
Şu yaşıma kadar kendim hakkında emin olduğum bir şey varsa o da sabah insanı olmadığımdı. Erken uyanmaktan da erken yapılan kahvaltılardan da nefret ederdim. Uykumu alamadığımda dünyanın en aksi kadını olduğuma bahse girerdim.
Bugün hariç.
Bugün resmen odama giren ve gözüme vuran güneş bile keyfimi yerine getirmişti, sabahın 8’inde duş almış ve kahvaltı yapmıştım.
Kahve demlerken kendi kendime bunu düşünüyordum, bugünün bir özelliği olmasını reddetmeye çalışsam da kendime yalan söyleyemezdim. Damien’ı göreceğim için resmen uyuyamamıştım.
Uyuduğum sayılı saatte de yüzü gözümün önünden gitmemişti. Ne kadar kalacağını bilmiyordum. Elbette fazla uzun kalamazdı, yine de burada olmasından keyif alıyordum.
İtiraf edemesem de onu tahmin ettiğimden bile fazla özlemiştim, geceden beri konuştuklarımızı tekrar tekrar zihnimden geçiriyordum. Helena gecenin köründe arayıp sözleşmeyi sormuştu, imzalamam için baskı yapmasa da daha fazla bekleyemeyeceğimi de söylemekten geri durmamıştı.
Damien Langley akıllı adamın tekiydi, çok iyi isimlerle çalışıyordu, hem yazar portföyü hem de editör tarafı çok kısa süre içinde nasıl bu kadar güçlenmişti aklıma almıyordu. Kitaplarını bayılarak okuduğum birkaç amerikalı yazarla anlaşmıştı. Elbette böyle bir fırsatı kaçırmak istemiyordum, üstelik adam bunu sadece benim yerlerde sürünen kıçımı kurtarmak için yapmıştı.
Romantik tarafım bu jeste tutunmuş ve bırakmıyordu, o yanıma fazla izin verirsem Damien’a ilan-ı aşk edeceğinden emindim.
Mantıklı tarafım onunla yeniden bir işin içine girmekten deli gibi korkuyordu çünkü artık Damien ile işle ilgili bir bağım olsun istemiyordum. İstediğim çok daha başka bir şeydi ama bunun da olamayacağının farkındaydım bu yüzden yine duygusal yanım onunla herhangi bir iletişim şeklini kaçırmak istemiyordu.
Damien’ın bana bir şeyler hissettiğini görüyordum, yine de çok farklı yerlerdeydik. Hem fiziksel hem de duygusal olarak…
Yine de bugün onunla koca bir gün geçirmek isteyen kalbime izin verebilirdim, bir günün bir zararı olmazdı değil mi?
Soğumuş kahvemden bir yudum aldığım zaman telefonum çalmaya başladı, arayan Brian idi.
“Efendim?” Dedim keyifli bir sesle.
“Nora, nasılsın? Sesin enerjik geliyor. Londra seni sabah insanına mı çeviriyor yani?”
Bu kadar dikkatli olması sinir bozucuydu. “Olabilir, bu bilgileri sana vermek istediğimden emin değilim. Her an aramızda iş ilişkisi olabilirmiş”
Brian hafif bir kahkaha attı. “Düşünmeye başladın yani, güzel. Akşam yemeğinde sana güzel bir dolma kalem getireyim, imzalarken uğur getirir”
“İmzalayacağımı söylemedim Brian, düşünüyorum hala. Ayrıca akşam yemeği derken?”
“Londraya geldim, Damien ile işlerimiz vardı. Gelmişken seni de bu konuları konuşmak için görebilirim diye düşündüm, menajerinle konuşmuştuk aslında. Haber vermedi mi?”
“Helena genelde fazla yoğun oluyor, unutmuş olabilir. Neyse ki bir planım yoktu, Damien’a etrafı gezdireceğim.”
Brian hafif bir ıslık çaldı. “Ona tahammül edebilmeye başlamışsın, eve dönmek sana yaradı Nora” ah bir bilseydi….
“Hı-hı. Öyle oldu. Akşam görüşürüz o zaman” dedim aceleyle, bu konuşmalar beni utandırıyordu. Damien ile didişmelerimiz ve sonunda öpüşmelerimiz aklıma geliyordu.
Tam da tahmin ettiğim gibi Helana yarım saat sonra akşam yemeğini söyleyen bir mesaj atmıştı.
Damien ile sözleştiğimiz saat gelene kadar yerimde duramadım, kitaplığımı kaç kez baştan düzenlediğimi bile sayamamıştım. Sonunda üstüme bir jean ve rahat bir bluz giymiştim. Taksiye atlayıp Damien’ın kaldığı otele vardığımda henüz 20 dakika bile geçmemişti.
Hemen sonra taksinin kapısı açıldı, Damien yanıma oturduğu zaman “Arabayla da gidebilirdik” dedi.
Ona döndüm, her zamanki gibi nefes kesici görünüyordu, bu sinir bozucuydu.
“Biliyorum ama böyle daha hızlı olacak, bana güven”
Kaç saattir durmaksızın yürüyorduk bilmiyorum ama Damien biraz olsun yorgun değildi. Onu sevdiğim her yere götürmüştüm, hiçbirinden şikayet etmemişti. Hepsine tamamen büyük bir ilgiyle yaklaşmış, anlattığım her şeyi dinlemişti. Beni bu kadar dikkatli dinlemesi elimi ayağımı birbirine dolaştırsa da karnımın altında oluşan tatlı sancının bağımlısı olmuştum.
“Saat neredeyse 8 olmuş, eve gidip üstümü değişmem gerekiyor.” Telefonumdan saati kontrol ederken gelen bir taksiyi durdurdu.
“İstersen sen de gel, çabuk hazırlanırım. Beraber gideriz” dedim. Pişman olmak için çok kısa bir sürem vardı, fikrimi her an değiştirebilirdim. Yine de “Olur zaten otele gidersem uyuyakalabilirim” dedi. Güldüm. “Sen mi? Öyle insani davranışların olduğunu bilmiyordum Damien, robot olduğuna emindim” gülümsemesi büyüdü.
“Benim hakkımda ne çok varsayımın var”
Taksiye binerken ona yarım ağız gülümsedim. Kısa sürede yeniden evimin önündeydik, bu yeniden garip hissetmeme sebep oluyordu. Onu burada görmeye asla alışamayacaktım.
İçeri girdiğimizde ışıkları açtım. “Hemen hazırlanırım ama hızlı bir duş alsam sorun olur mu?” Diye sordum. Başını iki yana salladı.
“Ben salondayım”
O salona girerken üst kattaki odama çıktım, dolaptan giymek için düz siyah elbiselerimden birini çıkarıp yatağa attım.
Koridordaki banyoya girdim ve acele etmeye çalışarak duş aldım, gerginlikten saçımı 4 kez şampuanlamıştım.
Köşede duran beyaz havluyu vücuduma sardım, tenim sıcak sudan kıpkırmızıydı. Banyodan çıkıp koridora yöneldiğim esnada Damien ile çarpıştım, ağzımdan küçük bir “ah” kelimesi kaçıverdi.
Damien kollarımdan yakalayıp düşmeme engel oldu, ona yapışık olan vücudumu sadece bir havlu gizliyordu. Yanaklarım ısınmaya başlamıştı, bakışlarım istemsizce yapışık bedenlerimize kaydı. Islak vücudum onun beyaz tişörtünü de ıslatmıştı, geri çekildiğimde üstüne yapıştığını gördüm.
“Pardon” dedi tuhaf bir sesle.
“Bir şey mi oldu?” Koridorda karşılıklı durmuş birbirimizi süzüyorduk.
“Helena seni aramış, açmayınca beni aradı. Restorana geçiyormuş, onu haber vermemi söyledi.”
Damien benden başka her yere bakmaya çalışıyordu, bir elini atıp saçlarının arasından geçirdiğinde derin bir nefes aldım, aramızdaki gerilim büyüdükçe büyüdü. Sanki bir gerilim balonunun içindeydik ve patlarsa birbirimizin üstüne atlayacak gibiydik.
“Tamam, 15 dakikaya hazır olurum” sesim titremediği için kendimi tebrik ediyordum. Başını salladı, yanından geçerken ona değmemeye çalıştım, gözlerine bakarsam ne göreceğimi biliyordum. Odama girip kapıyı kapattığım an sesli bir nefes verdim, bu adamın beni bakışlarıyla bile tahrik edebilmesi hiç normal değildi.
Aceleyle iç çamaşırlarımı ve elbisemi giydim, yanaklarım hala az önceki karşılaşmamın etkisiyle kızarıktı. Adam beni iç çamaşırlarımla, bikiniyle, gecelikle, ger şeyle görmüştü. Yine de üstümdeki havluyu attığım an yapabileceği şeyleri hayal etmekten geri duramayan arsız bir yanım vardı ne yazık ki…
Bu düşünceleri zihnimden atmaya çalıştım, hazırlanmam gerekiyordu.
Saçlarımı kurutup at kuyruğu yaptıktan sonra çantamı alıp odadan çıktım. Damien salonda ayakta durmuş beni bekliyordu, duruşunda gergin bir şeyler vardı.
Beni görünce “Çıkalım mı?” Diye sordu.i aceleyle. Başımla onayladığım an resmen koşarcasına kapıdan çıktı. Arkasından bakakaldım, neyi vardı bunun böyle?
Sokağa çıktığım zaman Brian’ı arabaya yaslanmış beklerken gördüm, bizi gördüğünde yüzünde muzip bir sırıtış oluştu.
“Selam Nora” dedi imalı bir sesle.
Ona dik dik baktım. “Yüzündeki sırıtışı sil Brian, hiç profesyonel değilsin.”
Damien ön koltuğa geçtiğinde Brian ve ben aynı anda birbirimize baktık.
“Neyi var nunun böyle? Kafasına ne düştü?” Diye sordu.
“Bana sorma” arka koltuğa geçip oturduktan sonra dikiz aynasından Damien ile göz göze gelmemeye çalışarak gergince durdum.
Helena çoktan restorana gitmişti bile, neyse ki menajerim böyle şeyleri sorun etmezdi. En azından Damien ile olduğumu öğrendiğinde meşguliyetimi başka şeylere yoracağını bildiğimden kendimi buna hazırlamıştım. İçeri girip onu gördüğümde yüzünde oluşan sırıtış da bunu kanıtladı.
“İyi akşamlar” dedi neşeyle.
Damien onun elini sıktıktan sonra karşıma oturdu. Helena’nın yanına geçtim, Brian Helenayla hızlıca selamlaştı.
“Tekrar merhaba” dedi Brian alışık olduğum ciddi ses tonuyla. İlk tanıştığımızda saçları kısacık kesili ve sert yüz hatlarına sahip olan o adamdan çok farklı olsa da gözümde, şimdi Helena ile tanışmasını izlerken o hali geri dönmüştü. Elbette arkadaşım da son derece ciddiydi, en işkolik halini takınmıştı. Biraz havadan sudan sohbet ettikten ve sipariş verdikten sonra Helena konuşmaya başladı.
“Ben elimden geleni yaptım, Norayı ikna etmek için gerçekten mantıklı teklifler sunmanız gerekiyor. Damien’ın bu işin dışında kalması yeterli değil, birisi senin yatırımcı olduğunu öğrendiğinde bunu kullanacak. Özellikle de sadece sevgili olduğunuz için bile ayağımızı kaydırmaya çalışmış biri o sevgilin için bir yayınevi kurduğunu öğrendiğinde neler yazdıracağını sen düşün. Nora’nın kalemine edilecek herhangi bir hakaret ya da ima asla kabul edeceğim bir şey değil bu yüzden bunun garantisini vermeniz gerekiyor” hayretle Helenaya döndüm, şu an konuşan kadın ile evde benimle konuşan kişi aynı mıydı?
Ona bir kez daha minnetle doldum, içimi bu kadar iyi bile bir arkadaşa sahip olmak büyük şanstı.
Brian anlayışla gülümsedi, Damien bu konunun dışında kalmak istediğini belli edercesine arkasına yaslanmıştı.
“Sevgili değildik, herkes bunu biliyorken şunu etiketlemeyin” dedim sinir bozukluğu ile, bu sadece gerçek olmasını istediğim bir şeyin ne kadar sahte olduğunu vurgulamaktı.
Brian doğrudan Helena ile konuştu. “Damien zaten gizli yatırımcıydı, kurucu ben olduğum için bunu kimse öğrenmeyecek yani yayın evinin Damien ile olan ilgisini kimse çözmeye uğraşmaz bu zaten dikkat çekmez. Beni kimse tanımıyor, rahat olabilirsiniz. Damien’ın amcasına gelince, o konuyla ilgilendik.”
Damien’a bir bakış attım, beni izliyordu.
“Magazine bilgi sızdırmak çok zor değil” dedi Helena ters ters.
“En fazla Nora’nın Damien ile sevgili olduğu ve amerikada bir yayın eviyle anlaştığı ortaya çıkar. Yayın evinin kurucusunun kim olduğu ya da başında kim olduğunu kimse öğrenemez, bu bizim işimiz değil. Profesyonellerle anlaşma sebebimiz buydu”
Bunca zahmete girdikleri için yüzüm kıpkırmızı oluyordu.
“Bu kadar iyi iş yapıyorsanız niye daha önce tüm bunların olmasını engellemediniz? 1 aydır nelerle uğraştığımızı bile öğrenememişken magazine çıkacak herhangi bir şeyi önceden öğrenip engelleyebileceğinize inanmamı mı bekliyorsunuz?”
“Helena!” Dedim uyarırcasına, burnundan soluyordu. Fikrinin değişmediğini biliyordum, kartlarını açık oynuyordu. Sonucunda olacak her şeyle o uğraşacaktı bu yüzden önceden tüm ihtimalleri tartmamızı sağlıyordu. Yine de Brian’ın gerildiğini görmek beni de geriyordu.
“Nora önceden uyarsaydı hallederdik” dedi Brian mesafeli bir tonda.
“Damien amcasının ne tür bir manyak olduğu konusunda uyarsaydı biz de hallederdik, yani sorun halletmek değil. Tüm bunların yaşanmaması için önlem almak.”
Duruma müdahale etmem gerektiğini anlayıp biraz öne eğildim.
“Tek istediğim kitaplarımın düzgün bir şekilde okuyucuyla buluşması, başka şekilde anılmamak. Süreçle ilgilenilmesi ve geciktirilmemesi” dedim. Brian başını salladı.
“Sadece kitaplar” diye yineledim.
“Tamam, sadece kitaplar. Söz veriyorum.”
Helena masanın altından dizimi tutup bir kez sıktı, mesajı almıştım.
“Anlaştık o zaman”
Bu sefer Damien ile değil Brian ile el sıkıştım, yine de attığım imzanın beni Damien’a bir kez daha bağladığını biliyordum.
Neyse ki bu sefer önüme koyduğu sözleşme sahte bir şeyi değil tamamen gerçek bir şeyi temsil ediyordu.
Başta ona söylemediğim bir özelliğimin bizi birbirimize bağlaması ne ironikti.
Gecenin kalanında Damien rahat bir ifadeyle beni izlemeye bir saniye ara vermeden içkisini yudumladı, Helena Brian ile neler yapılacağının ve istediğimiz tarihlerin üstünden geçti. Ben de bir köşede diken üstünde oturup bakışlarımı kaçırmaya çalıştım.
Nihayet her şeyin konuşulduğundan emin olduğum bir anda Brian “Nora, amerikada imza günleri için gelecek ay boşluğun olursa haberleşelim. Baskıyı kontrol etmek için gelebileceğini düşünüyorum, uzaktan da yürütebiliriz ama-“ lafını kestim.
“Hayır gelirim, zaten görmem gerekiyor. Biraz detaycıyımdır, kapak için de görüşmemiz gerekecek zaten.” Dedim.
Brian başını salladı.
“Tamam, o zaman her şey halledildi. Sözleşmeyi imzaladıktan sonra bana yollarsın. Dosyaları editöre teslim ederiz”
Hep beraber restorandan çıktıktan sonra Damien bana döndü “Sizi bırakabilirim, Brian buradaki bir müşteriye uğrayacaktı.”
Helena “Ben arabayla geldim zaten, siz Nora ile gidebilirsiniz.” Sonra Brian’a döndü. “Sizi bırakabilirim, ne tarafa gideceksiniz?”
Neyse ki Helena her zamanki sıcak tavrına dönmüştü, Brian için aynı şey söz konusu değildi.
“Teşekkürler, taksiyle hallederim. İyi akşamlar.” Brian herkesle hafifçe selamlaşıp bir taksiye bindiğinde Helena sadece benim duyabileceğim bir sesle “Ne uyuz herif bu böyle Nora, nasıl katlandın sen bu ikiliye anlamıyorum”
Gülümsememi bastırmaya çalıştım. “Alışırsın bebeğim, alışırsın”
O arabasına bindiğinde Damien da arabayla önümde durmuştu.
Bindikten sonra kapıyı kapattım.
“Sonunda anlaşabildiniz” dedi bu gece ilk defa benimle konuştuğu zaman.
“Yani, zorlu bir müşteri mi olduk senin için?”
Güldü. “Brian düşünsün o kısmı, beni ilgilendirmiyor. Benim bir ilgin yok” dedi oyuncu bir ses tonuyla. Hafif bir kahkaha attım. “Teşekkür ederim Damien, daha önce edememiştim. Bu kadar zahmete girmiş olduğuna inanamıyorum hala, bu çok fazla”
“Şunu söylemeyi kes, sanki durduk yere sana bir şey almışım ya da iyilik yapmışım gibi gözüküyor. Zaten ben olmasaydım hiçbir şekilde böyle bir duruma düşmeyecektin”
Öfkeli ses tonu onu süzmeme sebep oldu, evin önüne gelmiştik.
“Yine de teşekkür etmem gerekiyor, ilgilendiğin için”
Başını sallamakla yetindi.
“Ne zaman döneceksin bu arada?” Diye sordum merakıma yenik düşüp, arabada tamamen bana döndü.
“Bir iki güne dönerim. Burada biraz işim daha var”
Bu sefer ben başımı salladım, beni izlerken Damien’ın yüzünde bir şeyler değişti. Ne olduğunu bilmesem de kalbim daha hızlı atmaya başladı.
“Bıraktığın için teşekkür ederim” dedim gözlerimi ondan ayıramadan.
“Bu gece çok fazla teşekkür ediyorsun.”
“Diyecek başka bir şey bulamıyorum çünkü. Senin de çok konuşkan olduğun söylenemez bugün.”
Neyse ki alaycı yanımı hala kullanabiliyordum. Damien da güldü. “Dilim tutulmuş olabilir.”
“Senin mi? Yemek boyunca konuşmamanın sebebi bu mu yani? Helena fazla üstünüze gelmiş olabilir ama dilinin tutulacağı kadar da değildi”
“Helenanın ne dediğini dinlemedim, aklım başka yerdeydi.” Gözlerim onun yeşil gözlerine kilitlenmişti, arabanın içi karanlık olmasına rağmen ne kadar yoğun baktığını görebiliyordum. Ağzım birkaç kez açılıp kapandı. Sonunda “Ne düşünüyordun?” Diye sordum.
Damien bana yaklaşmadı, yerinde kaldı ama söyledikleri sanki çok yakınımdaymış gibi tenimin ürpermesine sebep oldu.
“Seni. Vücuduna sardığın küçük havluyu. Havlunun altında görebileceklerimi.”
Damien bana birkaç saniyelik nefes alma süresi tanıdı. Sonra yaklaşıp dudaklarını benimkilere bastırdı.
Ayy 30k olmuşuz hiç söylemiyorsunuuuz, bir sonraki bölüm hakkında spoi vermeme gerek yok bence anladınız 🌶️🌶️🌶️🌶️🌶️
yorum oy ne varsa bekleniyorsunuz, öpüldünüz 💖💖💖💖
Ay bir de ben bir şey soracağım, cidden yaşım büyük kalıyor sanırım bu güncellemelere ama bu pano mesajları ne allah aşkına ya wattpad gibi değil herhalde bu yazarların kitap hakkında güncelleme duyuru vs yapacağı bir yer değil mi niye herkes burayı dert anlatma yeri ya da sohbet platformu olarak kullanıyor ben mi olayı yanlış anladım biri bana bilgi versin? Panoları görünce kitap yazma uygulaması mı dertleşme mi sohbet uygulaması ne olduğunu şaşırıyorum cidden.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 49.98k Okunma |
4.58k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |