
Dışarı çıktığımda rüzgar tenimi gıdıkladı, gözlerimi kısarak güneşe bakarken Damien’ın varlığını yok saymaya çalışıyordum. Kendimi tam da dediği gibi denizin ortasında onunla kapana kısılmış hissetsem de her şey normal gözüküyordu, en azından oturduğu yerde hala oturmaya devam eden ve açtığı bilgisayarından bir şeylere bakan Damien için. Üstüme şortumu ve askılı bluzu geri giymiştim, onun karşısında ne olursa olsun bikiniyle oturmak istemiyordum. Özellikle de o komple giyinik haldeyken, bu tuhaf bir şekilde daha erotik geliyordu. Ya da ben ciddi anlamda vasat haldeydim ve uzun zamandır kimseyle birlikte olmamak kafayı yedirtmişti, iki ihtimal için de çözümüm giyinik kalmaktı. Bu anlaşma bitene kadar…
“Burada bile iş yapabiliyor olman mucize” dedim karşıdaki mindere kendimi atmadan önce.
“Mecburiyetler”
“Bundan memnun olduğuna eminim, bence sen bağımlı olmuşsun”
elleri klavyenin üstünde bir süre durdu “Bir şeylerin sürekli kontrol altında olmasını seviyorum, uzaktayım diye bunu boşverecek değilim” demek ki o da benim gibiydi, tipik kontrol manyağı davranışlarıydı.
Masanın üstünden uzandım ve bilgisayarının ekranını kapattım, şaşkınca bana baktı. “Napıyorsun Nora?” Geri yerime çöktüm.
“Şirket bir gün sensiz kalsa batmaz Damien, kendine izin ver. Her ne kadar mesleğimin ciddiyeti seninkiyle boy ölçüşmese de aynı şeyleri yaşıyorum, bu sana da iyi gelecek”
“1 saat sonra bir toplantım var”
“Yani?”
Bana dümdüz bakmayı sürdürdü, konuşurken her şeyi tane tane söylemesi komiğime gitti. “Yanisi milyon dolarlık anlaşmayı kaçırabilirim”
“Hayır kaçırmazsın, asistanın falan yok mu senin? Arayıp iptal et, izinde olduğunu söyle. Hastayım de, bir şey uydur işte. Milyon dolarlık anlaşma 1 gün daha beklese ölmez, hem onların sana ihtiyacı yok mu? Yatırımcı olan sensin” dedim. Bir şey bildiğim falan yoktu, işine dair en ufak fikrim de yoktu, tek bildiğim ben burada eğleneceksem onun da aynısını yapmak zorunda olduğuydu. Aksi takdirde çocuğunu parka getiren biri gibi ya da sadece bana sus payı verdiğini düşünebilirdim.
“Bu işler öyle dönmüyor Nora”
“Ne biçim bir patronsun sen, istediği zaman izin kullanamayan bir insan bu kadar parayı boşa kazanıyordur bence” bana kaşlarını çatarak baksa da gözlerinde gördüğüm rekabet kıvılcımları doğru yerden vurduğumu gösteriyordu. “Öyle olsun” Bingo!
Bilgisayarı kapatıp kenara koydu. “Ee, sörf yapacak mıyız?” Dedim.
Damien güldü, gözlerinin kenarındaki minik kırışıklıklar gözüme o kadar tatlı geldi ki bakışlarımı kaçırmak zorunda kaldım.
“Kıyıya yanaşınca yapacağız, bunu sırf meydan okumak için yaptığının farkındayım ama geri dönemezsin, laf ağzından çıktı bir kere”
“Geri dönmeyeceğim, ayrıca hiç yapmadım ve denemek istiyorum. Hani şu gençlik filmlerinde yazlık yerlerde yapılan cinsten, kızın sörfçü bir çocuğa tutulduğu filmlerden bahsediyorum” Damien yüzüme bomboş bakmayı sürdürünce öne eğildim.
“Hadi ama! Hiç izlememiş olamazsın Damien!”
Kollarını kavuşturdu. “Bence sen fazla romantiksin Nora” elimle onu kışkışlar gibi yaptım.
“Neyse ne, belki kendime yakışıklı bir sörf hocası bulurum ve bunun hakkında yazarım. Sen de sıkıcı hayatına dönebilirsin” geriye yaslanırken yüzünün asılmasını fark edince içimde bir neşe peyda oldu.
“Sörf hocasına aşık olacaksan geç kaldın, bugün bulacağın tek sörf hocası benim”
Dizlerimi toplayıp kollarımı onlara sardım ve çenemi diz kapağıma yasladım.
“Bir şeyi de bilmesen şaşırırdım zaten, boş zamanlarında nasıl daha değişik biri olurum diye mi düşünüyorsun sen?”
Gülmeye başladı. “Ne?”
Onu duymazdan geldim, ne dediğimi gayet anlamıştı.
Ben etrafı izlerken ve denizin üstünde yüzümde ılık rüzgarın tadını çıkarırken oturduğumuz masaya bir yığın yiyecek gelmeye başladı, üstelik servis eden iki kişi daha vardı.
“Burada bir şefin de var değil mi?” Damien cevap vermedi. “Elbette var” başımı iki yana sallasam da pankeklerin birini tabağıma aldım ve üstüne bolca sos döktüm.
Onunla konuşmadan karnımı doyururken bu yaşadığımın kendi hayatımla olan alakasızlığı gerçekten garipti.
“Helena sana bayılırdı” dedim kendimi tutamadan ama anında dilimi ısırdım. Ne diye hayatımla alakalı özel şeyleri açıyordum ki?
“Menajerin mi?”
Saçlarının güneşte açık bir kahverengiye bürünmesi zihnime istemsiz kazındı, onunla ilgili her detay istemeden gözlerimin ardına işleniyordu ve başımı yastığa koyduğum anda o işlendiği yerden tekrar çıkıyordu. Artık buna engel bile olmaya çalışmıyordum.
“Evet, menajerim olmadan önce de en yakın dostumdu, onu menajerim olarak görmek hala zor geliyor”
“Neden bayılırdı?”
“Çünkü sen tam da onun gibisin, bir anda her şeyi halledebilen insanlardan. Sorun çözen cinsten. Ayrıca beni de bu yola sürüklediğini görse gurur duyardı”
“Sen değil misin?”
“Genelde sorun çözmem çünkü yaratmamak için konfor alanımdan çıkmamayı tercih ediyorum, çantam çalınmasaydı şu anda dakikasına kadar planladığım tatilimin her anına yetişmek için koşuyor olurdum”
“Ve sen bu şekilde dinlenebileceğine inanmış mıydın?”
Omuz silktim “Bu tatile çok da isteyerek çıkmadım, planlamaktan başka yapacak işim de yoktu”
“Neden çıktın o zaman”
Kahvemi elime alıp geriye yaslandım. “Saçma sapan bir sebepten, boşver. Hadi denize girelim”
Damien güldü. “Bir koya yaklaşmalarını söyleyeceğim” sonra kalktı ve alt kata kaptanın yanına indi. Ben de kendi başıma kaldım ve gözlerimi kapatıp yüzüme vuran güneşi hissetmeye çalıştım. Tuhaf bir şekilde burada Damien ile olmak fazlasıyla normal geliyordu. Hatta Miami’ye geldiği için memnun bile sayılabilirdim, o aptal davetlere gitmeden de iyi anlaşabiliyorduk demek ki.
Durduğumuzda kalktım ve üstümdekileri çıkardım, aşağıya indikten sonra arka tarafta şezlongların olduğu yere geçtim.
Parmak uçlarımı suya soktuğum sırada Damien’ın arkamdan yaklaştığını duydum, omzumun üstünden uzanıp suya baktı. Çıplak göğsününün sırtıma temas ettiğini hissedince ağzımdan istemsiz bir çığlık kaçtı ve ondan kaçmaya çalışırken soğuk suyu boyladım.
Buz gibi su tenimi ısırınca her yanıma iğneler battı, başımı sudan çıkardığımda Damien’ın az önce bana fazlasıyla yakın olan vücuduyla karşılaştım.
“Arkamdan sinsice yaklaşmak hiç centilmen bir tavır değil Damien, ödümü kopardın”
Suya balıklama atladığında ondan biraz daha uzağa yüzdüm, her şey büyüleyici gözükse de tek odağım ondaydı ve yeşil gözlerinin suyun yansımasıyla yine o renge bürüneceğini görmek kalbim için iyi olmayacaktı. Bu yüzden bakışlarımı çok ilginç bir şeymiş gibi sonsuz denize diktim.
Damien da benden uzakta yüzerken onu izledim.
“Hayatında niye kimse olmadı?” Ben ve şu lanet sorularım, konuşmadan önce düşünmem gerektiğini ne zaman öğrenecektim ki, bunu bilmek bile istemiyordum üstelik.
Sorumla bana döndü ama olduğu yerde kalmaya devam etti. “Oldu, sadece kimse bilsin istemedim”
Bunu görmezden gelmeye çalıştım, kayalıklara yüzerken içimde oluşan merak başa çıkamayacağım kadar büyüktü. “Neden?”
“Şu anın aksine özel hayatımı gizli yaşamayı seviyorum”
“Hiç aşık oldun mu?” Diye sordum, bu sorudaki asıl amacım hayatındaki kişilerin onun için ne ifade ettiğini öğrenmekti.
Cevap vermedi, ulaşabileceğim bir kayalığa tutunup kendimi yukarı çektim. Islak kayanın yosunsuz kısmına oturduğumda o da yakınıma gelmişti. Hele suyun içindeydi, güneş teninin her yanında ışıldarken parmak uçlarıma yayılan bir sıcaklık eşlik etti bu görüntüye.
“Bu soruya sen cevap verirsen ben de veririm”
Oturduğum kayanın tam dibinde durduğu zaman yakınlığı beni heyecanlandırsa da yerimden kıpırdamadım, aksine umursamaz görünmeye çalıştım. “Bilmem, sanırım olmadım ama olduğumu sanıyordum” dedim.
Beni izledi, saçlarımdaki suları sıkarken de gözlerini ayırmadı.
“Olmadım” dedi yine dikkatli gözleriyle beni izlerken, bakışlarımı kaçırmak zorunda kaldım bu sefer.
İçimi görüyor gibi bakıyordu, sanki ne hissettiğimi ya da heyecanla atan kalbimi duyuyor gibiydi. Kendini yukarı, oturduğum kayanın üstüne çekerken aptal gözlerim göğsünden kasıklarına akan suları takip etti, gerçek anlamda sapığın teki olacaktım yakında.
Ona yer açmaya çalışsam da küçücük alanda temas etmemek imkansızdı.
“Diyelim ki sana inandılar, büyükbaban şirketi tamamen sana devretti. Sonrasında beni hiç görmemeleri bunun bir oyun olduğunu ortaya çıkarmayacak mı Damien?”
“Bu işin bu kadar zor olacağını düşünmediğimden açık konuşmak gerekirse buraları atlamıştım.”
“Bu anlaşmayı yaparken koca bir sözleşme hazırlayıp bana imzalattın ve bu kısımları atladın mı Damien?” Şaşkınlık içinde ona döndüm.
“Bu kadar zor olacağını düşünmedim Nora, seni gördüğümde her şeyin ne kadar hızlı geliştiğini hatırlıyorsundur”
Aklım o geceye gitti. “Sahi sen o gece o barda ne arıyordun Damien?”
Onun gibi bir adamın takılacağı türden bir yer değildi, son derece salaştı ve dahası üniversitelilerin sabaha kadar deli gibi içtiği bir yerdi. Cebimdeki son parayla sinirimi unutmak için ilk bulduğum ve girip bir içki söylediğim bir yerdi…
“Kafam dağınıktı”
Bir süre sustum, başta cevap vermeyeceğine emin olsam da “Neden?” Diye sormaktan da geri duramadım.
“Aptal kuzenlerimden biri şirkete gelip kendini yönetim kuruluna sokturmaya çalıştı. Almadığımızda da -ki bu oy birliğiyle olan bir şeydi- babamın malum kararını bana güvenmediği için aldığını ve sonucunda da haklı çıkacağını söyledi”
“O yüzden o kadar saçma bir teklifi saçma sapan bir barda gördüğün sefil haldeki kadına sundun, sonraki kuralcılığına bakınca bu çok da ironik gelmedi”
Hafifçe güldü. “Çiçekli elbisenle çok da sefil görünmüyordun, sen çıldırmışsın dostum dediğinde bunun çılgınca olduğunu anlamalıydım”
Kahkaha atarken omzumla hafifçe ona değdim, bu dostane bi hareketti.
“Cümlelerimi ezberlediğini bilmiyordum”
“İyi bir iş adamı olmak için iş yaptığın kişileri dikkatli dinlemelisin”
Yüzündeki gülümseme keyfimi yerine getirdi. “Neyse ki iyi bir iş adamı değilim” gülümsemem büyüdüğünde gözleri hiç olmaması gereken bir noktada takıldı kaldı, dudaklarımda.
Kendime engel olamadan dudaklarım aralandı, dahası Damien’ın bakışlarında gördüğüm şey de bunu yapmamdaki en büyük cesaret sebebi oldu. Bana öyle gerçek bir arzuyla baktı ki bir an olduğum zaman diliminden koptum, dünya sadece ondan ibaret gibi geldi. Bakışlarım yüzünün her yerinde dolaşırken bir an bana yaklaştı, bu o kadar kısa bir andı ki nefesimi tutmaya bile zamanım olmadan geri çekildi.
“Dönsek iyi olur, yoksa burada başına güneş geçecek” dedi. Bakışlarını benden uzağa, uzaktaki tekneye dikti.
Ben de hızla kendimi geri çekip ayağa kalktım. “Evet, hem çok susadım” kayalıktan atlarken soğuk su bu sefer tamamen gerçekliğe dönmemi sağladı, Damien benim en büyük
kabusumdu, uyanmam gerekiyordu bunun farkındaydım ama az önceki gibi anları o kadar sık yaşamaya başlamıştık ki mantıklı tarafım transa geçmiş gibiydi. Aklımı kullanamıyordum, ona olan çekim her şeyi anlamsız hale getirmeye başlamıştı.
Tekneye gerisin geri dönerken de aklımda sadece bunlar vardı, yine de bu kısacık anın günü mahvetmesine izin vermek istemiyordum. Yolun yarısındayken Damien bana yetişti, o sırada Rob elinde çalan telefonu bize doğru salladı.
“Sizi arıyorlar” Damien başını salladı. Sonra beni beklemeden tekneye çıktı, Rob ona bir havlu uzattıktan sonra tekrar üst kata çıktı.
“İşim çıktı Julie, müşterilere telafi edeceğimi söyle. Yüz yüze görüşmemize karar verdiğimi eklersin, hallet işte”
Merdivenlerden çıkarken bakışları bir an bana kaydı, vücudumu süzdüğünde parmak uçlarıma kadar kızardığımı hissettim. Ona verilen ve henüz hiç kullanmadığı havluyu bana uzattı. Bir an tereddüt etsem de uzanıp havluyu aldım, eli hafifçe benimkine değdiğinde bunu görmezden gelmek hala bacaklarımda ve karnımda gezinen bakışlarını görmezden gelmek kadar zordu. Sonunda nereye baktığını anlamış olacak ki aceleyle arkasını döndü ve beni sırtıyla bakışmak zorunda bıraktı.
Havluyu bedenime sardıktan sonra yanından geçtim ve eşyalarımın durduğu küçük odaya gidip kapıyı kapattım, kendimi yatağa bırakırken ıslak saçlarımın yatağa sırılsıklam yapacak olmasını umursamadım. Nefesim o kadar hızlıydı ki bayılabilirdim, doğrulup havluyu üstümden attım.
Denizin ortasında olduğum için değil Damiendan asla kaçamayacağım bir yerde olduğum için tehlikedeydim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 49.98k Okunma |
4.58k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |