68. Bölüm

Final Part 2

Sude
sudesi

Yazardan not,

 

Ağlıyorum bana sarılın...

Bu kitabın yeri bende hep ayrı olacak, en stresli olduğum dönemde tamamen eğlenmek için yazdığım bir kurguydu ve bu kadar okunması, wattyde 200k’yı geçmesi bile çoook güzel bir olaydı. Umarım okuyan herkes de eğlenmiş ve keyif almıştır, destek olan vaktini ayıran herkese de ayrı ayrı teşekkür ederim.

 

Umarım yeni kitaplarda görüşürüz, kocaman kocaman öpüyorum. Sizi bölümle baş başa bırakıyorum, bol yorum son bölüme destek gelsin.

 

Bolca sevgiii-sude

 

 

 

 

Damien telefonumdaki mesaja bakarken çenesinde bir kas seğirdi, yeşil gözleri tekrar tekrar mesajı okuyordu.

 

"Bu herif elimde kalacak, şansını zorluyor." Dedi sessizce. Arabasında otururken ona döndüm.

 

"Neyden bahsediyor ayrıca? Yaptığın oyun derken yani?" Diye sordu sonunda. Bakışlarımı kaçırmamak için direndim, alt dudağımı dişlerken beni izledi.

 

"Büyükbabanla konuştum sabah, beni orada gördü. Sanırım ondan önce harekete geçtiğim için öfkelendi."

 

"Büyükbabama mı gittin?" Ses tonu biraz daha düştü. Sıkıntıyla başımı eğdim yana doğru, gözlerinde tuhaf bir hava vardı. Aklından bir şeyler geçtiğini görebiliyordum.

 

"Hiçbir şey yapmadan duramazdım değil mi? Arkama yaslanıp her şeyi uzaktan izleyecek değildim Damien. En azından gidip kendim konuştum, sebebini anladı."

 

Damien karanlık yolu izledi.

 

"Bir şey yapamaz, onunla konuşacağım. Bu haberi yayınlamasına zaten izin vermem, bu işi düzgünce çözmeye çalışıyordum ama belli ki öyle olmayacak." Kaşlarım çatıldı.

 

"Ne demek istiyorsun?"

 

"Ona seni tehdit etmemesini söylemiştim Nora, senin üstünden beni yıldırmaya çalışıyor aklınca. Anladığı dilden konuşacağım"

 

Bu durumdan o kadar sıkılmıştım ki artık.

"Ne yapacaksın ki?" Diye sordum.

 

"Önce şirkete gidip Brian ile konuşmalıyım, sonra sana anlatırım. Yolladığı haberi bana at." Dedi. Mesajı olduğu gibi ona gönderdim, Helena verandada durmuş endişeli gözlerle bize bakıyordu.

 

"Sana haber vereceğim." Dedi. Canı o kadar sıkılmıştı ki bana bakmıyordu bile, odağının çok başka yerde olduğuna emindim. Bir süre başka bir şey demesini bekledim ama o kendi kafasında düşündüğü şeye odaklanmaya devam etti.

 

"Tamam" dedim sadece arabadan inerken kırgın bir sesle, bozulmadım desem yalan olurdu, sorunlarımız asla bitmiyordu ve bunlarla uğraşmaktan yorulmuştum. Helenanın yanına ulaştığımda o da arabayla uzaklaştı.

 

 

Damien

 

Brian şirket bilgisayarını almıştı, çalışma odamda otururken onun çattığı kaşlarını izledim.

 

"Bir şey bulabildin mi?" Diye sordum. Başını olumlu anlamda salladı.

 

"Scott'tan bahsediyoruz Damien, elbette buldum."

 

"Yeterli bir şey mi?"

 

"Hepsi birleştiğinde korkudan altına sıçacağına eminim diyelim, bence yeterli." Dedi gözlerini bilgisayarından ayırmadan. Önüne buzlu bir viski koydum, bardağa bir bakış atıp geri önündeki işe döndü.

 

"İyi, ona tehdit etmek nasıl olur öğreteceğim, bunu sessiz sedasız çözmeye çalışıyordum ama Nora'nın numarasını bulup onu korkutması sessizliği haketmediğini gösterdi."

 

Brian bilgisayardan muhasebe kayıtlarını açmıştı, beni yanına çağırdı.

 

"Şuna bir bak, 4 ay önce şirket fonuyla bir yatırım yapmış. Çok önemli bir şey değil. Yine de yönetim kurulundan kimsenin imzası yok, daha doğrusu izni de yok. Bu yasadışı, onu tamamen attırabiliriz ve dava açabiliriz. Büyükbaban bunu öğrendiğinde zaten kıyamet kopar."

 

Kaşlarım çatıldı.

"Gerizekalı herif, bunun ortaya çıkmayacağını mı düşünmüş?" Dedim sinirle.

 

"Küçük küçük meblağlar, belli ki fark edilmeyeceğine emin, muhasebe kayıtlarını didik didik etmesem bulamazdım." Dedi. Başımı salladım, Brian'dan bir şey kaçmayacağını biliyordum, hele böyle bir durumda asla.

 

"Nora'yı tehdit ettiğine inanamıyorum, rezillik çıkardıkları yetmedi." Brian sinirle söylendiğinde bardağından bir yudum aldı "Onu ilk tehdit ettiklerinde de sana gelseydi çoktan fişlerini çekerdik Damien."

 

"O zamanlar Nora durumun buraya geleceğini bilmiyordu, huzursuzluk çıkmasın diye her şeyi yapar. Onu tanımıyormuş gibi konuşma." Dedim camdan dışarıyı izlerken.

 

Benim için yaptığını asla unutamıyordum, kendi işini umursamayıp benim kıçımı kurtarmak için o kadar zekice hareket etmişti ki sayesinde bir anda koca şirketi 6 ayda alamadığım kadar kolay almıştım, karşılığında o da tüm emeğinden olmuştu.

 

Şimdi de bana bunun karşılığını verme fırsatı doğmuştu işte.

Scott'a bunu ödetmekle kalmayacaktım, ona güzel bir veda yemeği yedirecektim.

 

Saat sabahın 5'i olmuştu, bilgisayara bakmaktan ikimizin de başı ağrımıştı fakat neyse ki aradığım her kanıtı bulmuştum. Telefonumdan Nora'ya mesaj attım.

 

"Akşam güzel bir yemek yiyeceğiz güzelim, saat 8 gibi hazır olur musun?"

 

Çok geçmeden cevap verdi, bu saatte uyanık olmasına istemsizce kaşlarımı çattım. Stres olduğunu biliyordum, yüzünün halini bile hayal edebiliyordum. Bayıldığım gözleri eminim kısılmış cevabımı bekliyordu.

 

"Yine bir aile yemeği mi?"

 

"Bu sefer felaketle sonuçlanmayacak, söz veriyorum." Son mesajıma cevap vermedi, muhtemelen kızgın kızgın telefona bakıyordu. Neyse ki bu kızgınlığı uzun sürmeyecekti, bunlardan kurtulacaktık.

 

 

                             Nora

 

Damien'ın gece attığı mesajlardan sonra 2 saat bile uyuyamamış ve erkenden kalkıp koşuya çıkmıştım, en azından kafamı dağıtabildiğim bir aktiviteydi. 9 civarı eve dönerken Helena ve kendim için kahvaltılık bir şeyler aldım. Bugün birkaç kişiyle görüşmesi olduğundan onu odada rahatsız etmemeye dikkat ederek eve girdim. Sessizce aldıklarımı mutfağa bıraktım, yukarı çıkıp direkt banyoya girdim, sonbahar gelmiş olsa da burada hava hala dehşet sıcak olduğundan terlemiştim. Üstümdekileri çıkardıktan sonra sıcak suyun altına bıraktım kendimi, gerilen kaslarım biraz bile olsun rahatlamadı, bunun sebebi tamamen zihinsel gerginliğimdi.

 

Saçlarımı şampuanlarken aklımdaki düşünceler suyun sesini bile bastırıyordu. Bu yüzden duşa kabinin kapısı açıldığında gözlerimi panikle açtım ve karşımda Damien'ı gördüm, ağzımdan küçük çaplı bir çığlık kaçtı. Hiçbir şekilde ses duymamıştım.

 

"Ödümü kopardın!"

Beni hiç umursamadan üstündekileri çıkarmaya başladı, ona dik dik bakarken suyun altına girdi.

 

"Anahtarım olduğunu unuttun sanırım, burası benim de evim hayatım." Dedi saçlarını geriye doğru atarken. Islak saçlarının görüntüsü zihnime kazındı.

 

"Ne ara geldin sen?" Beni belimden yakalayıp kendi çıplak bedenine bastırdığında ağzımın içi kurudu.

 

"Sen koşuya çıkmışsın, Helena söyledi. Sabah seni görmeden gitmek istemedim. Geldiğimde çoktan Helena toplantıya başlamıştı, seni odanda bekledim ama burası çok daha iyi bir buluşma noktası oldu." Dedi çıplak omuzlarımı süzerken. Ona kırıldığımı fark etmişti, bu yüzden geldiğine emindim.

 

Beni kendine daha çok bastırdığında karnıma baskı yapan sertliği görmezden geldim, bu ne kadar mümkün olabilirse. Ona onaylamaz bir bakış attım.

 

"Arkadaşım yan odada bir oyuncuyla online görüşmedeyken beni böyle sıkıştırman çok uygunsuz." Dedim yalandan bir kızgınlıkla. Damien'ın bakışlarında kurnaz bir tavır gezindi, ellerinden biri kalçamı sıktığı zaman inlememek için dudaklarımı birbirine bastırmak zorunda kaldım.

 

"Çok daha uygunsuz şeyler biliyorum." Boğuk sesi daha fazla tahrik olmama sebep oldu. Onu susturmak ve kızaran yanaklarımı gizlemek için dudaklarımı onunkilere bastırdım. Elleri vücudumda gezerken gerginliğim biraz olsun dağıldı, öpücüğü derinleşti ve benim aklım biraz daha uçup gitti.

Damien benden ayrılıp karnıma sayısız öpücükler bıraktı, önümde diz çöktüğünde bu görüntüye hayran kaldığımı fark ettim.

Bir bacağımı kaldırıp omzuna attığı zaman ağzım istemsiz açıldı. Bana bir ziyafetmiş gibi bakarken gülümsedim.

 

"İşin falan yok mu senin?" Diye sordum, elbette içimdeki muzip yan onunla uğraşacaktı . Damien bundan bir gram etkilenmedi, gözleri hala üstümde geziniyordu.

 

"İşkolik olmamdan şikayet etmiyor muydun? İşten daha güzel şeyler var şu an önümde." Hafifçe kıkırdadım, hala ve hala heyecandan bayılmama sebep olabilirdi.

Ağzı üstüme kapandığında sessiz olmak için her şeyi yaptım. Havluya sarındıktan sonra Damien hızlıca banyoda üstünü tekrar giyindi.

 

Helena'nın odasının önünden geçerken hala bilgisayarda olduğunu anladım, yanaklarım utançtan kıpkırmızı olsa da Helena'nın beni daha çok utandıracağını biliyordum.

 

"Akşam için gerçekten emin misin? Hem ne yapacaksın ki?" Diye sordum kendimi tutamadan. Üstüme bir çamaşır takımı geçirirken beni izledi. Ne kadar tatsız da olsa konuşulması gereken şeyleri erteleyemiyordum.

 

"Kontrolcü yanını bir kenara bırakmalısın, çünkü ben zaten her şeyi kontrol altına aldım Nora. Akşam gideceğiz ve bu son bulacak. Sen sadece yanımda ol."

Başımı salladım, gelip dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu.

 

"Geç kaldım, ben toplantıya gidiyorum. Akşam görüşürüz." Dedi.

 

"Tamam görüşürüz." Dedim ben de.

 

"Seni seviyorum." Kapıdan çıkarken söylediği şey gülümsememe sebep oldu.

 

Akşama kadar ben de Helena da çalıştık, odamda sessizlik içinde yazmayı özlemiştim, burada da aynı şeyi yapabilmek çok iyi gelmişti. Hem kafam dağıldı hem de kendimi başka şeylere kaptırmak problemleri görmezden gelmemi sağlıyordu.

Akşama doğru hazırlanmaya başladım, saçlarımı açıp kendi haline bıraktım ve siyah dümdüz bir elbise giydim. Biraz makyaj yapıp yüzümdeki bitkinliği yok etmeye çalıştım.

Kendimi savaşa gider gibi hissediyordum, Damien'ın kafasındaki plan her ne ise işe yaramak zorundaydı.

 

Gidişimi geciktirmek adına çantamı belki üç kez topladım, parfümümü sıkarken Damien 5 dakikadır aşağıda bekliyordu. Helena kapımı tıklattı, başını içeri uzatırken "çıkmaya niyetin yok galiba?" Dedi. "Ağaç oldu adam."

 

"Kaçınılmaz sonu geciktiriyorum işte" ayakkabılarımı giyip aşağı kata, çıkış kapısına ilerledim.

Temiz hava burun deliklerimden içeri girerken biraz rahatlamaya çalıştım, neden bu kadar gergin olduğumu bile bilmiyordum fakat korkuyordum. Damien mantıklı bir adamdı, en azından onunla iş yaptığımız onca sürede öyleydi. Yine o yanını koruyacağını umuyordum.

 

Arabasına yaslanmış bekleyen görüntüsünü süzdüm, elleri ceplerinde oldukça rahat görünüyordu, hatta geçen geceden bile rahat olduğunu söyleyebilirdim.

 

"Selam." Dedim.

Saçlarımın arasına, göğsümde yükselen gerilimi dinginleştiren bir öpücük bıraktı.

 

"Selam Nora." Adımı yine bu sefer kesinlikle bilerek yaptığına emin olduğum o şekliyle söyledi. İstemsizce güldüm.

 

"Bunun beni gıcık ettiğini biliyorsun değil mi?" Arabanın kapısını binmem için açtı.

 

"Gıcık mı? Ben tahrik olduğun için utandığını düşünüyordum oysa." Gözlerimi devirmeden edemedim, açtığı kapıdan binerken gülmeye devam ediyordum. O da gelip bindikten sonra arabayı çalıştırdı.

 

Artık nereye gittiğimizi anlayacak kadar tanımıştım bu yolu, büyükbabasının evine gidiyorduk.

 

"Gerginliğini üstünden atmalısın güzelim, bir sorun yok. Kalabalık olmayacak." Beni rahatlatmak adına bacağıma koyduğu eline odaklanmaya çalıştım, yine de yol boyunca kötü bir şey olacakmış hissi beni bırakmadı.

 

"Neden önce benimle konuşmadığını anlamıyorum." Dedim dışarıyı izlerken.

 

"Çünkü önce seninle konuşursam sonra diğerleriyle konuşamam."

 

Ona döndüm, kaşlarım çatıldı. "Bu da ne demek şimdi?" Arabayı bahçe yoluna park ederken bana döndü.

 

"Bana engel olurdun demek, hadi in." Kemerini çözüp inerken onu izledim, elbette ona engel olmak isteyeceğim bir şey yapacaktı. Bu gecenin tüm olayı buydu.

Topuklarımı yere vura vura arabadan indim.

 

"Umarım dediğin gibi olmaz, yoksa beni resmen oyuna getirmiş olacaksın." Dedim sinirle.

 

"Seni oyuna getirdiğim falan yok, olması gereken bir şeyi yaparken pürüzleri en aza indiriyorum."

 

"Benim pürüz çıkaracağımdan emindin yani? O zaman nasıl sana destek olabilirim?"

 

Kapıya yürüdüğümüzde bana döndü, saçımdan kaçan bir tutamı kulağımın arkasına itti.

 

"Biz bir takımdık Nora, unuttun mu. Her zaman birbirimizi kollarız." Kapıyı açan kişiyle sustuk. Edward gülümseyerek bize baktı, yine de bunun tatsız bir gülüş olduğunu anladım. Damien ona bakmadan hafifçe bir baş selamı verdi.

 

"Hoş geldiniz." Dedi benimle el sıkışırken. Damien elimi bırakmadan bizi yeniden yemek masasına doğru çekti.

 

Masadakileri görmemle anında gerilmem bir oldu, Phil, Damien'ın diğer amcası Carl, Scott yan yana oturuyordu. Carl'ın yüzünde gergin bir ifade vardı, burada olmaktan en az benim kadar mutsuz olduğu belliydi.

 

Karşılarında oturan Brian biraz nefes alabilmeme sebep oldu, gerçekten iş konuşulacaktı demek ki. Elindeki çatalı sıkılgan bir tavırla çevirirken yaramaz çocuklara benziyordu, bizi görünce biraz daha dikleştirdi sırtını.

Yanındaki sandalyelere geçtiğimizde Edward da gelip oturdu. Servis hızlıca başlasa da kimse tabağına dokunmadı.

 

"Sanırım herkes konunun ne olduğunu öğrenmek istiyor." Dedi Edward herkesi tek tek süzerken, bakışları Damien'da kilitlendi.

 

"Evet, bence de bu yemek faslını fazla uzatmayalım." Dedi Brian, sessizlik uzayınca. Yerdeki çantadan çıkardığı dosyayı Damien'a uzattı.

 

Damien dosyayı aldı, Scott'ın boş tabağına bıraktı. "Afiyet olsun." Dedi buz gibi bir sesle.

 

Scott daha dosyayı açmadan kıpkırmızı kesildi.

"Bu ne şimdi?"

 

Damien onu hiç duymamış gibi başını büyükbabasına çevirdi.

 

"Nora ile olan ilişkim hakkında fikrinizin umurumda olmadığını defalarca söylemiştim, onu tehdit etmeniz konusunda da kendimi net ifade ettiğimi düşünüyordum." Karşısında dosyayı karıştıran adama döndü.

 

"Sanırım anlamadın ya da iletişim şeklin bu Scott, o yüzden sana aynı şekilde karşılık vermeye karar verdim."

 

Edward dikkatle dinliyordu.

 

"Ben zaten şirketten sessiz sedasız çekilme kararı almıştım," dedi Damien, sesi yükselerek. "Yıllardır bu yönetim, bu kavgalar... Ne uğruna çalıştığımı bile unutmaya başlamışım. Bugün bu tiyatro bitiyor. Şirket tamamen sizin. Hisselerim kardeşlerime geçti. Bundan sonra kimin ne yaptığı umurumda değil. Babamın misyonu bana zaten en büyük mirasmış, benim yüküm bitti." gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

 

"Ne?" Dedi Edward şokla.

 

"Saçmalama Damien." Dedim ben de iradem dışında.

 

"Saçma sapan şeyler yapmak zorunda kaldığım bir işi daha fazla istemiyorum, başından beri istediğiniz gibi sizin olabilir, bakalım kaç ayda batıracaksınız?"

 

Geriye yaslandı.

 

"Sana gelince." Scott'a döndü.

 

""Bunu sessizce halledecektim. Ama sabah sevgilime gönderdiğin o iğrenç mesaj tüm vicdanımı yok etti. Yönetim kurulundan gizli yaptığın yatırımları öğrendim Scott. Bununla neler yapabileceğimi biliyorsun değil mi?"

 

Scott'ın yüzü daha da kızardı. Phil şok içinde oğluna döndü. "Ne yatırımı?"

 

"B-ben öyle bir şey yapm-" Brian dosyayı işaretledi.

 

"Hepsi orada." Dedi.

 

Phil dosyayı kaptı, birkaç kağıdı çekip aldı. "Avukatıma rüşvet vermek, anlaşmalarımı ifşa etmek... bunların hepsi dava sebebi Scott. Yönetim kurulundan atıldın. Şirketle işin bitti!"

 

Scott ayağa kalktı, masadaki bardaklar devrilirken büyükbabasına döndü.

 

"Yalan söylüyor, ben öyle bir şey yapmadım. Sadece sinirliydim." Sonra bana döndü. Yüzünde resmen çaresiz bir ifade oluştu.

 

Damien sakince ama keskin bir tonla konuştu:

"Eğer bu olayla, hayatımızla ilgili bir hamle daha görürsem seni paramparça ederim Scott. Şirket fonuyla yaptığın her anlaşmayı, kurduğun her bağlantıyı tek tek söküp alırım. Akıllı ol." Damien o kadar sakindi ki bir an normal bir sohbet geçtiğine inanacaktım.

 

O ve Brian'ın neyin peşinde olduğunu nihayet anlamıştım.

 

Carl sonunda dayanamayıp konuştu. "Yani her şeyden vaz mı geçiyorsun? O şirket babanın mirası Damien..."

 

"Yanlış," dedi Damien, gözlerinde öfke ama sesinde buz gibi bir netlik. "Ben hiçbir şeyden vazgeçmiyorum. Zaten çoktan kazandım. Bunun için şirkete ihtiyacım yok artık. Sandığımdan fazlasını kazandım ve hayatımı bu zehirden arındırıyorum."

 

O an Damien'ın bu kadar kararlı olduğunu ilk kez gördüm.

 

"O şirket sen olmadan iki gün dayanamaz," dedi Edward, uzun süredir ilk kez konuşarak.

 

Bunu yapmamalıydı, onca emeği. Uğruna gerçekten kaç kez kavga ettiğimiz anlaşmanın da tüm sebebi o şirketti, şimdi öylece hepsini bırakacak mıydı gerçekten?

 

"Madem bundan emindiniz," diye patladı Damien "o zaman en başında bu kirli oyunlara dur deseydiniz. Artık sorumluluk tamamen sizde. Kardeşlerimin payı duruyor. Batırırsanız hesabını onlara verirsiniz. Benim defterim kapandı."

 

Masada bir süre sessizlik oldu, kimseden çıt çıkmıyordu. Kimse Damien'dan böyle bir hanle beklemiyordu belli ki.

 

"Uğruna sahte bir anlaşma bile yaptığın şirketi öylece bırakacak mısın?" Edward bir kez daha inanamıyormuş gibi sordu.

 

"Evet, çünkü buna değmeyeceğini anladım. Bu şirket bana ve hayatıma sadece ayak bağı olmaya başladı, huzurumu kaçırmaya. Böyle olaylar olmuşken daha fazla orada çalışmak istemediğime karar verdim." Dedi kesin bir dille. Edward'ın yaşlı gözleri anlayışla parladı, onu anlıyordu. Sanırım ne yapmak istediğini tek anlayan oydu aramızda.

 

"Her şey konuşulduğuna göre biz gidelim, sonra görüşürüz." Damien ayağa kalkarken elimi tuttu, transa girmiş bir halde onun peşinden gittim. Brian da arkamızdan geliyordu.

 

"Damien, dur biraz!" Dedim kendimi tutamadan. Çoktan arabanın önüne gelmiştik.

 

Sabırla bana döndü. "Niye bunu yapıyorsun? Onlara niye istediklerini veriyorsun?!" Diye sordum.

 

Damien hafifçe gülümsedi. "Hadi arabaya bin, yolda konuşalım." Brian çoktan kendi arabasına binip uzaklaşmaya başlamıştı, söz dinleyip arabaya bindim.

 

Damien arabayı sürerken karanlık yolu izledim, sonunda sessiz bir alanda durdu, bana döndü.

 

"Şimdi konuşabiliriz." Dedi.

 

"Bunu niye yaptın? Onca emeğimiz ne olacak? O şirket zaten senindi, sizindi!" Dedim isyanla, onca çektiğimiz şeyi elinin tersiyle itiyordu resmen!

 

"Zaten benim olan bir şey için onca emek harcamamız sence de bir şeylerin yanlış olduğunu göstermiyor mu Nora?" Sorusuyla bir an sustum kaldım.

 

"Zaten hakkım olarak gördüğüm bir şey için birilerini kandırmak zorunda kaldık, yalan söyledik, sonra bu yüzden suçlandık, sen işinden oluyordun. Ve bunların hepsi babamın en başından beri tırnaklarıyla kazıyarak bu hale getirdiği şirket içindi. Ben o şirkette 18 yaşından beri çalışıyorum Nora, 10 seneden fazla oldu. Her şeyimi verdim ve hala da vermeye devam etmem gerekiyordu, gerçekten iyi olan bir şey için bu kadar fedakarlık yapmak sence de biraz fazla değil mi?"

 

"İyi ama-" sözümü kesti, ellerimden birini yakaladı.

 

"Bu olduğu sürece ne sen ne ben mutlu olamazdık, işin içinde bizim dışımızda çok fazla değişken vardı Nora, artık sadece boğulduğumu hissediyordum. Bu kadar oyuna belki de gerek yoktur."

 

"Haklısın, haklı olduğunu biliyorum. Bu durumlardan yorulman da çok normal." Dedim anlayışla.

 

"Babam öldüğünden beri tek düşündüğüm şey bu şirketti, onun ölümü bile değildi Nora, sadece bu şirketti ve sanırım gerçekten korktuğu gibi hayatım bu şirketten ibaret olmaya başlamıştı. Sen gelene kadar öyleydi.

 

Yüzüme düşen saçı parmağına doladı. "Seni de kendimi de geçmişin o saçma bağından kurtardım, anlaşmanın tek sebebi o şirketti, şirket gidince artık anlaşma da kalmadı. Sadece sen ve ben kaldık." Dedi.

 

"Yine de şirketi batıracaklarını bilmene rağmen onlara bırakman üzücü bir durum."

 

"Büyükbabam kontrolü ele alacaktır, kardeşlerim için bile bunu halleder. Ben bir şey kaybetmedin Nora, o şirket bana zaten çoktan en kıymetli şeyi verdi." Dedi. Dudaklarıma bir öpücük bırakırken alnını benimkine yasladı. "Seni."

 

Ağlamamak için dişlerimi birbirine bastırdım.

"Yani hiçbir şey kaybetmedik, hala kazanan taraftayız. Şirketten alacağım her şeyi aldım." Dedi beni süzerken, hafifçe güldüm. Hala şaka yapabiliyordu.

 

Gözümden bir damla yaş akınca hızlıca silmeye çalıştım. "Peki ne yapmayı planlıyorsun, bundan sonra yani?"

 

"Nihayet güzel şeylerden konuşmaya başladık" dedi tatlı tatlı. Bana biraz daha yaklaştı.

 

"Tek işim bu değildi Nora, reklam şirketim olduğunu biliyorsun, onun dışında başka şirketlerimin daha olduğunu da söylemiştim." Gözlerinde şakacı bir kısılma belirdi. "Ayrıca muhteşem bir yazarı kendime aşık ettiğim için yayınevim de iyi durumda."

 

"O senin yayınevin falan değil, Brian'ın" dedim gülerek.

 

"Olabilir, Brian benim zaten." Dedi ukala bir tavırla.

 

"Yeni bir yatırım şirketi kuracağım," dedi ve sesindeki hafiflik bir anda yerini keskin bir ciddiyete bıraktı. "Her şeye sıfırdan başlayacağım. Temiz bir sayfa, benim kurallarım, benim şartlarım... Ve hiçbir rekabet olmadan."

 

Belki de haklıydı; belki bu, onun için olduğu kadar bizim için de yeni bir başlangıçtı. Daha bağımsız, daha özgür bir hayat.

 

"Londra'da..." dedi sessizce. Sanki kendi kendine.

 

Bir an söylediklerini kavrayamadım. "Ne?"

 

"Londra'da," dedi yeniden. "Senden bir kilometre bile uzak kalmak istemiyorum artık. Şirketi orada kuruyorum."

 

Şaşkınlıkla yutkundum. "Damien... bu çok büyük bir karar" dedim temkinli bir sesle. İçimde bir yer havalara uçmak isterken, yüzümde hala donup kalmış bir ifade vardı.

 

"Şirketi bırakınca üstümden yılların yükü kalktı," dedi gözlerimin içine bakarak. "Aklımda tek bir şey vardı, sana yakın olmak. Bu yüzden taşınıyorum. Artık normal bir hayatımız olsun istiyorum, Nora. Burada bir evimiz var. Yine de orada yaşama fikri, özellikle de seni kendi evinde tatlı pijamalarınla gördükten sonra kaçınılmaz bir son gibi geldi." Dedi.

 

Gülmeye başladım, hatta kahkaha atmaya.

 

"Başından beri planın bu muydu?"

 

"Evet, Londrada ofis bulmak için ne kadar uğraştığımızı anlatsam inanmazsın. Brian bir ara sinir krizi bile geçirdi." Dedi. Daha çok gülmeye başladım.

 

"Yani... çoktan bir yer tuttun?"

 

"Evet, Brian da geliyor. Tamamen taşınıyoruz." Dedi beni inandırmak ister gibi.

 

"Sen ciddisin?" Diye sordum aksi cevaptan korkarak.

 

"Eğer sen de istersen." Dedi yumuşacık bir tonda.

 

Arabada resmen üstüne atıldım, dudaklarıma karşılık verirken Damien beni koltukta kucağına çekti.

Alıştığım kokusu burnuma doldu gözlerimden yaşlar süzülüyordu, bu sefer gerçekten mutluluktandı.

 

"İsterim... tabii ki isterim," dedim geri çekildiğimde, sesim titrerken.

 

Damien gülümsedi, o gülüşün altında bir gelecek vardı.

"O zaman hazırlan Nora Winslow. Artık aramızda mesafe kalmayacak. Benden kaçışın yok."

 

Gülmeye başladım yeniden, belki de gerçekten kaçınılmaz son buydu. Yine de bu son, daha çok bir başlangıca, yeni bir anlaşmaya benziyordu.

Bölüm : 30.10.2025 15:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...