35. Bölüm

31. Bölüm

Sude
sudesi

Ben tam bir aptaldım, kesinlikle aptaldım. Kendime daha fazla sinirlenmeyi bir kenara bırakıp gelen taksiyi durdurmaya çalışsam da tek karlılık üstüme sıçrayan sular oldu. Müthiş!

Hangi deli bu havada cehennemin dibindeki kütüphaneye ders çalışmaya gelip bu saate kadar kalırdı? Elbette ben! Dalmıştım ve havanın bu kadar bozduğunu fark etmemiştim bile. Üstüm başım yağan yağmurdan sırılsıklamdı ve elbette hiçbir taksi boş değildi!
Sinir bozukluğu içinde yüzümün önüne gelen sırılsıklam saçları kenara ittim. Giydiğim ceket artık beni soğuktan koruyamazdı ve tek yaptığı ağırlığıyla beni yormaktı, bilgisayar çantamın su geçirmez olmasına dua ettim!

Kimseyi aramamıştım çünkü arayabileceğim iki kişi beni son derece sinirlendiriyordu. Cody ve Zade hala saçma sapan bir durumdaydı ve onları son gördüğümden beri konuşmamıştım, Zade beni arasa da yaptığımız tek şey kavga etmek olmuştu. Asla anlaşamıyor ve orta yolu bulamıyorduk, bu yüzden bir kavga daha yaşamamak adına ne onu ne Cody’i gelip beni almaları için aramayı reddediyordum.
bir taksi durdurma çabam daha hüsranla sonuçlandıktan sonra sinirle kütüphaneye geri girdim, en azından burada kuru kalırdım.
bilgisayar çantasına tıkıştırdığım telefonu çıkardığımda 2 cevapsız arama vardı, ikisi de Zade olduğu için gözlerimi devirmemeye çalıştım. O esnada telefon yeniden çalmaya başladı

“Efendim Zade?” soğuk cevabım karşısında homurdandı.
“Neredesin Dina? Eve geldim ama yoktun”

“Kütüphanedeydim, taksi bekliyorum şimdi. Noldu?” dedim.
“bu havada mı güzelim? Bu ne ders aşkı böyle” alaylı sırıtışını buradan bile hayal edebiliyordum.
“Sinirlerimi bozma Zade, geleceğim birazdan işte!”
“Konum at, bu havada taksi falan bulamazsın Dina”

“Gerek yok, geliyor şimdi bir tanesi” dedim yalandan bir taksi diye hafifçe bağırırken. Kütüphane girişinde duran kadın görevli bana deliymişim gibi bakıp başını iki yana salladı. Ona arkamı dönüp utancımı gizlemeye çalıştım. Zade telefonun ucundan gülüyordy.
“Müthiş bir rol yapma yeteneğin var, konum at Dina. Çıktım bile” dediğinde telefonu suratına kapattım ve başka çarem olmadığından sinirli sinirli konumu mesaj olarak attım.
Biraz rahatlamıştım ama Zade’in bunu bilmesine gerek yoktu!

kütüphanedeki kadına daha fazla imalı bakış atma fırsatı vermeden kapıdan çıktım ve köşede beklemeye başladım.

10 dakika bile geçmeden Zade’in arabası önümde durdu. Koşar adımlarla arabaya bindiğimde sıcak hava tüylerimi diken diken etti. Saçlarımdan damlayan sular deri koltukta pıtır pıtır sesler çıkarıyordu.

”Selam” dedim nefes nefese. Vakit kaybetmeden arabayı çalıştırırken öfkeyle bana baktı.
“Şu haline bak Dina! Bir de taksi geliyor diye yalan söylüyorsun”

başını iki yana salladığında mavi gözleri öfkeyle parladı.
“Napayım, yağmurun yağmasının suçlusu da ben miyim?” Klimanın ayarını en yükseğe getirdiğinde donmuş kıçım biraz da olsa ısınmaya başladı.
“Arkada ceketim var, giyin onu.” Dedi. Arkaya uzanıp ceketi aldığımda hızlıca üstüme geçirip fermuarı boğazıma kadar çektim. Mont tamamen onun parfümü gibi kokuyordu ve bu içimdeki tüm hislerin kıpırdanmasına yol açtı.
“aklından ne geçiyordu? Niye beni aramıyorsun ki?”

”Neden seni arayayım ki?” Dedim her kelimenin üstüne basa basa.

”Sevgilinim çünkü” şaşkınca ona döndüm, bunu onun ağzından ilk deda duymamın dışında bunun aklına sadece kriz anlarında geliyor oluşu da cabasıydı.
“Sevgilim olduğunu sadece zor durumda kaldığımda hatırlaman ne hoş”

“Saçmalama Dina, telefonları doğru düzgün açmayan, benimle konuşmayan sensin”

“Çünkü konuştuğumda yalnızca sinirleniyorum, başka bir şey olmuyor”

cevap vermek yerine arabayı sürmeye devam etti, veremezdi zaten. Buna verecek bir cevabı yoktu.

”Seni eve bırakacağım, Cody evdeydi. Şimdi yine taryışma çıkar huzursuz oluruz. Ben sana bakmaya gelmiştim zaten” dedi arabayı evin önüne park ederken.
“sen bilirsin” dedim. Üstümdeki ceketi arka koltuğa koyarken beni izliyordu.
“Eve gidince hemen duş al Dina, hasta olacaksın” dedi.

“tamam merak etme, sen de git hadi. Yarın konuşuruz” dedim. Kapıyı açarken kolumu yakaladı, beni kendine çevirdiğinde gözleri içimi ısıtan bir bakışla bana bakıyordu.
“Seni seviyorum Dina, bu geçici bir şey. Sonra normale döneceğimizi biliyorum” dedi. İçimi rahatlatmaya çalışıyordu ama o da çok rahat görünmüyordu. Bu yüzden gülümsemeye çalıştım.
“Ben de seni seviyorum Zade” dudaklarıma yaklaştığında gözlerim istemsizce kapandı, sıcak nefesi soğuk dudaklarımı ısıttı.
Bana son bir kaç haftayı unutturan sıcaklıkta bir öpücük bıraktığında gülümseyerek ondan ayrıldım.
“iyi geceler” dedim inerken.
Kapıdan girdikten sonra arabayı çalıştırdığını duydum, asansöre bindiğimde hala üstümden sular damlıyordu. Anahtarı çıkarmaya üşendiğimden kapıyı çaldım, Cody çok geçmeden açtı. Beni gördüğünde gözleri şaşkınca açıldı. Saçları ıslaktı, belli ki o da duştan çıkmıştı.
“Dina, bu halin ne senin?” Kapıyı ardına kadar açtı. “Geç çabuk üşüme daha fazla”

“Yağmurda kaldım işte” dedim içeri girerken. Eşyalarımı sandalyeye atarken kendimi de banyoya attım.
Üstümdeki ıslak kıyafetleri çıkarıp sıcak suyu ayarladığımda vücudum resmen eridi. Kaskatı kesilmiş sırtım rahatladı, nihayet ısındıktan ve temizlendikten sonra bornozuma sarılıp banyodan çıktım.
ıslak saçlarımı kuruturken mutfağa girdim. Cody mutfak masasında yaptığı tavuktan yiyordu, beni görünce kalkıp bir tabak çıkardı.
“Aç mısın?”
Başımı onaylarcasına salladım. Bana da bir tabak hazırlarken odama gittim ce üstüme siyah ve kalın eşofman takımımı giydim. Mutfağa döndüğümde dumanı tüten bir tabak yemek beni bekliyordu.
“Neredeydin? Beni arasaydın keşke” dedi Cody başını izlediği diziden kaldırıp bana çevirirken.
“Zade aldı” dedim. Gerilmesini izlerken gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum.
“Bir işe yaradı desene” dedi.
“Aynen öyle Cody, Zade işe yarayabiliyor bazen. En yakın arkadaşın hani” dedim. Yaptığı soslu tavuktan yerken ona dik dik bakmayı ihmal etmedim.
“Neyse, bir şey demiyorum bu konuya artık”

“Bu dememiş halin mi Cody?”
Cevap vermedi, ben de yemeğimi yemeye devam ettim. Kirli tabaklarımızı kaldırırken Cody’nin telefonu çalmaya başladı.
“Victoria mı?” Dedim çatık kaşlarını izlerken.
“Hayır, tanımıyorum”

Telefonu açtığında merakla ona baktım.
“Efendim?”
Cody panikle gözlerini açtığında kalbim hızlandı. Annemle babam aklıma geldi, bir şey mi olmuştu?

”Nasıl olmuş? Tamam, geliyorum hemen”

Telefonu kapattığında bana döndü, göğsü hızla inip kalkıyordu.
“Ne oldu Cody? Annemlere mi bir şey oldu?”
“Hayır, sakin ol tamam mı?”
“Söylesene Cody!”
kalbim ağzımda atıyordu, korkudan ölecektiö. Onun da benden farkı yoktu zaten.
“Zade kaza yapmış, hastanedeymiş şimdi. Hazırlan çabuk çıkmamız lazım”

kalbim durdu, resmen durdu. Beynimdeki tüm düşüncelerin uçtuğunu hissettim, Cody’e öylece bakakaldığımda yanıma gelip kollarımdan yakaladı.
“Dina! Şu an panik yapmanın zamanı değil, hastaneye gitmeliyiz.” Cody’nın soğukkanlı sesi bile düşüncelerimi sabitlememe yetmedi.
“Daha az önce yanımdaydı, ne zaman kaza yapmış olabilir?” Dedim sessizce.
“Dönerken olmuş sanırım, yağmur çok şiddetli, her şey olmuş olabilir. Hadi bebeğim, git üstüne bir şey al çıkalım”

Beni odaya ittirdiğinde gözlerimden sicim gibi yaşların aktığını o an fark ettim, üstüme hangi ceketi aldığımı bile bilmiyordum. Tek yapabildiğim ayakkabılarımı ayağıma düzgünce geçirebilmek oldu.
Gerisi tamamen kalbimin atışlarından başka bir şey duyamadığım bir boşluktu.

Bölüm : 05.01.2025 12:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...