19. Bölüm
Sude / Küçük Bir Anlaşma / 18. Bölüm

18. Bölüm

Sude
sudesi

Damien bir süre daha bana baksa da benim gözlerim gömleğinin yakasından yukarı bakmayı reddetti. Az önceki cesaret şovumdan sonra onunla göz göze gelmek dahi istemiyordum bu yüzden müzik biter bitmez “Lavaboya gitmeliyim” diyerek kollarının arasından çıktım. Bedenim bunun karşısında sanki üşümüşüm gibi ürperse de umursamadan hızlı adımlarla lavaboların olduğu koridora çıktım.

Birine girip kapıyı kapattığım zaman sık sık aldığım nefeslerimi düzenlemek için gözlerimi kapattım, elimi göğsüme koyduğumda kalbim deli gibi çarpıyordu. Damien’ın yanında sürekli bu halde olmaktan yorulmuştum, parmak uçlarımın altında sanki hala dolgun dudağını hissediyor gibiydim. Ellerim karıncalandı, yumruklarımı sıkıp o hissi yok etmeye çalışsam da tamamen boşunaydı. Hepsi kafamın içindeydi ve bu anı beni bir süre rahatsız edeceğe benziyordu.

“Aferim sana Nora, çok iyi bir bok yedin” kendi kendime söylenirken kapıyı açtım, karşıma dikilmiş bir kadını görmemle az kalsın ona çarpıyordum.

“Pardon” diye geveledim, yanından geçeceğim sırada o da yana adım attı. Ne yapıyordu bu?

“Sizi daha önce şirkette görmemiştim” dediğinde ses tonundaki iğneleme bir an kaşlarımın çatılmasına sebep oldu.

“Yani?”

Kadın gülümsedi, “Ah, kusura bakmayın kabalık ettim. Ben Rose, burada çalışıyorum. Sizi burada görünce davetten misiniz diye merak ettim” kadının bakışlarında tamamen beni orada gördüğüne dair bir şeyler vardı, kim olduğumu öğrenmeye çalışıyordu.

“Ben Nora, burada çalışmıyorum. Damien’ın kız arkadaşıyım” yanından geçip ellerimi yıkarken aynadan ona baktım, beni baştan aşağı süzmekle meşgul olduğu için bunu geç fark etti.

Bakışlarımı üstünden çekip kenardan bir peçete kopardım.

“Tuvaletlerin insanlarla tanışmak için pek uygun olduğunu sanmıyorum, bir dahakine uygun bir yerde karşılaşırsak sevinirim” dedim kapıyı çekmeden önce. Sonra kendimi tekrar koridora attım, ne saçma sapan bir geceydi bu böyle. Kadının belli ki Damien’la bir ilgisi vardı, yoksa tuvaletin köşesinde benimle konuşacak kadar ne içmiş olabilirdi?

Döndüğümde Damien amcasıyla konuşuyordu, o adamın bakışlarına maruz kalmamak için Tina’nın yanına gittim. Tek başına telefonuyla oynuyordu.

“Hey, sen de mi sıkıldın yoksa?” Dedim.

Beni görünce gülümsedi, “Hem de nasıl, bir tek şirkettekiler eğleniyor sanırım”

“Yani, Damien ve amcanız da pek eğleniyor gibi değil” Tina bakışlarını onlardan tarafa çevirdiğinde bir an konuşmak için ağzını açsa da başını iki yana salladı.

“Her zamanki halleri”

“Anlaşamıyorlar mı?”

Fazla meraklı gözükmemeye çalışsam da sormadan da duramadım. Bir şeyler öğrenmek istiyordum.

“Maalesef, ortada dev şirketler olunca aile ilişkileri de böyle oluyor sanırım.”

“Babanızın değil miydi şirket?”

“Öyleydi, en azından büyük kısmı. Sonra o gidince ortalık da akbabalara kaldı”

Annelerinden de hiç haberimin olmadığı geldi aklıma ama bunları Tinaya belli edemezdim. Gözlerimi istemsizce Damien’a çevirdim.

“Bu söylediklerim aramızda kalsın, abim pek bu konulara girmeyi sevmiyor”

“Farkındayım, merak etme söylemem. Zaten bu konularda konuşacağımızı sanmam” dedim hala Damien’ı izlerken. Bakışlarımız kesiştiğinde gözlerimi çekmekte geç kaldım. Bana bakarak yanındakilerle konuşmaya devam etti, gözlerimi üstünden çekip ellerimle oynamaya başladım.

“Londraya ne zaman döneceksin bu arada? Sık sık geliyorsun sanırım, yoksa nasıl görüşeceksiniz?” Tina ilgiyle bana döndüğünde gergince gülümsedim. “Daha belli değil, idare ediyoruz bir şekilde. Belki Damien gelir yakın zamanda”

Tamamen uydurma teorilerime inanmış gibi gülümsedi, en azından Tina kısmını atlatabilmiştim.

Damien yanımıza geldiğinde yine ve yine, kalbim aptal gibi hızlandı.

“Tina amcam seni görmek istiyor, yanına gidip biraz konuş. Annemi soracak herhalde” dedi sinirle. Tina kaşlarını çattı “sana yeterince sormadı mı? Bu adam bizi yormaktan başka işe yaramıyor gerçekten!” Ayaklarını yere vura vura yanımızdan ayrıldığında Damien ellerini cebine atıp bana bakmaya başladı.

“Ne var?” Ona döndüğümde bana bir adım yaklaştı.

“Sıkıldıysan gidebiliriz, zaten 2 saat dayanacağını bile beklemiyordum”

“Sıkıldım, ayrıca sanki gitmek istesem güle oynaya benimle aynı fikirde olacak gibi konuşma. Birileri iyi olduğuna inanacak”

Gülmemek için kendini zor tutarmış gibi bir ifade takındı.

“Bir de gülecek misin? Farkında mısın bilmiyorum ama bu gece beni oyuna getirdin Damien. Pek birileri olmayacaktı hani? Daha tanışmamı istediğin aile üyeleri var mı? Mesela baba tarafından 25. Kuzenin?”

Sinirle kenarda duran çantamı aldım, sonra da onun yanına ilerleyip koluna girdim. Tırnaklarımı koluna geçirirken “hadi gidelim biricik sevgilim, evde yapacak işlerimiz var” dedim gülümseyerek. Yanımızdan geçen kadın, lavabodaki manyak, sözlerimi duydu. Bunu şüphesiz bilerek yaptığımın farkında olan Damien bana delici gözlerle baktı. Çıkışa ilerlediğimizde “Evde yapacaklarımız? Aklında beni yatağa atmak mı var?” Şaşkınlıkla ona döndüm, ne utanmaz herifti bu böyle!

“Sanki yaparmışım gibi!” Diye söylendim, egolu manyak.

“Yapmaz mısın?” Arabanın kapısını açtığında kısa süre durup bana baktı.

“Tipim değilsin” dedim tıpkı onun bana ilk tanıştığımızda söylediği gibi.

“Güzel” arabayı çalıştırırken dilimi tutmaya çalıştım, daha yolun yarısında başarısız oldum.

“Sen beni neden hayatının içine sokup duruyorsun? Bunun sonunda zor durumda kalacak olan sensin Damien, akıllı bir adam olduğunu düşünmüştüm”

“Neden zor durumda kalayım?”

“Çünkü insanlar yalan söylediğimizi anlayacak, herkesle tanıştırdığın biriyle 1 hafta sonra ayrılacak olmak biraz ironik” sinirle güler gibi bir ses çıkardım.

“Orası benim problemim, bu sana neden bu kadar dert oluyor anlamıyorum. Tanımadığın herkes fotoğraflarımızı gördüğünde problem değil ama ailemle tanıştığında mı sorun oluyor”

Sinirle ona döndüm “evet o zaman sorun oluyor, bir kaç poz vermekte sıkıntı yok çünkü kimsenin sorgulayıcı bakışlarını görmüyorum. Amcan bize pek de inanmışsa benzemiyor mesela, buna ne diyeceksin?”

“Evet, o çözmemiz gereken diğer bir sorun” dedi sessizce.

“İlk sorunumuz neydi ki?” Sorum karşısında bana döndü.

“Bana yalan söylemen”

Evet, bu gece bu konuyu nasıl da unutmuştum.

Sessiz kaldım, bakışlarımı ondan kaçırırken arkama yaslandım.

“Gerçekten bunun ortaya çıkmayacağını mı düşündün Nora? Bir haber sitesine dua et de kim olduğun ya da mesleğin yazılmadı, adından başka bir şey yazılmasına izin vermedim çünkü”

“1.5 haftadır iyi idare ediyordum, ayrıca sen biliyormuşsun zaten. Neden hesap soruyorsun?” sessizce konuştuğumda arabayı hızla durdurdu, karanlık yolda durduğumuzda ona döndüm. Bana döndü, yüzü öfkeyle kasılmıştı “Bir halt bildiğim yoktu!” Gözlerim kocaman açıldı. “Tina uzatmasın diye söyledim, seni korumaya çalışıyordum. Bir halt bildiğim falan yoktu yani! Bunun bir oyun olduğunu mu düşünüyorsun? Sözleşmeyi okumadın mı sen?”

“Evet bu bir oyun Damien, oyun. Bizim kurduğumuz bir oyun ve ben senin aksine özel hayatıma dair bir şeyleri kendime saklamayı tercih ettim. Bunun için beni suçlayamazsın!” Sesim yükseldiğinde bir an sabır dilenir gibi gözlerini kapattı, arabada küçücük alanda bana ne kadar yakın durduğunu fark ederek biraz geri çekilmeye çalıştım.

“Ben sana sıradan birini istediğimi söyledim, ünlü birini değil” dedi öfkeyle. “Bu ortaya çıkarsa senin için de iyi olmaz, Londraya dönüp bunu unutamazsın. Sadece kendini aptal durumuna düşüreceksin” dediğinde kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.

“Kendimi hiçbir duruma düşürdüğüm yok, ünlü falan değilim ben. Okuyucularımın yarısı yüzümü bile görmemiştir! senin kim olduğunu bile bilmeden sana kim olduğumu söylemedim ve aklıma gelen ilk şeyi söyledim. Yardıma ihtiyacım vardı, beni araştırsaydın bulurdun ama sen benim sıradan biri olduğumdan o kadar emindin ki elbette asla bunu araştırmadın!”

“Evet çünkü bana bir şey söylemedin! Sözleşmeyi imzalarken bir yazar olacağını düşünmedim, en azından akıllı ve tanınan birinin böyle bir şeyi kabul edeceğini düşünmediğimden sıradan biri olduğunu düşündüm!”

“Görünen o ki ben akıllı değil sadece tanınan biriyim” sinirden gülmeye başladım “sandığının aksine bunları düşündüm, burada beni kimse tanımıyor genelde, bu yüzden senin sıradanlık kriterlerine uygun olduğumu düşündüm.”

Sonra durdum “aslında biliyor musun, bir halt düşünmedim. Yardıma ihtiyacım vardı ve barda bana sahte sevgililik teklif eden bir manyakla alakalı da fazla kafa yormadım. Çünkü bu benim evet dememden bile daha aptalcaydı!”

Sinirle bağırdığımda bana sinirle daha çok yaklaştı “ve sen de bu aptalca fikri kabul edip imza attın, sözleşmede beni zor duruma sokacak herhangi bir hareketinde tazminat ödemek zorunda olduğunu da kabul ettin. Değil mi Nora?”

Yeşil gözleri alev alev yanıyordu ve bana o kadar yakındı ki kokusu başımı döndürüyordu, bu sinirimden de olabilirdi tabii.

“Bir şey diyeyim mi Damien?”

Bana bakmayı sürdürdü, bakışları bir anlık dudaklarıma indiyse de bu o kadar hızlı oldu ki gözlerim yanılmış bile olabilirdi.

“Siktir git”

Geri çekilip kapıyı açtım ve kendimi arabadan dışarı attım.

Sinirden gözlerim doluyordu, sözleşmesini de alıp bir tarafına sokabilirdi. Tehdit edilmekten de oradan oraya sürüklenmekten de sıkılmıştım artık! Bu hayatımın en boktan kararıydı ve adam bunu her fırsatta kanıtlamaktan geri kalmıyordu. Sinirden çığlık atmamak için kendimi tutmaya çalışırken arabanın arkamdan geldiğini duydum, adımlarımı hızlandırdım ama o da aynı şeyi yaptı ve yanımda durdu.

“Nora! Saçmalamayı bırak da bin şu arabaya!”

Ona bakmadım bile, ayakkabılarım ayağımı deli gibi acıtmasa koşmayı bile düşünüyordum.

“Nora! Nereye gideceksin buradan, ormanın ortasındayız kadın!”

“Kapa çeneni artık! Defol!”

Sinirle bağırdığımda arabayı durdurdu. Yürümeye devam ettiğimde beni kolumdan çekmesiyle bedenim onunkine yapıştı.

“Dur artık Nora!”

Kollarımı kurtarmaya çalıştım ama bırakmadı, bu gözlerimin daha çok dolmasına sebep oldu.

“Damien, sen az önce siktir git lafının hangi kısmını anlamadın? Kelime kelime mi açıklamalıyım?”

Burnumu havaya kaldırırken onun karşısında ağlamayacak kadar sinirliydim.

“Nereye gitmeyi planlıyorsun da lanet arabadan indin?” Kollarımı hala bırakmadığı için öfkeyle ona baktım.

“Sanane? Sen niye hala buradasın? Git o sözleşmeyi napıyorsan yap, bitti anladın mı! Umurumda bile değil anlaşma falan, senin dengesizliğinle uğraşamam ben”

“Nora, sen işin ciddiyetinin farkında değilsin sanırım”

“Asıl sen değilsin, benim sana değil senin bana ihtiyacın var Damien, boktan sözleşmen umurumda bile değil.”

“O zaman neden en başında gitmedin? Zaten pasaportunu almıştın, madem ödemek zorunda kalacağın para da önemli değil”

Ciddi miydi bu? Sinirden gülmeye başladım.

“Senin aksine ben verdiğim sözleri tutuyorum Damien, sadece imzaladığımız kağıt için değil. Bana yardım ettin ben de sana edeceğim dedim. Ama karşılığında sadece senin saygısızlığını alıyorum, o yüzden çek ellerini üzerimden ve defol git”

Elini ittiğimde bu sefer bana izin verdi. Arkamı döndüğüm zaman da durdurmadı, kollarımdaki tutuşunu hala hissediyordum. Bir elimle kolumu sıvazladım, o hissi yok etmeye çabaladım.

“Özür dilerim” sesini duyduğumda bir an duraksadım. “Nora, bana yalan söyledin. Sonuçlarını düşünmeye çalışıyorum”

Ona döndüm.

“Sen de bana yalan söyledim, mesela bu gece bile söyledin. Benimkinin etkisi daha büyük olabilir ama insanlara ben biliyordum derken kolayca o etkiyi yok edebildiğini gördüm. Neden bu kadar büyütüyorsun? Biri öğrenirse sen de benim sevgilim olarak gözükeceksin, bu benim umurumda değilse sen neden umursuyorsun?”

“Çünkü tanıdığım insanlara da yalan söyledin”

“Ne deseydim Damien, ben bir yazarım, Londrada yaşıyorum. Damienla 3 hafta sevgilicilik oynayıp döneceğim mi?”

“Hayır ama gerçekte kim olduğunu söyleyebilirdin” sinirle ona yaklaştım “anlamıyor musun? Gerçek ben böyle bir şeyi asla yapmazdı, seninle herhangi bir yerde haber olmam ve bunun Londraya döndüğümde karşıma çıkacak olması bana yediğim bu boku hatırlatacaktı fakat ben burda olanı burda bırakmaya kararlıydım. Seninle alakalı bir şeyi döndüğümde görmek istemiyordum”

“Şu an istiyor musun?”

Bir an bocaladım “Ne?”

“İstemiyordum dedin”

“Hala istemiyorum ama şu an umurumda bile değil, senin bu tavırlarını çekmektense tüm dünyanın gönlümü bir iş adamına kaptırdığım yalanını düşünmesini tercih ederim”

Birbirimizi sessizce izledik, o da ben de söyleyecek başka bir şey bulamadık.

“Hadi arabaya bin, evde konuşalım”

“Senin evine gelmiyorum Damien, anlaşma bitti. Neyini anlamıyorsun”

“Hayır bitmedi, senin aksine benim sana ihtiyacım var Nora!”

“O zaman ona göre davransaydın, faturayı menajerime yollarsın” arkamı döndüm. Yürümeye devam ederken yoldan bir araba geçmesi için dua ediyordum. 5 adım atmıştım ki bacaklarıma dolanan kollarla ağzımdan küçük bir çığlık koptu. Damien, lanet herif, beni omzuna attığında gözlerim kocaman açıldı.1

“Damien! Hemen beni yere indir! Senin bu yaptığına alıkoymak denir!”

“Ne bok dendiği umurumda bile değil, gidemezsin. Henüz değil, özür diledim işte!” Sırtından aşağı sallanırken popomun tamamen açılmamış olması için dua etmekten başka çarem yoktu, çıplak bacaklarımdaki elleri tüm tüylerimi diken diken etse de umursamadım ve sırtına bir yumruk attım.

“İndir beni Damien, bu yaptığın suç senin!”

Ayaklarımı hareket ettirmeye çalışsam da sımsıkı kavramıştı, sonra beni bir bebekmişim gibi kolayca omzundan kaydırdı ve bir elini sırtıma birini bacağımın altına koyup kucakladı.

“Sen hastasın” dedim sinirle. Beni umursamadan arabaya yürümeye devam etti. Kapıyı açıp beni ön koltuğa oturttuğunda hala şok içindeydim.

Arabaya bindiğinde “Özür dilerim” dedi. Sonra arabaya çalıştırıp bir şey dememe fırsat vermeden sürmeye başladı.

Bu adamdan kurtulamayacaktım, dahası kurtulmaya hazır mıydım acaba?3

Bölüm : 07.04.2025 15:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...