
Gözlerimi saçlarımı hafifçe okşayıp beni uyandırmaya çalışan biriyle açtım, gözlerim onun gözleriyle kesiştiğinde içimdeki üşüme bir an geçermiş gibi oldu.
“Uyumuşum” dedim gözlerimi açık tutmaya çalışırken ama sanki göz kapaklarıma kocaman ağırlıklar binmiş gibiydi.
“Farkındayım güzelim” ellerini saçlarımdan çekmedi, gözleri yüzümün her yerini tradı.
“Ama ateşin var, şu üstündeki kalın şeyleri çıkaralım, sana sıcak bir şeyler aldım” dedi sehpada duran poşeti işaret ederken.
Saçlarımda gezinen elleri öyle tatlı tatlı okşuyordu ki bu şekilde bir dakika içinde uyuyakalacağımı anladım.
Cevap vermediğimde koltuğunda uzanmış vücudumu hafifçe kaldırdı, bedenim batıyormuş gibi hissediyordum ve bu ateşimin çıktığını bana anında anlattı.
“Şunu çıkaralım, biraz ateşin düşsün.” Dedi.
Üstümdeki pamuklu sweatshirtü tutup çıkardığında itiraz edecek vakit bulamadım. Ev sıcak olmasına rağmen ürperdim.
Başımdan askılı bir üst geçirdiğinde beni bir bebek gibi giydirdi. Askıları düzeltirken açıkta kalmış boynu ve bronz teninden yayılan koku beni bir an büyüler gibi hissettim. Bu adamın her anımda beni etkiliyor olmasına alışamayacaktım.
“Neden beni aramadın?”
Paketten çıkardığı çorba kasesinden mükemmel bir koku geliyordu.
“Ne?” Dudaklarıma yaklaştırdığı kaşığı ağzıma alırken gözlerimi ona diktim.
“Gelip seni alırdım, yağmurda kalıp hasta olmana gerek olmazdı”
Kaşlarımı çattım.
“Benden uzaklaşmış birini gelip beni alır mısın diye arayacağımı sana ne düşündürdü Zade?”
“Senden uzak durmuyorum Dina, herkes için doğru olan tavrı takınmaya çalışıyorum”
Kaşığı tekrar doldurduğunda elini ittirdim ve kaseyi aldım.
“Bu konuşmayı şu an yapıp kendimi yormayacağım Zade, belli ki anlamıyorsun”
“Anlıyorum Dina, senden uzak durmak istediğim yok. Nasıl davranacağımı şaşırmış durumdayım, gün içinde seninle normal olup Cody’nin yüzüne bakarken bir şey yok gibi yapamadım”
Üstüme ne ara örttüğünü anlamadığım örtüyü tekmeleyerek attım. Elimdekini sehpaya bırakırken ayağa kalktım hışımla.
“Cody’nin yüzüne hiçbir zaman rahat bakamayacağımızı anlamadın mı sen? Biz seninle iyi de olsak kötü de olsak Cody ile ilgili hiçbir şey değişmeyecek. Onun tavrına göre bana karşı hislerinin değişeceğini bilseydim seninle en başında hiçbir şey yaşamazdım”
Odaya gideceğim sırada beni kolumdan çekti ve dengemi kaybederek kucağına düştüm.
“Konuşuyoruz, nereye gidiyorsun?”
Bu kadar yakın temastayken konuşamazdım…
Yine de kucağından kalkmak için hamle yapmadım.
“Konuş” dedim sabit tuttuğum bir sesle.
“Sana karşı hislerim değişmedi, hala seni deli gibi istiyorum. Sadece bunu birilerinş mutsuz etmeden yaşamak istiyorum”
Yüzünü benimkine yaklaştırdığında geri çekildim.
“Bunu beni mutsuz ederek yaptığının farkında değilsin sanırım Zade, seni zeki sanıyordum”
Güldü.
“Formundan hiçbir şey kaybetmediğini görmek anılarımı depreştiriyor doğrusu” dedi.
“Bu halimizle pek uyumlu olabildiğimiz söylenemez, en azından didişirken uyumlu bir ikiliydik. Aynı dili konuşuyorduk” diye yanıtladım. “Şu anın aksine”
“Tartışmayı mı tercih edersin?”
Eli belime kaydığında yerimde kıpırdandım, koca elleri belimi tutarken atletimin sıyrılmış kısmından tenine değiyordu. O küçücük dokunuşu bile kasıklarımda aptal bir sancının baş göstermesine yetti. Bu aptallığına kızdım, bu kadar kolay olmamalıydı.
“En azından o da bir iletişimdi” dedim.
“Tartışmalarımızdan hoşlandığını biliyordum”
Ortamı neşelendirmeye çalıştığını fark edebiliyordum, buna ayak uydurdum çünkü yapacak daha iyi bir şeyim yoktu.
“O zamanlar daha eğlenceli olduğumu söylemem gerek”
Hafifçe güldüğünde ben de onunla birlikte yavaşça sarsıldım.
“Şu an eğlenceli değilim yani?”
Göz devirdim.
Elini tekrar alnıma koydu, kendimi onun karşısında bebek gibi hissetmekten utandım.
“Şu çorbayı bitir sonra uyu, yarın okula gitme bence”
zaten gitmeyi düşünmüyordum.
“Sen gidecek misin?” Dedim. Güldü “okula mı?”
Omzuna hafifçe bir yumruk attım. “Buradan” dedim kaşlarımı abartılı bir biçimde kaldırıp evi işaret ederken.
“Bu gece seninle kalırım, yarın daha iyi olduğunda giderim” dedi. Buna ne kadar sevindiğimi tarif bile edemezdim, kaç haftadır evin sessizliğinden öyle bunalmıştım ki ayaklarım geri geri gidiyordu her eve dönüşte.
“Teşekkür ederim” dedim.
Başını salladı, kucağından kalkmak için hareketlendiğimde beni nazikçe kendime çekip dudaklarımın kenarına yakıcı bir öpücük kondurdu, daha fazlasını arzulamaya sebep olan bir öpücüktü bu. Yine de geri çekildim çünkü bu doğru hissettirmiyordu. Sehpada duran kaseyi alıp bitirirken o da salondan çıkıp kendi odasına gitti.
Karnım doyduğunda kesinlikle daha iyi hissediyordum ama kaşlarım hala ağrıyordu, bunun bir kaç gün süreceğini biliyordum.
Zade tekrar salona geldiğinde üstünü değişmişti, altında belinden her an düşecek gibi duran bir eşofman ve kısa kollu bir tişört vardı. Gelip oturduğum koltuğun yanında dikildiğine başımı kaldırıp ona baktım.
“Kayacak mısın?”
Bir an suratına bakmayı sürdürsem de örtüyü kaldırıp kıçımı kenara kaydırmama sebep olacak şekilde yanıma yerleşti.
“Senin benden uzak durman gerekmiyor mu?”
Bana bıkkın bir bakış attı. “Dina” adımı daha sık söylemeliydi. “Her fırsatı kullanıyorsun değil mi?”
“Hasta olmamdan bahsediyorum! Yoksa sen de mi hasta olmak istiyorsun?” Masum masum gözlerimi kırpıştırdığımda tüm dişlerini gösteren şekilde güldü.
“Bir şey olmaz” kumandayı alıp Netflix’e girdi.
“Sana yine yapış yapış romantik bir şeyler açalım da kendine gel” dediğinde onu koltuktan atmakla tehdit ettim.
Yine de beni dinlemedi ve önerilenlerden romantik bir film açtı.
“İzle de öğren Zade, belki sana kadınlara nasıl davranılması gerektiğine dair ipuçları veririm” dedim.
Bana eğer oturmasaydım kesinlikle düşeceğim bir bakış attı, son derece çapkın bir bakıştı ve bunu biliyordu bu yüzden ona kaşlarımı çatarak baktım.
“Bence gayet iyi biliyorum, beni öldürme noktasından aşık olma noktasına hızla geçiş yapabildin.”
“O benim mazoşistliğimden kaynaklı hayatım, seninle pek bir ilgisi yoktu”
“Bahanelerin çok tatlıymış” dediğinde yakışıklı suratına bir yastık geçirdim ama gülmeleri yastığın altında da duyuluyordu.
beni kendine çekip göğsüne hafifçe yasladığında tamamen filme odaklandım ve burnuma dolan kokusuyla belki de daha yarım saat dolmadan uykuya dalmıştım bile.
Sabah daha iyi hissediyordum, en azından ateşim yoktu ve bu üstümdeki ağırlık hissini atmıştı. Yine de akan burnumu çekmek sinir bozucuydu.
O an yatağımda olduğumu anladım, daha doğrusu Zade’in yatağında. Belime dolanmış kolu beni sımsıkı sarmıştı, kollarının altında gerindiğimde arkamda duran bedeni bana daha çok gömüldü.
“Günaydın” nefesi saçlarımı okşadığında ona döndüm. Koyu mavi gözleri uykuyla parlıyordu ve bu haliyle bile son derece karizmatik görünüyordu.
Ben ise vasat halde olduğuma emindim.
“Günaydın” dedim.
“Daha iyi misin?”
“Evet, bir şeyim yok.” Diye yanıtladım. Başını salladığında gözlerini yeniden kapattı.
“Sanırım işi ekiyorsun?”
“Ben hiçbir zaman işi ekemem, babam çıldırır”
“Onu biliyorum”
Belimi tutup beni kendine çekti.
“Biraz daha uyumam için susman gerekiyor” dedi. Sırf ona gıcıklık olsun diye konuşmaya devam ederdim ama dün baa baktığı için susma kararı aldım.
Sonra sıkıldım ve o uyurken kalkıp mutfakta kahve makinesinin düğmesine bastım. Saat henüz 8 bile olmamıştı ve ben erkenden uyanmıştım.
Dolabın üstündeki ilaç kutusundan bir soğuk algınlığı ilacı içtim. Bu sırada Zade’in kalktığını odasından gelen su sesinden anladım. Duşa girmiş olmalıydı.
Kahvelerden birine bira süt eklerken o da ıslak saçlarıyla ve üzerine giydiği bir gömlek ve jeanle çıktı.
“Evi özlediğimi söylemem gerekiyor” dedi.
Mutfak taburesine oturduğumda kahveden bir yudum aldım, “normal, kaç senedir burada oturuyordunuz” dedim. Konunun yine Cody’e gelmesi ikimizi de sessizleştirdi. Aramızdaki sessizliği açılan kapı bozdu, kapıdan baktığımda elinde eşyalarla gelen Cody’i gördüm. Harika zamanlama…
“Günaydın” dedim.
“Günaydın” dedi . Sonra arkamda duran kişiyi görmüş olacak ki kaşları çatıldı, yine de bir şey demedi.
Bir an bakıştılar, odada yayılan negatif enerji üstüme çöktü sanki.
“Sen burada mı kalıyorsun?” Dedi kapıyı kapatırken.
“Kalmadığımı biliyorsun Cody” Zade sert bir sesle kuru kuru yanıtladı.
“Sözüne pek güvenilmiyor malum” dediğinde Zade arkamda kıpırdandı, ben de sanki ikisinin arasında bir şeylere engel olabilecekmiş gibi durmaya devam ediyordum.
Sinirlerim iyice bozulmuştu “çocuk gibi birbirinize ölümcül bakışlar atacağınıza iki medeni insan gibi konuşup sorununuzu çözün, sıkıldım artık. Bu iş çok uzamaya başladı” Dedim.
“Sen mi sıkıldın Dina?”
Cody bana komik bir şey söylemişim gibi baktı.
“Evet ben sıkıldım Cody? Sen arkadaşına kızgın olabilirsin ama ben kendimi daha fazla suçlu hissetmeyeceğim, uzun zaman sonra iyi bir şey yaşıyorum ve bunu yeterince göz ardı ettim. Siz iki arkadaş olarak yalnızca arkadaşlığınızın zedelenmesini konuşabilirsiniz. O sorunu ikiniz çözün artık!” Belli ki onları iteklemeden hiçbir çözüme ulaşamayacaktım ve bu küslük sonsuzluğa uzayacaktı. Onları salonda bırakıp kendi odama gittim. Kısa süre sonra kapının çarpma sesini duydum, hangisinin ilk çıktığını bilmiyordum ama arkasından tekrar çarpan kapı artık evde yalnız olduğumu gösteriyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 38.9k Okunma |
2.77k Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |