Yan yana yürürken ikimiz de konuşmadık, tek duyduğum topuklu sandaletlerimin her adımımda peşimizden gelen tıkırtısıydı.1
Güneş hala tepede olmasına rağmen akşamın serinliği biraz olsun rahatlatmıştı. Teknenin durduğu yere geri döndük, Damien benden önce yukarı çıkarken yardım etmek için elini uzattı, o kısacık temasta bile tüm duyularım alarm halindeydi.
Ben yukarı çıkıp elimdeki poşeti rastgele koltuğa fırlatırken harekete geçmiştik, düşmemek için yerime oturdum. Saat akşam 6’yı geçiyordu, deniz durgun ve güneşin tatlı ışığında büyüleyici görünüyordu. Bu anları zihnime kazımaya çalıştım, gözlerim manzarada gezinirken bunu zihnimin en aydınlık köşesine kilitlemeye çalıştığımı hayal ettim. Rahatlamak istediğimde aklıma getirmek isteyeceğim türden bir andı, göğsümdeki hafiflik hissi hatırlamak istediğim türdendi. Zor bir an yaşarsam hafif hissettiğim bir zaman da olduğunu düşünmek bana iyi gelecekti, 1 gün bile olsa çabaladığı için Damien’a minnettardım. Ona ne kadar ifade etmek istemesem de içten içe öyleydim, bugün uzun zamandır geçirdiğim en eğlenceli gündü.
Yaklaşık 10-15 dakika sonunda adaya varmıştık, aşağıya indiğimde Damien kaptanla konuşuyordu.
“2-3 saate geliriz, sonra döneriz” dedi. Benim geldiğimi görünce “hadi gidelim, rezervasyon 7’de ama gezeriz biraz” dedi.1
Benim için hava hoştu, peşine takılırken Rob’a kibarca gülümsedim. Damien yine ve yine, beni heyecanlandıracak şekilde gülümsedi. Elini uzatıp inmeme yardımcı olurken teninden yayılan kokuyu görmezden gelmeye çalıştım.1
Birlikte ilerlerken bir arabanın önünde durduk, Damien arabanın kilidini açtığında kaşlarım havalandı. “Araba da mı ayarladın?”
“Adayı turlarken gerekli olur diye düşündüm”
“Biraz abartmıyor musun Damien? Şikayetçi falan değilim ama bu kadar organizasyon yapman da mahcup ediyor” dedim.1
“Saçmalama Nora, bin hadi. Biraz gezeceğiz” dedi.
Arabaya binerken bunun kendi lafının arkasında durmak için yapılan bir plan olduğunu kendime hatırlattım, özel bir durum yoktu.
Üstü açık olan arabaya bindiğimde Damien da sürücü koltuğuna geçmişti, etrafımı izlerken rüzgarın saçlarımı karman çorman etmesini umursamadım. Burayı biliyordum, özel bir ada olduğundan ünlülerin evleri doluydu, her şey inanılmaz lüks ve gözalıcı görünüyordu. Damien bana geçtiğimiz sokakları anlatırken ara sıra buraya geldiğini anladım.
“Annemle babamın burada bir evi vardı, babam işten fırsat bulduğunda geliyorlardı. Sonra ev bomboş durmaya başlayınca satıldı” diye açıkladı.
“Annen babanın çok fazla çalışmasına ne diyordu” elimde olmadan sorduğum zaman başta cevap vermeyeceğini düşünsem de Damien umursamazca omuz silkti.
“Bazen sitem ederdi ama ikisi birbirine aşıktı, o yüzden annem babamın her zaman arkasında duruyordu. Destekçisiydi yani, bu yüzden aralarında huzursuzluk çıkmazdı” dedi.1
Başımı salladım “anneni çok sarsmasına şaşırmıyorum” dedim sessizce. O da başını usulca salladı. “Yine de kardeşimi düşünmek zorunda ama annem kendini salma konusunda başı çekmeye başladı.” Sözlerindeki gizli öfkeyi fark edebildim, yine de burnumu sokmak istemediğimden sessiz kalmayı seçtim.
“Senin annenle aran nasıl?” Diye sorduğunda hafifçe güldüm.
“Bilmem, bazen iyi bazen kötü. Pek yakın değiliz, en azından artık değiliz”
“Daha önce de söylemiştim, beklentileriyle ilgili. Bazen onun beklentilerini karşılayan bir evlat olduğum söylenemez”1
Hafifçe bana döndü “yine de başarılısın, seninle gurur duymalı”
Yanaklarımı hücum eden ateşi görmezden geldim. “Duyuyordur, yine de bunu çok ifade etmiyor”
“İhtiyacın yok, bence her şeyin farkındasın” dedi. Gözlerinde yakaladığım anlam bakışlarımı kaçırmama sebep oldu, Damien benimle ilgili ne düşünüyordu bilmiyordum ama bakışlarından çözemeyeceğimin farkındaydım.1
“Geldik” dedi arabayı iki katlı beyaz taş bir binanın önünde durdururken.
Restoran oldukça sade dizayn edilmiş, çok güzel bir havaya sahipti. Beyaz ve şampanya tonlarının ağırlıkta olduğu masa ve sandalyeler birbirine çok yakın değildi, çok fazla masa da yoktu ama içerisi tamamen doluydu. Damien rezervasyon için girişteki kişiye adını söyledi, üst kattaki teras kısmına çıktığımızda müthiş bir manzara vardı. Her yerin loş ışıklarla aydınlanmış olması gün batımında çok daha güzel gözüküyordu. Kadın bizi bir masaya yönlendirdiğinde gözlerimi manzaradan çekip masaya oturdum.
“Beni bikiniyle getirmediğin için teşekkür etmemin vakti sanırım” dediğimde Damien samimiyetle gülümsedi.1
“Teşekkür kabul edildi”1
“Çok güzel bir yermiş” diye itiraf ettim.
Garson sipariş almaya geldiğinde peşinden şef gömleğiyle biri daha geldi.
“Hoş geldiniz” dedi. Bembeyaz dişlerini gösteren çok tatlı bir gülümsemesi vardı adamın, saçları kısacık kesilmiş ve esmer teniyle tezat açık mavi gözlere sahipti. Damien onu görünce ayağ kalktı ve şimdiye kadar gördüğüm en büyük gülümsemesiyle ona sarıldı.
“Damien bir an gelmeyeceksin sandım, çok ani aradığın için bu masayı ayarlamışlar. Beğendiniz mi?” Dedi beklentiyle. Kaşlarım bugün belki milyonuncu kez havalandı.
“Nerede oturduğumuzun bir önemi olmayacağına emin olabilirsin” dedi Damien bana doğru. “Buraya gelmişken seni de görmek istedim, arkadaşımla da tanıştırmak istedim” dedi.
Şef -Damien’ın arkadaşı- garsona ben hallederim diye işaret ettikten sonra masada üçümüz kaldık. Bir sandalye çekip oturduğu zaman bana döndü.
“Resimlerinizi görmüştüm sanırım, ben Nick. Buranın şefiyim, Damien’ın liseden beri arkadaşıyım” dedi. Damien da oturduğunda Nick’in uzattığı elini sıktım.1
“Arkadaşım mı dedin sen? Kız arkadaşım olması gerekmiyor mu?” Damien hafifçe geriye yaslandı.
“Herkese göre öyle, bu gece burası için rol yapamayacağız Nick. Konunun ne olduğunu sonra konuşuruz, Nora’nın karnı eminim çok açtır”1
Nick anlayışla gülümsedi, Damien’ın ona doğruyu söylemesinden aralarındaki arkadaşlığın derinliğini görebilmiştim. Bu gece kimseye rol yapmak da istemiyordum, arkadaşı olmaktan mutluydum.
“Yemediğiniz bir şey var mı? Yoksa bana mı bırakırsın?” Diye sordu.
“Her şeyi yerim, hiç sıkıntı değil” dedim gülümseyerek. Nick de karşılıklı olarak gülümsedi.
“En sevdiğim müşteri profili, o zaman bana bırakın. Şarap seçimi için birazdan menü getirirler. Mutfakta boşluk bulduğumda yanınıza geleceğim” dedi.
“Tamam dostum, sen işine bak.” Dedi Damien. O yanımızdan ayrıldığında “Böyle bir yerin sahibi olmak için çok genç değil mi?” Diye sordum merakla.
“Yemeklerini denediğinde böyle bir şey aklından uçup gidecek, doğuştan yetenekli. Bunu erkenden kullanabilecek ve çok fazla yer gezecek imkanı vardı. Sonuna kadar da hakkını veriyor” dedi. Arkadaşıyla gururlanıyor olması çok hoşuma gitti.
“Sık görüşemiyorsunuz galiba?”
“İki üç ayda bir, o da vakit bulursam. O restoranı bırakamıyor ben de şirketi, ailesini görmeye geldiğinde görüşüyoruz” dedi.
Aklıma gelen şeyler güldüğümde sorarcasına bana baktı. “Hiç arkadaşın olmadığına inanmaya başlamıştım Damien, doğru zamanda tanıştırdın” dedim. Hafifçe kahkaha attığında loş ışıkta parlayan gözlerini izledim. “Sen varsın ya Nora” dedi.1
Karnım resmen çatlayana kadar yedim, her şey o kadar güzeldi ki duramıyordum. Nick de sürekli önümüze bir şey gönderiyordu, iki şişe şarabı bitirmiştik ve saat 2’yi geçmişti. Restoranda tek tük insan kalmıştı, Nick de yanımızda oturuyor ve bize eşlik ediyordu.
“Her şey çok güzeldi, gerçekten bayıldım” dedim minnetle.
“Çok sevindim, tekrar görüşürüz umarım. Damien’ın arkadaşları için her zaman yerim var” dedi.
“Biz kalkalım artık, yarın haberleşiriz. Bir kaç gün daha burada olacağım, görüşürüz zaten” dedi Damien arkadaşına. Onlar kısaca vedalaştıktan sonra birlikte restorandan çıktık. İki şişe şarabın ve deli gibi yemenin etkisiyle hafif de olsa uykum gelmişti. Yine de bunu Damien’a çaktırmadım, arabaya bindiğimizde o da sessizdi.
“Beni getirdiğin için teşekkür ederim, çok güzel bir gündü.” Dedim. Damien da gülümsedi, arabayı çalıştırmadan önce usulca başını salladı.
Birlikte yeniden marinaya döndüğümüzde içerisi sessizdi.
“Gitmiyor muyuz?” Diye sordum. Damien üst kata yönelirken “tahminimden daha uzun oturunca Rob’a sabah yola çıkabileceğimizi söyledim. Yatmıştır” dedi. Başımı salladım, Eşyalarımı odaya attığım zaman Damien’ın nerede kalacağını düşündüm, diğer oda doluydu ya da Rob orada uyuyor olabilirdi. Hava rüzgarlıydı, yukarıda yatmasına gönlüm razı gelmedi bu yüzden gerisin geri merdivenlerden çıktım. Bilgisayarını açtığını görünce hiç şaşırmadım. “Sen nerede yatacaksın?” Diye sorduğumda bana döndü.1
“Burada yatarım sıkıntı değil” dedi. Sonra işine döndü, tek ayağımı diğer ayağımın üstüne atıp ellerimle oynadım sıkıntıyla.1
“Benimle odada yatabilirsin Damien, burada üşürsün. Yatak yeterince büyük” deyiverdim.1
Damien bir iki saniye sessiz kalsa da sonra “iki şişe şarap seni rahatlatıyor demek ki” dedi. Gözlerimi devirdim, aşağıya inerken. “Fikrimi değiştirmeden gelirsen yatabilirsin, yoksa burada donarsın”
Odaya dönüp üstümdekileri çıkardım, giyecek bir şeyim yoktu. Şortum kumluydu ve elbise de yatmak için pek uygun değildi. Dolapları karıştırmaya başladım, Damien’ın illa ki burada eşyaları olmalıydı.
Dolabın bir kısmında duran bir kaç tişörtten birini alıp üstüme geçirdim, en azından uzundu ve Damien’ın yatakta bana yaklaşmayacağına emin olacak kadar rahattım.1
Yatağa girip örtüyü üstüme çeksem de hava cehennem gibiydi, bir bacağımı dışarı çıkaracak kadar cesaretimi topladığım sırada Damien küçücük odaya girdi.
Gerçek anlamda kutu gibi olan odayı dolduran varlığı bedenimdeki tüm kasları anında uyardı, sabaha kadar uyuyamayacağımı anladığım zamam artık çok geçti.
Yatakta örtünün dışında olan çıplak bacağımı hafifçe süzünce onu geri örtünün aştına sokmamak için çabaladım.1
“Giyecek bir şeyim yoktu, dolaptaki tişörtlerden birini aldım. Sorun olmaz değil mi?” Dedim.1
Hala kapıda dikiliyordu, yatakta uzanmış halime bir an baktığında yüzünün ifadesi değişti. Sonra “olmaz” dedi.1
Dolaba uzanıp kendine bir tişört çıkardı, bana sırtını dönüp gömleğini çıkarmaya başladığında bakışlarımı çekmek istesem de yapamadım. Gömleği köşede duran sandalyeye fırlatıp tişörtü hızlıca üzerine geçirirken de tek yapabildiğim her hareketiyle kasılan sırtını izlemek oldu. Bana bakmadan yatağa girdiğinde örtüyü istemsizce boğazıma kadar çektim. Damien ışığa uzandı ve tek hareketiyle bizi birbirimizin kasılmış yüzlerini görmekten alıkoydu.1
“İyi geceler” dedim sırtımı ona döndükten sonra.
“İyi geceler Nora” dediğini işittim zar zor. Sonra yatağın ondaki tarafı hafifçe çöktü, ben nefes almayı bıraktım.
Asla uyuyamıyordum ve Damien’ın uyanık olup olmadığını da bilmediğimden yerimde sabit durmaktan her yanım uyuşmuştu.
Nefesimi dışarı verirken en az 40 dakikanın geçmiş olduğunun farkındaydım.
Saçlarımı yüzünden itip yastığa biraz daha yerleşmeye çalıştım.
“Bir sorun mu var?” Damien’ın yumuşak sesi beni yerimden sıçratsa da aceleyle “hayır, sıcak sadece” dedim.
“Bu sıcakta örtüyü boğazına kadar çektiğin için olabilir Nora” dedi.1
Haklıydı, göbeğime kadar sıyrılmış olan tişörtü düzelttim ve üstümden örtüyü attım. Damien karanlıkta bir şey görmez diye umuyordum, ben hiçbir şey görmüyordum zaten.
Biraz daha rahatlasam da beni asıl sıcaklatanın örtü olmadığının farkındaydım, Damien ile aynı yatakta olma düşüncesi bile tenimi yakmaya yetiyordu.1
Gözlerimi sımsıkı kapattım ve uyumaya çalıştım, yoksa sabah olmayacaktı.
Kaç dakika geçti bilmiyorum ama belime dolanan kolla ağzımdan titrek bir nefes kaçtı. Beni kendine doğru çekip bedenine yaslayan adama dönüp bakmaya çalıştım, gözleri karanlıkta gördüğüm kadarıyla kapalıydı be nefesleri düzenliydi. Uyuyordu, bu yüzden ses çıkarmadım. Vücudum onunkine yaslanmış halde dururken göğsümün altından geçen kolu beni sımsıkı kavramıştı.6
Bu garip bir şekilde beni rahatsız etmedi, aksine yatakta biraz daha kayarak ona daha çok sokuldum ve sıcaklığının tadını çıkardım.4
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
22.13k Okunma |
2.54k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |