38. Bölüm
Sude / Küçük Bir Anlaşma / 33. Bölüm

33. Bölüm

Sude
sudesi

Kalbim güm güm atar halde karanlıkta nihayet aptal düğmeyi buldum, oda aydınlandığında onu camın önündeki koltukta sanki burası kendi odasıymış da yabancısı olan benmişim gibi bir rahatlıkla otururken buldum.2

“Napıyorsun sen burada? Odaya nasıl girdin ayrıca?”

Kaşlarım çatıldığında yüzümü izlemeye devam etti.

“Çok güvenli bir otelde olduğun söylenemez, sevgilin olduğumu ve iş yüzünden geç geldiğimi söyleyince kapıyı açmaları çok zor olmadı”

“Buna inanmamı bekleme, oda numarasını söylemeleri bile yasak Damien” dedim. Şu an onu odadan kovalamam gerekiyordu.

“Biraz motivasyonla her şey mümkün Nora”1

Ukala pislik, yüzündeki sırıtışa kaşlarım daha çok çatılarak bakakaldım.

Çantamı yatağın üstüne fırlattım, ayakta zor duruyordum ama ona bunu belli etmemeye çalışarak oturdum.

“Bana burada ne işin olduğunu söyleyecek misin artık?”

“Randevu nasıl geçti?” Dedi bana şöyle bir baktıktan sonra. Konu bu muydu cidden?

Esnememek için kendimi tutmaya çalışırken “iyiydi, eğlendim” deyiverdim.

Bana bakmayı sürdürdü, üstünde bu sıcaktan hiç etkilenmemiş gibi duran bir takım elbise vardı.1

“Sen niye geldin ki? Benden uzak kalamadığını fazla belli ediyorsun Damien” dedim alayla.

“Öyle, çok özledim seni” dedi gözlerimin içine içine bakarken. Ayağımdaki ayakkabıları çıkardım ve üstümdeki eteğe rağmen dizlerimi kendime çektim. “Niye geldin?”

“Sana ihtiyacım var, zaten bunu biliyorsun bence”

“Hayır dedim Damien, buraya gelip yüz yüze konuşmayı çözüm olarak gördüysen çok yanıldın”

“Bunu sonra konuşuruz” dediğinde öfkelendim, ona bu kadar öfkeli olmamın sebebi tabii ki bu tavrı değildi sadece.

“Hayır konuşmayız, ne bu emrivaki? Sürekli her şeye ikna olabileceğimi düşünmen çok iğrenç ayrıca, fikirlerimi asla umursamadığını bu kadar belli etme bari!”

Ağzını açacak gibi oldu. “Odamdan çık, uykum var. Sabah tekrar hayır diyeceğim bir konuşma yaparız”

“Çıkamam”

Yatağa girerken durdum. “Niye?”

“Boş oda yokmuş”

“Ee?”

“Yokmuş Nora?”

Ona tuhaf tuhaf baktım. “Sen buraya hiçbir şeyi ayarlamadan mı geldin? Ne bu acele Damien? Bu plansızlık hiç senlik değil” gülmeye başladım. “Yoksa randevuya çıkıyorum diye beni elinden kaçıracağını düşünüp hemen buraya mı geldin?”

“Hayır elbette” dedi anında. Onun bu hali beni daha da güldürdü. “Başka otel bakacak zamanım olmadı, 3 saattir seni bekliyorum. Telefonuna baksan bilirdin”1

“Baktım zaten, bilerek açmadım Damien. 13 saat uçacağını düşünmedim. Kusura bakma”

Gözlerini devirdi. “Konuşmak için geldim, farkındasındır. Sen çok konuşacak halde değil gibisin”

“Yaa öyle, tanıştığım kişi beni çok yordu da bugün” dediğimde yüzü öyle bir hale girdi ki bir an pişman oldum. Bir şey dememek için dudaklarını birbirine bastırdı, başını camdan dışarı çevirip göz temasını kestiğinde kasılı çenesi içimde çok tuhaf bir rahatsızlık oluşturdu.2

“Duymak istediğim detaylardan konuşsak mesela Nora? Ne zaman gidebileceğimiz konusu gibi?”

“Gideceğimizi düşünmen çok tatlı, çıkmıyorsan ışığı kapat. Yatağa yaklaşma, yoksa çığlık atarım”1

Gözlerini devirdi, bir kez daha. Yatağa girip ona sırtımı döndüm, burada ne arıyordu gerçekten? Bunu düşünemeyecek kadar uykum olmasa onu kapı dışarı ederdim, ona inanılmaz kızgındım. Yine de onun avucumun içine düşmüş olması hoşuma gidiyordu.

“Daha ilk günden tüm geceyi yabancılarla geçirmen ne kadar güvenli?” Dediğinde ona dönmeden konuştum. “Şu an odamda 2 haftadır tanıdığım bir adamın olması kadar güvenli bence”1

Bir şey demedi, ben de gözlerimi kapattım. Kısa süre sonra ışığı kapattığını duydum.

Üstümdeki bluz beni rahatsız ettiğinden yataktan kalktım ve valizime yürüdüm. Karanlıkta elime geçen geceliklerimden birini alıp banyoya ilerledim. Damien’a bakmamıştım ama odada bir valiz falan görmemiştim. O üstündekilerle nasıl terlemeden duruyordu onu da bilmiyordum.

Hızlıca üstümü değişirken uykumun kaçmasına lanet okuyordum, gelirken ne kadar neşeliydim oysa…

Çıktıktan sonra elimdekileri valize fırlattım, Damien camdan gelen ışıkla aydınlanan odada hala aynı şekilde oturuyordu.

“Yatağa gelebilirsin Damien, senin aksine ben seni başımdan savmam. Vicdanım hala yerinde”

“Bunu beni yatağa çağırarak mı ispatlıyorsun”

“Nasıl ispatlayacağım? Koltukta sabaha kadar oturup durman beni rahatsız edecek, bir gün daha birlikte uyumaya katlanırım.” Dedim.

Dahası umurumda değildi çünkü burada duygusal hiçbir şey yoktu, kendimi iyi hissetmiyordum. Damien ile aynı yatakta olma fikri şu an bana tuhaf geliyordu çünkü dün ona yabancılaşmıştım yeniden. Büyüyü bozmuştu ve bunun farkındaydım.

Ben yatağa girdiğimde o da üstündeki ceketi ve gömleği çıkardı.

“Yanımda hiçbir şey getirmedim, kırışmasın diye çıkarıyorum” dedi.

“İstediğini yap” dedim umursamazca.

Kendi tarafımda ona sırtımı döndüm, yatağın ondan tarafı çöktü.

“Sabah enerjim olduğunda bunun hesabını soracağım Damien”

“Eminim” dediğini işittim.

 

Uyandığımda odada yalnızdım, Damien ile sabah kavgası yapmaktan kurtulmak ve yanımda kalmasına izin verdiğim için pişman olmaktan kurtulmak beni rahatlatmıştı. Onu gördüğüm an pişman olacağımdan emindim, beni pişman edecek bir şey mutlaka söylerdi. Belki de gitmişti, sabah konuşmamızın boşa olduğunu söylediğin için vazgeçmiş olabilirdi değil mi? Öylesi kesinlikle daha mantıklı olurdu…1

Yataktan çıkamadan kapı çaldı, yastığın altındaki telefonumu bulup saate baktığımda 11’i geçiyordu.

Kapı açıldığında Damien içeri girdi. Elim ayağıma dolaşınca yataktaki örtüye dolandım ve tökezledim.2

Bu haline gülümsedi, düşmekten son anda kurtulup üstümü başımı düzelttim.

“Gittin sandım” dedim.

“Ümitlerini boşa çıkardığım için üzgünüm, kahvaltı getirdim” dediğinde elindeki karton poşeti masaya bıraktı.

Üstünde siyah keten bir şort ve lacivert keten bir gömlek vardı.1

Alışveriş yapmıştı demek ki…

“Sağol” Dedim gönülsüzce.

“Kahve de getirdim” dedi.

“Rüşvetlerini görüyorum Damien” dedim gülümsememi bastırmaya çalışarak.

“O zaman senin için ayarladığım turu söylememin sakıncası yok”

Karton poşeti açarken “Ne turu?”

“Tırmanış”

“Seninle bir şeyler yapmak istediğimi nereden çıkardın? Buraya senden kaçmak için geldiğimin farkında mısın acaba?” Dedim dürüstçe.

“Özür dilerim Nora, söylediğim şey için”1

“Umurumda değil, özür falan istemiyorum artık.”

“Bu halin ne o zaman?”

Aldığı bagel’ın birini yemeye başladığında omuz silktim. “Her zamanki halimdeyim, arkadaş olmadığımıza karar verdim. Ona göre davranıyorum işte”

“Arkadaş değiliz zaten” dedi sinirle.1

“Değiliz işte, onu diyorum”

“Olumsu anlamda söylemedim Nora”

“Ne anlamda söyledin?” Ona döndüm. Bir şey demeden bana bakmaya devam etti.

“İşin ciddiyetini anlamıyorsun, gelmen her şeyi halledecek. Yoksa bu anlaşmanın hiçbir anlamı kalmayacak” yine beni vicdanımdan vuruyordu, içine çöken sıkıntıyı görmezden gelmeye çalıştım.

“Damien sıkıldım artık, amcan gerçeği öğrenmiş. Yazar olduğumu ve burada yaşamadığımı biliyor, dedene yalan söylersen anında her şeyi ortaya çıkarır. Gerçeği söylersen de hiç inandırıcı olmayacak, bence zorlama. Yanımda olmadı tatile gitmeyi seçti ve ayrıldık de ve bitir. Sonuçta deden senin tüm hayatının iş olmadığını elbette görmüştür”

“Görmediği için seni yakından tanımak istedi zaten”

“Beni yakından tanıyamaz çünkü gidiyorum Damien, burada son 5 günüm farkındasın değil mi?”1

Kaşları bir an çatıldı, sanki bunu yeni fark etmiş gibiydi.

“Uçağını LA’e aldıralım Nora, burada işin bitince döneriz ve bir yemek yeriz, sonra gidersin. Fazladan 1 gün işlerini aksatmaz herhalde?”

“İstemiyorum” dedim, aklımda amcasının söyledikleri dönüp duruyordu, yapar mıydı diye düşünmeden edemiyordum. Korktuğumdan değil, yalnızca bir ihtimaldi işte!

Yine de Damien’a bunu söylemek istemedim, beni yine de zorlardı. Bu anlaşmada sadece kendini düşündüğünü pek çok kez kanıtlamıştı.1

“İyi de niye? Hala anlaşmamız bitmedi Nora, yapman gerekiyor. Seni zorlamak istemiyorum, geçen gün gerçekten kırıcı konuştuğumun farkındayım. Ciddi değildim, sinirlendim o an ama seninle bir ilgisi yoktu.”

“O zaman neden o lafları bana ettin?”

“Çünkü ikimizle ilgili bir şeyler söylendi, sinirlendim saçma konuştum. Gerçekten üzgünüm, gelsen de gelmesen de özür dileyecektim”1

Amcasıyla konuşurkenki yüzü aklıma geldi, adam elbette ona da bana söylediği gibi bir şeyler söylemişti.

“Yine de dedene karşı oyun oynamak konusunda rahat değilim Damien, anlayacak gibi hissediyorum”

“Anlamayacak Nora, iyi bir ikiliyiz. Artık öyleyiz en azından, normal davran yeter. Sana herkes inanır, asıl inanmadıkları ben oluyorum”

Yüzüne kararsızlıkla baktım, bu duruma kaçıncı gelişimizdi acaba?

“Son kez Damien, o zamana kadar hiçbir şey isteme, sonrasında da isteme. Son kez ve bir defa daha seninle oyun oynarım, sonra gidiyorum”1

“Evet, son kez. Sonra gidiyorsun” dedi.

Başımı salladım.

“Kahvaltı yapabilir miyim artık?”

“Yap, sonra çıkacağız”

“Artık rüşvete gerek yok, kabul ettim zaten”

“Biliyorum, yine de seninle bir şeyler yapmak istiyorum. En azından özür için”

Damien beni her defasında şaşırtmaya yemin etmiş olmalıydı, hatta tek amacı bu gibiydi.

“Bence benimle bir şeyler yapmak istemen tamamen yalan” kahvemden bir yudum alıp ayağa kalktığımda önüme geçti.

“Niye?”

“Ne niye?”

Yana geçmeye çalıştığımda yine önüme geçti “neden yalan olsun ki?”

Tekrar sağa adım attım ama o da aynısını yaptı, bir iki adım daha üstüme geldiğinde bacaklarımın arkası yatağa çarptı.

“İstemiyorsun çünkü”

Üstüme eğildiğinde kaşlarım çalıştı, ne diye bu kadar yaklaşıyordu ki, zaten zar zor nefes alıyordum.1

“İstiyorum, hatta seni özlediğimi söylemem gerekir”

Üstüme eğildiğinde yatağa kendimi bırakmamak için dik durmaya çalıştım.

Nefes alışımın hızından göğsüm inip kalkıyordu, ağzımın içi kupkuru olmuştu çünkü ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. Beni etkilemeye çalışıyordu, yüzündeki bakış o sabahki gibiydi. Karnım sancılandı, ellerimin içi ona dokunmak için karıncalandı adeta ama onun yerine onları itmek için kullandım. Bir adım gerilediğinde yüzüne öfkeyle baktım “benimle oynama, sinirlerimi bozuyor şu bakışın. Çık da hazırlanayım, gelmem için yeterince şov yaptın”

Gülümsedi, elleri cebinde odadan çıkarken arkasından komodindeki çantamı fırlattım.1

Üstümdeki spor şortu ve asılı atletimle otelden çıktım, çantama iki şişe su ve güneş kreminden başka bir şey atmamıştım. Damien’ı bir arabaya yaslanmış halde beklerken buldum. Üstü açık bir jeep kiralamıştı.

“Kalacak yerin yok ama araban var öyle mi?”

“Senin başta kimliğin bile yoktu Nora, ben seninle bu kadar dalga geçtim mi?”1

“Geçseydin burada olmazdık bence, şansını zorlama”

“Hadi bin, seninle tur rehberi gibi hissediyorum zaten” dediğinde güldüm.

“Bunun için son 5 günün Damien, sonra sıkıcı hayatına döneceksin”

Arabaya binerken yine son 5 gün lafı aramızda tuhaf bir sessizlik oluşturdu, onu tanımasam buna gerçekten üzüldüğünü söylerdim.1

Bizi sürekli internette gördüğüm o muhteşem yollardan birine soktu, her yer yemyeşildi ve dağları gören yol bomboştu. Saçlarım uçuşurken bileğimdeki tokayla hızlıca bir at kuyruğu yaptım. Damien üstüne beyaz bir tişört ve rahat bir şort giymişti, üstünü nerede değiştiğine dair bir fikrim yoktu.

“5 gün benim odamda kalmayı düşünmüyorsun herhalde?”1

“Bugün bir oda boşalacakmış, merak etme” dedi homurdanarak.1

Hiç şikayetim yoktu aslında ama çenemi kapalı tuttum.

“Daha kalacaksın yani?”

“Gitmemi istiyor musun?” Diye sorduğunda yanaklarım kıpkırmızı oldu çünkü bu soruya verecek bir cevabım yoktu. Hem istiyor hem istemiyordum.

“Kendin bilirsin, bunu da bana sorma”

“Ama sana soruyorum, istemiyorsan akşama bilet alıp dönerim”

“Sen bilirsin”

“O zaman ödeşmiş oluruz”

“Ne konuda?” Diye sordum.

“Sen de beni boşuna buraya kadar getirmiş olursun, vicdanım rahatlar”

“Ben seni getirmedim Damien, sen resmen odama baskın yaptın”

“İyi oldu, seni bir adamla basmadım en azından değil mi?”

Onunla uğraşmayı seven yanıma kulak verdim. “Basabilirdin”

“Öyle mi?” Ses tonu fazla sakin çıktı, içimde huzursuzluk oluşturan bir sakinlikti.

“Yani, olabilirdi. Ben de insanım ya Damien, ben de birilerinden etkileniyorumdur”

“Öyledir elbette” direksiyonu tutan ellerini izledim. Onun dışında fazlasıyla rahat görünüyordu çünkü. Tek gergin şey elleriydi, bembeyazdı.

“Bir sakıncası var mı bunun?”1

“Yok”2

“İyi o zaman” dedim kuru kuru. Aramızdaki hava daha da ağırlaştı sanki, nefesim sıkışıyor gibi oldu.

Temiz havayı içine çekmeye çalışsam da sıkıntı benim midemdeydi resmen. Onunla aramızda geçen her konuşma belirsizdi, her an her şey olabilir gibiydi. Bir an gözleri her düşüncemi görüyor gibi bakıyordu, bir an hiç tanımıyormuş gibiydi. Bu yüzden dengem şaşıyordu, 5 gün daha buna dayanmam gerekecekti ama beni korkutan sonrasıydı, bunu özleyecektim çünkü ondan o kadar etkileniyordum ki kendi hislerimi unutamayacağımın farkına varmıştım.1

Buraya gelmesine sevinmiş bile olabilirdim çünkü son 5 günümü ona yakın geçirmek istiyor olabilirdim, ona git dememe sebebim buydu belki de…

Damien arabayı park etti.

“Buradan sonrasını yürüyeceğiz” dedi inerken. Ben de peşine takıldım ve arabadan indim, ormanlık yola girdiğimizde bir yürüyüş yoluna soktu bizi. Burayı biliyordum, çok ünlü bir şelaleye giden 2-3 kilometrelik bir yoldu. Çok zorlu olmayan bir tırmanış yolu olduğunu biliyordum yine de hava sıcak olduğu için iki şişe su getirmiş olduğuma seviniyordum.

“Daha önce geldin mi buraya?” Diye sordum.

Bir dalı önümüzden çekerken başını salladı.

“Bir iki defa, o zamanlar ergenlikteydim tabii. Çok saçma buluyordum, annem severdi yürüyüşleri”

Annesinin konusu geçince “nasıl oldu?” Diye sordum.

“İyi, söylediğine göre bilerek yapmamış. Alkol aldığını unutup ilaçlarını içmiş sadece, günlük haplarını yani. Öyle olunca fenalaşmış sanırım”

“O kadar fazla mı ilaç almış yani?”

“Sakinleştiriciyi fazla kaçırmış herhalde, çok içmiş aslında pek hatırladığı söylenemez, bilerek yapıp yapmadığını bile hatırlamıyor”

“Terapiye başlaması gerekiyor Damien, sosyalleşmesi de”

“Tina onunla fazlaca ciddi bir konuşma yaptı, annemin bir daha kolay kolay kendini salacağını sanmıyorum. Yüzüne resmen uzun zaman sonra renk geldi” dediğinde geçmem için bir dalı daha kaldırdı, nemli toprakta birlikte ilerledik.1

“Bu olaydan olumlu bir şeyler çıkmasına sevindim o zaman” dedim. Başını sallamakla yetindi.

O sırada annemin beni asla aramadığı aklıma geldi, onu elimde olmadan merak ettim.

Dalgınlıkla bir taşa takıldığımda Damien beni belimden yakaladı, göğsüm onunkine yapışınca gözlerine bakakaldım. Eli atletimin açıkta bıraktığı belime değdi, tüm tüylerim diken diken olduğunda kendimi toparlayacak vakit bulamadım.1

“İyi misin?” Dedi Damien benim halimi fark edip.

Biraz geri çekildikten sonra başımı salladım. “Evet, teşekkürler.” Dedim. “Doğayla pek aram yok sanırım”

Hafifçe güldü “çok kalmadı zaten” dedi.

Kalan yolu sessizce yürüdük ve sonunda şelaleye ulaştık, akan suyun sesi kulağımda çınlarken gülümsedim. Gerçekten güzeldi, yapılacaklar listeme bir tik daha atabilirdim.
Bikinimi giyinmiştim bu yüzden üstümdeki atleti çıkardım. Damien bir an bana bakakalsa da bakışlarını kaçırıp şelaleye dikti.
“yüzeceğiz herhalde” dedim sorarcasına. Buraya bunun için geliniyordu, yine de Damien’ın şaşkınlığı bir an beni de bocalattı.
“Evet, onun için geldik” dedi bana bakmadan. Şortumu çıkarıp çantamın üstüne koyduktan sonra soğuk suya atladım, yürümekten yanmış tenim anında rahatladı. Suyun üstüne çıktığımda bakışlarım aynı yerde durup üstündeki tişörtü çıkaran Damien’a kaydı. Keşke karanlık olsaydı ve ona bakarken hızlanan nefeslerimi göreceği kadar belli etmeseydi her şeyi. Elimde olmadan bakışlarımı şelaleye diktim, suya atlama sesini duyduğumda da aynı şeyi yapıyordum.
Ondan biraz uzak durmaya gayret göstererek ıslak saçlarını süzdüm, gözleri şelalenin ışığında açık bir yeşile dönmüştü. Kendi açık kahve gözlerimi çok sıradan buldum onu izlerken.
“Gözleriniz çok değişik” dedim dilimi tutamadan.
“Genelde değişik yerine güzel dedikleri oluyordu”

Gözlerimi devirdim. “Eminim” dedim bıkkınlıkla. “Ama bence değişik, içinde başka renkler de var demek istedim yani”

Damien omuz silkti. “Senin de saçların çok farklı” dedi. Aklıma sürekli beni gördüğünde saçlarıma kayan bakışları geldi.
“nasıl değişik?” Dedim ben de merakla. Gözleri omzumdaki ıslak tutamlara kaydı.
“Kahve mi yoksa kızıl mı anlayamıyorum, bazen kızıl gibi bazen de koyu bir kahve gibi.” Dedi.
Gülmeye başladım. “Renklerle sorunumuz var anlaşılan”

Telefonum çalmaya başladığında buradan hat çekmesine bile şok oldum. Kıyıya yüzüp elimi hızlıca atletimle kuruladım ve zar zor da olsa Helena’nın “Alo” dediğini duydum.

“Helena seni sonra arayayım mı? Şu an duyamıyorum çok”

“Nora maillerine bakar mısın bir daha, gönderdiğine emin misin dosyayı? İletişime geçmediler hala ve Mary de bir garip konuşuyor. Anlamadım ellerine ulaşmamış olabilir belki” dedi.

“Gönderdiğime emindim aslında ama belki internetten sorun olmuştur, otel internetlerine güvenmiyorum. Tekrar kontrol edip haber veririm” dedim. İki kez kontrol etmiştim, Mary dosyayı attıktan 10 dakika sonra arardı genelde. Belki de gerçekten ulaşmamıştı.

Telefonu kapattıktan sonra bir süre durdum. “Bir sorun mu var?” Dedi Damien. Ne ara yanıma gelmişti onu bile bilmiyordum.

“Bilmiyorum, anlamadım. Kitabın son halini yollamıştım yayınevine, editöre çoktan gitmesi lazımdı ama yollanmamış sanırım. Kontrol edeceğim dönünce” dedim.5

“Tekrar yollarsın, yolculukta internet sıkıntısı yaşamış olabilirsin” dedi. Ben de öyle düşünüyordum bu yüzden bu düşünceleri kafamdan attım. Olduğum yerin tadını çıkarmaya devam etsem de otel odasına dönüp maillerimi açana kadar içim içimi yiyecekti biliyordum. Yanlış kişiye yollamış olabilir miydim acaba?

“Düşünmeyi bırak Nora, bir mail sorunu halledilir. Dosya bilgisayarında kayıtlı değil mi zaten?”

“Öyle” dedim sıkıntıyla. Yine de içime kurt düşmüştü, garip hissediyordum. Aklıma gereksiz yere amcasının sözleri geliyordu.2

“Dönelim istersen, işini hallet” dedi. Sırt çantasından su şişesini çıkarıp içmesini izledim, adam burada bile her yere uygun görünüyordu. Sinir bozucu seviyede rahattı.

Suyu bana uzattığında aldım, stresimi azaltması için içerken boş şişeyi çantama attım.

“Olur” dedim. Hızlıca ıslak vücudumuza aldırmadan üstümüzü giyindik. Sıcakta anında kururdu.

Birlikte yürürken “Senin işlerin yok mu bu arada? Bu hafta burada olduğun için şirket iflasa gitmesin?” Dedim dalga geçip. Hafifçe güldü “Sanmıyorum, Brian orada”

Sonra durdu “seni aradığından haberim yoktu, benim arattığımı düşünmüşsün ama ben aramayı hiç düşünmemiştim”

“Öyle mi? Burada ne arıyorsun o zaman?”

“Özür dilemeye geldim”

Yüzüme ciddi ciddi bakarken gözlerini bir an bile çekmedi, karnım kasıldı. Onun bakışları altında her zaman geriliyordum.

“Önemi yok”

“Hayır var, sen fazla sabırlı bir kadınsın. O an bile söylediklerime pişman oldum ama zor bir gündü. Gittiğinde de aramak çok bencilce geldi”

“Boşver, kendin de halledebilirdin zaten. Bir yandan beni de görmeleri işleri karıştırmış olabilir”

Bir şey demedi, yan yana yürürken telefonuma tekrar mesaj geldi. Bakarken bir taşa çarptım sanırım çünkü yere kapaklanırken ne olduğunu göremedim. Dizimin üstüne düşerken bileğim acıyla kasıldı, yüzümü buruşturdum.1

Damien anında yanımda bitti, yüzümü buruştururken kollarımdan beni yakaladı.

“İyi misin Nora?”

Kaşları çatılmıştı, bileğim acıda da bu haline gülümsedim.

“İyiyim, sana doğayla aram yok demiştim.”

“Kalkabilir misin?”

Damien bir anda şefkatli bir hale bürününce şaşkınlıkla yüzüne baktım “Kalkarım”

Ayağa kalkmama yardım ederken bileğim zonkluyordu, dizimin kanaması da cabasıydı. Resmen adamın önünde düşmüştüm, bir de özür konuşmasının tadını bile çıkaramadan…

Adım attığımda bileğim acıdı “Ah” diye homurdandığım zaman Damien kolumun altına girdi.

“2 km yolumuz var Nora” dedi.

“Farkındayım, azıcık otursam geçer bence” dedim umutsuzlukla. Geçeceği falan yoktu, buz koymam gerekiyordu.1

“Dizin de kanıyor, açılmış baya” dediğinde yüzümü buruşturdum.

“Farkındayım”

Beni yere tekrar oturttu, çantasından bir peçete çıkarıp önüme oturdu.

“Acıyor mu?” Diye sordu dizimdeki kanı bir bebekmişim gibi silerken, gözlerimi ondan alamadım. Bana baktığı zaman nihayet bir şey söylemeyi akıl edebildim “hayır, acımıyor” diye geveledim.

“Dönerken dizin için bir şeyler alırım” dedi, bileğimi incelerken hafifçe şişmeye başladığını gördüm. Tatilin ortasında sakatlanmak kadar saçma bir şey yoktu, umarım yarına düzelirdi yoksa çok sinirlenecektim kendi sakarlığıma.

“Gerek yok Damien, hallederim ben. Hadi gidelim” dedim ayağa kalkmaya çalışırken, birinin üstüme bu kadar titremesi çok garip hissettiriyordu. Kendimi iyi değil aksine tuhaf hissediyordum, belki de sorunum buydu.

Ben kalkmaya çalışırken ellerimden tuttu. Yine ve yine adım attığım an bileğim zonklamaya başladı ve belli etmemeye çalıştım, bir iki adım daha attım ama üstüne basabilecek gibi değildim ve topallamak da işten değildi Damien’ın önünde.

“Burada yüzünü buruşturup durmanı daha ne kadar izlemem gerekiyor Nora? Çözüm bulmama izin verecek misin ya da?”

Ona döndüm. “Sihirli bir şekilde bileğimi düzeltmeyeceksen bana öyle havadan konuşmayı kes”

Yanıma geldi ve önümde hafifçe eğilince anlamsız anlamsız baktım.

“Seni taşıyabileceğimi biliyorsun, sırtıma atla ve işkenceye son ver. Beni de bu sıcakta dikilmekten kurtar”

“Sırtına falan binmem Damien, saçmalama.”2

“Kucağıma da alabilirim” onu ittirdim ama yerinden milim oynamadı.2

“İstemiyorum, bu sıcakta beni taşıyamazsın. Üstelik daha çok yolumuz var”

“Hiçbir şey olmaz, hadi Nora.”

“Dağ ayısı gibi beni kucaklayacağından emin olduğum için tartışmıyorum” dedim. Azıcık daha eğildiğinde bir bacağımı kalçasına doladığımda beni hızlıca kaldırdı. Kollarımı omuzlarına koyduğum zaman durumun saçmalığına gülmek istedim, keşke şu halini CEO imajından birileri görseydi.1

Çantasını bana verdiğinde onu da tek omzuma astım. Damien yürümeye başladığında bacaklarım gevşekçe iki yanından sarkıyordu, benim odaklanabildiğim tek şey güneşte parlayan saçları ve ondan yayılan kokuydu.

Bileğimi incitmem bana bu anı yaşattığı için üzgün değildim, Damien’ı bir daha böyle görme şansım yoktu bu yüzden ağırlığımla ona işkence etmenin keyfini çıkardım.

“Bence otele kadar bu şekilde yürürsün, iddiaya var mısın?” Dediğimde hafifçe güldü ve onunla birlikte ben de sarsıldım.1

“Şansını zorlama Nora”1

 

selam dostlarrr ne zamandır bölüm atamıyordum ama uzun bir bölüm yazıp telafi ettim bence 🥰🥰

yorum ve oy bırakmayı unutmayııın öpüldünüz 💖💖💖💖

Bölüm : 27.05.2025 20:55 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...