44. Bölüm
Sude / Küçük Bir Anlaşma / 37. Bölüm

37. Bölüm

Sude
sudesi

Uçak inişe geçtiğinde gerginlikten başım ağrımaya başlamıştı, yayınevi araştırmaktan gözlerim kıpkırmızı olmuştu. Helena bir kaç yerle daha görüşse de içime hiçbir şey sinmiyordu, her zaman aynıydım. Alıştığım düzenden ve ortamdan kolay kolay çıkamadığım gibi editörlerimden kopmak bile başlı başına bir stres meselesiydi. Şimdi yeniden dosya düzenleme stresine, kapak seçimine ve sözleşme işlerine girişecektik. Hepsi kitabın çıkışını geciktirecekti, planlarımız ve Helena’nın uğruna benimle tatil yapmaktan geri durduğu takvimi de bozmuştuk. 3 ay boyunca her hafta başka bir yerde olacaktık ve bunun için her şeyi ayarlamıştı. Benim boktan bir kararım her şeyi mahvetmişti! Kendimi inanılmaz kötü hissediyordum, yayıneviyle karşılıklı bir anlaşmazlık yaşamamıştık bile!

Sosyal medya ve websitemde paylaştığım duyuruda binlerce yorum vardı. İnsanlara ne söyleyeceğimi bile bilmiyordum, şükür ki bu bir devam kitabı değildi. Bir süre daha bekleyebilirdi ama imza günleri için çok üzgündüm…

Telefonumu uçak modundan çıkardığımda yeniden ekranım bildirimlerle doldu, bir kaç kişi o magazin sitesinin haberini atmıştı. Acaba gerçekten tatilde olduğum için işleri umursamadığımı ve durumun bundan kaynaklandığını mı düşünüyorlardı? Bu sorular dünden beri beynimde dönüp duruyordu, valizimi beklerken de sıkıntıyla sayamadığım kez iç geçirdim.

Damien’ı düşünmekten kaçıyordum fakat akşama onunla yeniden sevgicilik oynayacak olmak son derece gericiydi, özellikle de en son dudaklarımızı birbirinden zorlukla ayırmışken.

Yarın akşam Londraya dönecektim, hiçbir şey istediğim gibi gitmemişti ve daha beter olmuştu. Bir an önce düzeltmem gerekiyordu, hayatım daha fazla karman çorman olmadan düğümün bir yerinden başlamam lazımdı.

Valizimi alıp havalimanından çıktıktan sonra Brian’ı aradım, yardım isteyebileceğim kimse yoktu. İki gün daha burada kalacağım için Damien’ın kalacak bir yer düşünmüş olmasını diliyordum, bu yoğunlukta bir de onun derdine düşemezdim zaten.

“Efendim Nora?”

“Brian, ben indim. gelip beni alabilir misin diye soracaktım, kalacak bir yer ayarlayamadım da” artık umurumda olmadığından utandığım bir şey de yoktu. İsteyen istediğini düşünebilirdi, biraz daha kendi hayatımı mahveden bir anlaşma için para dökemezdim.

“Tabii ki, yakınım zaten geliyorum. Seni Damien’ın oteline bırakırım, bir oda ayarladık zaten”

İyi, en azından bu kadarını yapabilmişti.

“Tamam, bekliyorum”

Telefonu kapatıp iç geçirdim, Helena umarım bir şeyleri halledebilmiştir diye düşünmeden edemiyordum. Sayfamdaki yorumları okudukça moralim daha çok bozuluyordu, bir anda işsiz kalmıştım resmen!

İlla yeni bir yayın evi bulacaktım, ilk kitabımdan sonra benimle çalışmak isteyen pek çok yer olmuştu bu yüzden yeni bir yerle anlaşırken zorlanacağımı sanmıyordum. Tek derdim her şeyin o herifin istediği gibi gerçekleşmiş olmasıydı, işimi berbat edebilecek güce sahip olmasıydı.

Brian’ın jeep’i önümde durduğunda gelip koca valizimi bagaja yerleştirmeme yardım etti.

“İyi misin?” Diye sorduğunda arabaya bindiğimden beri ona selam bile vermediğimi yeni fark ediyordum.

“Evet, dalmışım üzgünüm. Nasılsın?”

“Ben iyiyim de sen değilsin Nora. Canını sıkan bir şey mi oldu?”

Dudaklarımı dişledim, ona anlatırsam Damien’a anlatacağından emindim, benimle resmen arabanın içinde seviştikten sonra sabah kaçarcasına giden birinin bir yardımını istemediğimden şu an ona da bir şey anlatmak istemiyordum. Damien hiçbir şeye karışmasa da olurdu, iki gün sonra o ve amcası hayatımdan çıkıp gidecekti. Dolaylı yoldan da olsa amcası ayrıldığımızı duyunca keyiflenecekti zaten. Eminim ondan korktuğumu sanıp planının gerçek olduğunu da düşünecekti, daha çok beklerdi.

Damien’a söylersem bu sadece karşılıklı uğraş ve benim arada daha çok yıpranmam demekti, sessiz sedasız hayatlarından çıkmam şu an en mantıklısıydı. Bir de Damien’a söyleyip onun yardımına muhtaçmışım gibi görünemezdim, dün her şey daha farklı olsaydı böyle düşünmezdim belki ama şu an onunla fazladan iki cümle edesim bile yoktu. Zaten benim aklımdaki çok daha etkiliydi, o amcasına bu yaptığını ödetecektim. Kendi işi için benim hayatımı yakmaya cüret etmiş birine asla acımazdım, ona iş nasıl bozulur öğretecektim.

Brian uzun süren sessizliğimin ardından sorusunu yineledi. “Hawaiide bir şey mi oldu?”

“Olmadı, iyiyim. Uçuş yordu herhalde” dedim normal tutmaya çalıştığım bir sesle.

“Neden erken dönüyorsun Nora?”

“İş için”

“İş mi?” Brian pek inanmış görünmedi.

“Evet, iş. Bir sorun çıktı, onu halletmeye gideceğim. Çok bile kaldım zaten” aksi sesim Brian’ın bana dönmesini sağladı.

“Nora, biliyorum beni Damien’ın çalışanı ya da arkadaşı olarak görüyorsun. Çok sıcak biri değilim ama sen öyleydin. Yardıma ihtiyacın olduğunda hep beni arayabilirsin, senin de arkadaşınım”

Brian ile ilk tanıştığımızda, özellikle de alışverişe çıktığımız gün gördüğüm yüzü aklıma geldi. İstemsiz gülümsedim, o sert ve tepkisiz adamın böyle birine dönüşmesi içimi ısıttı.

“Biliyorum, Londraya gelirsen her zaman seninle görüşmek isterim Brian. Malum burada alışverişe çıkıp durarak arkadaşlığımızı güçlendirdik” neşeli tavrım onu da gülümsetti.

“Ben ciddiyim Nora, bir şey olduğu her halinden belli. Kolay kolay asık suratla oturan biri değilsin, en azından 3 haftadır değildin”

“Hayatım biraz karıştı o kadar. Düzeltirim, düşündüğün için teşekkür ederim” dedim içtenlikle, bir şey demeden başını salladı. Kısa süre içinde otele geldik, Brian lobiden bir anahtar istedi. Benimle yine ilk gün kaldığım odaya çıktı, valizimi içeri taşıdıktan sonra “akşam Damien seni alacak, yemek dedesinin evindeymiş.”

“Tamam, görüşürüz” bir baş selamı verdikten sonra çıktı. Ben de kapıyı kapattım ve koca odada tek başıma kaldım.

Tüm gün hiçbir şey yapmadan sadece önümdeki dosyayı inceledim, tüm emeğim ve tatilde bile bitsin diye gece gündüz yazdığım kitap aptalın biri yüzünden harcanabilirdi…

Sinir bozukluğum geçmiyordu, adam çat diye 4 senedir çalıştığım yayın evimle tüm bağlantımı kesmişti! Üstelik ödeyecekleri tazminatı da karşıladığı belliydi, cidden Damien ve ilişkimden bu kadar mı korkuyordu?

Aile ile iş yapılmayacağı lafı ne de doğruydu öyle, Damien akbabalarla yaşıyor ve yarışıyordu…

Boş boş önümdeki sayfalara bakarken telefonum çaldı, gelen aramayı görünce sinirlerim daha beter tepeme çıktı. Owen günümü mahvetmek için bu saati seçmişti demek ki, anında reddettim ve telefonumu uçuş moduna aldım. Onu çekemezdim, aptal herif…

6 ay yazdığı için onu aldattığımı düşünmüştü çünkü onunla ayrılalı 2 ay kadar olmuştu daha. Damien ile 6 aydır birlikte olmamız Owen’ı 4 aydır uyuttuğumu göstermişti ona, bu daha da öfkelenmeme sabep oldu. O pislik şimdi neler neler düşünüyordu, yine de bir açıklama yapmalıydım. Onun için değil, kendim için. Kimseye böyle bir şey yapacak biri değildim bu yüzden böyle anmasına ve hatırlamasına da izin veremezdim. Sadece bugün değil, burada değildi. Döndüğümde onu arayıp her şeyi bir bir anlatırdım ve çenesini kapatırdı. Bana inanacağını da sanmıyordum gerçi ama ben kendim için düzeltirdim. Onun ne düşündüğü umurumda bile değildi bu süreçte…

Akşam için son derece yavaş bir şekilde hazırlandım, fazla yavaş. Saçlarımı kendi doğal halinde bıraktım, duş aldığım için hala hafif ıslaktı. Her zamanki makyajımı yapıp üstüme siyah çan etek kolsuz bir elbise geçirdim, ayağıma kısa topuk ayakkabılarımı giyerken Damien aradı. Göğsüm sıkışsa da görmezden geldim.

“Efendim?”

“Aşağıdayım” dedi kısaca.

“Tamam” telefonu kapatıp çantama cüzdanımı ve telefonumu attım. Dudaklarıma nude bir ruj sürüp odadan çıktım, asansöre yürürken gerginlikten midem bulanmaya başladı. Bunu halledebilirdim, son bir gece daha. Sonra özgürdüm…

Damien’ın arabasına bindiğimde ona bakmadım, o da bana bakmadan doğrudan arabayı çalıştırdı. Aramızdaki hava ağırlaştı, nefes almamı zorlaştırdı adeta. Kendimi yeniden kapana kısılmış hissettim, kucağımdaki çantamı sıkı sıkıya tutuyordum, can simidiymişcesine sarıldım.

“Nasılsın?” Dediğini işittim, ona dönmeden kısaca “iyiyim” dedim.

Başka diyecek bir şeyi yoktu ki sustu, sonra yeniden “Erken gitmenin sebebi ne?” Diye sordu.

Ormanlık bir yola girmiştik bu yüzden arabanın içi karanlıktı, kızarmış suratımı görmediği için buna şükrediyordum.

“İşlerim çıktı” dedim yeniden aynı aski ses tonuyla. “Senin de çıkıyor ya aniden, anlaman gerekir” kendimi tutamadım elbette, iğnelemeden yapamıyordum sanırım. Huyum buydu, lqnet çenemi tutamazdım.

“Sorun bu mu yani? Kıssasa kısas mı?”

Hafifçe burnumdan güldüm. “Kendini o kadar önemseme Damien, seninle inatlaşmak için Amerikadaki tatilimi kısa kesecek değilim. Hele de kaçmak için senin gibi bahaneler bulacak hiç değilim”

“Nora” dese de onu durdurdum.

“Konuşmak istemiyorum, enerjimizi bu geceye saklayalım. Amacımız başından beri buydu değil mi?”

Başımı camdan dışarı çevirdim, böylece konunun kapandığını anladı. Kısa süre sonra arabayı dev bir malikanenin önünde durdurdu, gümüş demir kapılar arabanın geçmesi için açılırken çakıl taşlarıyla kaplı yolda ilerledik. Harika bir bahçe vardı, renk renk güllerle süslüydü ve bahçenin ortasında küçük bir havuz duruyordu.

“Gösterişçi yanını dedenden almış gibisin” dedim sessizce.

Göz ucuyla Damien’ın dudaklarının kıvrıldığını gördüm. Arabadan indiğimizde bizi kapıda çalışan biri karşıladı.

“Yemek için sizi bekliyorlardı, üst kattalar” dedi genç kadın.

Kaşlarım havalandı, içerisi daha da gösterişliydi ve fazlasıyla aydınlıktı. Burası için bir iç mimara servet harcanmış olmalıydı, avizenin 6 aylık kiramdan fazla olduğuna bahse girerdim. Etrafı fazla incelememeye gayret göstererek Damien’ın peşinden yukarı çıktım, dedesi -Edward Langley- deri bir koltukta oturmuş puro içiyordu. Hala genç görünen bir adamdı, Damien’ın babasının ölümünün onu nasıl etkilediğini düşünmeden edemedim, Damien’ı görünce yüzünde bir gülümseme oluştu.

“Hoş geldiniz” dedi. Gözleri beni bulduğunda gülümsemeye çalıştım, ellerimden birini tutup sıktı.

“Sonunda tanışabildik” dedi tatlılıkla. Hastanedeki halinden oldukça farklıydı.

“Merhaba” dedim beceriksizce.

“Hadi gelin, yemeğe geçelim. “ dedi. Bizim için hazırlattığı masada Damien ile karşılıklı oturduk, o da masanın başına, ortamıza oturdu.

Önümüze bir yığın yemek gelmeye başladığında tek yapabildiğim beyaz şaraptan bir yudum içebilmek oldu, iştahım falan kalmamıştı. Edward delici gözlerini üstüme dikmişti.

“Neden yemiyorsun Nora?” Diye sordu ilgiyle.

“Midem biraz kötü, sabah geldim de. Hala biraz jetlag halim var” dedim mahcupça. Başını salladı samimiyetle “ah doğru, Hawaiideydiniz”

“Evet, Damien annesinin iyi olduğunu söyleyince önceden planlanmış bir şeyi erteleyemedim. 4 yıldır ilk defa çalışmadan bir tatil yapıyorum” dedim dürüstçe. Damien bir an kaldı, bakışlarını bana çevirdiğini hissetsem de ondan tarafa bakmadım.

“Evet, sen de haklısın zaten. Yoğun mu işlerin” diye sordu.

Vücudumu biraz daha ona çevirdim ve görüş açımdan Damien’ı çıkardım.

“Benim işimin pek yoğun olduğu söylenemez, kafamın içi dolu genelde. Sizinki gibi bir şey değil” dedim.

“Ah, halkla ilişkiler firmasında çalıştığın için öyle düşündüm. Departmanın daha mı rahat?” Belli ki amcası henüz bir şey söylememişti ya da bu akıllı adam benimle minik bir oyuna tutuşmuştu.

“Halkla ilişkiler firmasında çalışmıyorum, yazarım.” Dedim dosdoğru. Damien hafifçe öksürdü, bu bir uyarı niteliğinde olsa da duymazdan geldim. Edward ona kısa bir bakış atıp bana döndü.

“İşim konusunda pek rahat değilimdim, yani en azından burada değildim. Damien ile fotoğraflarımızın çıkacağını biliyordum, burada tanınan biri olmadığım için kendimle ilgili bir bilgi vermek istemedim. Damien’ın sevgilisi olarak da bir reklamım olsun istemedim, Londrada yeterince iyi bir kitlem var bu yüzden ilişkimle magazine çıkmak biraz beni gerdi. Yazarlık pek böyle bir meslek değil, o yüzden her şey olduğu gibi kalsın istedim. Damien da beni anlayışla karşıladığı için özel hayatımı gizli tuttu.”

“Yani bir yazarsın”

“Öyleyim” dedim.

“Ünlü bir yazar mısın?” Gülümseyerek sorduğu soruyla ben de gülümsedim.

“Sayılır”

“İnsanların Damien ile sevgili olduğunu öğrenmesini istemedin mi?”

“Konu o değildi, benim işim bilinsin istemedim o kadar. Zaten ilişkimiz her şekilde ortadaydı, bundan korksam onunla davetlere gelmezdim”

“Hayatlarımız çok farklı, Nora olabildiğince uyum sağlamaya çalışıyor. Ben de onun Londradaki kişisel alanını korumasına yardımcı olmaya çalıştım ve buradan etkilenmemesi için böyle bir şey uydurduk”

“Anlıyorum, birbirinizi korumaya çalışmanız çok güzel tabii ama yine de mesleğinle ilgili bizden çekineceğin bir şey yok hayatım” dedi ilgiyle. Sonra Damien’a döndü.

“Amcan bir şeyler söylemişti ama Nora’nın bana yalan söyleyeceğini düşünmemiştim zaten. Öyle de oldu” evet, beninle minik bir oyuna tutuşmuştu demek ki. Galip çıktığım için yüzümde bir gülümseme oluştu.

“Başka neler yapıyorsun? Londra ve burası arasında gidip gelmek zor değil mi?” Onunla konuşurken bana hep hayatımla ilgili, nasıl bir yaşamım olduğuyla ilgili sorular sordu. Beni gerçekten tanımaya çalıştı ve asla diken üstünde hissetmedim, ya da beni deniyormuş gibi. İlişkimize inanıp inanmadığı konusuyla ilgilendiğine dair de bir şey hissetmedim, gerçekten umurunda değil gibiydi, Damien’ın bir arkadaşıyla tanışıyormuş gibi rahattı. İçinde bir art niyet ya da çaba olmadığını gördükçe ben de rahatladım. Onunla sohbet ederken çoktan bahçeye çıkmıştık, elimizde kadehlerle otururken Damien dedesiyle işle ilgili bir şeyler konuşuyordu. O sırada telefonuma bir mesaj geldi. Helena ardı ardına bildirim yağmuruna tutunca açmak zorunda kaldım.

“Nora, bana ne olduğunu gelir gelmez anlat çünkü sandığımızdan daha büyük olabilir. Bizimle çalışmak için öncesinde yanıp tutuşan yerler bile şu an dosya kabul etmediklerini söylüyor. Biri bize oyun mu oynuyor yoksa ben paranoya mı yaşıyorum?” Mesajını tekrar tekrar okudum, kan beynime sıçradı adeta. Şerefsiz herif bir de olası yayınevlerini arayıp oralarla çalışmama da mı engel olmuştu yani? Bu kadar mı hırslıydı?

Sakinleşmeye çalıştım, karşımdaki insanlara bir şey belli etmeden bu işi halledecektim.

Damien bir telefon gelince izin isteyerek kalktı ve içeri girdi. Ben de bu fırsattan yararlandım, karşımdaki adama döndüm. O zaten beni izliyordu.

“Sizinle bir şey konuşacağım, beni yanlış anlamanızı istemiyorum. Bir yardım da istemiyorum sadece bilginiz olması gerekiyor”

Biraz şaşırmış görünce de devam etmem için bekledi.

“Hastanedeyken Damien’ın amcası yanıma geldi ve benimle pek de hoş olmayan bir konuşma yaptı. Aile ilişkilerinize çok hakim değilim ama Damien’ın amcasıyla bir sorunu olduğu belli. Daha doğrusu amcası benden fazlasıyla rahatsız olmuş görünüyordu, ilişkimizden de öyle. Buna pek anlam veremedim ama Damien ile konuşunca anlaşıldı. Sanırım Damien’ın ilişkisinin olması işle ilgili sıkıntılar yaratıyormuş” adamın kaşları çatıldı. Cümlelerimi akıllıca seçmeye ve Damien’ı da ne olursa olsun zor durumda bırakmadan konuşmaya çalışıyordum.

“Bana ilişkimize inanmadığını söyledi, bunu bitirmezsem de işimle ilgili tehdit etti. Damien’ın bir ilişkisinin olması onu neden ilgilendiriyor bilmiyorum ama fazlasıyla korkmuş olacak ki yayınevimi aramış ve tüm bağlantımı kesmeme sebep olmuş. Kesin olarak onun yaptığını söylemediler elbette ama 4 yıldır çalıştığım ve yaklaşık 1 ay sonra yeni kitabım için program yaptığım insanların hiçbir sebep göstermeden benimle çalışmak istememeleri bana pek de normal gelmedi. Üstelik böyle bir tehditten sadece günler sonra” adamın sinirden yüzü kızarmaya başladı.

“Anlıyorum” dedi düşünceli bir sesle.

“Sizden yardım istemiyorum, bu benim halledebileceğim bir şey. Damien’ın onların böyle oyunlarına müsaade etmeyeceğinin farkındayım ama ona da söylemedim, işleri daha çok karıştırmak istemiyorum. Size de sadece neler olduğunu görmeniz için anlatıyorum, oğlunuzun torununuzun ilişkisiyle ne gibi bir derdi olabilir bilmiyorum ama beni korkutup kaçırmak için elinden geleni yaptı. Korkmadım, umurumda değil. Damien’ı seviyorum, ayrılırsak da bu sadece ikimizle ilgili olacak. Başkasının ne düşündüğü önemli değil” bunu üstüne basa basa söyledim. Edward gülümsedi.

“İşlerin Damien yüzünden berbat oldu ve sen onu korumak için bana anlatıyorsun öyle mi?”

“Onun korunmaya ihtiyacı yok bence ama yine de ailesinden birinin hayatındaki insana böyle bir oyun oynaması…” ben susunca adam ellerimden birini tuttu.

Toparlamak için “ailenize uygun olmadığımı düşünmüş olabilir, bilirsiniz işte. Biraz farklı hayatlarımız var, bundan da memnunum. Kendi halimde olmayı seviyorum, Damien ile bu konusa bir sorun da yaşamadık.”

“Problemin o olmadığına eminim tatlım” dedi gülümseyerek, böylece asıl anlatmak istediğim şeyi anladığını gördüm. Damien’ın amcasının ilişkisi olduğu için dedesinin kararının tamamen değişeceğinden korktuğunu ve bunun için de adımlar attığını görmüştü, ilişkimizin gerçekliğine inanıp inanmamasından çok bu tarz oyunların aile içine girdiğini görmesi eminim daha önemliydi.

“Bilemiyorum, ilgilenmiyorum da. Yarın Londraya döneceğim, bir kaç işim var. Lütfen beni yanlış anlamayın, Damien’a kötülük etmek istediğini düşünmesem anlatmazdım”

“Merak etme, bunu halledeceğim. Sen ciddiye alma, yayınevleriyle ilgili de canını sıkma. Çözerim”

Başımı iki yana salladım “hayır, o kısmı ben hallederim. Böyle bir sebepten benimle çalışmayan insanları görmek iyi oluyor, iyisini seçmeme yardımcı olacak”

“Hep böyle olumlu musundur?” Dedi neşeyle, yeşil gözleri kısılınca karşımda Damien var gibi hissettim.

“Kendime inanıyorum diyelim, şu zamana kadar her şeyi hallettim bir şekilde. Bu biraz ani oldu ama hallederim”

“Yine de Nora, bir şey olduğunda beni ara. Damien ile konuşamasan da ara, bizim ailemizdeki rekabetin senin üstüne sıçramasından son derece rahatsızım” sonra durdu. “Neden Damien’a anlatmıyorsun?”

“İşle ilgili yeterince derdi varmış gibi görünüyor, onu bununla sıkıştırmak istemiyorum. Kendini suçlu hissedecek, buna gerek yok “ dedim. Uzun uzun yüzümü incelerken aklından ne geçtiğini anlamadım.

“Onu gerçekten seviyorsun” dediğinde bir an bocaladım, duymayı istediğim şey buydu ama yine de utanç vericiydi.

“Evet, öyle” dedim eteğimin ucuyla oynarken. Cebinden bir kart çıkarıp uzattı. “Ne olursa olsun beni arayacaksın, bu sorunu çözemediğin an”

“Çözerim, yine de çok teşekkür ederim”

“Asıl ben sana teşekkür ederim, oğlumun hırslarından korkup kaçmadığın için”

Güldüm.

“Ne konuşuyorsunuz böyle fısır fısır?” Damien yanımıza döndüğünde yüzü ifadesizdi, telefon görüşmesinin ne için olduğunu bilmiyordum ama belli ki uzun sürmüştü.

“Nora bana Londradaki hayatını anlatıyordu, yarın dönecekmiş. Bir ara onu ziyarete gitmek için ısrarcı oldum” dedi Edward delici gözlerini aramızda çevirirken.

“Her zaman bekliyorum” dedim. Sonra Damien’a dönüp “kalkalım mı? Valizimi hala hazırlamadım. Bir şey unutmak istemiyorum” dedim. Başını salladı, çantamı alıp kalkarken dedesiyle kısaca vedalaşmasını istedi.

Edward gelip bana sarıldığında bir an şaşırdım.

“En kısa zamanda tekrar görüşelim Nora, senin gibi akıllı bir kadınla sohbet etmek çok güzeldi” gülümsedim “sizle de öyle”

Damien elini belime atıp beni kendine çektiğinde tüm bedenim gerilse de ona uyum sağlayıp kolunun altına sokuldum. Saçlarımın arasına bir öpücük bıraktı, bunu niye yaptığını bilmesem de kurcalamadım. Dedesi bizi izlerken halinden memnun görünüyordu.

“İyi akşamlar” kapıdan çıkıp arabaya bindiğimizde dedesi evin kapısından bize el salladı.

Ev karanlık yolda gözden kaybolana kadar konuşmadık. Sonra “İyi bir geceydi bence, seni çok sevdiği belli” dedi Damien sessizliğimizi bozup.

“Benziyorsunuz, fiziksel olarak” dedim.

“Babamla çok benziyorlardı, ben de onlara benziyorum” dedi.

“Onun için babanı kaybetmek çok zor olmalı” dedim. Direksiyonu tutan elleri gergindi. “Öyle oldu, aylarca kendine gelemedi. Yeni yeni toparlıyor”

“Ona doğruyu söylediğin için memnunum bu arada” diye ekledi. Omuz silktim.

“Zaten öğrenecekti, amcan söylemeden bırakmazdı.”

“Yarın gidiyorsun yani” dedi bir süreden sonra.

“Evet, çok bile kaldım. Benim de bir hayatım var” sessiz yanıtım karşısında derin bir nefes aldı.

Telefonumun ekranı karanlık arabanın içini aydınlattığında ikimizin de gözü elimdeki telefona kaydı. Owen arıyordu, yine ve yine.

“Hay lanet” diye tısladım aramayı reddederken. Damien bir şey demedi, fakat bir dakika geçmeden telefonum yeniden çalmaya başladı.

“Kim o?” Diye sorduğunda göz devirdim.

“Eski sevgilim” bana döndüğünde onu görmezden geldim. Aramayı reddettim fakat yine ve yine anında aramaya devam etti.

“Damien biraz durur musun? Açmam gerekiyor”

Kaşları çatıldı, bana döndüğünde çenesi kasılmıştı.

“Açman mı gerekiyor?” Telefon hala çalmaya devam ediyordu.

“Evet, açmam gerekiyor. Sağa çek” bir an bana öldürecek gibi baksa da önüne döndü ve sağa çekti, boş yolda dururken arabadan yavaşça indim ve kapıyı kapattım. Arabanın ön tarafına yürürken ısrarla çalan telefonu açtım.

“Efendim?” Diye sordum sakince.

“Nora?”

“Efendim Owen?”

“Günlerdir sana ulaşmaya çalışıyorum, neden dönmüyorsun?”

“Müsait değildim, bunu anlamadığın çok belli.” Dedim ters ters. Asfalt yolda yürürken serin gece havası tenimi gıdıkladı.

“Gördüğüm haberler doğru mu? Cidden o iş adamı bozuntusuyla mı berabersin sen?”

Gözlerimi bir an kapatıp açtım.

“Bunun seni niye ilgilendirdiğini anlamadım Owen?”

“Çünkü o herifle 6 aydır beraberseniz beni 4 ay boyunca ayakta uyuttun Nora! 4 ay!”

“O kısım yalan Owen”

Sinirli ses tonum daha önce ona kullanmadığım cinsten yüksekti.

“Ne zamandır birliktesiniz?”

“Seninle birlikte olduğumuz zamandan beri değil, gerisi seni ilgilendirmiyor. Seni aldatmadım yani, buraya geldiğimde tanıştığım biri ve öyle saçma sapan süslemişler işte. Bu kadarını bilsen yeterli, geldiğimde konuşuruz zaten. Bunun için annemi aramana gerek yoktu, daha ne kadar saçmalayabilirsin bilmiyorum”

“Sinirliydim Nora, gerçeği senden öğrenmek için ardığımda açsaydın buna gerek kalmazdı. Hala onunla berabersin yani?” Sorduğu sor karşısında başımı gökyüzüne kaldırdım, cidden birini boğazlayacaktım en sonunda.

“Sana ne! Kendi işine bak Owen, geldiğimde düzgünce konuşuruz diyorum. Uzatma!” İyiden iyiye sinirlerim bozulmuştu.

“İyi tamam, yine de sana inanmıyorum Nora. Adamla olan fotoğrafların hiç de yeni tanışmış gibi değ” telefonu suratına kapattığımda sinirden gülmeye başladım. Gerizekalı bir de bana hesap sorabileceğini sanıyordu! Arkamı döndüğüm an çarptığım sert bedenle bir iki adım geriledim. Damien ne zamandan beri arkamda duruyordu acaba?

“Onunla neden dönünce konuşman gerekiyor” yanından geçip arabaya yöneleceğim sırada beni durdurdu.

Kolumu tutan eli sert olmasa da nazik de değildi, beni yerime sabitledi.

“Açıklamanı yaptın” dedi.

“Çünkü o böyle bir açıklamaya inanıp da beni rahat bırakacak türden biri değil. Bunu takı tı yapar, onu aldattığımı düşündüğü için bir açıklamayı hak ediyor.” Dedim.

“Açıkladın zaten, bunun için onunla görüşmene neden ihtiyacı var”

“Sana ne Damien, seni ilgilendiren bir durum yok” yanından tekrar geçmeye çalıştım.

“O herifle buluşup hayır seni aldatmadım, o benim sahte sevgilimdi konuşması mı yapacaksın yani? Üstüne bir de barış öpücüğü alır belki” kaşlarım anında çatıldı.

“Sana ne diyorum, ister barışma öpücüğü, ister kavga sonrası ateşli bir seks, isterse suratına bir yumuruk alır. Sana ne!” Sinirden köpürüyordum, beni o sabah bırakıp giderken Londrada ne yapacağım umurunda bile değildi ama eski sevgilimle konuştuğumu öğrenince bir anda kıskanç moduna mı geçmişti?

“Hiçbirini alamaz” dedi. Gözlerimi devirdim, yanından geçmeye çalıştığımda beni durdurmadı. Onun yerine kıçımı arabanın üstüne oturtacak şekilde kaldırdı. Bu adamın arabayla ilgili bir takıntısı vardı, emindim.

“Ben istersem hepsini alır, sen de bunu asla öğrenemezsin.” Dedim hırsla. Onu zorlamam için elinden geleni yapıyordu, ben de zorluyordum.

“Eski sevgiline dönüyorsun yani” dedi ellerini iki yanıma yaslayıp üstüme eğilirken.

“Eve dönüyorum Damien, bu kadar. Bu saçmalık yeter artık.” Onu itmeye çalışsam da yerinden oynamadı.

“Derdin ne senin? Bitti artık, aramızda ne anlaşma kaldı ne de başka bir şey. Beni zorlama” dedim sinirle.

“Bugün bile senin kıçını kurtarmak için beni öpmene göz yumdum, daha ne istiyorsun?” Diye tısladım.

Beni izledi, kemikli yüz hatları gecenin karanlığında gölgelenmişti, bu hali kasıklarımda bir sancıya sebep oluyordu.

“Göz mü yumdun? Seni öpmemden hoşlanıyor gibiydin Nora, her zaman” işte, başlıyordu. Beni delirtecek şeyler söylemeyi o kadar seviyordu ki sinirlenmemden zevk alıyordu. Bu sefer sinirlenmeyecektim.

“Evet, tatil kaçamağı ne de olsa. Anlam yüklemediğin sürece çok zevkli oluyor” dedim gülümseyerek.

Damien da gülümsedi. “Ah, yani olanların hiçbir anlamı yok diyorsun?”

“Aynen öyle diyorum” dedim tatlılıkla.

“Yani burada yine aynı şeyleri yapsak” bana yaklaştı, dudakları kulağıma temas edecek kadar yakınıma girdi. “Sen güzel kalçanı sana dokunmam için bana tekrar tekrar sürtsen bunun hiçbir anlamı olmayacak”

Nefes almalıydım, benimle oynuyordu. Ondan ne kadar etkilendiğimi bildiği için oynuyordu ama sorun şuydu ki bu tek taraflı değildi.

Ben de ona yaklaştım, “olmayacak Damien, üzgünüm.” Dudak büktüğümde beni izledi. Onu hafifçe itip yanından geçerken. “Owen’a selamını söylerim, eminim çok sevinir”

Sinirle saçlarını karıştırdığında içimden gülmek gelse de gülemedim, yarın bunların hepsi bitecekti ve ben Damien’la ilgili hiçbir şeyi unutamayacaktım. Özellikle de hala burnumda olan kokusunu ve sıcaklığını.

 

oy ve yorum bırakmayı unutmayın dostlarr, sizi seviyorum öpüldünüz 💖💖💖

Bölüm : 05.06.2025 15:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...