Yarım saatte kaç kişiyle selamlaşmak zorunda kaldığımı sayamıyordum bile, hep aynı cümleler.
Gülümsemeye çalışmaktan dudak kaslarımın ağrıdığına bahse girerdim. Elimdeki içkiden bir yudum alıp nihayet filmin gösterileceği alana ilerlerken yardım dilenir gibi Damien’a baktım. Bakışlarımı yakalayan yeşil gözleri yumuşadı. Kulağıma eğildi, nefesi tenimi gıdıklarken “Birazdan çıkarız” dedi. Şükürler olsun…
“Tüh, o kozu ben oynamayı planlıyordum” dediğinde kıkırdadım.
“Önce davranmalıydın” dedim. Yanımıza gelen bir adama bakış atıp “bol şans” diye ekledim. Lavaboların olduğu tarafa doğru ilerlerken kalabalıktan ilk defa nefes aldığımı hissediyordum.
Lavaboya girip ellerimi yıkarken aynadaki görüntüme baktım, bu kadın Londradaki halime o kadar yabancıydı ki… yine de farklı ortamlarda farklı biri olmaktan keyif almadım desem yalan olurdu. Kitap yazmayı bile bu yüzden seviyordum, o dünyanın içine girmek bambaşka bir histi. Şu an kendim olmak zorunda bile değildim, belki de Damien’ın yanında bu yüzden bu kadar rahattım. Peçeteye uzanıp ellerimi kuruladıktan sonra biraz daha oyalanmak için rujumu tazeledim. Umarım Damien gitmek için uygun zaman olduğuna karar vermişti, sıkıntıdan patlayacaktım.
Dışarı çıktım ve onu bıraktığım yere geri döndüm, masada tek başınaydı. Telefonundan birine mesaj attığını gördüğümde masaya ulaşmıştım.
“Gidebiliriz” dedi telefonu kapatıp cebine atarken.
“Film galasında sıkılan tek kişi olabilirsin” dediğinde gamzesini ortaya çıkaran bir gülümsemeyle beni izliyordu.
Gözlerimi kaçırdım, karnıma tekme yemişim gibi hissetmeme sebep oluyordu bu gülüş.
Birlikte çıkışa ilerlerken “pek ilgi alanım değil” diyebildim.
Kapıya geldiğimizde vale arabayı getirdi. “Brian nerede?”
“Beklemesine gerek yok diye gönderdim, dinleniyor” dedi.
Onunla ilgili konuşurken hiç mesafeli olmaması hoşuma gidiyordu, kaç senedir birlikte olduklarını merak ettim.
“Ne kadar zamandır beraber çalışıyorsunuz?”
“29” dediğinde aramızda o kadar da yaş farkı olmadığını anladım.
Arabaya binerken yine kapımı açtı, yerleştikten sonra çantamı kucağıma koyduğumda açılan yırtmacımı da düzeltmeye çalıştım. Damien’ın bakışları bir an yukarı kıvrılmış yırtmacımdan açıkta kalan bacağıma takılsa da benimle göz göze gelmeden arabanın dışına sarkan eteğimi nazikçe topladı ve düzeltti, arabanın kapısını kapatırken tuttuğumu bile hatırlamadığım nefesimi dışarı verdim. Bu kısacık temas bile kollarımdaki tüm tüyleri diken diken etti. Bakışlarındaki bir şey bana kendimi çırılçıplak ve savunmasız hissettirmeye yetiyordu. Yüzümün ısındığını hissettiğim için başımı cama çevirdim. Kısa süre sonra ona döndüm
“Gece gidiyorum bu arada” deyiverdim. Bana döndü, fazlasıyla sakin bir ses tonuyla “Anlamadım nereye?” Diye sordu.
“Las Vegas’a bilet aldım. Zaten buradan oraya geçecektim, bu gece bir uçuşta yer olduğunu görünce ayırttım, otel falan da ayarladım. Sen kendi işlerine bakarken ben de normal bir şekilde hayatıma devam edebilirim” dedim.
“Los Angeles’a döneceğimizi söylediğim için mi yapıyorsun bunu? Acil bir durumdu” Dediğinde anlamayarak ona baktım.
“Bana sormadan şuraya gideceğiz, bugün şurada olacağız şeklinde kararlar alamazsın çünkü Damien, pasaport ve kimlik krizimi çözdüğümüz için benim seninle sürekli aynı otellerde kalmama gerek yok, buraya tatile geldim. Benimle bi yerlere gelmene de gerek yok, üç hafta boyunca gittiğim her eyalete benimle gelmenle ilgili bir şey konuşmadık. Acil bir durum varsa gidip hallet. Benim neden seninle gelmem gerekiyor anlamıyorum”
“Zaten seninle gezmek için gelmiyordum Nora, işlerim olduğu için geliyordum. Pasaportun yokken uçuş sıkıntını ortadan kaldırmamız gerekiyordu değil mi?” Arabayı sağa çektiğinde bana döndü, bu konuşmayı şu an yapmak istemezdim fakat doğru an kollamakla da uğraşamazdım.
“Pasaport sıkıntım çözüldü, sürekli seninle olmak istemiyorum. Bu tatile zaten yalnız kalmak için geldim fakat asla yalnız kalamadım farkındaysan. Bir yerlere gitmemiz gerektiğinde bilet alıp anında geleceğim söz veriyorum, ama benimle bir yerlere daha fazla gelemezsin, üç gündür New Yorktayız ve senin burada işlerin bitti, aniden Las Vegasta da yapman gereken işler olamaz herhalde yarın” dedim.
“Tekrar söylüyorum, buraya senin için gelmedim. New yorkta bir şirketim var ve zaten ayda 1-2 kez geliyordum. Senin de işine yarayacağını düşündüm. İki günde bir saatler sürecek uçak yolculuklarını çekemeyeceğinin farkındasın değil mi, birlikte olmamız en azından her yerde zorlanmadan görülmemizi sağlıyordu”
“Önemli değil, anlaşmanın üstüme düşen kısmını yapacağım. Ama bu sürede kimseyi peşime takmak istemiyorum, davetlere hala beraber katılmaya devam edeceğiz, yeterince beraber görüleceğiz ki zaten görüldük de. Söz veriyorum, sen demedin mi her yere istediğin gibi gider gelirsin diye? Al işte, bir yere gelmem gerektiğinde uçağını kullanırız ve gelirim, benim olduğum bir yerdeyse sen gelirsin zaten.”
“Bu duyduğum en saçma fikir Nora, sürekli uçakta olursan nasıl tatil yapacaksın? LA her yere çok da yakın değil” Bana sinirle baktı, yalnız kalmak istediğimi anlamıyor muydu?
“Damien, daha fazla senin parasını ödediğin bir otelde kalmak istemiyorum, daha ne kadar açık konuşayım?”
“Bu anlaşmayı bunun için kabul etmemiş miydin zaten Nora?”
Sinirle doldum, elbette öyleydi. Sakin olmaya çalıştım, surat ifadesinde saldırgan bir yan yoktu.
“İhtiyacım olduğu içindi, şu an ihtiyacım yok bu yüzden istemiyorum. Üstüme düşeni elbette yapmaya devam edeceğim diyorum, üsteleme” başımı yola çevirdim. Bu kendimce konuyu kapatma şeklimdi.
“İhtiyacın olmayabilir ama bu çift taraflı bir şeydi, hayır işi yapmıyorsun Nora. Karşılığını alacaksın” arabayı çalıştırdığında ona döndüm.
“İstemiyorum dedim ya, ihtiyacım yok! Param var, her şeyim var. Sandığının aksine beş kuruşsuz değilim Damien. Buraya bir barda karşıma milyoner bir iş adamı çıkar da bana sahte sevgililik rolü teklif eder diye düşünüp buna güvenerek gelmedim herhalde!”
“Paran olup olmaması umurumda değil”
“Konu kapandı Damien, bir sonraki davet ya da her ne ise o ne zaman olacaksa haber verirsin. Orada olacağım”
“Hiçbir karşılığı olmadan senden bir şey isteyeceğimi mi sanıyorsun sen Nora?”
“Evet Damien, farzet ki ben senin arkadaşınım ve birbirimize yardımcı oluyoruz. Sen bana yardım ettin ve dertlerimi çözdün, şimdi de ben sana ediyorum ve sorunumuz kalmıyor. Bedava tatile ihtiyacım yok farkındaysan, yeterince yardım ettin”
“Paranı ya da herhangi bir şeyini istemiyorum lanet herif anlamıyor musun sen bunu ya!” Sinirle sesimi yükselttiğimde patlamak üzereydim.
“Sana para teklif etmiyorum zaten, ne anlaştıysak o devam edecek diyorum. Bunu karşılıksız yapıyormuşsun gibi olmasına izin vermem”
“Sen manyak mısın? Gideceğim diyorum, sonra geleceğim. Zaten böyle anlaştık biz? gidip gelirken yardım edersin, acilse uçağınla gelirim. Hala anlaşma şartlarındayız, sadece benimle her yere gelip otel paramı ya da başka bir şeyimi ödemene gerek yok, benimle her yere geleceğini söylemedin ki! İstediğinde uçağımı kullanırsın en güzel otellerde kalırsın dedin. Hala öyle yapıyorum, hiçbir şey değişmedi yani. Sen en baştakine göre hareket et yeter”
Otelin önüne geldiğimizde bir cevap vermemesi için hızlıca indim ve koşarak otele girdim, adam peşimi bırakmayacaktı yoksa!
Odama çıktığımda hızlıca valizimi toplamaya giriştim, bir şeyimi unutmamaya çalışıyordum ama uçak 1 saat sonraydı be acele etmek zorundaydım. Üstüme bir kot şort ve beyaz tişört giydikten sonra kol çantama gerekli eşyalarımı doldurdum. Hazırdım, kapıdaki kartı alıp çıktım ve zaman kaybetmeden bir taksi çağırıp havalimanına ulaştım. Valizimi teslim ettikten sonra bilgisayarımı açıp uçağa binene kadar bomboş sayfayla bakıştım, hiçbir şey yazasım gelmiyordu. Umarım Las Vegas ilham gelmesini sağlardı…
Saatler sonra uçak indiğinde uyumaktan şişmiş gözlerimle etrafı tarıyordum, otel buraya 20 dakikalık mesafedeydi ve saat farkından dolayı biraz şaşırmıştım. Otele gidip biraz dinlenmek istiyordum, bir uber bulup otelin adını söylediğimde telefonumdan Helenaya cevap yazdım. Nerede olduğumu soruyordu. Kısa sürede yanıt geldi.
“Evet” yazıp gönderdim. Arkadaşım bile sürekli o adamla dip dibe olmama alışmıştı demek ki…
“Las Vegasta olduğun için şanslısın, ben burada senin kitabın için takvim oluşturmakla meşgulüm”
“Keşke burada olsan ve işi boşversek”
“Yalnız olmak istiyorum felsefene ne oldu senin?”
“O istemediğim kişilere söylediğim bir yalan, senin için geçerli değil”
“Onur duydum hayatım” son mesajı okuyup arabadan indiğimde otel son derece güzel görünüyordu, yeri de merkeziydi.
Valizimi alıp resepsiyondan giriş yaptım ve 10. Kattaki odama çıktım. Burada kesinlikle eğlenecektim, gelmeden bir sürü şey planlamıştım ve hepsi için 2 günün yetmesi gerekiyordu. Heyecanlıydım!1
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
21.76k Okunma |
2.47k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |