25. Bölüm

23. Bölüm

Sude
sudesi

Dudaklarımı ısırdım, ondan cidden etkileniyordum. Yine de bunu kendime sakladım, bu bir şeye yaramayacaktı zaten o yüzden ne önemi vardı ki?3

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp karşımdaki adama odaklandım, güneş gözlüğünü sinir bozucu bir yavaşlıkla çıkardı.

Onu gördüğüm için miydi yoksa daha 1 dakika önce denizden çıktığım için miydi bilmiyorum ama tüm tüylerim diken diken olmuştu, bedenim kaskatıydı ve sırtıma vuran güneş bile gevşetemiyordu.

Onu görmezden gelmeye çalışırken yerdeki havlumu aldım, silkeleyip vücuduma sararken kendimi biraz olsun onun gözlerinden gizlemeye çalışıyordum. Vücudum konusunda özgüvensiz olduğumdan falan değildi, onun bakışlarını tenimde hissetmek daha fazlasını istememe sebep olduğundandı tamamen.

Isac son derece kibar bir tavırla elini uzattı. “Isac, memnun oldum” dedi.

Damien onun elini sıktıktan sonra ilgisiz bir tavırla bana döndü.

“Tüm gün böyle havluya sarılmış mı oturacaksın?” Diye sorduğunda Isac’ten bir kıkırtı koptu, ona ölümcül bir bakış attım.

“Öyle oturmayacağım elbette, kurulanıyorum Damien”

Gözlerini etrafımızda gezdirdi, “Burada mı olmam gerekiyor yani?”

Ona ters ters baktım “Ne oldu? Havalı egona böyle bir yer sarsıcı mı geldi?”

“Daha az kalabalık bir yere gidebilirdik” dedi.

“Sen kendin oraya gidebilirsin, benimle olacaksan mekan seçimlerimize de karışamazs” lafım bir anda üstündeki tişörtü çıkarmasıyla kesildi. Bu adamın etrafında kendimi röntgenci gibi hissetmeye başlamıştım. Lafımı bitirmeye de uğraşmadım, bakışlarımı ondan çekip Isac’in oturduğu yere oturdum. O da gelip çok geçmeden karşımıza oturdu.

“Ben içecek bir şeyler almaya gideceğim, ne istersiniz?” Isac ayağa kalktı, saçındaki suları dağıttı.

“ice latte alabilir misin?” Diye sordum.

“Tabii, sen Damien?”

“Ben bir şey içmeyeceğim” dedi. Sırt üstü uzanmıştı, daha doğrusu tek kolundan destek alarak duruyordu ve lanet kasları daha fazla göz önündeydi.1

Isac yanımızdan ayrıldığında havlumu üstümden attım ve ben de sırt üstü uzandım, ondan utanmamalıydım. O kimse değildi, bunu içimden bir kaç kez tekrarladım.2

Yine de yan gözle ona baktığımda karnımda gezinen gözleri alev alev yanmama sebep oldu. Kendimi tutamadan “Sen denize falan girsene” deyiverdim.

Kaşları havalandı, bana döndü.

“Niye?”

“Sıcak” dedim anlamsızca.

“Ben iyiyim”

“Sen bilirsin, umarım güneşten her yerin yanar”1

Geri sırt üstü uzandım ve güneş gözlüğümü bulup taktım.

Sonra aklıma gelen şeyle ona döndüm.

“Gel hadi, senin şu hiçbir şey paylaşmadığın sosyal medyan için inandırıcı bir şeyler çekelim” dedim. Doğrulurken beni izledi, “Ne gibi?”

“Buraya gelip gerçekten bir şey yapmayacağımızı mı düşündün? Seni keyfimden getirmedim herhalde Damien, buradaysan bari işine yarasın.” Telefonu yanında duruyordu, uzanıp aldığımda bana engel olmadı. Ekranı açtığım zaman şifresi olmamasına o kadar şaşırmadım ki, instagrama girdim. Sonra biraz etrafıma bakındım, ileride bir adam bir kadının dizinde yatıyordu. Bunu görünce ayağa kalktım.

Telefonu ona verdikten sonra o da doğruldu, “otursana”

Yine ondan beklenmeyecek şekilde usulca dediğimi yaptı, ne yaptığımı izlerken gözlerindeki ifadeyi görememek beni geriyordu. Neyse ki ikimizde de gözlük olduğundan bu adil sayılırdı. Önüne oturup hafifçe kaydım, başımı dizine koyduğum zaman vücudunun anlık olarak gerildiğini hissettim.1

Islak saçlarımı düzeltip doğal bir şekilde bacaklarına attıktan sonra başımı yan çevirdim.

“Fotoğrafımı çek, uyuyormuşum gibi yapacağım. Tüm suratımı çekmene gerek yok, yandan birazcık alsan yeter. Doğal gözüksün işte” dedim gergince. Sonra gözlerimi kapattım, nefesimi kontrol etmekten başka odaklandığım bir şey yoktu. Beni dizlerinden itip kenara düşürmesini beklesem de bunu yapmadı, onun yerine saçlarımda hissettiğim el göğsümün hızla inip kalkmasına sebep oldu. Yine de tepkisiz kalmaya çalıştım, bir kaç saniye boyunca bekledim. O da fotoğraf çekti diye tahmin ediyordum…

“Oldu” dediğinde gözlerimi açıp döndüm.

“Bakayım”

Telefonu bana uzattı, memnun bir şekilde gülümsedim. Sadece saçlarım, saçlarımda duran eli, dizleri ve yan profilim gözüküyordu. Bunun uyurken sevgilisini izleyip fotoğrafını çekmiş tatlı bir an olarak gözükeceğinden emindim, o kadar büyük şovlara gerek yoktu.

“Tamam, paylaş bunu. Görmesini istediklerinin bir kısmı görür belki” dedim. Sonra dizinden kalktım, kalbim hala deli gibi atıyordu. Yandaki havlumun üstüne popomu koyduğum sırada Isac gelmişti.

Elindeki kahvelerden birini bana uzattı, gergince bir yudum içtim ve yerime geri uzandım.

Isac de yanıma uzanmıştı, omuzlarımız birbirine değerken kulağıma eğildi “Denize girmeye niyeti yok galiba?”

“O buraya sahte sevgilisiyle doğal gözüken bir gün geçirmeye geldi”

“Öğrenecek çok şeyiniz var gibi” dedi gülerek.

Ben de hafifçe güldüm, Damien bizi izliyordu. Kahvemden bir yudum aldım, burada sıcakta oturmaktan ve onun bakışlarından sıkıldığım için kalktım.1

“Ben denize gidiyorum” dedim. Isac gözlerini kapatmıştı, “Ben uyuyacağım, size iyi eğlenceler” dedi.

Damien bir anda ayağa kalktığında panikledim.

“Sen de mi?”1

“Denize gir demedin mi az önce?”

“Sen de iyiyim demedin mi?”2

“Yürü Nora” beni beklemeden denize yürümeye başladığında Isac’e döndüm. Tek koluna yaslanmış sırıtarak bakıyordu.

“Tek kelime etme”

Ayaklarımdaki kumları saça saça peşine takıldım, kumsalda yürürken bir kaç kadının Damien’ı süzdüğünü görünce içimde oluşan rahatsız edici hissi görmezden gelmeye çalıştım. Adam yunan heykeli gibiydi ve fazlasıyla iri cüssesi tabii ki dikkat çekiyordu, bu beni ilgilendirmezdi!

Soğuk su ayaklarıma değdiğinde biraz rahatladım.

“Normalde nereye tatile gidersin?” Diye sordum merakla.

“Pek tatile gitmem” dedi.

“Yaa, hiç ihtiyacın olmuyor mu ki?”

“Yani, oluyorda bile vaktim olmuyor. İşten en uzak kaldığım dönem bu olabilir” dedi. Kaşlarım havalandı, belimize kadar gelen, en azından benim belime, suda durdum. O da benimle durdu.

“Buraya iş için geldiğini sanıyordum”2

Bakışlarını arkamdaki bir noktaya dikti.

“Öyle zaten” dedi. Kulağa fazla çarpık gelen cümlelerine bir anlam yüklememeye çalıştım, o da arkamdaki noktaya bakmayı kesip elini sırtıma koydu ve bizi tekrar yürümeye zorladı.

“Ben de pek tatile çıkmam” diye itiraf ettim.

Su yeterince derinleştiği için ikimiz de karşılıklı duruyorduk ve sadece kafalarımız suyun üstündeydi.

“Yoğun muydun?”

Yeşil gözleri su yansımasıyla daha parlak bir yeşile bürünmüştü ve ıslak kirpikleriyle büyüleyici görünüyordu, beni asıl etkileyen bana bakma şekliydi. Bir farklılık vardı, adını koyamadım ama bakışlarında bana bakarken bir farklılık vardı. Gözleri konuşurken yüzümün her noktasında gezindi, izledi.1

“Yazar olmadan önce güzel bir işim vardı ama mutlu değildim, iyi kazanıyordum yine de o hayat bana göre değildi. O kadar ciddi biri olamadım sanırım, işi bıraktığımda annem şok oldu. Daha doğrusu bir daha öyle bir işte çalışmayacağımı duyduğunda, biraz para biriktirmiştim ve elimin altında zaten yazdığım şeyler vardı bu yüzden pek umursamıyordum. Yazdıklarımı çok fazla yayınevine gönderdiysem de bir süre pek cevap alamadım. Sonra bir gün Helena bir editörün aradığını söyledi, işler o noktada değişti.”

Sessizce beni dinlemeye devam etti. “O zamandan beri tatil yapmadım çünkü zaten evden çalışıyorum ve hayatım 8-5 çalıştığım zamandaki gibi değil. Sevdiğim işi yaptığım için ve bunu takdir eden insanlarla buluştuğum için tatile ihtiyacım da olmadı. İmza günlerine gittikçe zaten görmediğim yerleri görüyorum” dedim.

“Yine de o da iş sayılmıyor mu?”

“Bir yerden sonra evet, arkadaşlarımla ya da tek başıma tatil yapmayı özlemişim” dedim.

Suyun üstünde ona ne kadar yakın durduğumu yeni fark etmiştim.

“Buraya gelmende özel bir sebep var mı peki? Yani Helenayla da tatile çıkabilirdin” dedi.

“Evet ama tek olmak istedim, ben biraz plan hastasıyımdır. Kontrol manyaklığı da denebilir, tatile gideceksem bile aylar öncesinde her günü planlamam gerekir, her şey belli olmalıdır falan filan. Biri bu halime bir laf etti, asla düzenimden çıkamayacağımı ya da kabuğumdan çıkmaya meraklı olmadığıma dair bir şeyler söyledi ve ucu buna kadar dokundu. Kendime spontane yaşamayı deneyeceğime dair bir kanıt sunmaya çalıştım sanırım. Çok fazla plan yapmadan geldiğimi görüyorsun”

Dedim gülerek, sakince bu halimi de izledi.

“Bu sana iyi geliyor mu peki? Yani spontane yaşamak ya da plansız oradan oraya gitmek?”

“Bazen evet, stresli değilim en azından. Ya da yetiştirmem gereken yazıları düşünmüyorum. Eğleniyorum.”

“Bu tatilin senin için böyle bir anlamı olduğunu bilseydim seni zorlamazdım en başta” dedi. Dürüstlüğü karşısında içim ısındı.2

“Bilmene de gerek yoktu, bu anlaşma da spontane yaşama rehberimin bir parçasıydı zaten. Yine kendime bir şeyler kanıtlıyordum, bu kadar saçma sapan bir şeyi başka nasıl kabul edebilirdim ki?” Diye alay ettiğimde gülümsedi.

“O kadar da saçma değil, ihtiyacım vardı”

Her zamanki ciddi ses tonu gülümsememi bozmadı, buna alışıyordum.

“Bana nedenini anlatacak mısın artık? İş ilişkilerini ifşa etmemden mi korkuyorsun yoksa?”

“Sanki yatırım imparatorları senin gibi tatlı bir yazara inanırmış gibi” dediğinde karnım kasıldı, iltifatı göğsümde bir yerleri ısıttı.1

“O zaman anlatabilirsin?”

Bir süre durdu, gözleri etrafımızda gülen insanlardaydı.

“Babam öldüğünde şirketin tüm hisselerini bana bırakmak istedi, kardeşlerime elbette bıraktığı şeyler vardı ama şirketlerin hepsini bana bırakmaya karar vermişti. Kız kardeşimi zaten tanıyorsun, bu umrunda bile değil. Hepimiz için en iyisini yapacağıma güveniyor ve bizim aramızda asla böyle şeyler sorun olmadı, babam bunu biliyordu. Şirket babamdan önce dedemindi ve amcalarımın da hissesi vardı, sonraları babam şirketti büyüttü, çok iyi çalışanlar buldu ve marka haline getirdi. Amcamlara kalsa şirket küçücük bir bina olarak kalmaya devam ederdi. Durum böyle olunca babamın yatırımları herkesinkini geçti ve bir amcam hisselerini babama sattı, diğeri bunu istemedi. Babam adil bir adamdır, ölmeden önce de amcamların şirketi tamamen bana bırakması konusunda fikrini aldı çünkü nolursa olsun bir aile şirketi. Amcamlar için de bu kaybettiklerini geri almak için bir fırsat olarak görüldü, genç olduğumu ya da bu şirketi aile şirketi halinden tamamen çıkaracağıma dair şeyleri öne sürdüler. Tina’nın şirketle bir ilgisi yok ve erkek kardeşim de küçük. Yani evet tek kişi benim ve bundan sonra da öyle olacaktım, aile şirketimizin artık dümdüz bir şirket olacağını ve bir şey olursa da tek başıma kalacağımı öne sürdüler.”

“Nasıl yani?” Diye sordum.

“Babam şirketi yönetecek kadar akıllı olduğumu biliyordu ama yalnız olduğumu da biliyordu, bir şey olsa arkamda destekleyecek kimsemin olmadığını yani”

“Annen yok mu Damien?” Diye sordum.

“Var, ama babamın ölümünden sonra pek sağlıklı bir halde değil” dedi hüzünle. Yüreğim sıkıştı, ona ve ailesine karşı hissettiğim üzüntü büyüdükçe büyüdü ve boğazıma oturdu sanki.

Yine de yüzümü ifadesiz tuttum.

“Amcamlar saçma bir şekilde kimseyle birlikte olmadığımı muhtemelen de ileride işkolik adamın teki olup sadece şirketiyle ilgilenen biri olacağıma babamı inandırdı. Babam da tek oğlunun tüm hayatının bu şirketler zinciri olmasına göz yummak istemedi”

“Yani her şeyi sana bırakırsa tüm hayatının bu şirket olacağını ve başka bir şeye zamanının kalmayacağını mı düşündü”

“Aynen öyle, genç olduğumdan omzuma bu kadar büyük bir yük bırakmak ona sanırım bunları düşündürdü. Bu kadar büyük bir işten kendi hayatımı yaşamaya fırsatım kalmayacaktı ona göre.”

“Bu yüzden bazı hisseleri amcamlara satmayı kabul edecekti, yine de benimle konuştu. Ona kendi hayatımı yaşadığımı, hatta hayatımda biri olduğunu ve aslında her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu söyledim. Yanımda kimseyi görmediğinden buna pek inanmadı. Görmek için de zamanı olmadı. Yetkiyi dedeme bıraktı, benim gerçekten buna uygun olduğumu ama işin tüm hayatım olmayacağından emin olduğunda tamamen devredeceğini söyledi. Dengeyi kurduğumu gördüklerinde yani. Dedem de o zamandan beri beni izliyor, iş için en iyisi olduğumu bilse de hala işten başka hayatımın da olduğuna ya da günün birinde bir aile kuracak kadar her şeyi bir arada yürütebildiğime henüz inanmadı”

“Bu yüzden amcanlar bizden nefret etti?”

“Yani, rakibiz, aslında ben olsam da şirketteki hisseleri duracak ama işte iyi değilsem yönetimdeki yerim onlarla aynı olacak. Kartlar yeniden dağıtılacak yani, şirkette daha çok söz hakları olacak” dedi.

“İyi de hayatını yaşadığına benimle mi inanacaklar”

“Aklıma başka bir şey gelmedi, babamın tek söylediği günün birinde kendime birini sevebilecek kadar bile zaman ayırmayacağımdan korkmasıydı”

“Sen de buna zaman ayırdığını göstermek istiyorsun”

“İş sandıkları kadar da hayatım değil, evet zor ama babam için ailesi her şeyden öndeydi. Benim için de öyle olacağından emin olmak istedi, sadece bunu görmek için zamanı olmadı.”

Biraz düşündüm. “Kusura bakma Damien ama haksız da sayılmazlar”

Kaşları çatıldı, suyun üstünde kalmak için hep hareket ettiğimden biraz nefes nefesteydim. Bunu fark edince ben daha ne olduğunu anlayamadan bana yaklaştı, bir eli belime dolandığında bedenimdeki tüm hisler alarma geçti. Beni kendine çekmedi ama artık suyun üstünde durmak için bir şey yapmama gerek olmayacak kadar tuttu.1

“Sakin ol, yardım ediyorum” dedi. Onu duymazdan geldim. “Tek hayatın iş gibi görünüyor Damien, öyle olmadığını söylüyorsun ama aksini kim biliyor ki? Ben iki haftadır sürekli seninleyim ve gerçekten ne bir arkadaşını ne de başka bir şey yaptığını gördüm. Elbette hayatında birinin olduğunu görünce tamamen işe odaklanmadığını anlarlar ama ortada böyle bir şart varken de bunun sahte olduğunu düşünmelerine şaşırmadım” dedim.

“Arkadaşlarım var, yaptığım şeyler de. Ben bunları göz önünde yaşamıyorum sadece”

“Mesela? En yakın arkadaşın kim?”

“Brian” dediğinde gülmeye başladım. Belimdeki eli sıkılaşınca gülmeyi kestim “O bile işten Damien, arkadaşının bile işinle bir ilgisi var!”2

“Bu benim suçum değil, ya da sahte olduğunu göstermiyor”

“Farkındayım, yine de dışarıdan bir göz olarak inandırıcı da durmuyor”

Yeşil gözleri neşeyle parladı, hafifçe gülümsediğinde bembeyaz dişleri güneşte göz alıcıydı.

“İki gündür fazla mantıklı konuşuyorsun, keşke bunları iki hafta önce bar taburesinde konuşsaydık”

Gözlerimi kıstım “o zaman sıradan biri olduğuma değil bir dahi olduğuma inanırdın” dedim.

Hafifçe gülümsedi, “sıradan olduğunu hiç düşünmedim” dedi.1

Ben de gülümsedim. “Yalancı”1

 

yeni bölümümüz geldi dostlaaar, umarım sevmişsinizdir. Yorum ve oyları unutmayııın, yeni bölümde görüşürüz 💖💖💖💖💖4

Bölüm : 27.04.2025 21:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...