
"Gece mi?"
"Kardeşim mi ?" Bu seslerle birlikte herkes susmuş ve gözler üçümüz üzerin de gidip geliyordu. Tabi etraftakiler garip garip bakarken benim dikkatimi Aratın kayan bakışları çekmişti. Adam yaralı haliyle abisine sürpriz yapmaya gelmişti ve o da gitmiş Yektayı kovalıyordu. Olduğum yerden hemen hareketlenip Aratın kolunun altına girdim bir taraftan da koşan iki gerizekalıya bağırmaya çalışıyordum.
" Ulan başlıcam şimdi kıskançlığınıza da size de koşun adam bayıldı." Etrafta duyulan sesimle birlikte ikisi de bu tarafa gelmiş ve Aratı benden almışlardı. Onlar Aratı arabaya bindirip tahminimce hastaneye doğru yola çıkarken bizi unutmuşlardı. Elimi tekrar anlıma vurdum ve yanımda ki kadına döndüm.
" Bizi unuttuklarına göre benim arabamla hastaneye gidiyoruz anlaşılan." Diyerek ne yapacağımızı belirttim. O da bu dediklerimi hala çıkamadığı şokla onaylamıştı.
" Berker gel al şu malzemelerimi odama çıkar. Odaya çıkmışken de anahtarımı ve telefonumu al gel." Diyerek hala sırtım da olan çantamı ve üstüm de ki fazlalıkları eline tutuşturdum. Aldığı gibi karargaha giderken beş dakika sonra elinde eşyalarımla geri gelmişti. Elinden aldıklarımla yanımda ki kadını da arabama doğru yönlendirmiştim. Üstüne bir göz attığım da ise üstünün toz ve yırtık olduğunu görmemle üstüm de ki parkayı çıkarıp ona uzattım.
" Şimdilik bununla idare et daha sonra bakarız bir çaresine." Beni başıyla onaylamış ve elimde ki parkayı alıp üstüne giymişti. Daha fazla oyalanmadan arabaya binmiş ve yola çıkmıştık. Yolda sonunda akıllarına gelebildiğimiz için arayıp hangi hastaneye gittiklerini söylemiş ve konum atmışlardı. Yarım saat sonra varmıştık attıkları konuma. İkimiz de arabadan inmiş ve söyledikleri kata gelmiştik.
" Nooldu ne dedi doktorlar?" Diyerek geldiğimizi belli ettim. Sesimle birlikte ikisinin bakışları da bana dönerken Alparslan ilk önce beni sonra da Mizgin hanımı kolunun altına alırken konuştu.
" Merak etmeyin doktor korkulacak bir şey yok dedi. Bir kaç kırık varmış kaburgaların da bir de birinci derecen yanık. Doktor içeri de bir kaç test yapmak için tekrar kontrol ediyor." Dedikleriyle sorduğum soruya cevap vermişti.
" Demir beylere haber verdiniz mi ?"
" Vermedim nasıl vereceğimi de bilmiyorum ki ." Başımla onaylamıştım dediklerini. Tabi o sırada aramız da ki dahi arkadaşımız fikrini öne sürdü.
" İsterseniz ben haber verebilirim. Alparslan bayıldı hastaneye getirdik hamileymiş gelin bir bakın derim merak etmeyin o iş bende." Tam uzaklaşmaya kalkışıyordu ki Alparslan ensesinden tuttuğu gibi geri yanına çekti.
" Şimdi arar Atalay amcayı Yekta gaymiş derim görürsün." Ben nere düştüm Allahım.
" Tamam kesin, ya adam gibi arayın ya da ben ararım." Diyerek son noktayı koymuştum. O sırada Alparslan telefonunu çıkarmış ve Aralı aramıştı. Tabi onun Aralı aradığını gören yanım da ki Mizgin hanım bir an da heyecanlanmış gibi eli ayağı titredi. Ne alakaydı amına koyayım.
" Alo Aral evde ki herkesi al Peran Hastanesine gelin. Yok kötü bir şey yok korkmayın. Hayır Gece de iyi , tamam dur veriyorum telefona." Demiş ve telefonu bana uzatmıştı. İtiraz etmeden aldım.
" Efendim."
" Güzelim iyi misin bir şeyin yok değil mi ?"
" Yok iyiyim konu benimle ilgili değil ama merak etmeyin korkulacak bir durum değil."
" Ohh tamam güzelim biz şimdi zaten yoldayız geliyoruz tamam mı? Bir şey istiyor musun gelirken?" Sorusuyla yanımdakilere bakmış ve sinsi bir şekilde gülümsemiştim.
" Yok bir an önce gelin sadece yanım da iki tane akli dengesi yerinde olmayan insanlarla baş edemiyorum." Dediğim de ise karşı taraftan erkeksi bir gülüş sesi gelmişti tabi karşımda ki kadın da duymuş olacak ki gözleri dolmuştu.
" Ne yaptılar da seni sinirlendirdiler yine?"
" Ne yapacaklar biri Alparslan hamile derim diyor , diğeri Yekta gay derim diyor kafamı çorba ettiler." Sözlerimle birlikte arkadan büyük bir kahkaha tufanı kopmuştu. Şu an anladığım üzere telefon arabaya bağlıydı ve dediğimi bütün ev halkı duymuştu. Rezil falan oldum diyemezdim vallahi rezil olan ben değil karşımda ki bana öldürecek gibi bakan ikiliydi.
" Neyse hadi dikkatli gelin bekliyoruz." Demiş ve yanıt beklemeden telefonu kapatmıştım. Telefonu geri Alparslana verip bekleme alanlarına oturdum. Aradan çok bir süre geçmemiş ve doktor çıkmıştı odadan.
" Test sonuçları geldiğin de daha net bilgi vereceğim şu an da hastayı görebilirsiniz." Diyerek aceleyle gitmişti. Sanırım acilden çağırmışlardı. Elin de tuttuğu telefon acile bağlı bir telefondu çünkü. Onları umursamadan odaya girmiş ve refakatçi koltuğuna oturup yayılmıştım. Kafamı koltuğun sırt kısmına yaslayıp gözlerimi kapattım. Biraz gözlerimi dinlendirebilirdim bence.
" Nasıl oldun aslanım iyi misin?"
" İyiym abi iyiyim de ben rüya gördüm sandım ama o koltukta oturan Gece mi , yaşıyor mu abi ?" Yine duygusala bağlamıştık sanırım diyeceğim ama biraz sonra gelen ekiple benim gözlerim bile damlatabilirdi bugün.
" Evet kardeşim hiç bir şey yokmuş gibi o koltukta uyuyan kardeşimiz ,Gecemiz. Yaşıyormuş . Bunlar uzun hikaye konuşuruz daha sonra annemler yol da sen onu düşün."
" Annem nasıl oldu ? Benden sonra daha mı kötüleşti yoksa?"
" Takma kafana şimdi sen bunları iyisin ya gerisinin bir önemi yok. Hem artık hep beraberiz herşeyin üstesinden geliriz evelallah." Onlar konuşurken olduğumuz kapı sökülürcesine açılmıştı. Merakımdan gözlerimi açıp baktım. Kapıyı sökmeye çalışan Âhiydi göz devirdim buna karşı. Arkasından giren Aral odaya gelip hiç bir yere bakmadan direkt benim yanıma oturmuş ve kolunu omuzuma atarak beni kendine çekmişti ve saçıma bir öpücük bırakmıştı. İçim titredi bu hareketiyle . Bu kadar güzel hissettirmek zorundalarmıydı gerçekten. Herkes telaşla içeri girmiş ve etrafa bakmadan direkt bana gelerek iyi olup olmadığımı soruyorlardı. Bana odaklandıkları için de asıl olayı kaçırıyorlardı.
" Yalnız konu ben değilim. Hasta yatağın da yatan da ben değilim. Bir etrafımıza mı baksak?" Diyerek konuyu kendimden uzaklaştırmıştım. Dediğimi ilk yapan Aral olurken gözü yatakta yatan adam ve onun başın da ona ağlayarak bakan kadın da asılı kaldı. Hepsi sözlerimle dönmüş ve ikiliye gözlerini kırpıştırarak bakıyorlardı. Aralın kalkmasıyla bende yavaşça kalkıp fenalaşma ihtimali en yüksek olan İzgi Hanımın arkasın da durdum. Odada süren sessizliği Aralın sesi bozmuştu.
" İ-ikizim sen misin?" Çenem titredi bu soru karşısında. Ben ne ara bu kadar duygusallaşmıştım farkında bile değildim.
"Benim , benim kardeşim , benim ikizim." Aratın cevabıyla hızla birbirlerine sarılmışlardı. Güzel bir tabloydu karşımda ki aile kavuşması ama içimde buruk bir yan vardı. Sanırım kendimi geri çektiğimden dolayı sarılamamdan , bu yüzden kavuştuğumuzu hissedememden kaynaklanıyordu. Aral , Arattan ayrıldıktan sonra ayakta ona bakan kadına baktı sonra tekrar ikizine döndü.
" Bu başında ki de gerçek mi?" Bu soruyu ise sadece başıyla onaylamıştı. Aral bu cevapla hiç ayağa kalkmadan oturduğu yatakta kadını belinden tutup direkt kendine çekmişti. Sanırım nişanlısı falandı. Kadını kucağına oturtup sarmalamış ve kafasını boynuna gömmüştü. Kadının hıçkırıkları artarken artık oda da ki herkes ağlıyordu. Ben ise kendimi zor tutuyordum.
Demir beyin öksürmesiyle Aral kendine gelmiş ve olduğu yerin farkına varmıştı sanırım. İkisi birlikte yataktan kalkmış ve az önce benim yayıldığım koltuğa yanyana oturmuşlardı. Bu sefer de önüm de duran İzgi Hanım yavaş ve titrek bir adım atınca tam arkasında durarak onu izlemeye başladım. Sarsak adımlarla giderek oğlunun yattığı yatağın kenarına oturdu. Ve beklemeden kendini oğlunun kollarına bıraktı. Arat ise sanki hiç kırığı yokmuş canı yanmıyormuş gibi annesine kollarını sardı.
" Annem burada mısın sen gerçek misin?" Sorduğu soru benim de aynı yerden olan yaramın kabuklarına bir pençe atarak kanattı.
" Buradayım annem gerçeğim özür dilerim tekrar aynı yerden yara açtım sana." Diyerek cevap verdiğin de ise olduğum yerde dizlerimin üstüne çökerek yılların acısını çıkartmak ister gibi hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim. O kadar ağır bir yerden yara almıştık ki nasıl toparlanacaktık bilmiyorum. Gerçi onlar toparlanırdı da asıl mesele benim nasıl davranacağımdı.
" Demir , yine rüya görmüyorum değil mi çocuklarımın hepsi yanım da?" Bu soru ise bence benim için bir sınır noktasıydı. Demir bey ise bir cevap vermemiş yatağın diğer kısmına gitmişti. O da eşi gibi yatağa oturdu ve oğlunun gözlerinin içine baktı bana yaptığının aksine.
" Burada , çocuklarımız da oğlumuz da burada ." Demiş ve oğluna sarılmıştı. İçim de bir yerlerin burkulduğunu hissetmiştim ama hakkım yokmuş gibi hissettim. Aralarına sonradan giren bendim. İlk günden ne bir sevgi , ne de bir ilgi beklemeye hakkım yoktu. Sakince yanlarından uzaklaştım ve kendimi koltuğa atıp tekrar uyku pozisyonumu aldım.
Daha iki gün önce hastalanmış ve üstüne bir de göreve gitmiştim. Daha görevin yorgunluğunu atamadan ise bir tane daha abim olduğunu öğrenmiş , olayı anlamadan etmeden kendimi hastanede bulmuştum. Benim gibi üşengeç bir insan için yeterince yorucu bir kaç gündü. Bu durum da da mevzu ben olmadığım için kimsenin dikkatini çekmediğimi düşünerek uykuya dalmıştım.
Ne kadar zaman geçtiğini bilmesem de boynum da ki ağrıyla uyanmak zorun da kalmıştım. Gözlerimi zorlukla açıp etrafa bakındım. Arat hasta yatağın da uyurken oda da ikimizden başka kimse yoktu. Kaşlarım çatıldı , nere gitmiş olabilirler diye düşündüm ama büyük ihtimalle hastanenin cafeteryasın da olabileceklerini düşündüm. Belki kendilerine gelmek için orada oturuyo olabilirlerdi. Yattığım koltuktan yavaşça doğruldum. Ben bu şekil de uyumamıştım ve üzerim de ki cekette bana ait değildi. Benim doğrulmamla karşım da ki yatakta da bir hareketlilik olmuştu.
" Gece, bir sorun mu var ne oldu ?" Endişeli bir şekilde konuşmasıyla yüzüne baktım. Kaşları çatılmış ve yataktan ayaklarını indirerek kalkmaya çalışıyordu. O kalkmadan ben hemen olduğum yerden kalkıp geri yatırmak adına yatağın başına gittim ve omuzlarından yatağa doğru küçük bir baskı uyguladım. Her yeri yara bere içinde olduğu için canını yakmak istememiştim.
" Bir sorun yok siz uyumaya devam edin lütfen. Sizi de uyandırdım kusura bakmayın." Diyerek yanından uzaklaşacaktım ama o bileğime sarılmış ve yanına oturmam için yatağı işaret etmişti. İtiraz etmeden yanına oturdum ve söyleyeceği şeyi dinlemeye başladım.
" Gece ben senin abinim. Biliyorum belki de sana benden hiç bahsetmediler ama şunu bilki seni canımdan çok seviyorum. Evet belki seni hayal meyal hatırlıyorum ama sen benim kardeşimsin. Sizli bizli de konuşma olur mu?" Bu süre zarfında sanırım sürekli böyle sözler duyacaktım. Sorun şuydu ki ben hala nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum ve Âhinin sözlerine de hem kırılmış hem de alınmıştım.
Bir tarafım bizim de artık bir ailemiz var izin ver diyordu. Diğer tarafım ise bu zamana kadar ailemiz yoktu ya alışamazsak ya yapamazsak diyordu. Kendimi ne kadar onlardan geri çekmek istesem de o kadar güzel konuşuyorlardı ki istemsizce etkileniyordum. Kendimi kaptırırsam bir uçurumun kenarından yuvarlanıcakmış gibi hissediyordum. Derin bir nefes alıp düşüncelerimden sıyrıldım çünkü şu an karşımda ki adam kafasını yana eğmiş bir şekilde bana hüzünlü bir şekilde tebbessim ederek benden bir cevap bekliyordu.
" Evet sizden hiç bahsetmemişlerdi. Daha doğrusu zamanları olmadı diyelim. Tanışmak için gittiğim de biraz sıkıntılı geçti ve göreve çıktık gerisini de zaten biliyorsunuz."
" Her şeyi konuşur hallederiz güzelim merak etme. Ama senin de bize yardımcı olman gerekiyor biliyorsun değil mi ?" Dediklerini başımla onayladığım da yatakta yana kaymış ve bana yatmam için gözleriyle komut vermişti. Kararsız bir şekilde gözlerine baktım.
" Canın acır ben yatmayayım." Diyerek fikrimi belirttiğim de ise tekrar kolumdan çekmiş ve beni yanına yatırmıştı. Daha sonra kendisi de uzanmış ve beni kolunun altına alarak anlıma öpücük bırakmıştı.
" Acımaz canım. Bunca yılın hasretini bir tek sen dindirebilirsin hem yorgunsun ora da dinlenemezsin." Diyerek bütün itiraz cümlelerimin önünü kesmişti. Bende daha fazla itiraz etmedim ve rahat bir pozisyon alarak daha çok sırnaştım. Çaktırmasam da hoşuma gidiyordu böyle yapmaları. Ve ben şu an önünü arkasını düşünmeden birazcık burada yatmak istiyordum. İkimiz de kendimizi huzurla uykuya bırakmıştık.
••••
Kendimi dinlenmiş ve huzurlu hissediyordum. Tabi bu huzur sürekli yırtık dondan çıkar gibi çıkanlarla uzun sürmemişti. Hala uykum tam açılmadığı için konuştukları konuyu pek anlamasam da gözlerimi açıp bu huzurlu kollardan ayrılmak istemiyordum.
" Oğlum susun bir uyanacaklar şimdi." Bu ses sanırım İzgi hanıma aitti.
" Yav anne bırak uyansınlar. Ulan ben kaç gündür kardeşimin ağzından zorla laf alırken adam geldiği gün aynı yatakta uyumuş. Nasıl susabilirim ben buna. Arat dua etsin yaralı yoksa yapacağımı bilirdim ben ona." Bu ses tabiki de Alparslana aitti.
" Ulan bizim her adımımız da on adım uzaklaşan kıza bak . Bunlar nasıl bu hale geldi aklım almıyor yaaa." Bunu diyen de Yektaydı. Hala burada ne yapıyordu acaba hiç bir fikrim yoktu.
" Sen hele hiç konuşma Yekta efendi. Sen nasıl benim kardeşimi öpersin lan hıyar." Demiş ve oda da büyük bir sessizlik olmasına neden olmuştu. Bu sessizliği ise hiç beklemediğim bir ses bozmuştu.
" Ne! Ne demek öpmüş , nasıl öpmüş? Tam olarak nerden öpmüş? Lan denyo sen benim kızımı nasıl öpersin ?"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 23.77k Okunma |
1.7k Oy |
0 Takip |
36 Bölümlü Kitap |