden de kötüydü. Yine de daha fazla üzülmemesi için kolumu daha çok sıkarak kendime çektim biraz daha.

 

" Abicim dürüst olacağım , evet ağır konuşmuşsun ama herşeyin bir telafisi vardır. Ben inanıyorum ki kendini affetirirsin ve eksiklerimiz olsa bile biraz da olsa mutlu olacağımıza eminim. Sen şimdi biraz dinlen o sıra da da kendini nasıl affetireceğini düşün bende o sırada biraz çalışayım olur mu?" Bana tebessim etmiş ve kafasıyla beni onaylamıştı. Daha fazla durmadan kapıya yöneldiğim de sesini duydum.

 

" Abi teşekkür ederim. Kendini bize karşı eksik hissetme olur mu, sen çok iyi bir abisin." Ben de onu başımla onaylayıp odadan çıktım. Tekrar çalışma odama gelip bu sefer biraz da olsa rahatlamış bir şekilde tekrar dava dosyasına çalışmaya başladım.

 

 

•••••

 

GECE KOR'DAN

 

Ev de yaşadığımız olaydan sonra çıkmış ve köylülerle konuşup hepsini güvenli bir alana getirmiştik. Hepimiz rahatça teröristleri indirebileceğimiz yerlere konuşlanmıştık. Köylülerin dediğine göre bu saatler de köye giriş yapıyorlardı. Ben bunları düşünürken düşüncelerimi onaylayan ses kulaklığımdan gelmişti.

 

" Komutanım köyün girişin de hareketlilik var. Ama gittiklerinden daha az kişiler ne yapalım komutanım?" Cenkin sesiyle birlikte Yekta dan gelecek cevabı bekledik.

 

" Etrafta başka hareketlilik gözükmüyor. Plana sadık kalıyoruz arkadaşlar." Hepimiz dediğini onaylamıştık. Salaklar düğüne gider gibi toplu şekilde ilerliyorlardı. Aslında ortalarına bir bomba atıcaktın kimseyi yormayacaktın ama işte her istediğimizi gerçekleştiremiyorduk maalesef. Onlar olduğumuz yere doğru gelirken hepimiz hazır bir şekilde beklemeye başladık. Köyün meydanına toplu bir şekilde gelip ondan sonra dağılıyorlarmış eve. Bu yüzden de meydanın etrafına toplanmış ve ecelleri olmak için bekliyorduk.

 

" Tim atışımla birlikte başlıyoruz." Demiş ve onlar tam ortaya geldiğin de bir tanesini hedef alarak vurmuştu. Onun atışıyla birlikte hepimiz hedef aldığımızı indirmeye başladık.

 

" Çok özlemişum haa bu gevırları indirmeyi yavv."

 

" Al benden de o kadar Laz'ım."

 

" Ağzınız değil eliniz çalışsın." Diyerek susmalarını ummuştum ama onlar susmayarak bana ağzımın payını çok güzel vermişlerdi.

 

" Valla komutanım bizim ağzımız konuşurken çalışıyorda sizinki nasıl çalışıyor bilemeyiz. Orasını Yüzbaşım daha iyi bilir gibi."

 

" Karargaha dönünce hatırlatın ben ağzınızı güzelce çalıştırırım merak etmeyin." Hem bunların ağzına laf veriyor hem de susturmaya çalışıyordu gerizekalı. Neredeyse hepsini indirmiştik ama dikkatimi çeken şey olduğum eve giren itti. Hemen olduğum yerden kalkıp aşağı indim sessizce. Saklanabileceğini sanıyordu şerefsiz. Işığı açıp silahımı ona doğrulttum.

 

" Sakın ters bir hareket yapma , kafana yersin kurşunu." O bana korkmuş gözlerle bakarken silahımın arkasını yüzüne indirmiştim. Vurmamın etkisiyle silahını elinden düşürmüş ve kendi de düşmüştü. Hemen yanına gidip yerde ki silahı ayağımla uzaklaştırdım.

 

" Gece ne oluyor orada iyi misin?"

 

" İyiyim Yüzbaşım. Bir tane canlı ele geçirdim lazım olabileceğini düşünüyorum."

 

" İşimiz bitti olduğun eve geliyoruz. Haklısın elinde ki adamı bir konuşturmayı deneyelim." Onu onaylamış ve gelmelerini beklemiştim. Çok sürmeden gelmişlerdi. Adamı yerden kaldırıp bir sandalyeye oturttuk.

 

" Konuş bakalım nereden geliyorsunuz?" Adam bize tedirgin tedirgin bakarken Yüzbaşı adama sert bir yumruk indirmişti.

 

" Konuş lan nereden geliyorsunuz? Ne işiniz var bu köyde anlat."

 

" Ben bir şey bilmiyorum anlata-" sözleri yumruğumla birlikte yarım kalmıştı. Ben vurduktan sonra küçük bir işkence uygulamıştık.

 

" Son kez soruyorum eğer cevap vermezsen daha fazla uğraşmaz kafana sıkar gideriz."

 

" Tamam tamam konuşucam durun. Kulaksızın elin de iki tane rehine var onları başka bir mağaradan buradaki asıl yerine getirdi. Bizi de güvenliği için çağırdı ama adam eksikliği olunca yanımızdakileri de alıp gitti."

 

" Bizi o mağaraya götüreceksin duydun mu beni? Eğer ki bir yanlışını görüyüm acımam sıkarım ." Adam korkuyla başını sallarken hepimiz ayaklanmıştık.

 

" Gece telsiz." Etrafıma baktım telsiz Cemin işiydi. Ve üzerim de telsiz de yoktu. Benden bir tepki gelmeyince kaşlarını çatıp bana döndü. Ne var dercesine kafamı salladığım da elini uzattı. Bende omuzumu silkip kaşlarımla Cemin elin de ki telsizi gösterdim. Bir sinirle almıştı telsizi eline. Kafayı benimle bozmuştu.

 

" Yuva bir dinlemede."

 

" Yuva bir , Karan bir konuşuyor. Komutanım köyde ki teröristleri hallettik. Köylüleri de güvenli bir alana aldık ama bir sorunumuz var."

 

" Sorun nedir Yüzbaşım?"

 

" Komutanım bir tane teröristi canlı ele geçirdik ve kulaksızın elinde iki tane rehine olduğunu yerini bildiğini söyledi. Bizi oraya götürmesi için de küçük bir rica da bulunduk. İzniniz olursa gidip bakmak istiyoruz Timimle birlikte."

 

"Köyün güvenliğini sağlamak için başka bir tim yola çıktı. Bahsettiğiniz yerin koordinatlarını gönderin bir kontrol edelim tuzak olabilir."

 

"Emredersiniz komutanım!" Demiş ve telsizi gözlerimin içine bakarak kendi cebine koymuştu. Tabi bunu yapmadan önce de koordinatları Albay Selime göndermişti. Bu sıra da bulunduğumuz yerden çıkıp köylülerin yanına gitmiştik. Yanlarına geldiğimiz de ise güven de olduklarını ve başka bir timin geleceğini belirttik.

 

Biz köylülerle konuşurken Albay aramış ve koordinatlar da bir sorun olmadığını gidebiceğimizi söylemişti. Bir diğer taraftan da gelecek timi beklememize gerek olmadığını on dakika için de burada olacağını belirtti. Daha fazla zaman kaybetmemek için yola çıkmıştık. Canlı ele geçirdiğimiz adamdan gideceğimiz yeri öğrendiğimiz içi köylülere teslim etmiş ve gelecek olan time vermeleri gerektiğini söylemiştik. Gideceğimiz yer ise ne çok yakın ne çok uzak bir yerdi .

 

İki saatlik bir yoldan sonra varmıştık. Mağaranın etrafın da konuşlanmış bir şekil de etrafı inceliyorduk. Burası az öncekine göre kalabalıktı ama çokta değillerdi. Sanırım gerçekten adam eksikleri vardı ama sorun zaten adam olmamalarıydı.

 

" Karan timi hepiniz bir hedef belirleyin direk saldırıyoruz bu sefer hazır olun." Demiş ve bir el ateş etmişti. Yüzbaşının atışıyla birlikte hepimiz ateş etmeye başlamıştık. Yaklaşık yarım saat sonra adamlar baya bir azalmıştı.

 

" Dikkatli bir şekilde aşağı doğru iniyoruz. Çok dikkatli olun." Herkesten onaylayan mırıltılar gelirken herkes yerinden çıkmıştı. Mağaraya doğru ilerlemeye başladığımız da her atışımızla bir kişi daha eksiltiyorduk. Yektayla ikimiz önde içeri girdiğimiz de tim de mağaranın içini geziyorlardı. Kulaksız ya burada yoktu ya da kaçırmıştık.

 

Başka bir odaya girdiğimiz de ise zincirlerle kolları tavana doğru bağlı olan bir adam vardı. Anlaşılan işkence görmüştü yüzünü pek seçemiyordum. Baktığım tarafın tam tersi yönünden bir hıçkırık sesi gelmesiyle kafamı o tarafa çevirdim.

 

Bir kadını sandalyeye bağlamışlardı ve sanırım yaptıklarını izleterek dokunmadan işkence ediyorlardı. Yekta da bulunduğum yere gelmiş ve adamı çözmek için yönelmişti. Ben de kadına yönelip kollarında ki ipleri belim de ki kasaturamla kestim. Ağlamaktan konuşamıyordu sanırım. Arkamdan gelen acı sesle kaşlarım çatıldı.

 

" Y-yekta."

 

 

Bölüm : 08.12.2024 00:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...