

Kendimi biraz da olsun daha iyi hissettiğim an hastaneden çıktım, nefesimi düzene sokmaya çalışırken Brian beni yolun karşısından fark etti. Suratımda nasıl bir ifade vardı bilmiyorum ama yüzü endişeyle çarpıldı ve yanıma ulaşması 5 saniyeyi bile almadı.
“Ne oldu sana böyle?”
Yüzüne bakmaktan başka bir şey yapamadım.
“Nora, sana diyorum hasta mısın? Yüzün bembeyaz”
Başımı iki yana salladım. “Bir şey yok, aptal arkadaşın tüm sinirini benden çıkarabileceğini sandı. Aptal herif!” Sinirle ağzımdan çıkanlara hakim olamadım. “Bencil! 6 saat yolu onun boktan kişiliğini yeniden fark etmek için gelmişim” diye söylendiğimde nefes nefese kalmıştım. Brian bir adım geri çekildi.
“Sakin ol”
“Niye ben sakin oluyormuşum, git onu sakinleştir. İyilikten anlamayan bir aptal için çalışıyorsun Brian, umarım farkındasındır. Ona iyilik yaptığım için asıl aptal olan biraz da benim” sinirle arabaya yaslandım. Kalbim güm güm atıyordu, hem Damien ile olan konuşmadan hem de lanet amcasının tehdidi yüzünden.
“İnanamıyorum ya! İnanamıyorum, yine salak gibi bütün planları bozulan benim! Üstelik konu benim ailem bile değil!” Sinirle saçlarımı düzeltirken Brian da kalçasını arabaya yasladı.
“Ona söyle, annesinin durumu artık umurumda bile değil, bana bir uçak bileti ayarlayacak. Hemen şimdi, sonra da gece Hawaii biletimi ayarlayacak, valizlerimi aldırması gerektiğini söylemiyorum bile. Onun peşinde sürüklenirken kendimi sokakta bulmaktan sıkıldım”
Brian anlayışla gözlerime baktı, sinirimden bir gram etkilenmemişti.
“Sen inerken zaten arayıp bunları söyledi Nora, ayarladım bile”
Güldüm “ah, ne kadar düşünceli. Sözlerimin hepsini geri alıyorum, düşünceli iyilik meleğim benim!” Son kelimelerimde sesim fazlasıyla yükseldi ve çevredeki bir kaç göz bana döndü.
“Ne var? Ne bakıyorsunuz? Hiç sinir krizi geçiren birini görmediniz mi?” Diye bağırdım bu sefer. Adam beni 3 hafta dolmadan delirtmişti, resmen kafayı bozmuştum.
“Hadi gel, seni otele götüreceğim. Akşam uçuş var, o zamana kadar dinlenirsin”
“Harika, 6 saat yolu 15 dakika için geldim ve şimdi 6 saat daha uçup buradan defolup gideceğim. Mükemmel, hayallerimin tatili!”
Arabaya bindiğimde sadece nefes alışım duyuluyordu, Brian’ın hiçbir suçu olmadığıın farkındaydım. Yine de onu görünce bile aklıma Damien geldiği için sinirlerime hakim olamıyordum.
Brian arabayı çalıştırdı. “Haklısın, stresli işte. Gece annesi intihara kalkışmış biriyle ilgili ne düşünebiliriz ki Nora.”
“Umurumda değil Brian duymadın mı, artık umurumda değil. Nankörlük etti ve bitti. Benim için konu bu kadar”
“Başka bir şey yok değil mi?” Diye sorduğunda ona döndüm.
“O nereden çıktı?”
“Sen Damien’a böyle kızacak kadar ciddiye almadın hiçbir şeyi bugüne kadar. Bu kadar sinirlenmenin tek sebebi bu mu diye merak ettim” bu gözlemciliğinden nefret ettim, Damien’ın yanında çalışırken ne yaptığını nihayet anlayabilmiştim.
“Bir şey yok, onu gece yatakta boğmalıydım. Sonra da denize atmalıydım!” Diye söylendiğimde Brian’dan bir şaşkınlık nidası çıktı.
“Yatakta mı? Siz beraber mi yattınız?” Normal davranmaya çalıştım, kırdığım potu fark ettirmemeye çalıştım.
“Hayır, hayır tabii ki. Onun yatağında demeye çalışıyorum, uyurken yani. Benden uzakta” diye gevelediğim an Brian’ın dudakları kıvrıldı.
Bir şey demediği ve beni daha fazla saçmalamaya itmediği için minnettardım. Sessiz bir yolculuk sonunda Damien’ın beni ilk gün getirdiği otele gelmiştik. Brian bana anahtarı verip gitmişti, odaya girdiğimde tek yaptığım üstümdeki elbiseyi çıkarıp yatağa girmek oldu. Akşama kadar uyudum, başka şekilde sinirim geçmezdi zaten.
Uyandığımda kendimi tam anlamıyla berbat hissediyordum, bu olduğum ruh halinden de kaynaklıydı belli ki. İki gündür giydiğim elbiseyi maalesef ki tekrar üstüme geçirdim, erken çıkıp kendime yolculuk için düzgün bir kıyafet almak ve bunu da çöpe tıkmak için sabırsızlanıyordum.
Çantamı alıp otelden çıktım, yakında, geçen seferden bildiğim bir mağazaya gitim ve üstüme beyaz bir pantolon ve askılı bir bluz aldım, kabinde aldıklarımı hızlıca giyinip elbiseyi de elime aldım ve geri otele giden yolu tuttum.
Otelin girişinde Brian’ı görünce arabaya doğru yöneldim, fakat Brian arabaya yaslanmış kişiyle konuşuyordu.
Kaşlarım anında çatıldı, ne yazık ki uzaklaşamadan beni gördü. Bir an gelip benimle konuşacak sandım ama yerinde kalmaya devam etti, ben de yolun karşısındaki çöp kovasına ilerledim ve elimdeki elbiseyi çöpe fırlattım. Damien gözünü benden ayırmadığı için bunu görmüştü.
Onlara doğru ilerlediğimde yaslandığı arabadan uzaklaştı.
“Nora” diye başlasa da suratımı ondan yana çevirmediğimde sustu.
“Gidebilir miyiz artık?” Dedim Brian’a doğru.
Arabanın kilidini açtığında ön koltuğa oturdum, Brian bir an ikimize baktı. Damien bir şey demedi, gözüm telefonuma sabitlendiği için ne yaptığını da görmedim. Kısa süre sonra Brian da arabaya bindi, onu bir daha göreceğimden emin değildim, dahası benden bir daha bir şey isteyebileceğini sanmıyordum. Bu yüzden içimde oluşan huzursuzluğu görmezden geldim ve araba çalıştığında da ona bakmadım. Buradan kaçmak istiyordum o kadar. Biraz ilerledikten sonra Brian gözümün önünde bir anahtar salladı. “Miamide kaldığınız yerinmiş” imalı ses tonunu görmezden gelip anahtarı aldım. Eşyalarım orada olduğu için intiyacım olacaktı tabii ki, Austin ve Isac ile vedalaşmak istiyordum. Telefonumu çıkarıp onlara akşam için boş olurlarsa yemeğe götürmek istediğime dair bir mesaj attım, beni orada resmen kurtarmışlardı. Teşekkür etmem gerekiyordu.
Hawaii uçağım yarın akşam olduğu için 1 günlük daha vaktim vardı ve bu toparlanmak için yeterdi. Sonra buradaki son haftama resmen girmiş olacaktım.
Brian beni havalimanına getirdiğinde bileti mail atmıştı, ona teşekkür ettim.
“Dikkatli ol, bir şey olursa arayabileceğini biliyorsun Nora.“ gülümsedim.
“Biliyorum, teşekkürler”
Ona hafifçe sarıldım, bir an şaşırsa da o da bana sarıldı. İlk gördüğümde onun hakkında düşündüğüm şeyler için içimden gülmek geldi. Gayet de yumuşak biriydi.
Ona el sallayıp havalimanına girdiğimde biraz rahatladım, buraya gelmek bir hataydı ama gelmesem kendimi affetmezdim. En azından bu hatayı hata yapan ben olmamıştım, Damien ömür boyu kendini bu yüzden suçlayabilirdi.
Yorgunluktan ölüyordum, uçağın kalkacağı kapı numarasını ararken telefonum çaldı. Helena arıyordu elbette. “Selam canım, naber?”
“İyi, havalimanındayım”
“Bugün müydü Hawaii uçuşu?” Diye sordu.
Gözlerimi devirdim, azar yiyecektim. “Hayır, LA’a geldim sabah, şimdi geri dönüyorum” dedim. Sesim bir şeyleri saklamak için fazla bitkin çıkmıştı.
“Nasıl yani? Neden gittin neden dönüyorsun?”
“Helena sinirlerim çok bozuk” gözlerim aptal gibi dolmaya başladı, ağlamak için en yakın arkadaşımın aramasını beklemiştim resmen.
“Neyin var senin Nora? Anlatsana şunu doğru düzgün”
Ona olanları tek tek anlattım, hiçbir şeyi atlamadan ve üstünde oynamadan. Öpüştüğümüz kısmın üstünden hızlıca geçmiştim ama elbette Helenanın tek odağı o olmuştu.
“Bence bu adamı psikoloğa götürmeliyiz, bir tuhaflık var. Sabahında yaşadığınız ateşli öpüşme ve bunu yapmamalıydık klasiğinden sonra bir de buraya gelmemeliydin mi çıktı başımıza?” Sinirli sesi beni güldürdü. “Ne istiyor hiç anlamadım”
“Ben anlıyorum, bence bir şey istediği yok, o da içinde bulunduğumuz durumdan etkilendi ve sonra bunun ne kadar saçma bir şey olduğunu anladı. Ben de anladım zaten Helena, 1 hafta öpüşüp koklaşacak mıydık yani? Tabii ki bunu yapmamamız gerekiyordu!”
Uçağa yavaş yavaş binen insanları izledim.
“Neden olmasın ki? Tatilde değil misin? Tatil kaçamağı yaptın belki?”
“Saçmalama Helena, sence bu iş kaçamak olabilecek seviyede mi? Adamla birbirimizden kurtulamıyoruz bile!”
“1 hafta kaldı Nora, gerçekten ne yapmayı düşünüyorsun. Seni hiç birinden bu kadar etkilenmiş halde görmemiştim. Sen ve birini öpmek? Cidden ne yapacaksın?” İlgili sesi beynimde dönüp duran soruyu tekrar tekrar bana sorduğunda gözlerimi çaresizlikle kapattım.
“Bilmiyorum, dediğin gibi. Sadece etkilendim işte Helena, döndüğümde normal hayatımda bunların hepsi bana komik gelecek ve unutacağım.” Dedim. Öyle olacağını biliyordum, 2.5 haftada kimseden ölesiye etkilenemezdim!
“Doğru, bana ihtiyacın olduğunda bir telefonla yanına geleceğimi biliyorsun Nora.”
“Biliyorum, şimdi kapatmam lazım. Akşam Austin ve Isac ile yemeğe çıkacağım, seni ararız” dedim. Telefonu kapatıp ben de uçağa binmek için kapıya ilerledim.
Damien’dan ve anlaşmamızdan olabilecek en uzak noktaya giderken aslında hiç de uzaklaşmış hissetmiyordum.
Taksiyle eve ulaştığımda uçakta oturmaktan resmen popom acımıştı, kapıyı kapatıp sessiz evi süzdüm.
Anahtarı ne yapacağım konusunda bile hiçbir fikrim yoktu, bu evi airbnbden tutmuş olduğunu varsayıyordum, illa bir sahibi vardı. Anahtarı saksılardan birinin altına koyup bunu Damien’a mesaj olarak iletmeyi aklıma not ettim.
Üst kattaki odaya çıkıp valizimi topladım, üstüme siyah mini bir etek ve boyundan bağlamalı gold renklerde ışıltılı bir bluz geçirdim. Saçlarımı at kuyruğu şeklinde toplayıp makyajla yorgun yüzümü biraz canlandırmaya çalıştım. Ayağıma topuklu siyah bir terlik geçirdiğimde telefonum çalmaya başladı.
Isac arıyordu. “efendim?”
“Seni almaya geliyoruz Nora, konum atsana” dedi. Hızlıca konum attım ve 10 dakika sonra Austin’in arabasındaydım.
“Nasıl yani? Sabah öpüştünüz mü?”
“Helenanın her şeyi sana yetiştirmesi korkunç!” Dedim Austin’e doğru.
“İsteyerek olmadı, beni aradığında seninle yeni konuşmuştu ve akşam buluşacağımızı söyledim. 1 günde iki kez uçak yolculuğu yaptığını duyunca konuşmaya başladık” dikiz aynasından göz göze geldik. “Onu bilirsin, heyecanlanınca dilini tutamaz.”
“Biliyorum, zaten size anlatırdım. Öpüştük ve ikimiz de pişmanlıktan kendimizi başka taraflara attık. Hiç de iyi değildi” dedim.
“Suratın öyle demiyor ama” dedi Isac önden bana doğru dönerken.
“Ne diyormuş suratım”
Ellerini iki yanağına koydu “bu yaşadığım en seksi şeydi, dahası için ölürüm diyor bence. Yine de sen bilirsin tabii, sonrası fenaymış” dudak bükünce gülmeye başladım.
“Onunla iyi geçinmemiz sadece 1 gün sürüyor, onun için 6 saat yol gittim ve sadece azar işittim. Tehdit edilmem de cabası” dediğimde Austin “Ne!?” Diye bağırdı.
“Ne tehdidi?”
“Anlatacağım, ama sakın Helenaya söyleme. O fazla fevri ve eminim felaket senaryoları yazacak. Bir şey olacağı yok, adam beni korkutmaya çalıştı”
“Damien mı?” Isac panikle konuştu.
“Hayır, amcası”
“Bunlar nasıl bir aile hiç anlamadım” dedi sessizce Austin. Ben anlamıştım sanki… adamın söylediklerini anlatırken şoktan şoka girmelerini dinledim. “Damien’a söylesene, buna bir çözüm bulur” dedi Isac.
Başımı iki yana salladım “ortada bir şey yok ki, hem ne yapabilir? Adam yatırım şirketinin sahibi, ben yazarım. Böyle bir gücü olacağını sanmıyorum” dedim.
“Daha doğrusu bir şey olacağını sanmıyorum ki, adam benim gözümü korkutmaya çalıştı. 1 hafta sonra zaten buradan gittiğimde tehlikenin ben olmadığımı anlayacak”
“O sürede Damien hedefine ulaşacak ama”
“Yani?” Dedim.
“Yani sen sonsuza kadar tehlike olarak kalmış olacaksın Nora, 1 hafta sonra gidiyorsun evet ama zaten 1 hafta içinde dedesinin size inanmasını sağlamanız gerekiyor. O inandığı an bu adam yapacağı şeyi yapar, onu bile beklemez”
Korkmam gerekiyordu belki ama soğukkanlı olmaya devam ediyordum, bana karşı kullanabilecekleri hiçbir şey yoktu. Kendi halinde bir hayatım olduğunu herkes biliyordu.
Arabadan indiğimizde hala sorularına devam eden ikiliye döndüm.
“Arkadaşlar, lütfen. Bu gece Damien ya da bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum, sizi teşekkür için getirdim, bırakın teşekkür edeyim” beraber restorandan içeri girerken ağızlarına fermuar çeker gibi yaptılar ve geve boyunca bir daha bu konu açılmadı.
Beni eve bıraktıklarında elbette düşündüğüm kişi Damiendan başkası değildi, onun evindeydim.
Çantamdan telefonumu çıkardım, ister istemez ondan herhangi bir arama var mı yok mu diye kontrol ettim ama koca bir hiçten başka bir şey bulamadım.
Bir özür bile dilememişti! Söylediklerimde harfiyen haklıydım, bencilin tekiydi.
Yatağa uzandığımda da içimdeki sıkıntı geçmemişti, acaba o adam gerçekten dediğini yapabilir miydi diye düşündüm. Yayıneviyle anlaşmamız yıllardır devam ediyordu, editörümle aramızda güzel bir bağ vardı dahası Helena her şeyin tıkırında ilerlemesini sağlıyordu. Tek birinin lafıyla anlaşmamızı feshedeceklerini düşünmüyordum, üstelik adamın kim olduğu bile belli değildi! Beni tanıyorlardı, yıllardır beraber çalışıyorduk bu yüzden endişelenmeyi bıraktım. Aptal adamın birinin lafıyla panik atak geçirecek halim yoktu, bunların hepsi deli saçmasıydı.
Bilgisayarımdan hawaiide ayarladığım mükemmel otele baktım, kalmak için ilk olarak Oahu Adasını seçmiştim. Hem şehir merkezine yakın hem de plaja yakın bir otel bulmuştum ve bunu çok önceden Londrada ayarladığım için sıkıntı çıkmayan tek yer buydu. Son hafta olduğu için rezervasyonu iptal etmemiştim.
Uçuş 14 saat kadar süreceği ve aktarma olacağı için bir an önce uyumalıydım, Damien’ı arkamda bırakıp oraya odaklanmalıydım. Bana iyi gelecekti, gelmeliydi.
Havalimanında uçağı beklerken Damien’a mesaj attım.
“Evin anahtarını girişteki saksının altına koydum”
Ondan bir arama gelince kaşlarım çatıldı, meşgule atıp telefonu çantama tıktım. Onunla konuşacak havada değildim, hatta hiçbir zaman da olmayacaktım.
Zaten yaklaşık 1 gün sürecek olan uçak beni strese sokuyordu. Yine de bunu kitabı bitirip editöre yollamak için bir fırsat olarak görüyordum, her şey hazırdı. Son bir kez gözden geçirip gönderecektim. En azından bu tatil hedeflediğim bir şeyi gerçekleştirebilmiştim…
Neredeyse 15 saat sonunda gelmiştim, otele taksiyle geçerken telefonumda Damiendan gelen 3 arama vardı. İstemeye istemeye onun adına tıkladım, aklıma annesi geldi ve lanet vicdanım da görmezden gelemedi.
“Efendim?” Dedim ters ters.
“İyi misin diye merak ettim” dümdüz ses tonu hiç fe merak etiş gibi değildi.
“İyiyim Damien, senin kontrolünde olmadan da hayatta kalabiliyorum”
“Buna sevindim” bir süre sessizlik oldu, ne diye aramıştı ki bu şimdi?
“Bir şey demeyeceksen kapatıyorum Damien, bipolar tavırların sıktı” yeniden benliğime dönmüştüm, samimiyetimiz dünkü halinden sonra bitmişti.
“Neredesin? Acil bir durum olursa diye soruyorum Nora”
Gözlerimi devirdim “Cehennemin dibinde, gelmek ister misin? Tam sana göre Damien”
Derin nir nefes aldığını işittim, telefonu kapatmadan önce de adımı söylediğini duydum ama çok geçti. Taksi otelin önünde durduğunda parayı ödeyip indim, burası belki de en merak ettiğim yerlerden biriydi ve yapacak çok şeyim vardı.
Damien ile vakit kaybedemezdim, cehennemin dibi derken fazlasıyla yanılmıştım. Resmen cennetteydim…
selam dostlarr oy ve yorum bırakmayı unutmayınn, yarın yeni bölüm gelecek bu arada şimdiden iyi okumalar 💖💖💖
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 49.98k Okunma |
4.58k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |