17. Bölüm

16. Bölüm

Sude
sudesi

Üstümdeki siyah gece elbisesi biraz sıradan olsa da istediğim gibi gidebileceğimi söylemişti, bu yüzden kısa siyah ve kare yaka elbisemi üzerime geçirirken bir kez daha düşünmek için kendime fırsat vermedim. Saçlarımı dümdüz salık bırakıp biraz makyaj yaptım ve ayağıma topuklularımı giyip aşağıya indim. Çantama telefonumu atarken Damien da merdivenlerin başında göründü. Her zamanki gibi üstündeki koyu takım elbisesi vardı, kravatını düzeltirken bana “Hazır mısın?”

Diye sordu.

“Evet, çıkabiliriz” dedim.

Evden çıkarken geçmem için kapıyı açtı, arabaya yürürken topuk sesimden başka bir şey duymuyordum. Nedense üstümde anlamsız bir gerginlik vardı. Arabaya bindiğimde onun kokusuyla dolu küçücük alan bunu daha da arttırdı, evet Nora bu adamdan etkileniyorsun ama aptal hormonlarına hakim olman gerekiyor…

Saçlarımı düzeltiyormuş gibi yapıp gerginliğimi atmaya çalışırken o da arabaya bindi.

Onun soğukkanlılığı sinirlerimi bozuyordu, ben ondan bu kadar etkilenirken bu hiç de iyi değildi. Onun benden etkilenmediğinin farkındaydım bu yüzden verdiğim tepkilere daha çok sinirleniyordum, bir buçuk hafta sonra bir daha görüşmeyecektik bile!

“İyi misin Nora” dedi yumuşacık bir ses tonuyla, midem kasıldı.

“E-evet, sıkıntı yok” diye gevelediğimde bana kaşlarını çatarak baksa da sonunda yüzünü yola çevirip arabayı çalıştırdı.

“Kız kardeşimi alıp gideceğiz” dedi.

“Söylemiştin” dedim nefes vererek.

“Doğru”

Sessizliğimi koruduğumda bana döndü “Dilini mi yuttun sen?”

“Ne alakası var?”

“Normalde takip edemeyeceğim kadar hızlı sorular sorardın, suskunluğun biraz garip”

“Öyle mi?” Bakışlarını bana çevirdiğinde gözlerinde bir keyif parıltısı gördüm.

“Öyle”

Yüzüme bir gülümseme yerleşti “konuşmamı tercih ediyorsun yani, hmm” dedim.

Damien’ın dudağının kenarı yavaşça kıvrıldı, tek eliyle direksiyonu tutarken gözünü yoldan ayırmadan “öyle mi olmasını tercih ederdin?”

“Ben bir şey tercih etmezdim, basit bir soru sordum o kadar”

Güldü, gülüşü adeta ona daha çok kapılmama sebep olacak cinstendi. Bakışlarımı kaçırdım, tehlikeli sularda yüzüyorudum ama bu yine de kendime engel olamıyordum işte.

“Evet, konuşkan haline alıştığım için bu garip geliyor. İtirafımdan memnun kaldın mı?”

Ona cevap vereceğim sırada telefonum çalmaya başladı, arayan annemdi.

Anında gerilirken zaten her an boşalacak gibi olan sinirlerim daha da beter oldu. Açmak istemiyordum ama bu onun daha çok aramasına sebep olacaktı, göz ucuyla Damien’a baktığımda bir an telefonuma dikkat kesildiğini gördüm. İstemeye istemeye açıp telefonu kulağıma götürdüm.

“Selam anne” dedim, sesim bile isteksiz çıktı.

“Nora? İyi misin tatlım? Dün 3 kez aradım ama açmadın, neredesin?” Otoriter sesi kulağıma dolduğunda bunun ilgiden çok merak olduğunun farkındaydım, henüz pes edip etmediğimi merak ediyordu. Buraya gelirken yalnızlıktan nefret ettiğim için kötü bir tatil geçireceğimi söyleyip durmuştu ve hevesimi kursağımda bırakmıştı, onunla hiçbir zaman düzelmeyen bir ilişkimiz vardı.

“İyiyim anne, uçaktaydım sanırım. Aramaları görmedim bile, sorun yok merak etme. Geziyorum” yalan sayılmazdı, geziyordum.

“Ah anladım, nasıl gidiyor peki?”

Bir an gözlerimi kapattım. “Harika! Beklediğimden de iyi!” Dedim biraz fazla coşkuyla, Damien bakışlarını bir anlık bana çevirse de şu an ona odaklanamazdım.

“Çok güzel, senin adına sevindim o zamam. Bu tatil sana iyi gelecek, atlatacaksın” dedi. Neyi atlatacaktım tanrı aşkına? Sinirim yükseldiğinde kendimi tutamadan “Neyi atlatacakmışım anne?” Deyiverdim.

“Elbette Owen’ı hayatım, neyi olacak! Uzun bir ilişki bir anda bitince kafanın karışması normal, eminim barışırsınız” işte sorun buydu, annem benim için doğru olmayan biriyle barışacağıma inanıyor, dahası bunu istiyordu. Çünkü ben hayallerindeki kız değilsem de Owen kesinlikle onun isteyeceği türden bir evlattı.

“Hiç sanmıyorum, ben böyle çok daha iyiyim anne. Şimdi kapatmam lazım, çok müsait değilim. Görüşürüz geldiğimde” dedim ve telefonu direkt kapattım, bir kelime daha dinleyemezdim.

Owen umurumda bile değildi, onunla ilişkimiz çoktan ölmüştü zaten, ben bunu kabullenememiştim ama o bunu bir anda kabullenmemi sağlamıştı.

Telefonu çantama tıkıştırırken sinirden inip kalkan göğsüm ve görüşümü engelleyen saçlarım halimi ele veriyordu.

“Artık iyi olmadığın kesin” dedi Damien.

“Lütfen başlama” dedim. “Hiç havamda değilim”

“Bir şey demedim, seni neşelendirmeye çalışıyordum”

Ona döndüm ve dik dik baktım, o da yeşil gözlerini bana çevirdi, kırmızı ışıkta durmuştuk.

“Neşelenebileceğimi sanmıyorum”

“Anlatmak ister misin?” Diye sorduğunda gözleri karışmış saçlarımda gezindi ve bir an ne yapacağından emin olamazmış gibi durdu. Bu çok kısa sürdü, sonra bir elini bana uzatıp gözümün önüne düşen saç tutamımı yavaşça, çok yavaşça kulağımın arkasına nazikçe sıkıştırdı. Eli koltuğumun arkasında kalırken nefesimi tutmuştum.

“Anlaşmamızda bu yoktu” dedim nefesimi yavaşça verirken, sesim istemsizce çok kısık çıktı.

“Ne yoktu?”

“Birbirimize özel hayatımızı anlatmak zorunda değildik unuttun mu?” Dedim. Cümlem bittiği anda pişman oldum çünkü Damien’ın yumuşak gözleri yerini tekrar sert ve soğuk bakışlara bıraktı. Elini koltuğun arkasından çekip benden uzaklaşırken “Doğru, haklısın” dedi.

Sesi anında mesafeli haline dönmüştü, pişmanlıkla önüme döndüm.

Nolurdu şu dilimi tutsam sanki…1

Geçen 10 dakikada ben kendi kendime düşüncelerimle boğuşmuştum, arabanın kapısının kapanma sesiyle yerimden sıçradım. Tina’nın ne ara arabaya bindiğini bile anlatamamıştım.

“Selam” dedi neşeyle, biraz fazla neşeliydi. Bakışları üstümde dolaştığında dikiz aynasından göz göze geldik.

“Merhaba” dedim ben de gülümseyerek.

Damien arabayı çalıştırdığında Tina “Nasılsın Nora?” Dedi.

“İyiyim, sen?”

“Ben de iyiyim, bugün seni görmeye gelmek istedim ama sanırım yorgunmuşsun. Abim izin vermedi” dedi abisine kötü kötü bakarken, hafifçe güldüm.

“Neden beni görmek istedin?” Diye sordum. Tina yerinde rahatsızca kıpırdanırken yüzü bir an emin olamazmış gibi gerildi. Başını iki yana sallayıp konuşmaya başladığında ona döndüm.

“Hiç, geçen görüşmemizde pek konuşamamıştık. Seni daha yakından tanımak istedim, malum abimin yanında kimseyi görmediğim için alışık değilim” dedi.

Damien hala sessizliğini koruyordu, bu elbette Tinaya da tuhaf gelmiş olacak ki “İyi misin abi?” Diye sordu.

“Evet canım, yorgunum iş yüzünden” dedi.

“Sen neler yaptın bugün?”

“Alışverişe çıktım, bir şeye bakmam gerekiyordu” dedi Tina. Ben camdan dışarıyı izlerken Damien hafifçe ona doğru döndü.

“Neye bakman gerekiyordu? Okulla mı ilgili?”

“Yok hayır, kitapçıya uğradım. Geçen gün bir arkadaşımda görmüştüm de, ona bakmaya gittim” dedi. Sesi biraz gergin çıkıyordu.

“Bulabildin mi?” Aralarında dönen sohbeti pek dinlemesem de Tina’nın bana baktığını hissedebiliyordum.

“Buldum, bak hatta yanımda getirdim. Noraya göstermek istiyordum”

Bedenim bir anda kaskatı kesildi, biliyordu! Biliyordu!

Çantasına uzanırken arkaya döndüm, Tina bana bakmadı. Çantasından çıkardığı kitabı görmemle nabzım hızlandı, kendi kitabımı gördüğümde bu kadar korkacağımı asla düşünmezdim.

“Bak, işte bu kitap. Arkadaşım öve öve bitirememişti” dedi ve kitabı ben daha bir şey diyemeden doğrudan Damien’ın kucağına bıraktı.1

Küçülüp kaybolmak istedim. O görmeden

Damien gözlerini ağır ağır kucağındaki kitaba çevirdiğinde başta ilgisizce baksa da sonra kaşları çatıldı, üstünde altın rengi harflerle adım yazıyordu, siyah kapakta en üstte yazan ismim çok büyük olmasa da Damien’ın görebileceği kadar büyüktü. Bakışlarını bana çevirmedi ama kitaba da bir daha bakmadı.

“Güzelmiş” dedi. Tinaya anladığını belli etmemeye mi çalışıyordu yoksa anlamamış mıydı gerçekten?

“Ah bir de son sayfasını görmelisin, yazarının resmi var” dedi. Bu kız neyin peşindeydi? Beni öldürmenin mi…

Damien sinirle arabayı sağa çekti.

“Göster Tina” dedi. Tina sayfayı açtı ve Damien’a son sayfada bulunan resimli kısmı gösterdi, hafifçe gülümsediğim resmim bazı baskılarda vardı. Tina’nın bunu bulmuş olmasına bile şaşırıyordum.

Damien bakarken bir şey söylemesi için bekledim, kendi yalanımı ona bir şekilde açıklardım zaten ama onun bizim yalanımızı kardeşine nasıl açıklayacağını bilmediğimden önce ondan bir adım bekledim.

Bana bakarken konuşmadı, Tina bunu kendince abisinin şoku olarak yorumlamış olacak ki öfkeyle bana döndü.

“Nasıl böyle saçma bir yalan söylersin ki? Abim bunu her şekilde öğrenirdi, seni gördüğümden beri tanıdık geliyordun ama bir türlü hatırlayamadım. Adını duyduğuma emindim üstelik, sen ünlü bir yazarsın ve sevgiline bu konuda neden yalan söylüyorsun ki! Onu resmen aylardır kandırmışsın” Sinirle konuştuğunda arka koltuktan bize doğru eğilmişti “bir arkadaşım senin resmen en büyük okuyucularından biri! O olmasa hayatta hatırlayamazdım ama adını söylediğim anda bu tesadüfe inanmadı. İnstagramda adın kendi adın olmadığı için ben bulamamıştım, okuyucuların elbette biliyor” dedi. Damien’dan çekmediğim gözlerime bakması için bekledim. Ama o bana bakmadı.

“Bunu benden önce işten birileri öğrense ne olacaktı abi!” Zaten benim de korktuğum buydu, bu yalanı söylerken işin böyle olacağını nereden bilebilirdim.

“Ben biliyordum zaten Tina” dediğinde şok içinde ona döndüm7

Bölüm : 02.04.2025 12:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...