
Gözlerimi açtığımda kapı yine çalınıyordu, daha doğrusu buna çalmak denmezdi. Resmen kapı tekmeleniyor desem yeriydi.
Sinirli bir nefes verdi, yorganın altında resmen dürüm olmuştum, tekmeleyerek üstümdeki örtüyü attım. Kıvrılmış saten şortumu düzeltirken gözlerimi ovuşturuyordum. Odamın kapısını açınca öfkeden biraz daha koyu gözüktüğüne emin olduğum bir çift yeşil gözle karşılaştım.
“Sen bu kapıyı yumruklamayı hobi haline getirdin sanırım” dedim sinirle.
Öfkeyle karışmış saçlarıma, ovduğum boynuma baktı. Sonra yavaşça üstümdeki şort askılı saten pijama takımını süzdü.
“Yeni mi uyandın sen Nora?” Dedi, çenesi sinirle kasılmıştı.
“Oradan bakınca başka ne olmuş gibi görünüyor Damien, sayende” diye tısladım.
“Saat 9.45” dedi. Bunun benim için bir anlam ifade etmesi gerekiyormuş gibi baktı. Hayır, hiçbir anlam ifade etmiyordu. Bilerek alarm kurmamıştım, uyanmazsam vazgeçer sanmıştım ama gördüğüm üzere yanılmıştım. Adam keçi gibi inatçıydı!
“10’da hazır olmanı söylemiştim” dedi. Bu adam böyle emir kipiyle konuştuğunda bana istediğini yaptıracağını mı sanıyordu?
“Benimle böyle üst perdeden konuşma, emir vererek sakın. Dediklerini sadece kontrat var diye yapıyorum, emir verdiğin için değil Damien” dedim. Sinirlenmeye başlamıştım ama oralı olmadı.
“Bu zaten kontratta var, istediğim her yere geleceksin” dedi. Sinirden köpürmeye başladım, göğsüm hızlı aldığım nefeslerle inip kalkıyordu.
“Bana bak, ukala herifin teki olduğunu zaten anladım ama ben senin kölen değilim. Bu anlaşma karşılıklı, benim bugün bir planım var” diye uydurdum. Anlaşma benim tatil planımı bozmayacak şekildeydi, başka kaçış yolum yoktu.
“Hayır yok” dedi.
“Evet var” kollarımı birbirine doladım ve ağırlığımı bir bacağımdan diğerine verdim.
“Olmadığını biliyorum Nora, şimdiye kadar bunu çoktan söylemiş olurdun. Mesela dün geceki tartışmamızda.”
“Evet var Damien, bir arkadaşımla buluşacağım” dedim.
“1 saat ertele, sonra nereye istersen oraya götüreceğim seni” dedi.
“Hayır Damien”
“Yapmak zorundasın”
“Ben senin kölen değilim, davetler dedik”
“Kontrat bitene kadar öylesin, 5 dakika içinde aşağıda olmazsan kapıda beni değil avukatlarımı bulacaksın” dediğinde ağzım şaşkınlıkla aralandı. Gözlerim sinirden dolmaya başladığında kapıyı yüzüne çarpıp kapattım. Bu adam dalga mı geçiyordu benimle?
Sinirden çığlık atmak için yastığı elime aldım ve yüzüme gömdüm. Çığlık atarken kendimi bir çocuk gibi hissediyordım.
“Pislik herif, ukala. Yalancı!” Bavuluma ilerledim ve içinden düğmeli kısa kol bir elbise çıkardım. “Pislik!”
Elbiseyi hırsla üstüme geçirdim. “Beni oyuna getiriyor bir de üstüne sinirleniyor”
Düğmeleri iliklerken ayağıma spor ayakkabılarımı geçirdim. En sade ve bakımsız halimde gözükmeye özen gösteriyordum, kız kardeşinin benden hoşlanmaması için elimden geleni yapabilirdim belki de.
Saçlarımı kolumdaki lastik tokayla hızlıca topuz yaptıktan sonra çantamı aldım ve kapıyı açtım.
Asansöre bindiğimde suratım sinirden kıpkırmızıydı.
Kaşlarım daha da çatıldı, çenemi yukarı kaldırdım. Ona bunu ödetecektim, kesinlikle ödetecektim.
Dışarı çıktığımda Damien arabayı kapının önüne getirmişti. Brian görünürde yoktu, demek ki baş başa gidiyorduk. İyi, rahat rahat kavgamıza devam ederdik.
Arabaya binip kapıyı çarparak kapattığımda bana döndü. Ben de bakışlarımı ondan ayırmadım.
Makyajsız yüzümü, elbisemi inceledi. Sonra hiçbir şey demeden, yüzünde en ufak bir ifade bile olmadan arabayı çalıştırdı.
“İğrenç herifin tekisin, biliyorsun değil mi?” Dedim sinirle.
Cevap vermedi.
“İşgüzarın da tekisin ayrıca” sinirden boğazım acıyordu. Çığlık atmanın da etkisi olabilirdi tabii…
Yine cevap vermedi, onun cevap vermemesine daha çok sinirlenerek sakinleşmeye çalıştım. Bu anlaşmayı yapmak en başından salaklıktı ya, o da benim suçumdu.
Sorun kız kardeşiyle tanışmamdan çıkmıştı ama beni asıl delirten emrivaki tavrının üstüne gelen ukalalığıydı. Adam anlaşma bitene kadar kölemsin demişti be bana!
Onu boğmak için kaşınan avuçlarımı birbirine bastırdım, Damien göz ucuyla kucağımdaki ellerime baktı.
Sonra bakışlarını yeniden yola çevirdi, domuz herif!
Bizi bir otelin önüne getirdiğinde beklemeden indim. İçeri girerken peşimden geliyordu, nereye gittiğimi bile bilmiyordum ama onun önden ilerleyip beni yönlendirmesini şu an kendime yediremezdim. Otelin restoranında buluşacağımızı anlamak zor değildi, bu yüzden içeri girdiğimde köşede oturan genç kadının arkamdaki adama el salladığını görünce adımlarımı oraya yönlendirdim. Kadın bizi gördüğünde ayağa kalktı.
Gür saçları sırtına dökülüyordu ve bukle bukleydi, Damien gibi bronz bir teni ve muhteşem yeşil gözleri vardı. Damien’ın kız kardeşini o el sallamasa da tanıyacağımı anladım.
“Merhaba” dedi bana sıcacık bir gülümsemeyle bakarken. Uzattığı elini sıktım.
“Merhaba, ben Nora” deyiverdim.
“Tina” dedi. Damien onu kucaklarken karşısındaki sandalyeye oturdum. Garsonlar servis açarken onlara dikkat etmedim, sohbetin dışında kalmaya çalışıyordum.
“Abimi burada bulmuşken seninle de tanışmak istedim Nora” dedi. Dikkatli bakışları üstümde gezinirken gözlerindeki merak beni rahatsız etti.
“Burada mı okuyorsun?” Diye dümdüz sordum. Yaşı en fazla 20 olabilir gibiydi.
“Evet, son sınıfım” dedi.
“Ee abi? Nasıl tanıştınız, ilk defa biriyle tanıştırıyorsun beni. Umarım sorularımla sıkmam sizi” dedi tatlı bir gülümsemeyle. Gergince gülümsemeye çalıştım.
“Damien anlatsın, ben hikaye anlatma konusunda pek iyi değilim” dediğimde Tina’nın yeşil gözleri hızla üstüme döndü. Yüzünde neşeli bir gülümseme belirdi.
“Öyle mi? Peki o zaman, abim anlatsın” beklenti dolu gözlerini Damien’a çevirdiğinde yeniden nefes aldım.
Damien ona daha öncesinde benim anlattığım hikayeyi anlattı, baştan sona. Benim cümlelerimle, bu adamın hafızasından korkulurdu doğrusu.
“Çok romantik, abim için fazla romantik hatta” dedi neşeyle. Bakışlarım onunkiyle kesiştiğinde yeşil gözleri dipsiz kuyu gibiydi, dikkatli olmazsam boğulacağımı hatırlatıyordu. Gözlerimi kaçırdım ve Tina’ya çevirdim.
“Kesinlikle” dedim kendimi tutamadan. Damien’ın delici bakışları üstümde gezindi, ben de onu yok saymaya devam ettim.
“Ne kadar kalacaksınız burda?”
“İki gün daha buradayız” dedi Damien. Kahvemi içmeye devam ettim.
“Sonra?”
“Los Angeles’a döneceğiz” dediğinde şaşkınca ona dönmemek için kendimi tuttum. Bana bakmadı, sanki gözlerimden çıkan ateşi hissetmiş gibiydi.
Gezdiğim yerleri sordu, daha önce New York’a geldiğimi söylediğim için bu konuda bana yardımcı olabileceğini söylese de geçiştirmeye çalıştım.
Onlar sohbet etmeye devam ederken ara ara benle de konuşmaya çalışıyordu, onun kadar ilgili olamasam da kibar olmaya ve bir şey belli etmemeye çalışıyordum. Sonunda kalkmaya karar verdiğimizde “tanıştığımıza çok memnun oldum” dedim.
“Ben de öyle, eve döndüğümde seni yeniden görmek istiyorum. Bu sefer biraz kısa oldu, derse gideceğim şimdi” dedi dudak büzerek. Gülümsedim, yanıma gelip bana sarıldığında başta şaşırsam da ona ayak uydurdum. Abisiyle de vedalaşırlarken Damien’ın yüzünde oluşan gülümsemeye baktım, gördüğüm en içten ve rahat gülümsemesiydi. Belki de gördüğüm ilk gerçek gülümsemesiydi.
Tina yanımızdan ayrıldığında çantamı aldım.
“Ben gidiyorum, sonra görüşürüz” dedim. Kapıdan çıkarken bana yetişti, ne ara hesabı ödediğini bile bilmiyordum. Kolumu yakaladı “seni gideceğin yere bırakayım” dedi.
“Ne?”
“Bir yere gidecektin ya, arkadaşımla buluşacağım dedin. Götüreyim, geç kalmazsın böylece” dediğinde dilimi ısırdım. Ben ve aptal yalanlarım. Kiminle buluşacaktım acaba?
“Gerek yok, istemem” dedim sinirle.
“İnat etme Nora”
“Yeter Damien, yeter. Nefes aldırmıyorsun farkında mısın?” Otelden çıktım ve yürümeye devam ettim, peşimden geliyordu. Çıldıracaktım, resmen çıldıracaktım.
“Sen manyak mısın? Beni niye kız kardeşinle tanıştırıyorsun ya? Ona niye yalan söylüyoruz biz? İki hafta sonra bir daha beni görmeyecek bile, gerçeği söylesen ölür müydün?”
Dedim durup ona dönerken.
“Söyleyebilirdim ama söylemek istemedim, ne kadar çok kişi inanırsa sonunda bundan sıyrılmamız o kadar kolay olur”
“Ne saçmalıyorsun?”
“Bir anda ayrılacağız, bitip gidecek. Herkese de yürümediğini söyleyeceğiz. Kız kardeşimle işle alakalı planlarımı konuşmak istemediğim için sana açıklama yapmak zorunda değilim” dedi.
“İş mi?”
“Nora, geç kalıyorsun” dedi. Nereye geç kaldığımı bile bilmiyordu. Ben bile bilmiyordum!
“Defol git Damien, beni rahat bırak.” Dedim ve yüzüne bile bakmadan arkamı döndüm. Neyse ki bu sefer gelmedi, sinirden bayılacağımı düşünmüş olmalıydı belki de.
Doğruca bir kitapçıya girdim, rafların arasında gezerken rahatlamaya çalıştım. İki hafta kalmıştı, bu adama katlanabilirdim. Katlanmak zorundaydım, ne kadar katlanılamaz olsa da ben kafama koyduğumu yapardım değil mi? İki hafta içinde bu adamı boğmamak için sakin olmalıydım…
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 49.98k Okunma |
4.58k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |