28. Bölüm

25. Bölüm

Sude
sudesi

Kasaya gittiğimde yüzümün hala kıpkırmızı olduğuna emindim, Damien’a bakmadım. Hatta ödemeyi yaptığım kadına da bakmadım, tek istediğim yatağıma girmek, yorganı kafama kadar çekmek ve zihnimde o anı tekrar tekrar yaşamak istiyordum. Çünkü başka şekilde gerçek olduğuna inanmayacaktım, bir daha buna izin de vermeyecektim ama en azından anılarımda o an yaşadığım hislerin tadını çıkarmalıydım. Bir adam beni bu kadar heyecanlandırabilir miydi? Oscar’ı düşündüm, üstümü giyinirken aklımda sadece Oscar vardı, onunla aramızda ne zaman böyle bir heyecan olmuştu ki? Belki de hiç… Damien’a bu kadar bağlanıyor oluşum bu yüzdendi belki de…

Bu yüzden tehlikeliydi işte, durmalıydım.

Birlikte arabaya bindiğimiz zaman da tek düşünebildiğim buydu.

“Şimdi nereye gideceğiz?” Diye sordu.

“Yoruldum, eve gitsek olur mu?” Sesim beni bile şaşırtacak kadar bitkin çıktı.

Bir şey demeden arabayı çalıştırdı, kısa süre içinde de eve -otele- vardık. Arabadan indiğimde ondan önce eve girdim ve üst katta dün kaldığım odaya çıktım. Kapımı kapatırken Damien’ın da eve girdiğini ve kapıyı kapattığını duymuştum.

Kendimi duşa attım, her yerim sıcaktan yanıyordu, hızlı bir duş alıp üstüme bedenime en az temas eden askılı geceliğimi giydim ve güneş sonrası losyon sürdüm. Perdelerimi çektim ve odayı karanlığa gömdüm, tek istediğim birazcık uyumaktı ama bunun olmayacağını da susmayan düşüncelerimden anlamıştım. Bu yüzden kısa süre içinde pes edip bilgisayarımı açtım, son düzenlediğim sayfaya girdim. En azından bu boş zamanımı çalışarak değerlendirebilirdim, belki bu kadar karamsar olmayı da bırakırdım.

 

Saatlerce, artık havanın perdelerimi kapatmaya gerek olmayacağı kadar karardığı vakte kadar çalıştım. Hatta kitabın son bölümüne bile gelmiştim, bu yüzden ağrıyan gözlerimi ovuşturarak bilgisayarı kapattım. Saat 10 olmuştu, telefonumda 2 cevapsız arama vardı.

Austin’i geri aradım.

“Nora? Çıkıyor muyuz diye aramıştım”

“Evet evet, çalışmaya dalmışım Austin o yüzden görmedim. Hazırlanacağım şimdi, bana konum atarsın.”

“Tamam, ya da biz seni alalım?”

Bu kibarlıkları beni her seferinde mahcup ediyordu.

“Yok, belki Damien da gelir zaten. Sizin için de uygunsa tabii” dedim.

Kıkırdadığını işitince rahatladım “Saçmalama Nora, dün geceden sonra seni bir an bile yalnız bırakacağına ihtimal vermedik zaten. Gelsin de eğlenelim biraz” dedi. İkisi de bu olaydan fazlasıyla keyif alıyor gibiydi, keyif almayan Damien ve bendim…1

Onunla telefonu kapattım ve yataktan çıktım, susamış ve acıkmıştım bu yüzden alt kata indim. Mutfağa girip dolaptan soğuk su aldıktan sonra geri odaya çıkan merdivenlere yöneldim fakat Damien da aynı anda odasından çıktı. Bu adamın takım elbise dışında giyecek bir şeyi yoktu belli ki çünkü hep çıplak geziyordu.

“Söyle de bir dahaki alışverişimizde sana da giyecek bir şeyler alalım” diye söylendim. Beni duyunca durdu, orada olduğumu yeni fark etmiş gibiydi.

“Böylesini tercih ediyorum”

Belindeki havluyla onu boğma isteğimi bastırdım, onun yerin normal insanlar gibi iletişimi sürdürmeye çalıştım. “Dışarı çıkacağım” dedim kısaca. Detay vermedim çünkü eminim detay isteyecekti.

“Ve?”

“Ve geleceksen acele etmelisin” dedim. Gelmesini istiyordum çünkü ona arkadaşlarımla işkence etme fikri cazipti, böylece yarın bizimle takılmak istemezdi.

“Nereye gidiyorsun?”

“Austin ve Isac’le. Yemeğe ve sonra bir şeyler içmeye” dedim.

Odamın önünde karşılıklı duruyorduk ve onun yüzünden odama giremiyordum.

“Tamam” sonra kenara kayıp geçmemi bekledi. Ona değmemeye çalışırken az daha kapıya sıkışacaktım, uyuz şey!

Kapıyı suratına kapatırken kaşlarım çatılmıştı, ıslak saçlarım kendi kendine kuruduğu için dalgalıydı bu yüzden olduğu gibi bıraktım ve üstüme aldığım beyaz uzun elbiseyi geçirdim. Yüzüm kıpkırmızı olduğu için onu biraz kapatmaya çalıştım, maskara sürdükten sonra hazırdım. Dudaklarıma parlatıcı sürdüm ve ayağıma beyaz sandaletlerimi giyip odadan çıktım.

Damien’ı aşağıda görünce bir an merdivenlerin başında kaldım, bu adam ilk gördüğümde de bu kadar çekici miydi acaba yoksa ben kafayı onunla mı bozmuştum…

Üstünde beyaz keten bir gömlek vardı ve dirseklerine kadar kıvırmıştı. Saçları hala ıslak görünüyordu, beni fark etmeden orada dikilmeye bir son verip aşağıya indim.

O da telefonundan başını kaldırıp bana baktı. Sonra üstümü yerimde kıpırdanmama sebep olacak bir yavaşlıkla süzdü, her yerim karıncalandı.

“Çıkabiliriz” dedim bakışlarından kurtulabilmek için. Sonunda yeşil gözleri benimkilere kenetlendi, aptal kalbim hızlanmaya başlamıştı bile.

Kapıyı açıp geçmem için bekledi, önünden geçerken parfümünün yoğun kokusunu almıştım, buna asla alışamayacağımı düşünmeden edemedim.

Çantamı sımsıkı tutuyordum arabaya ilerlerken, Helenayı gördüğüm an bunları anlatmak zorundaydım. Arkadaşım taş kalpli olmadığıma kanaat getirdiği için mutlu olacaktı.

Austin bana konum atmıştı bu yüzden telefonumu açıp Damien’a gösterdim.

“Burayı biliyorum, güzeldir” dedi.

“Umarım, çok açım çünkü”

“Odadan çıksaydın yemek yiyebilirdin” dediğinde ona döndüm.

“Çalışıyordum, bunu en iyi senin anlaman gerekir” dedim. “Fotoğrafımızla ilgili bir gelişme var mı?”

“Bilmem, bakmadım. Zaten o kadar davete gitmemizle inanmayan insanların tek bir fotoğrafla inanacağını sanmıyorum” dedi. Durdum, o da benimle beraber durdu. Telefonumu çıkarıp kamerayı açtım ve ona yaklaştım. Haklıydı, bugün beraber gerçekten ilk defa gezmiştik ve sadece bana odaklanmıştık. Bu yüzden Damien’dan kurtulmam için yapmamız gereken şeyleri atlıyordum…

Vücudumu onunkine yaklaştırınca bir an şaşkınca kaldı. Onun da böyle bir tepki veriyor oluşu kendimi biraz daha normal hissetmeme sebep oldu, en azından sürekli diken üstüde olan sadece ben değilim.

“Fotoğraf çekeceğim Damien, seni yemeye çalışmıyorum. Kaçmana gerek yok.” Dedim göz devirerek. Ona biraz daha yaklaştığımda sonunda o da bana yaklaştı, hatta biraz fazla yaklaştı çünkü tek kolunu belime sarıp beni kendine çekti. Göğsüm onunkine yapıştığında gerginleştim, bu da fazla yakın olmuştu!

Telefonu havaya kaldırdım. “bir şey yap” dedim öylece duran adama.

“Ne yapayım Nora?”

“Bilmiyorum ama yüzümü gizle işte, biraz aşk dolu olsun” dedim. Aklıma poz bile gelmiyordu!

 

Yüzümüz o kadar yakındı ki düşünemiyordum, Damien bana biraz daha yaklaştı,sanki bu mümkünmüş gibi, ve telefonu tuttuğum taraftaki yüzümü kapatacak şekilde üstüme eğildi. Dudaklarını omzumla boynumun arasındaki bir noktaya bastırdığında neredeyse telefonu elimden düşürecektim.

“Çek hadi” demek için dudaklarını uzaklaştırdı, sonra yeniden, tam olarak aynı yere tekrar bastırdı ve ben titreyen ellerimle bir kaç fotoğraf çekebildim.

“Tamam, oldu!” Dedim geriye kaçarken. “Gerçekten öpmene gerek yoktu, yüzümü kapatacak kadar yakın dursan da olurdu!” Dedim telefona bakarken. “Gerçekçi olsun istedim” dediğini işitsem de ona değil gördüğüm şeye vermiştim dikkattimi.

Bu fotoğrafa hayran olduğum için kendimi öldürmek istiyordum, gerçekten estetikti.

Telefonu ona verdim. “Al, oldu işte”

Arabaya bindiğimde hala telefona bakıyordu, kendi telefonunu çıkarıp fotoğrafı gönderişini izledim. Beni resmen oyuncu yapmıştı bu anlaşmayla, bravo…

Arabaya bindikten sonra ona bakmadım, kucağımdaki ellerimi izlemekle yeterince meşguldüm. Onun arabasında oturmak bile son bir kaç günde farklıydı, keşke buraya hiç gelmeseydi ve ondan uzakta kafam dağılabilseydi…

Bakışlarımı ona çevirdiğimde gözleri yoldan bir an bana döndü. “Ne?”

“Gelmek istediğine emin misin?” Diye şansımı denedim, artık onunla sürekli bir şeyler yapmak istediğimden emin değildim. Onu yıldırma çabam benim pes etmemle son bulacak gibiydi.

“Burada arabamda beraber olduğumuza göre bence eminim Nora”

Uslu uslu önüme döndüm ve açık camdan dışarıyı izledim, kısa süre içinde dışı taş duvardan olan mekana varmıştık. Arabadan indiğimde Damien yanıma geldi, içeriye girerken Austin ve Isac’i bir masada gördüm. Damien da onları görünce saçma bir ses çıkardı, resmen tıslamıştı!

“Biraz kibar olmayı dene” dedim kaşlarımı çatıp.

“Sonra denerim”

Birlikte yanlarına vardığımızda kendimi gülmemek için tutmadım bile, Austin kısaca bana sarılırken Isac Damien’ı süzüyordu.

“Açlıktan ölüyorduk, çalışmayı yasakla kendine Nora. Tatildesin”

Isac de bana sarıldığında Austin tam bir beyefendi gibi Damien’ın elini sıksa da onun bakışları Isac’in belimdeki elindeydi. Bu adam arkadaşlarımın gerçeği bildiğinin farkında mıydı yoksa rolüne kendini fazla mı kaptırıyordu?

Yuvarlak masada Isac’in yanına oturdum, Damien da benim yanımdaydı.

Menüden bir şeyler seçip söyledikten sonra Isac Damien’a döndü.

“Damien, ne iş yapıyorsun? Nora bize pek bahsetmedi senden” dedi. Bilerek yapıyordu, adamı uyuz etmek bu gece tek amaçları olacaktı belli ki ve birbirlerinden bilerek uzak durdukları da gözümden kaçmamıştı.

“Finans şirketim var” dedi Damien ilgisizce, bakışları restoranda gezindi.

Isac burun kıvırır gibi yaptı. “Eğlenceliymiş” sohbet Damien’ın ilgisini nihayet çekmiş gibiydi.

“Siz Norayla nasıl tanıştınız?” Dediğinde ona döndüm, bunu mu soruyordu cidden? İki gündür bana asla sormamıştı.

“Norayla beni kuzenim tanıştırdı” Austin fazlasıyla eğleniyordu, asla detay vermeyişinden bunu anlamıştım. Damien’ın bir şeyler sanmasını istediği çok belliydi ve ben de bunun tadını çıkarabilirdim.

“Ben de onu Isac’le tanıştırdım, anlamadığımız bir şekilde kalacak yeri yoktu. Bu kadar güzel bir kadını sokakta bırakacak değildik” dediğinde öksürmeye başladım. Damien öne eğildi, yüzü sinirle çarpılmıştı.5

“Yemekler ne zaman gelecek, birazdan bayılacağım” dedim konuyu dağıtmak adına ama işe yaramadı.

Damien bir şey diyecekti fakat elimi dizine koyup sıktım, uyarımı anlamış mıydı bilmiyorum ama önce dizinde duran elime, sonra da yüzüme baktı. Ona yapmacık bir şekilde gülümsedim, gece uzundu ve ben birbirine ölümcül bakışlar atan 3 adamı çekemezdim.

Garson tam vaktinde elinde kocaman tabaklarımızla geldi ve nihayet konu dağıldı, Isac bana burada gitmem gereken yerleri gösterirken Austin de bize katılmıştı. Damien telefonla konuşmak için masadan kalktığında kaşlarımı çatıp iki kurnaza döndüm.

“Evet adamı bıktıralım dedim ama siz başka tür şeytanlar çıktınız”

“Elimize fırsat geçmişken kullanıyoruz, ayrıca bu adam seni kıskanıyor Nora, hiç rol falan yaptığını düşünmüyorum” Isac’in gözleri neşeyle kısılmıştı. Austin ona göre daha ciddi ve olgundu, bunu kesinlikle anlamıştım.1

“Bana da öyle geldi ama bizi inandırmaya çalışıyor da olabilir elbette, garip biri”

“Öyle” dedim onu süzerken, telefonu kapatıp ceketinin iç cebine koymasını izledim, masaya gelip oturduktan sonra içkisinden bir yudum aldı. Herkesin yemekleri bitmişti bu yüzden hesabı ödeyip kalktık, Damien şu an üç çocuğunu parka getirmiş biri gibiydi, ortamdan o kadar bağımsızdı ki buna gülmek istiyordum. Böyle olacağını bilseydim kesinlikle daha erken davranırdım.

Austin ve Isac kendi arabasına ilerlerken beni bekleyen Damien’a ilerledim, arabaya yaslanmış elleri cebinde bekliyordu. “Sıkıldıysan gidebilirsin Damien, burada olmak zorunda değilsin hem” dedim tatlı tatlı gülümseyerek. Akıllı bir adamdı, ne yaptığımın elbette farkındaydı. O da gülümsedi. “Gitmeye niyetim yok, o dallamaları memnun etmeyeceğim” dudaklarımı birbirine bastırdım, hala anlamaması çok komikti.

“Ama sıkılıyorsun, sana göre olmadığımızın farkındayım bu yüzden bence kendine eziyet etme ve daha çok eğleneceğin bir yerlere git?” Tek kaşımı kaldırıp ona bakarken yere bakarak gülümsedi. “Sevgilim ve arkadaşlarıyla normal bir gün geçiriyorum, bence bir gece buna katlanırım” dedi.

Sevgilim kelimesine takılı kalan zihnimi susturdum. “Sevgilinle bayağı bir vakit geçirdin Damien, iyi içerik çıkardık bugünden. Yetmez mi?”

“Gece daha uzun” dedi, sonra arabanın kapısını açtı. Ona ters ters bakıp yanından geçtim ve açtığı kapıdan bindim, kapıyı kapatırken uyuz gülümsemesini görmezden geliyordum. Belli ki bu gece bitmeyecekti.

Mekanın adını söylediğimde konuma girdi, biraz trafik olduğundan Isac ve Austin’i kaybetmiştik.

“Sizi kim tanıştırdı?”

Sorusuyla ona döndüm, bindiğimizden beri ilk defa konuşuyorduk.

“Helena”

“Kuzenler mi?”

“Evet, söyledi ya” dedim. Bir şey demedi, onun yerine yolu izlemeye devam etti.

“Burada tanıştığını düşünmüştüm”

“Yolda beni görüp hayır işi için evlerine davet ettiklerini ve benim de onlarda kalmayı kabul ettiğimi mi düşündün?”

“Hayır işi için olduğunu düşünmedim”

Kaşlarım çatıldı “Ne için olduğunu düşündün?”

“İkisinden birine ilgin yok mu?” Tanrım, bu adam kesinlikle değişik bir dünyada yaşıyordu. Onlara bakmamış mıydı? Ne kadar rol yapsalar da ben her şeyi anlayabilirdim.

“Var gibi mi görünüyor?” Diye usulca sordum, araba kırmızı ışıkta durunca o da ışığın altında gözüme tehlikeli göründü. Özellikle bana dönüp yavaşça baktığında “Bilmem, sen söyle” dedi. Yutkundum “varsa ne olmuş?”

Bir süre beni izledi, arkamızdan korna sesleri gelene kadar bir süre. Sonra önüne döndü, gaza bastığında bir an hızdan geriye yapıştım.

“Yavaş!” Dedim .

Neyse ki hızı normal bir seviyeye indirdi, ben de ona bakmayı kesip önüme döndüm. Çok geçmeden ve bir daha konuşmak zorunda kalmadan geçenki mekana varmıştık. Damien’ın beni zorla çıkardığı yere…

Arabadan indikten sonra Damien’ı beklemeden içeriye girdim, onunla bir çift gibi davranmaya alışıyordum bu yüzden sinirlerim bozuluyordu. Kapımı açması ya da sürekli bir yerlerden geçerken beni beklemesi bile sinir bozucu seviyede beni değiştirmişti!

İçeriye girdiğimde gürültü düşüncelerimi bastıracak kadar yüksekti, gözlerimle hızlıca içeridekileri taradım ve insanlara çarpmamaya özen göstererek ilerledim. Arka masalardan birinden Austin ve Isac’i gördüm, onlara doğru ilerlediğimde beni fark ettiler.

“Seninki gelmedi mi?” Dedi Isac merakla.

“Geliyor, ayrıca benimki falan değil!”

Kendilerine söyledikleri kokteylleri görünce ne kadardır yolda olduğumuzu merak ettim. Karşımdaki ikilinin bakışları omzumun üstüne takılınca dönüp gelen kişiye bakmama gerek bile kalmadı, ensemde hissettiğim tuhaf karıncalanma Damien’ın doğrudan bana baktığını anlamama yetmişti.

“Bir an gelmeyeceksin sandık” dedi Isac sırıtmasını gizlemeden.

“Çok heveslenmişsiniz” Damien’ın soğuk ses tonu benim gerilmeme sebep olsa da Austin de sırıttı, bunlar gerçekten ruh hastasıydı…

“Ne içersiniz?” Austin ikimize bakarken Isac’in acımasızlığını biraz olsun dağıtmaya çalışıyor gibiydi, ona minnetle baktım. Bana hafifçe göz kırptı.

“Martini” dedim, Damien’ın ne içeceğini duyamadım bile çünkü Austin yanımızdan ayrılırken Isac beni dans pistine çekiştirdi.

Damien’a bakmamaya çalışırken biraz bocaladım, onu masada bırakmak istemesem de gerçekten eğleniyordum.

“Bu adam sabırlı biri çıktı”

“Bu gece onunla kavga ederseniz çok üzüleceğimin farkındasındır umarım” dedim sesimi duyurmak için ona yaklaşıp. Ellerimden tutup beni döndürürken az önce durduğumuz masaya bir bakış attı “yani, buraya kadar etmeyeceğimizden emindim ama şimdiki yüzünü görünce fikrim değişmiş olabilir” yönümü değiştirip beni masayı göreceğim şekilde çevirdi. Damien tam olarak bize, daha doğrusu bana bakıyordu. Göz göze gelince bakışlarımı kaçırdım, sinirli gözükmesi bir yana masaya yaslanmış ve elindeki bardağı tutarken fazlasıyla çekici de görünüyordu. Keşke gözükmeseydi ve ben de ona tekrar tekrar bakmasaydım…

Arkamı dönüp Isac’e odaklanmaya çalıştım, Austin elinde içkilerle gelince de sadece elimdeki içkiye ve müziğe odaklandım.

 

Tam olarak ne kadar içtiğimizden emin değildim ama Austin ve ben bardaki masada shot atarken gülüşüyorduk, Damien ortalıkta yoktu ve nerede olduğunu deli gibi merak etsem de kanıma karışan alkol gülmemi sağlıyordu.

“Birer tane daha atarsanız Damien’ı dansa kaldırırım” dedi Isac gülerek.

“Hayır kaldıramazsın” Austin bir an ciddileşince kahkaha atmaya başladım. “Nora kaldırır ama”

Kahkaham kesildi. “Hayır kaldırmam”

“Cesaret dedin, zorundasın”

Ağzım şaşkınca açıldı. “Kafam güzel ama doğruluk cesaretlilik oynayıp oynamadığımızı hatırlamayacak kadar değil Austin”

“Zaten sen hep doğruluk seçiyordun Nora” gözlerini devirmesini izlerken bir an aklıma Owen ve söyledikleri geldi. Beynimde zil çaldı sanki, onun sesini duyar gibi oldum. Hani şu spontane olamama, hayatı yaşayamama ve cesaret konusundakiler.

Ayağa kalkarken onlara baktım “izleyin ve öğrenin beyler, shotları atın.”

Isac bana güldü, sonra fondip yaptı ve ben de gözlerimi kısıp etrafı taradım. Damien köşedeki duvara yaslanmıştı, telefonda bu gürültüde ne konuştuğunu merak ettim. Onun yanına ilerlerken beni görmedi, düzgün yürümeye çalışıyordum çünkü sarhoş görünürsem benimle asla dans etmezdi.

Nihayet bana saatler gibi gelen bir kaç saniyeden sonra yanındaydım, beni görünce telefondaki her kimse bir şeyler söyleyip kapattı.

“Bir şey mi oldu?” Dedi. Saatler sonra konuşmamıza rağmen fazlasıyla sakindi, dans ettiğim süreler boyunca gözünü üstümden çekmemişti ve ben de onun delici gözlerinden kurtulmak için Austin ve Isac’i bara sürüklemiştim.

“Dans edelim”

Kaşları çatıldı, ne sık kaş çatıyordu bu adam böyle!

“Ben dans etmiyorum”

“Yoo, ediyorsun. Beni dansa kaldırdığını unuttun mu?”

“Böyle yerlerde etmiyorum”

Gözlerimi devirip elini yakaladım, tuttuğum eline bakarken onu çekiştirdim. Biraz zor olsa da neyse ki peşime takıldı. “Yürü hadi, seninle dans etmek istiyorum”

Onu Isac ve Austin’in görebileceği bir noktaya çektim. İkisi de bizi izlediği için gülümsedim, Damien sadece bana bakıyordu. Ellerimi boynunun arkasında birleştirdikten sonra vücudumu onunkine yasladım. Çalan şarkıyı duyduğum falan yoktu, hareketli mi yavaş mı onu bile anlamamıştım. Tek düşündüğüm bedenime değen bedeniydi, belimin etrafına koyduğu avuçlarıydı.

Birlikte yavaşça sallanmaya başladığımızda gözlerimi kaldırıp ona baktım, bakışları yüzümün her yerinde gezindi.

“Arkadaşlarından sıkıldın mı?” Diye sordu. Hafifçe güldüm. “Eh” dedim. “Belki seni özlemişimdir”

Benim aksime hala çok ciddi bir ifadeyle bana bakıyordu. “Bu ciddi suratın seni daha yakışıklı gösteriyor” diye mırıldandığımda kulağını hafifçe eğip dudaklarıma yaklaştırdı. “Seni duyamadım” dedi. Duyduğundan emindim, beni deniyordu.

Ben de ona yaklaştım. “Bu ciddi surat seni daha yakışıklı gösteriyor” dedim yine aynı şekilde. Onun yüzünden nefes nefese konuşmak zorunda kalıyordum, üstümdeki etkisi buydu işte.

Geri çekildi “Sarhoş olduğunu anlamam için bu cümle yetti” dedi.

“Sarhoş değilim Damien, seni beğeniyor olamaz mıyım?”

Evet sarhoştum, yoksa bu cümleleri sadece içimden söylüyor olurdum ama umurumda da değildi.

“Beğendiğin kişilerin arkadakilerden biri olduğunu sanıyordum” dediğinde kıkırdadım. Yüzü yüzüme çok yakındı, iki gün önce yine aynı yerde az kalsın öpüşeceğimiz aklıma gelince tenim karıncalandı. Belimdeki elleri alev gibi yanmama sebep oluyordu.

“Onlar mı?”

“Öyle demiştin”

“Hatırlamıyorum” dedim nefesimi dışarı verirken, bakışlarım dudaklarına sabitlendiği için ne konuştuğumuzu bile anlayamıyordum.

“Gözlerini yukarı kaldır Nora” söylediği şeye yine odaklanamadım çünkü baktığım dudaklar hareket ediyordu, benimkilerin üstünde hareket etmesini istiyordum.

Beni kendinden biraz uzaklaştırdığında ona baktım, yüzünde kendini tutmaya çalışır gibi bir hal vardı.

“Nihayet” dedi gözlerimiz kesişince.

“Senin akıllı bir adam olduğunu düşünüyordum” dedim başımı yana eğerken. Gülümsedi “Değil miymişim?”

“Tüm gece beni kıskandığını düşünüyorlardı ama onlara egonun sarsıldığını anlatamadım” parmaklarımın ucu saçlarına değince kendimi tutamadan ellerimi biraz kaydırdım, saçları yumuşaktı. Beklemediğim şekilde bu çok tatlı geldi. Ellerim ensesinde hafifçe gezinirken Damien’ın yüzü gerildi.

“Hepsini seni kıskandırmak için yaptılar, ben de bozmadım. Kıskandığını falan düşündüğümden değil, komik görünüyordun o yüzden izin verdim.”

“Neyden bahsediyorsun Nora?”

“Bence sen benim adıma bağımlı oldun” dudağımın kenarını dişlediğimde gözü bir anlık oraya takılsa da hızlıca eski yerini, gözlerimi buldu.

“Belki, kimden bahsediyorsun?” Durdum, arkamı dönüp sırtımı onun göğsüne yaslarken Austin ve Isac’i işaret ettim. Barda öpüşüyorlardı, Damien da bunu gördü.3

“Şimdi anladın mı?” Dedim esneyerek.

Sırtım hala onun göğsüne yaslıydı, elleri kalçalarımın iki yanında durduğu için düşmemi engelliyordu.

Ellerinden biri karnıma doğru kaydığında avucunun çizdiği yolda elbisenin altındaki tenim kasıldı.

Bir eli karnımda sabitlenirken boynumda hissettiğim nefesi gözlerimi kapatmama sebep oldu, kendimi tamamen ona bıraktım. Tutmasaydı düşerdim çünkü dizlerimin bağı çözülmüştü.

“Benimle oyun mu oynadın?” Konuşurken dudakları kulağıma değiyordu.

“Evet” dedim zar zor.

“Kıskansam hoşuna gider miydi?”

Kendimi tutamadım, ağzımdan tekrar aynı kelime çıktı. “Evet”

Damien beni döndürdü, sonra kendinden uzaklaştırdı. Onun beni sarmalayan sıcaklığı boşluk hissi yaratınca gözlerimin üstündeki sis biraz da olsa kalktı.

“Hadi eve gidelim, uykun gelmiş gibi” dedi. Ani değişen tavrı kaşlarımı çatmama sebep oldu.

“İyi” dedim. Ondan tamamen uzaklaşıp masadan çantamı aldım, Austin ve Isac’e el sallayıp çıkışa ilerlediğimde sandaletlerime dua ediyordum yoksa yuvarlanırdım.

Damien hemen arkamdaydı, ona tam olarak neyden kızdığımı bile bilemsem de kızgın hissediyordum. Sanırım ona baktığım şekilde bana bakmaması biraz gururumu kırmıştı, ya da sadece ona kızgın olmak istiyordum o kadar. Arabaya geldiğimizde kapıyı açtı, her zamanki gibi.

Önünden geçip bindiğimde uzandı ve kemerimi bağladı. “Kendim yaparım Damien, o kadar sarhoş değilim” dedim elini ittirerek.

Bana hiçbir şey söylemeden kapıyı kapattı ve sürücü koltuğuna geçti. Yine hiçbir şey demeden arabayı çalıştırdı ve evin yolunu tuttu. Yol boyunca konuşmadım, zihnim susmuyordu zaten. Doğru düzgün düşünebildiğim de yoktu, eve gidip duş alsam anca kendime gelirdim.

Dakikalar sonra bahçe yoluna arabayı park ettiğinde beklemeden indim, evin kapısı kilitli bile değildi. İçeri girdiğimde sandaletlerimi çıkardım ve çıplak ayaklarımla odaya çıkıp kapıyı çarptım. Sinirliydim ama tam olarak neye sinirliydim bilmiyorum, Damien’ı öpmek istediğim için mi yoksa buna izin vermediği için mi?9

umarım beğenmişsinizdiiir, yeni bölümde görüşmek üzere. Yorum ve oy bırakmayı unutmayın 🥰🥰🥰🥰1

Bölüm : 03.05.2025 01:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...